Polis teşkilatı, hemşirelik, psikiyatristlik, şefkat kurumu değildir. Polis teşkilatı, devletin yasalarını, sosyal ve bireysel güvenliğini yasalar çerçevesinde korumak, güvenlikten trafiğe, kaçakçılığa ve bir çok konuda devleti, halkın kazancını evine götürebileceği güvenlik ortamını sağlamak için, siyasal iktidarın emrinde, çalışan silahlı bir kurumdur.
Ayrıca yabancılarında güvenliklerini sağlayan, onlardan suç işleyebilecekleri de takip eden, tercüman temin eden bazı sosyal hizmet kurumları da vardır.
Her türlü emirleri siyasi iktidar verir ve günümüzde ordu dahil bütün kurumlar siyasal iktidara tümüyle bağlanmış, polisin "bu yasaya aykırı görevdir" diyebilecek hali kalmamıştır.
Polisin yakın tarihine kısaca bakarsak,1980 askeri darbesine kadar ilk okul mezunları ağırlıklı polisler vardı. Çünkü Orta,Lise mezunları bile rahat iş bulabildikleri gibi, 1970 ve 80 arası yıllarda yaşanan anarşi ortamında orta öğretim mezunlarının asla tercih etmediği bir meslekti.
Gazete ilanıyla polis alınırdı.
Köy, kasaba öğretmenlerine bir çuval Antep fıstığı götüren, okuryazar bile olmayanlara ilk, orta ve torpili varsa lise diploması bile verilir, bunlar da polis olurlardı.
Tarih boyunca devlet içine sokulmamış Türk ve doğulu aşiret kullarından oluşan köylüler "Köyden polis çıktı, devlete adam verdik" sevinciyle davullu,zurnalı, içkili eğlence yaparlardı.
Bunlara "davullu zurnalı polisler" derdik.
1980 darbesinin yaptığı en iyi işlerden birisi, polislik için en az Orta okul diploması şartı getirmesi oldu ve 1985'lerden sonra bu Lise Mezunu olma şartına yükseltildi.
1980 cuntasının yaptığı diğer önemli iş ise, polislere ilk kez "yargılanma hakkı" getirdi.
Daha önceki yıllarda, bir esnafın şikayeti, amirin olumsuz görüşü polisin işten atılması için yeterliydi.
1984'de açılan Açık Öğretim Fakültesi derece yükseltme, meslekte yükselme isteyen polislere ve diğer devlet memurlarına büyük bir olanak sağladı ve ben "4" yıllık AÖF mezunu ilk "50" polisten birisi oldum.
Kendi kendime de İngilizce öğrenip 1987'den emekliliğime kadar polis teşkilatı içinde, asliye, ağır ceza mahkemelerinde ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinde tercümanlık ve mihmandarlık yaptım.
Sayısını bilmediğim kadar çok polis arkadaşım AÖF mezunu oldu, eğitim seviyesi yükseldi.
AKP döneminde "2"yıllık Yüksek Polis Okulları" açıldı, iş bulamayan çok sayıda "4" yıllık Üniversite mezunu polis memuru olarak göreve başladı.
Poliste eğitim seviyesi artık öğretmenleri solladı. Hele hele, 1980 öncesi 15 gün Eğitim Enstitüsüne gidip öğretmen olan ve hala emekli olmayan binlerce öğretmenin yanında polisler filozoflar haline geldi.
Çünkü polisler her sabah işlerine "aileleriyle vedalaşarak" giderler. Çünkü tek parça halinde veya mesai saati bitiminde dönemeyebilecekleri,2,3,4,5 günü aşan eve dönmeden çalışma gerektiren bir iştir polislik. Bizim zamanımızda bunca mesaiye ödenen aylık fazla mesai ve yemek ücreti sadece bir paket Marlboro sigara parasıydı.
Ama bir öğretmen, kaloriferli sıcacık sınıfında, kendisinden bir şeyler öğrenmek için gelen meraklı öğrencilerle sıcacık ortamlarda çalışmakta, ikili eğitim sistemi sayesinde günü yarısı boş kaldığından, ya özel dershanelerde, ya özel ders vermekte veya emlak, arsa, otomobil komisyonculuğu yaparak ek gelir temin edebilmektedirler.
Bu şartlarda biraz insaf diyelim, polisin üç kuruşuna göz dikmeyelim.
Çünkü 1970 ile 2010 arası yıllarda terör örgütlerinden kaynaklı sayısız eylemler oluyordu ve hala dağlarda, şehir merkezlerinde çatışmalar da sürmektedir.
Artık,eğitimcilerin diplomalarını göstererek polisle kendilerini kıyaslama şansları kalmamıştır. Eğitimde polis öğretmenleri bile geçmiştir. Hepsi olmasa da öğretmenleri bırakın akademisyenleri aratmayacak polis memur ve amirleri çoğalmıştır.
Facebook gibi sosyal medya ortamlarında hala, polis ne ki benim öğretmen diplomam var diyen ahmak öğretmenlere rastladığım için bu yazıyı gerekli gördüm.
Polis ile aynı maaşı almak isteyen öğretmen, eğitimci aynı işi yapmadıkça yaptığı bu tür aşağılayıcı paylaşımlar, ifadeler terbiyesizlik, emeğe saygısızlıktır.
Bazı arkadaşlar da şunu diyorlar;
Alaeddin bey, biz, polis teşkilatı gerici ağırlıklı olduğu için, cazip meslek olmasın herkes polis olmasın diye yapıyoruz.
Ben de şöyle cevap veriyorum;
Beğenmediğiniz yobaz polisler Suudi Arabistan, İran'dan mı ithal edildiler?
Onları da yetiştiren siz öğretmenler değil misiniz?
Bir çuval antep fıstığına, bir siyasinin telefonuna bir diploma veren de sizsiniz.
Öğretmenlerin %90'ı dindar veya yobaz.
Yobaz polisleri de siz yetiştirdiniz.
Atatürk, demokrasi, adalet, diyen öğretmenler bu gün işten atılmaktadır. Bu ortamı siz öğretmenler hazırlamadınız mı?
Bunlardan sonra bu tür paylaşımlar 10 yıl içinde azalmıştı.
Şimdi bir paylaşım gördüm, "Öğretmen bilimi, polis copu temsile eder. Bir polisin aldığı maaşı, öğretmen alamıyor. İşte devletin bilime verdiği önem" ifadelerini içeriyordu.
Milli Eğitim Kurumlarında ne zaman bilim öğretildi ki? Badanacıya hakkı olan paradan fazla ödememek için evinin metrekaresini hesaplayamayan Üniversite nesli yetişti.
Bilim hangi okulda kaldı?
Kaç okulda temel matematik, geometri, Cebir dersi kaldı?
Abuk sabuk, öğretmenlerin bile anlamadığı zırvalıklar mıdır bilim?
Öğretmenlerin sorunları varsa, kendilerine özeleştiriler yapmalı, değişikliklere gitmeli, sosyal hakları konusunda üst makamlara, sendikalarına durumlarını bildirip çareler aramalıdırlar.
Eğitimciler, polisin maaşı ile kendilerininkini kıyaslayacaklarına, en azından vatan,insan, hayvan, tabiat sevgisi ile hakka, hukuka, adalete, doğru konuşmaya, yardım severliğe, topluma saygı gösterme gibi temel ahlaki eğitimleri verebilseydiler, şimdiki sıkıntılarına neden olan toplum düzeni oluşmayacaktı, herkes rahat edecekti.
Polislik polisin kendi can güvenliğinin bile olmadığı zor meslek olduğundan şehit olmadıysa, meslekten atılmadıysa emekliliğini doldurur doldurmaz emekliye ayrılır, bazıları bunu 30 veya 35 yıla uzatabilirlerse de enderdir. Bu nedenlerle poliste kadro boşluğu çok çabu ortaya çıkar ve polis alımlarının çokluğunun nedenlerinden birisi bu diğeri de nüfusun artmasıyla yeni yerleşim yerleri kurulması, ekonomik gelir dağılımı bozukluğu yüzünden suçların artmasıdır.
Oysa bir öğretmen veya akademisyen okuldan tabutla çıkar bu yüzden yeni yetişen öğretmen eğitimci adayları çalışacak boş kadro bulamazlar ve "atanamayan öğretmen intihar etti" haberleri artar.
Öğretmenlerin tabutla çıktığı ülkede her mezun olan öğretmene okul açan bir dünya devleti yeryüzünde yoktur.
Eğitimciler de yeni yetişen gençlere ekmek yeme hakkı adına süreleri dolunca emekli olmalıdırlar. Polisin maaşına göz dikmek alçaklık, haddini bilmezliktir.
İşte facebook ortamında yaptığım bazı dokundurucu, uyarma amaçlı paylaşımlar;
Ulan sizin bu tutumlarınız yüzünde meslek hayatım boyunca defalarca alacağımız zamlara engel oldunuz,on binlerce polisin adam gibi maaş alıp çocuklarına yedirecekleri lokmalara, giydirecekleri elbiselere, yetiştirecekleri çocuklara, emekli ikramiyelerine ket vurdunuz yazıklar olsun.
Şunlara bir bakın, yıllarca yobazlığı önlemek için ekmeğimize taş koyan öğretmenler, bunları polis mi yetiştirdi?
Bunda ısrar ederseniz İngiliz öğretmenlerden beter olun. İngiltere de en az maaş alan öğretmenlerdir. Çünkü çocukları biz yetiştirip yoluyoruz diyorlar.
Bizim öğretmenler ne diyor?
Ben müfredatı uygularım, çocuğunu sen yetiştir, paraya gelince, aidat ödemeyen veliyi, çocuğunu sınıfta bırakmakla tehdit etmekten kaçınmazsınız.
Siyasi ve ekonomik durumlarına göre öğrenciye ayrım yaparsınız.
Türkiye de öğretmene verilen para haramdır.
Hak eden bazıları hariç bu zamanda onlardan kaldığını düşünmüyorum.
Takdir insanlarındır.
Alaeddin Yavuz