ENKAZ
KALDIRAN EMİNERESA KİMDİR?
Kendi
kalemlerinden...
şeklinde
sözlerini sürdürmüştür.
İlk
bakışta, “terör nedeniyle bir türlü huzur bulmayan ülkemizin iç barışını” dile
getirmek amacıyla söylenmiş bir söz olarak yorumlanabilir. Aslında bu söz bu
amaçla söylenmiştir.
Ama,
bu cümledeki enkaz eğer “terör” ise bu terör doksan yıllık değil, 1650’lerden
beri vardır. 19. ve 20. yüzyıllarda Ermeni, Süryani isyanlarıyla birleşerek
büyütülmüştür. Emine hanımıın memleketi olan Siirt ve komşu illeri Bitlis gibi
Yezidi, Süryani, Ermeni bölgelerinde bu terör yüzünden Sultan Abdülaziz (1864)
ve sultan II.Abdülhamit (1892) gibi padişahlarca bölgeden Ermeni, Yezidi,
Süryani asilerin sürgünleri yapılmıştır. 1919’da Osmanlının teslim olması, Sevr
anlaşmasıyla, Bitlis-Siirt ve çevre illerin İngiliz idaresine bırakılmasına
kadar çok sevdikleri Osmanlı’ya kurşun sıkmışlardır.
Bu
terör yine kurtuluş savaşında İngiliz, Fransız, Amerika’lı işgalcilerin
tahrikleriyle canlandırılmış, 1923-1938 arasında geçen “15” yıl boyunca Mustafa
Kemal Atatürk devrimlerine karşı “26” Kürt isyanı çıkartmıştır. Kurtuluş
savaşında 20.000 asker kaybeden devlet, Kürt isyanlarında 500.000 insan
kaybetmiştir.
Bir enkaz varsa o da Emine Erdoğan’ın memleketini de içine
alan Yezidi Kürtçülük adı altında yürütülen Ermeni, Süryani, Ortodoks Yahudi
kripto yapılanmasıdır.
Bu
yapılanma da asla “birlikte yaşama” isteğinde olmamış, “ayrı devlet olma
isteğini” hala da sürdürmektedir.
Kısaca
Emine hanımın bahsettiği “birlikte yaşama arzusu” olmadığı için de “terörün”
etkisi altında kalmasından da bahsedilemez.
Olsa
iyi olmaz mı?
Hepimizin
dileği budur zaten.
Bunun
için de “doksan yıllık enkaz” diyerek kendisini o mevkiye getiren düzeni kuran
büyük önde Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti cumhuriyete laf dokundurmanın da
gereği yoktur.
Örneğin,
“800 yılllık devlet olma istekleri yüzünden Kürtçülerin bölgede akıttığı
kanları Kürtçüler durdurmalıdır, asırlardır kendilerine uzatılan her türlü
barış elini, yardımı ihanetle, nankörlükle ödemek gibi aşağılık oşmaktan
kendilerini kurtarmalıdır.” Da denilebilirdi.
Elbette Süryani Rahibesi gibi giyinen Siirt Süryani’si
Emineresa’nın böyle bir bilgiye sahip olması mümkün değildir. Olsa da isyanın
köklerinin atalarına bağlanması nedeniyle de zikretmeyeceği ortadadır.
Cumhurbaşkanlığı
internet sitesinde cumhuriyet düşmanı bu hanımın biyografisine bir göz attım ve
dikkatimi çeken konuları olduğu gibi kopyaladım.
Şimdi
okuyalım;
1-“Emine Erdoğan, Cemal ve Hayriye Gülbaran çiftinin beşinci ve tek kız çocuğu olarak 16 Şubat 1955’te İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Aslen Siirtli olan Emine Erdoğan, İstanbul Mithat Paşa Kız Meslek Enstitüsü’nde okumuş, gençlik yıllarından itibaren aktif biçimde sosyal faaliyetlerin içinde bulunmuştur.”
Rahibe
Emineresa hanım, kız meslek lisesi adlı bir okula gitmiştir. Ne zaman başlayıp
ne zaman mezun olduğu yazılmadığına göre okulu muhtemelen terk etmiş olmalıdır.
Hakkında yazılan bir çok yazıda da zaten Lise değil, Orta okul 2. sınıftan terk
olduğu işlenmektedir. Bu da iddiaları doğrulamaktadır. Gülbaran olan soy adının
onomastik incelemesini zaten Yalçın Küçük, Soner Yalçın yapmıştı.
2-“Bu süreçte Recep Tayyip Erdoğan ile tanışmış ve 4 Temmuz 1978 tarihinde evlenmiştir. İki kız, iki erkek dört evladı olan Emine Erdoğan, sosyal ve siyasal hayatta daima aktif roller üstlenmiş, Başbakan eşi olduğu yıllarda da faaliyetlerini artırarak sürdürmüştür. Ailesinden aldığı yardımseverlik mirasını hayatının tümüne yansıtarak binlerce insana yardım eli uzatmıştır.”
