Ayasofya Paranoyaklığı.
Yunanlılar, Osmanlı' dan koparılmak için, 1680'de Prusya ile işbirliği yapan Kırım- Ukrayna'da Feneryot tercüman Trabzon Rum'u Osmanlı valilerince başlatılan ilk Rum isyanlarıyla ısıtılmaya başlandılar.
Şimdiki Yunanistan coğrafyasına Osmanlıya isyan edeni döverlerdi ama, Prusya, Avusturya, sonralari Rusya, Ingiltere, ABD tarafından fazla körüklendiler ve ateşleri yükseldi, biraz fazla ırkçılık kurbanı oldular.
Ayrı devlet kurunca Türklerle birleşmesinler diye Türk Yunan düşmanlığı düzelmeyecek derecede yaratıldı.
Yunanlılar Roma tebaasıyken mülk edinme hakları yoktu. Kölelik ederler, kadın ve erkek fahişeler olarak yaşarlardı. Çocuklarını satarlardı.
Bu gün de Akp ile yine satıyorlar.
Dimitri Kitsikis ise, Gereklerin Osmanlı padişahlarına KÖLELİK ederek devlet yönettiklerini, devletin sahibi olduklarını, refah toplumu olduklarını yazar.
Ayasofya, Hıristiyanlık öncesi Roma Mitra dini teke şeytan ibadethanesi olarak Hagia Sofia adıyla yapıldı.
Sabilerin ilahi bilgilere sahip, Adem'i ayağa kaldıran sırlara sahip (Sophia-Sofya-Safiye) dişi şeytanı Er Ruha' nın Roma erkek versiyonu Janus'a istinaden küçük bir mescid olarak yapıldı.
Er Ruha Sabilerin şeytani da olsa Güneş Tanrıçası Gök Ana olduğundan yeryüzünde yaşamı sağladığı için ona namaz ve oruç ibadetleri yapılırdı. Hala da öyledir.
Hz İsa da Süryani Yahya Inciline göre "Erkek kılığında güvercin kanatları ile gökten inerek Yahya'ya görünüp, Allah'tan getirdigi mektup ile verilen emir geregi kendini vaftiz ettirmiş Gök Ana Er Ruha'dır.
Bu inanç o tarihlerde geçerliydi. Bu günkü Katolik İncili o zaman yoktu.
Hıristiyanlığın I.Konstantin tarafından resmi dinler arasına alınmasıyla oğlu Konstantius tarafından ahşap çatılı Süryani Ortodoks mescidi yapıldı.
404'de çıkan yangında bu mescid tümüyle yandı.
6.yy.da Justinyen'i protesto eden ve destekleyen Mavi ve Beyaz bayraklı iki gurubun çatışmasıyla çıkan Nika İsyanında İstanbul yandı, kül oldu.10.000 kişi öldü.
İsyan, Jüstinyen yanlılarınca bastırıldı.
Kendisine isyan eden Greklerin Pagan dinlerini yasaklayan Jüstinyen İstanbul'u yeniden inşa ettirdi.
Konstatius'un yaptırdığı Ortodoks kilisesi yerine de;
"Adem'den beri hiç bir insanın yapamadığı ve de göremeyeceği kadar görkemli bir katedral" yapılması emrini verdi.
532'de görkemli yapı Tralles'li (Aydın ilimiz) mimar Antheimus ile matematikçi Miletos/Miletli (Aydın ili yakını kasaba) Isidorus'un dahiyane çalışmaları ile bitti.
Jüstinyen bu ibadethanelerin toplumdaki etkisiyle, köleliği kaldırmayı teşvik ederek büyük ordular kurdu ve iki Roma'yı yeniden birleştiren kişi oldu.
Mimarları Yunanlı olarak yazılsa da Hiç bir tarafında Grek Yunan izi yoktur.
30 yıl önce mimarı Tralles Suriye'li Arap yazılırdı ben ilk böyle öğrendim. Şimdi iki Aydınlı Yunan eliyle hesaplanıp yapılmış diyorlar.
Öyle de olsa, Yunan Ortodoks olarak değil Roma Katolik Incilini esas alan, Süryani ve Nasturileri kabul eden Ortodoks inancına göre yapıldı.
Böylece Jüstinyen iki Roma'yı birleştirecek gücü sağladı.
Grekler bu mezhebe girerken biraz zorlandılar da.
Haçlı seferlerinde 250 yıl içinde Latinlerce yağmalandı, 100 yıl kadar Katolik katedrali olarak kullanıldı.
İstanbul 29 Mayıs 1453'de Fatih'in eline geçtiğinde Ayasofya terk edilmiş bir yapıydı.
Orayı Fatih Cuma camisi ve padişahların kılıç kuşanma tören yeri yaptı. Hatta kılıç kuşanma sonradan Eyüp Sultan camisine alındı.
Orası da 19.yy da depremde yıkıldı, yandı. Yeniden yapıldı.
Devlet idaresi Yezidi ve Süryanilerden devşirmelerden oluştuğu için Haç ve Teke Şeytan sembolleri bu gün şaşkınlık yaratıyorsa da bu gun de iktidar ve muhakefet onların elinde.
Osmanlı gayrimüslim binalarını Cami yapmaya düşkün değildi, halk, " Ne işimiz var gavur kilisesinde" diye tepki veriyordu.
Bu yüzden Ayasofya'nin arkasında Saray bahçesinde iki camii vardı. Biri Aya İrini'ydi. Ayasofya ile 10m arası vardı. Sonradan silah deposu yapıldı. Saray içinde de mescidler vardı.
40m batısında Zeynep Sultan ve Yerebatan camileri, 100m doğusunda Akbıyık, 100 güneyinde Sultanahmet, Divanyolunda Fatih'in mimarı Mehmet Ağa camisi vardır.
Ne Yunanlılar ne de Ayasofya diye yırtınan Karadeniz Pontus Bagratuni Yahudi Hıristiyanları ne Roma zamanında ne de İstanbul'un fethinde ayrı devlet idaresinde oldukları için ve de Tebaa oldukları için İstanbul'a bile giremezdi.
Roma zamanında Yunanlı nüfus vardı da KÖLE olarak.
Roma döneminde şimdi Kariye Camisi olan Müze Ayasofya' dan kutsaldı çünkü ilk Hıristiyanların inşa ettiği yerdi.
Ayasofya, Yunanistan 1827'de kurulduktan sonra Yunanlıların kampanyası ile, Yunan Yapısı diye şöhret yaptılar.
16.yy da depremle 32m çapındaki kubbesi çöken tapınağı tamir ettilerse de orjinal ayarı kurtulamadılar ve bir tarafinda 1m kadar daralma oldu. Mimar Sinan dıştan duvarlar ekleyerek sağlamlaştırdı.
Ayrı devlet kurunca Türklerle birleşmesinler diye Türk Yunan düşmanlığı düzelmeyecek derecede yaratıldı.
Yunanlılar Roma tebaasıyken mülk edinme hakları yoktu. Kölelik ederler, kadın ve erkek fahişeler olarak yaşarlardı. Çocuklarını satarlardı.
Resmî büyüterek okuyunuz. |
Bu gün de Akp ile yine satıyorlar.
Dimitri Kitsikis ise, Gereklerin Osmanlı padişahlarına KÖLELİK ederek devlet yönettiklerini, devletin sahibi olduklarını, refah toplumu olduklarını yazar.
Ayasofya, Hıristiyanlık öncesi Roma Mitra dini teke şeytan ibadethanesi olarak Hagia Sofia adıyla yapıldı.
Sabilerin ilahi bilgilere sahip, Adem'i ayağa kaldıran sırlara sahip (Sophia-Sofya-Safiye) dişi şeytanı Er Ruha' nın Roma erkek versiyonu Janus'a istinaden küçük bir mescid olarak yapıldı.
Er Ruha Sabilerin şeytani da olsa Güneş Tanrıçası Gök Ana olduğundan yeryüzünde yaşamı sağladığı için ona namaz ve oruç ibadetleri yapılırdı. Hala da öyledir.
Hz İsa da Süryani Yahya Inciline göre "Erkek kılığında güvercin kanatları ile gökten inerek Yahya'ya görünüp, Allah'tan getirdigi mektup ile verilen emir geregi kendini vaftiz ettirmiş Gök Ana Er Ruha'dır.
Bu inanç o tarihlerde geçerliydi. Bu günkü Katolik İncili o zaman yoktu.
Hıristiyanlığın I.Konstantin tarafından resmi dinler arasına alınmasıyla oğlu Konstantius tarafından ahşap çatılı Süryani Ortodoks mescidi yapıldı.
404'de çıkan yangında bu mescid tümüyle yandı.
6.yy.da Justinyen'i protesto eden ve destekleyen Mavi ve Beyaz bayraklı iki gurubun çatışmasıyla çıkan Nika İsyanında İstanbul yandı, kül oldu.10.000 kişi öldü.
İsyan, Jüstinyen yanlılarınca bastırıldı.
Kendisine isyan eden Greklerin Pagan dinlerini yasaklayan Jüstinyen İstanbul'u yeniden inşa ettirdi.
Konstatius'un yaptırdığı Ortodoks kilisesi yerine de;
"Adem'den beri hiç bir insanın yapamadığı ve de göremeyeceği kadar görkemli bir katedral" yapılması emrini verdi.
532'de görkemli yapı Tralles'li (Aydın ilimiz) mimar Antheimus ile matematikçi Miletos/Miletli (Aydın ili yakını kasaba) Isidorus'un dahiyane çalışmaları ile bitti.
Jüstinyen bu ibadethanelerin toplumdaki etkisiyle, köleliği kaldırmayı teşvik ederek büyük ordular kurdu ve iki Roma'yı yeniden birleştiren kişi oldu.
Mimarları Yunanlı olarak yazılsa da Hiç bir tarafında Grek Yunan izi yoktur.
30 yıl önce mimarı Tralles Suriye'li Arap yazılırdı ben ilk böyle öğrendim. Şimdi iki Aydınlı Yunan eliyle hesaplanıp yapılmış diyorlar.
Öyle de olsa, Yunan Ortodoks olarak değil Roma Katolik Incilini esas alan, Süryani ve Nasturileri kabul eden Ortodoks inancına göre yapıldı.
Böylece Jüstinyen iki Roma'yı birleştirecek gücü sağladı.
Grekler bu mezhebe girerken biraz zorlandılar da.
Haçlı seferlerinde 250 yıl içinde Latinlerce yağmalandı, 100 yıl kadar Katolik katedrali olarak kullanıldı.
İstanbul 29 Mayıs 1453'de Fatih'in eline geçtiğinde Ayasofya terk edilmiş bir yapıydı.
Orayı Fatih Cuma camisi ve padişahların kılıç kuşanma tören yeri yaptı. Hatta kılıç kuşanma sonradan Eyüp Sultan camisine alındı.
Orası da 19.yy da depremde yıkıldı, yandı. Yeniden yapıldı.
Devlet idaresi Yezidi ve Süryanilerden devşirmelerden oluştuğu için Haç ve Teke Şeytan sembolleri bu gün şaşkınlık yaratıyorsa da bu gun de iktidar ve muhakefet onların elinde.
Osmanlı gayrimüslim binalarını Cami yapmaya düşkün değildi, halk, " Ne işimiz var gavur kilisesinde" diye tepki veriyordu.
Bu yüzden Ayasofya'nin arkasında Saray bahçesinde iki camii vardı. Biri Aya İrini'ydi. Ayasofya ile 10m arası vardı. Sonradan silah deposu yapıldı. Saray içinde de mescidler vardı.
40m batısında Zeynep Sultan ve Yerebatan camileri, 100m doğusunda Akbıyık, 100 güneyinde Sultanahmet, Divanyolunda Fatih'in mimarı Mehmet Ağa camisi vardır.
Ne Yunanlılar ne de Ayasofya diye yırtınan Karadeniz Pontus Bagratuni Yahudi Hıristiyanları ne Roma zamanında ne de İstanbul'un fethinde ayrı devlet idaresinde oldukları için ve de Tebaa oldukları için İstanbul'a bile giremezdi.
Roma zamanında Yunanlı nüfus vardı da KÖLE olarak.
Roma döneminde şimdi Kariye Camisi olan Müze Ayasofya' dan kutsaldı çünkü ilk Hıristiyanların inşa ettiği yerdi.
Ayasofya, Yunanistan 1827'de kurulduktan sonra Yunanlıların kampanyası ile, Yunan Yapısı diye şöhret yaptılar.
16.yy da depremle 32m çapındaki kubbesi çöken tapınağı tamir ettilerse de orjinal ayarı kurtulamadılar ve bir tarafinda 1m kadar daralma oldu. Mimar Sinan dıştan duvarlar ekleyerek sağlamlaştırdı.
19.yy da Osmanlı zamanında Fosatti mimar kardeşler tarafından, 1926'da da Atatürk zamanında restore edildi ve emriyle müze yapıldı.
Müslüman olarak Türkler isteseydiler 500 yıl içinde defalarca depremlerle hasar gören bu yapıyı atıl bırakırdı ve bu güne kadar adı kalmazdı.
Avrupa o tarihlerde sefalete boğulmuştu. Hiç birinin bırakın tamir ettirmeyi, varlığından haberleri bile yoktu.
Alttaki yazıda, Bayrak Açan Yunanlı da bizdeki Müslüman takkeli Yunanlılar da aynıdır. Kendilerine yalan tarih yazıp inanan Gayrimüslimlerdir.
Büyük tiyatrolar ile tarihimiz ve inançlarınız bu kesimlerce asırlardır değiştiriliyor.
Ayasofya hakkında geniş bilgi arayan wikipedia'ya bakabilir.
Ben vermek istediğim tespitlerime uygun olan bilgileri öne çıkardım.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Alaeddin Yavuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder