30 Ağustos 2014 Cumartesi

SON MODEL DEVLET ADAMI TİPİ

İ.İnönü ile C.Bayar

Eskiden, sıcak sudan soğuğa elini sokmayan, burnu havada, küsmüşçesine insanlarla konuşmaktan kaçan, ortalara çıkmayan, çoluk çocuklarına iş ve ticari faaliyetlerini terk ettirip, yoksulluğa mahkum eden (!), makamında oturan, tuzluk (!) gibi duran, penguen gibi giyinen salon adamı denilen devlet büyükleri vardı.

Kabir azabında ilk sorguyu yapacak Münkir ve Nenkir denilen melekler gibi bir dudağı yerde bir dudağı gökte, ağzını açsa tufan kopacak korkusu verirlerdi.

Kimseye dokunmasalar bile huşu ile onlardan uzak durulurdu ve adları saygı ile anılırdı. Aile fertlerinden önceki işlerindeki çevrelerine kadar herkes için övünç kaynağı olurlardı., Adları ahlaksız kirli işlere karışmazdı ve "iyi ahlak, örnek devlet adamı, örnek aile babası" gibi örneklemelere konu edilirlerdi.

Ne onlardan kimse bir şey istemeye cesaret edebilir ne de onların bir şey istedikleri duyulurdu. Yedi sene Çankaya köşkünde oturur, sonra bir törenle gelene yerini verirler ve bir daha görünmezlerdi.

İçlerinde cunta ile gelen, astıran ve kestiren Nato beslemeli tiplerin yanında bazılarının kafalarına çiçek yerine anayasa kitabı atanları ve bir günde devlete %200 devalüasyon yaptıranları da çıkmışsa da, hırsızlıkları, yolsuzlukları bu kadar konuşulup dillere destan olanı bir Turgut Özal vardı, onun da ailesi adını kötüye çıkartmıştı.

Şimdiki gibisini ne ülkemiz gördü ne de dünya gördü. Bu özel imalat.


Bütün kavramları sildi attı.

Artık cumbabaların şerefli olmaları değil, kaypak, hileci, üç kağıtçı, yiyici olmaları gerekiyor.

Aksi takdirde adamlar görevlerine yoğunlaşamıyorlar. Örnek Tayyip, adam öyle yoğunlaştı ki iktidar eden güçler dahi son iki seçimdir indiremiyorlar. Adam padişahlığı bile ilan etti sayılır. Ömründe bir C.B, Başbakan tayin eden kaç kişi var?

6 Ağustos 2014 Çarşamba

BİNLERCE YILLIK TÜRK-ERMENİ KARDEŞLİĞİNDEN DÜŞMANLIĞA!







Ermeniler hakkında bu güne kadar dört-beş yazı yazdım. Hepsinde de Ermeni, Türk ve batılı kaynaklardan çeviri-derlemelerden yaptığım ortak tespitlerde yakaladığım gerçek ise, son 200 yıllık Ernmeni-Türk çatışmasında Türklerin haklı olarak zorlandığı "Ermeni Düşmanlığının" daha çok tercih edildiği dönemde halkımızın hoşuna gitmeyecek olan, Ermeniler ile Türklerin isteseler de istemeseler de bu coğrafyada birlikte olmaktan başka şanslarının olmadığı konusuydu.

Çünkü her iki millet de kendi kökenleri yüzünden kendilerini "şeytanın ordusu" gören ve tuhaftır ki Ay Tanrısı Sin'in kızı İnanna/İştar/Ermenilerde Anahita/Nene adlı bilge dişi şeytana ibadet eden, adını da Sin'in adlarından olan "Hay/Hayk/Hayasta" olarak belirleyen Sabi/Sebe/Aramilerin şeytan ibadetinin dini kitabı olan RAB ZE CİNİ (Ginza di Rabba) kitabından doğmuş Tevrat, İncil ve Kur'an kitaplarına dayalı Hrsitiyanlık ve İslam'a girmeleri de değil, son 200 yılda, Rusya Ermenilerinin zenginlik için Rus ve batı kliliselerinden aldıkları maddi, siyasi desteklerle başlattıkları Osmanlıyı Kafkaslar ve Balkanlardan atma, Ermenistan Kurma hayalleri uğruna başlattıkları "haksız savaş" ile döktükleri Türk ve Müslüman kanları yüzünden düşman edilmişlerdir.

Aynı tespitleri Eraren araştırma kurumunun sayfasında görmek de bu yüzden benim de hoşuma gitmiştir.

İşte o tespitten bir kaç satır;

"Diğer taraftan A. Küçük[5] şunun tespitini yapmıştı; 19. yy. ortalarına kadar Ermeniler Anadolu’da bir millet olarak değil, Gregoryan cemaati olarak yaşamışlardı. Batı misyoner faaliyetleri bu Hıristiyan topluma Ermeni milliyeti fikrini enjekte edince, ilk Ermeni milli şuurlaşması bu cemaatten doğdu.
Bu noktada hatıra şu gelmektedir, Anadolu’da muhtelif ırklara mensup Gregoryen halkın bir kısmı Hayk kavminden iken, bir kısmı da Türk soylu idiler. Evrensel bir din olan Hıristiyanlık tebliğ edilirken veya Gregoryen misyonerleri tarafından cemaat oluşturulurken bunlar da diğer etnik kesimlerle birlikte doğal olarak Gregoryen Hristiyan oldular."

Eraren'in bu tespitindeki "Ermenilerin millet olarak şuurlaşması" ifadesi, Rusya Ermenilerinin güçlenmeleriyle Osmanlı'daki fakir Ermenileri kendilerine katmalarını takiben, Gregoryen Ermenileri Katolik, Protestan yapmak için kiliselerden toplanan milyonlarca liralık bağışların para düşkünü Ermenileri tavlamasıyla ortaya çıkmıştır. Bu konular Eraren'in tespitleri içinde varken niye özellikle belirtmekten kaçınmış biraz anlayamadım.

Kökenleri Horasan'a uzanan Ermenilerin M.Ö. 2000'lerde İran, Kafkasya, Anadolu ve Balkanlara uzanmalarıyla buralarda her zaman yaşayan Türklerle aynı dinlere girmelerinin sebebi de hem Horasandaki Toçaryan/Koçaryan kökenleri hem de kan ve dil bağları yüzündendir. Son 200 yıllık kavganın sebebi de Hristiyan-İslam karşıtlığının Rus ve batı emperyalizminin siyasi hedefleri yüzünden şişirilmesindendir.

Biz Türkler, tarih boyunca, bütün dil ve dinlerin kendi dil ve kültürümüzden doğmasından dolayı, aralarına girdiğimiz kavimlere dert çıkarmadık, sürülerimizi doyuracak otlaklar bulduğumuzda, onlara uyum sağladık, dinlerine de girdik ama kendimize göre uyguladık, barışı sağladık. Aşırı ırkçı yaklaşımlara direndik ve devletlerimizi de kurduk. Ki taa İslam'a kadar. İslam bizi eriten din olmuştur.

Halen ülkemizde Sabetayist Yahudilerin "Alevi", Işıkçı kimliğiyle Gregoryen Ermeni F.Gülencileri, Nurcu kimliğinde çok sayıda Ermeniyi devletimizin, iktidar partisinde, muhalefetinde, Türkçü-ırkçı akımların başında sindirebiliyoruz.

Bütün bunları her türlü düşmanlık sebebini geriye bırakarak sindirdiğimizi yazarken, Ermenilerin Azerilere karşı yürüttükleri soykırım siyasetini, ordularında bayrağımızı yakmaları, atışlarında nişangah olarak kullanmalarını, Türklere her türlü tecavüz, soykırımlarını da onaylamıyoruz.

Dostluğu kurmak ve yaşatmanın inancı ile, barışçı yazabilirken, gerektiğinde düşman da olmasını biliriz.

Benzeri çıkışların Ermeni yetkililerinden, aydınlarından da gelmesini bekliyoruz.

Kimse, "Türk milleti barış eli uzatmadı" demesin!


Ermenilerle ilgili son çalışmalarımdan birisi;