16 Şubat 1955 doğumlu kova burcundan olan Emine hanım,
burcunun “özgürlüğüne düşkün” olma özelliklerinden yani, kovalığı yüzünden olsa
gerek ki kapıda fazla kalmış görünmektedir. Ortadan ayrıl, hiç bir eğitime
devam etme buna rağmen “23” yaşına kadar koca bekle. O zamanlarda böylelerine
“kokmuş turşu” denilirdi. Evlilik ve doğum tarihlerini nete açıkça yazdıklarına
göre, hediyelere karşı düşkünlüklerini de sergilemekten çekinmemişlerdir.
Aslında yıl yeterlidir.
Muhterem eşleri de Kıbrıs harbi korkusundan 1973’de
yazıldıkları, devam mecburiyeti olmayan ve iki yıllık yüksek okul değerinde
bile olmayan Beyazıt’taki İktisat fakültesinden 1982’de mezun olmayı
başardığına(!) göre eşlerinin eğitimlerini tamamlamasını bekleme gibi sorunları
da yoktu. 1982’de aldığı yüksek okul diplomasıyla 1979 yılında “yedek subay”
askerlik yapan kocası dünya tarihine geçmiş bir mucizedir.
Muhtemelen
böyle birini kaçırmamak için Emineresa Süryani manastırlarından birisinde
çilekeş rahibelik ederek eşlerini beklemiş olmalı diyeceğim ama öyle değil
diyorlar.
3-“
AK Parti belediyelerinde hâlâ devam eden ‘zengin ve yoksulların buluştuğu iftar
sofraları’ girişimini başlatarak farklı kesimler arasında sosyal dayanışma
içinde bir yardım koridorunun oluşmasına katkı sağlamıştır.”
Parasını
devleti hortumlayan cemaat işadamları ile bu işlere meraklı hayırseverlere
ödettikten sonra ramazan sofralarında hak sahibi olduğunu iddia etmek sadece
terbiyesizliktir.. Yaptır cebinden görelim.
4-”2005 yılında ‘Toplumsal Gelişim Merkezi’nin (TOGEM) kuruluşuna öncülük etmiş, çocukların ve kadınların eğitimi ile ilgili önemli faaliyetlerin gerçekleştirilmesine destek olmuştur.”
Her
ilçede bu sözde meslek kurumları bulunmakla birlikte halkın yoğun ilgisi
görülmemektedir ve tamamen tarikat örgütlenmesi esaslı olduklarından
sadece yeni İstanbul’a göçmüş fakir
fukaraların iş umuduyla gidip geldikleri, bulamayınca da devam etmediği
yerlerdir.
5-”Haydi Kızlar Okula’ kampanyası ile 300 bine yakın kız çocuğunun okuma-yazma öğrenmesine ve okula gitmesine vesile olmuştur.”
Kızlarınız okutmayın! Diyen cübbeli Ahmet hoca, hastanede kadın doktora muhtaç oldu. |
6-“Emine Erdoğan ayrıca, önemli sosyal problemlerden birisi olan madde bağımlılığına karşı toplumsal hassasiyetin artırılması ve daha etkin bir mücadele yürütülmesi için uyuşturucuyla mücadele kampanyalarına da destek vermiştir.”
Madde
bağımlılığı, 17-25 Aralık 2013 operasyonunda bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun
savcılık ve yargı kayıtlarından alarak aylarca TBMM grup toplantılarında ve
mecliste yaptığı konuşmalarda 39 kg. eroin ele geçirildiğini ve bunun
cumhurbaşkanı olan eşlerine ait olduğu, onun emirleriyle bu suçların
örtüldüğü topluma anlatılmıştır. AKP dönemi cumhuriyeti geçelim Osmanlı
döneminde dahi yaşanmamış uyuşturucu bağımlılığının ve ticaretinin arttığı
dönemdir. Polisliğe İstanbul’da başlayıp bitirmiş, 35 yıldır İstanbuL’da
yaşayan birisi olarak bu kadar rahat uyuşturucu satıldığı bir dönem görmedim.
Şartlara göre Emineresa hanım, tarikatlarda zikir çekenlerin daha kolay vecde
gelmeleri için “madde bağımlılığı ile mücadele” adı altında “madde pazarlama
kampanyası” başlatmış görülmektedir. Daha geçen ay, Haberturk kanalında konuşan
imamları Cübbeli Ahmet, Fatih Altaylı’ya “ uyuşturucunun zikir esnasında
faydasından dem vuracakken” uyanık gazeteci onu susturdu. Anlayınız artık
milleti ne ile vecde getirdiklerini ve nasıl da mücadele (!) ettiklerini.
Evet,
sayelerinde “gazilik ve şehitlik yasaları” kaldırıldı, yerine “görev malullüğü
yasası” getirildiğinden, gaziler “340TL maaş dışında protez, ilaç ve tedavi
yardımları dahi alamadıklarından yakınmaktadırlar.
8”Kadının iş hayatında daha aktif rol alabilmesi için bölge ülke liderlerinin eşleriyle ‘iş hayatında kadın’ temalı uluslararası konferanslar düzenlenmesine destek vermiştir.”
8”Kadının iş hayatında daha aktif rol alabilmesi için bölge ülke liderlerinin eşleriyle ‘iş hayatında kadın’ temalı uluslararası konferanslar düzenlenmesine destek vermiştir.”
Bu
proje bağlamında olsa gerek Bingöl AKP İl başkanlığından bir kadın alınmış eve
oturması için gönderilmiştir. Kadın milletvekilleri eşleri olan cumboş’un
“cariyeleri” gibi açıklamalardan öte faaliyetlerine rastlamamaktayız.
9-“Gazze, Myanmar ve Pakistan gibi bölgelerde yaşanan insanlık trajedilerine karşı sessiz kalmayarak uluslararası organizasyonlar düzenlemiştir. 2009 yılında Gazze’ye yönelik saldırılar karşısında Arap dünyası ve Batılı ülke liderlerinin eşlerini bir araya getirmiş ve tüm dünyaya ‘savaşı durdurun’ çağrısında bulunmuştur.”
9-“Gazze, Myanmar ve Pakistan gibi bölgelerde yaşanan insanlık trajedilerine karşı sessiz kalmayarak uluslararası organizasyonlar düzenlemiştir. 2009 yılında Gazze’ye yönelik saldırılar karşısında Arap dünyası ve Batılı ülke liderlerinin eşlerini bir araya getirmiş ve tüm dünyaya ‘savaşı durdurun’ çağrısında bulunmuştur.”
Gazze’yi “gaz yağından dolayı söyleyebilir
ama Myanmar’ın ne adını ne de haritada yerini gösteremeyecek bu kadına böyle
profiller yazılmasına gerek yoktur. Artık eşini dinleyen kalmadı ki, bu kadının
“savaşı durdurun” çağrısına kulak veren olsun. Geziciler bağırsalar bundan daha
etkili olurlar.
10-“Emine Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti ‘First Lady’si olarak katıldığı yurt dışı seyahatlerinde farklı ülkelerin First Lady’leri ile çeşitli sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde fikir-alış verişinde bulunmaya devam etmektedir.”
10-“Emine Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti ‘First Lady’si olarak katıldığı yurt dışı seyahatlerinde farklı ülkelerin First Lady’leri ile çeşitli sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde fikir-alış verişinde bulunmaya devam etmektedir.”
Cumhuriyet tarihimizde
İngilizce bir sıfat olan “Först leydi (First lady)” sıfatı yoktur. Bir takım
batı hayranı zübüğün yakıştırmasından başka şey değildir. Türkçeyi konuşamayan
cahillerin cehaletlerini tatmin için böyle terimlere gerek yoktur. Osmanlıda
“Valide sultan”, eski Türklerde “Ece” sıfatları vardır. Oda olsun “Hava ana” ama bu leydi bilmem ne deydi gibi şeyler
olmasın. Siz cahilseniz sizi çekmek zorunda değil kimse. Fikir alışverişi
konusuna gelince, ana okulundan yeniden eğitime başlatılmadıkça bu kadının bir
şey öğrenmesi söz konusu değildir. Fiklri olması için akıl gerekir o da eğitimle
kazanılır. Emineresa da o da yok.
11-“Emine Erdoğan, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında aktif sosyal hayatından arta kalan zamanda, kitap okumak ve farklı dünya müzikleri dinlemekten keyif almaktadır.”
Yav
aktiflikten gına geldi yani. Her ağzını açısında ilk okul öğrencilerinin bile
“aaa ne cahil” dediği bir kadının dinleyeceği müzik eşleri gibi kilise
şarkıları olan Arabesk’tir. Sanatçılarını da Orhan ve Ferdi olarak belirteyim.
Bunları
“Kuğu Gölü” ne götürmeye kalksan Yıldırım Akbulut’un hanımı gibi mayo aramaya
kalkarlar.
Sonuç,
Türk ve Müslüman dünyasının üzerinden kaldırılması gereken en büyük, en sorunlu
tam 1300 yıllık enkaz sizsiniz. Ya enkaz olmaya devam edersiniz ya da bu
topraklarda herkesle birlikte ayrımcılık yapmadan, mevcut makamınızı kullanarak
insan gibi kardeşlik bağları oluşturarak devletin birliğini, halkın bütünlüğünü
sağlayarak hürmet görme yolunda insani bir adım atarsınız.
Takdir
sizindir.
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc
Emine
hanımın biyografilerinin linki; http://www.tccb.gov.tr/emineerdogan/biyografi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder