31 Aralık 2014 Çarşamba

DEMOKRATİKLEŞME İLE İŞBİRLİKÇİLER İKTİDAR EDİLDİ

Avrupa Roma Germen İmparatorluğunun siyasi telkinleriyle "Katolik Hristiyanlıkta" birleşmiş Avrupa milletleri, yer kürenin egemeni iken, ABD'de üslenmiş Mason sermayenin oyunu olan iki dünya savaşıyla sermayeyi ve egemenliği bu tezgahçı ailelere kaptırdılar.

A.B. ülkelerinde demokrasi bize göre oldukça ileri olmasına rağmen, kendi şartları içinde halklarını "işsizlik maaşı" dedikleri, harçlıklar, uyuşturucu ticaretini serbest bırakmalarıyla, cinselliği ve dindarlığı teşvik ederek uyutma yoluna gitmişlerdir. 

Demokrasi havarisi olan ABD ve A.B. ülkeleri bize gelince, mevcut devleti yıkacak örgütleri devlete kurdurmak, onların işlediği cinayetler, toplu katliamlar dahil her türlü adi suçları meşru saymayı sağlayan yasaları ve örgütlenmeleri salık vermekte ve dayatmaktadırlar. 

Buna ek olarak da devleti ortadan kaldıracak örgüte her türlü siyasi desteği kolaylaştırmak için de, örgütün siyasi emellerini her şeyiyle paylaşan gizli ve açık siyasi kişilikleri, bürokratları da kilit noktalara getirecek önerileri ve hatta "siyasi baskıları" yapmaktan çekinmemektedirler. 

AKP hükumetinin iktidara getirilmesi, BDP'nin meclise sokulması, ayrılıkçı diğer etnik ve dini yapılanmaların "sivil toplum örgütleri" gibi masum adlarla kurulup faaliyet göstermeleri, onlara verilen A.B. fonları hep bu emellerine hizmet etmektedir. 

"Belirgin millet özellikleri taşımayan, İranlıların ve Emevilerin bu anlama gelen Kürd adını verdikleri, değişik ırklara ve dillere mensup göçer İrani çoban kavimlerinden millet yaratmak" batılı devletlerin geçen 200 yıl içinde ısrarla takip ettikleri bir siyasettir. 

Bunun için başta Fransa, İsveç, Belçika gibi ülkelere, ABD'den Türkiye'ye kadar ülkelerde "Kürdoloji Enstitüleri" kurdurulmuş, kökeni olmayan harman topluluklardan millet yaratılmıştır. Dini ve ideolojisi, Arap yarımdası çöllerine sürülmüş, farklı kavimlerden oluşan, millet özelliği olmayan Hint-Pers-Arap-Türk harmanı Arap kırması kavimlerin uydurduğu dinlere dayalı olan Küresel sermaye, köklü milletlerin düşmanı olmakla kendi köksüzlüğüne sahip çıkarken, geçmişin eşkıya, harami, haşhaşi, farklı nedenlerle dağlara, çöllere, dağların ve çöllerin arkalarına, deniz aşırı yerlere sürülmüş topluluklardan millet ve devlet yapmaktadır. 

15.yy.da İskoçya'ya kaçarak kıyımdan kurtulan Şeytana tapınan, köksüz, sürgün Arap kırması kavimlere kökleri uzanan, şeytani bir topluluk örgütlenerek önce İskoç kralını öldürerek iktidar olmuşlar, 50 yıl içinde de İngiliz tahtını idare etmeye başlamışlardır. 

Keşifleri çağının sağladığı olanaklarla zenginleşen bu sürgün şeytani sürgün dini topluluk, son 200 yılda yeryüzüne hükmedecek güce erişmiştir. Japonya'dan İveç'e, SSCB'den Yemen'e, Avustralya'ya kadar bütün milletlerin başına o kavimlerin arasında sessizce yaşayan azınlıkları, iktidarla sorunu olanları başlarına getirmiş, onlarla da ters düştüklerinde yine millet özelliği göstermeyen kabilelerden birilerini bir şekilde iktidara getirerek o devlette ve coğrafyada çıkarlarını korumayı başarmaktadır. Bütün dünyanın ortak olarak yaşadığı ihanet, başıbozukluk, kıtlık, yokluk, hastalık, işgal, teslimiyetlerin sırrı buradadır. 

Bu şeytanın çocuklarının örgütlendiği ABD ülkesi de zaten "din ile bir arada tutulan ama millet özelliği göstermeyen her ülkeden getirilmiş insanlardan oluşturulmuş halkı olan" bir devlet değil midir? Bu tespitler ışığında, ABD'de üslenmiş bu şeytani topluluk devrilmedikçe yeryüzü milletlerine asla barış, huzur, refah gelmeyecektir. 

Bütün milletlerin başındaki işbirlikçi iktidarları yürüten güç sahipleri de artık bu yapılanma ile "sadece iktidar gücüne sahip olabilmek uğruna" birlikte yaşadıkları halkları satmaktan vazgeçmelidirler. 
Kaddafi'nin, Saddam'ın başına gelenlerden dersler alarak, kendilerinin de günü birinde direnmek zorunda kaldıklarında ya da tehlikeli olabileceklerine karar verildiğinde aynı kaderi paylaşacaklarını unutmamalıdırlar. Köklü kavimlere düşmanlık etmemeyi de öğrenmelidirler. 

Çünkü bu gün varsalar, eski kavimlerin onlara tanıdığı yaşama hakları sayesinde var olduklarını bilmelidirler. 
Yok efendim çok aşağılanmışlarmış v.s. gibi gerekçelere boşuna sığınmasınlar, çünkü kendileri bile yer geldiğinde kendi evlatları arasında bile ayırım yaptıklarını hatırlamalıdırlar. 
Herkes, kendisine yapılmasını istemediği davranışları başkalarına yapmasın. 
Küçük, süreli iktidarlar uğruna milletlerini, komşularını satmasınlar. 
Bağımsızlık, özgürlük uğruna, emperyalizme karşı direnenleri susturmasınlar, onlara ve yakınlarına kıymasınlar, onları da bir dinlesinler, çocukların geleceklerini çalmasınlar ki, o çocuklar, evde dersleriyle uğraşmak yerine mitinglerde, yol boylarında başındaki devlet adamlarını saldırmak için beklemesin.

Takdir okuyanlarındır.

Bu arada yeni yıl kutlamayan birisi olarak, kutlayan herkesin yeni yılı kutlu olsun. Yeni yılda, sömürüler, işgaller, tutuklamalar, çocuk ölümleri, tacizleri, sömürüsü, pedofilik evlilikler, açlık, işsizlik, dolandırıcılık, sahtekarlık, devlet malını yağmalama, vatana ve aşka ihanetler, insanlar ve insanlık için kötü olan her şey ortadan kalksın!

Alaeddin Yavuz/

12 Aralık 2014 Cuma

TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİTTİ


Bu gün,telefon ederek beni evimden alan arkadaşlarım, İstanbul Tuzla’da bir şirkette elektrik işi olduğu, oradan dönüşte benim işlerimi yapacaklarını söyleyerek beni evden aldılar.

Arabalarına bindim ve Tuzla Tepeören denilen mevkide bulunan sanayi yağı üreten bir şirkete gittik.
Elektrikçi arkadaşım, işlerini yaparken, şirketin sahibi olduğunu sonradan öğrendiğim Rıfat adlı şahıs geldi.

Oldukça entellektüel bir konuşma yaptık ve konu Ermeni soykırımına geldi.
Adam, Amasya’lıymış, annesi, Topal Osamn ve çetesinin gece gelerek, köylerinde sekiz Ermeni’yi evlerinden alarak bir derenin çukurunda öldürdüğünü sabah öğrendiğini bu şahsa anlatmış.
Böylece Ermeni soykırımı gerçekten olmuş oluyormuş.
Ben de ;
Ermeniler, Topal Osman’dan çok önceki yıllardan başlayarak 1916’başlarında Doğu Anadolu’nun Ruslarca işgali sırasında, Ermenilerin durumu fırsat bilip Türk ve Müslüman halkı topluca evlere ve camilere doldurup öldürmelerini, yakmalarını, bu coğrafyada yapılan kazılarda hala yüz  binlerce Ermenilerin toplu kıyım yaptıkları Türk ve Müslümanları dile getirince vatandaş;
-“Haklısını onu da yaptılar ama Ermeni kıyımı oldu, devlet yok diyerek yalan söylüyor!” demesi üzerine;
-“Hiç bir devlet, savaş esnasında düşmanla işbirliği yapan ve kendisini, erkeksiz ve silahsız köylüleri topluca katliama yani senin deyiminle tek suçları “Müslüman ve Türk olmak” olan insanları soykırıma uğratan hainlerine şans tanımaz. Ki, Ermeniler bu işten çok ucuz yırttılar” cevabıma da ;

“-Haklısınız beyefendi, Ermeniler bunları da yaptılar” demesinden sonra konu Kürt hareketi ve PKK konusuna geldiğinde verdiği cevapla, bu iş adamı vatandaşımızın, aslında yurt  dışı kaynaklı siyasi fırtınaların etkisinde kalmış birisi olduğuna karar verdim.
Bana;
-“Biliyor musunuz, Amerika’da iş yaptığım çok zengin bir kişiden öğrendiğime göre, AKP hükumeti, ÖZERK KÜRDİSTAN’ı tanımış ve 2015 seçimlerini takiben Kürdistan  yasallaşacak, PKK ve militanlarına genel af çıkarılacakmış. Devlet bunu kabul etmiş” Deyince ben de;
-“Dün akşam başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklamada, Kürdistan, özerklik ve af konularında açıklama yapmak sürece zarar vereceği için bir açıklama yapmıyorum” tarzında konuşmuştu ve bunu açıkça itiraf ettiğini ben Faceebook sayfamda “açık itiraf” diye paylaştım dediğimde;
2015 Genel Seçimlerinden sonra bu harita geçerli olmayacaktır.

“-Beyefendi, siz gerçekleri gören, çok iyi takip eden birisiniz ama yapılacak bir şey yok, devletimiz, resmen bölünmeyi kabul etmiştir. Birde bunu uzun yıllardır tanıdığım bu Yahudi iş adamı arkadaşımdan duyduktan sonra yüreğim parçalandı” demesiyle sekiz yıldır yazdıklarımın gerçekleşmiş olması beni kahretmiştir.

Bu ihanet sürecinde emeği geçen bütün vatan hainlerine lanetler olsun!
Türkiye Cumhuriyeti bitmiştir., Bu güne kadar yazdıklarım gerçek olmuştur. AKPKK koalisyonunu işleyen bütün vatanseverler haklı çıkmıştır. Milleti aldatan Süryani, Yezidi, Ermeni koalisyonu hükumet ve onu destekleyen sermaye takımı, devletin parçalanmasını desteklemiştir. İhanet büyüktür ve hesabı bu milletçe sorulmalıdır.

Bu güne kadar,vatan millet diye yazıp kendini parçalayan, 1.500TL emekli maaşının “1000TL” sini muhtaçlara dağıtan ben ve benim gibi insanlar bu kadar mücadele ederken, kılları kıpırdamadan, filmi seyreden, olacaklar konusunda yurt dışındaki bağlantılarından haberler aldıkları halde, devletlerinini birliği, bütünlüğü için kıllarını kıpırdatmayan zenginlere lanetler olsun!

Sizler tartışa durun;
Osmanlıca resmi dil olsun mu olmasın mı?
Şeriat gelsin mi gelmesin mi?

Şeriat İslami mi Yahudi mi olsun diye.... Yakında bunu da tartıştığınızda  şirketlerinizin, taşınır-taşınmaz mallarınızın, evlerinizin ellerinizden alındığını anlayamayacaksınız.

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

11 Aralık 2014 Perşembe

BÜTÜN OKURLARIM BU YAZIMI MUTLAKA OKUSUNLAR


Yaptığım bir yoruma, bir arkadaşım şöyle yorum yapmış;

"Alaeddin Yavuz bey, memleketi satan... kaç tane Süryani Yezidi tanıdınız....?"
Cevabını verdim.

-"Başımızda yeterince var..." ve ilgili yazılarımın linkini de verdim.

Osmanlıda da, Atatürk sonrası da devleti yönetenler daima devşirmelerdir. Türkler, Fatih Sultan Mehmet tarafından devlet işlerinden uzaklaştırıldıklarıldan beri, göçer yaşamları içinde kaldılar ve sadece devşirmelerin işbirlikçi siyasetlerinde can vererek devlete hizmet ettiklerine inandılar ise de devletlerinin elden çıkmasına engel olamadılar.

Çünkü, Allah, Muhammed, Kur'an diyen devşirmeler onları daima sattılar.

Atatürk sonrası devletimizin halini düşününüz;

Bütün devlet adamları Müslümandılar, İsmet paşa dahil hepsi dinci yapılanmanın taraftarı ve uygulayıcısı oldular.

Bu kadar, dindar Müslüman siyasi, bürokratlarca yönetilmemize rağmen neden devlet hep geriye gitti?

Bu "kader ve fıtrat" kelimeleriyle açıklanamaz. Bu ancak ihanetle açıklanabilir.

Çünkü, bir insanın Müslüman ülkede siyaset yapabilmesi, bürokrat olarak çalışabilmesi için, halkın çoğunluğunun inancından olmaması düşünülemez.
Ama, her insanın davranışlarını o insanın kültürü yani dini inancı belirler.

Bir siyasinin, bir bürokratın davranışlarını da işlerini de ailesinin, geldiği toplumun dini inançları belirler. Kişi buna göre vatansever ya da işbirlikçi vatan haini olur.

Müslüman ve Türklükte bize meydan bırakmayan, adlarını bile Öztürk, Türkoğlu, Türk gibi adlardan veya İslam öncesi Türk mitlerindeki dini, siyasi kişiliklerden seçmiş insanların yanında, bu adları asla kullanmayan Türkler bile "Türk'üm" diyemediler ve çoğu da bu yüzden Yavuz Selim'den bu yana İran'a kaçtılar ya da Kürtler, Ermeniler arasında asimile oldular.

Ama, bu bizden çok "TÜRK" ve "Müslüman" olan devşirmelerin idaresinde olan devlet hep geriledi ve yıkıldı. Bu gün de son yıkılışını seyretmekteyiz.

Türk ve İslam sıfatlarını öne çıkartarak iktidar olan bu siyasilerin nedense işbirlikçilik ettikleri ülkeler ve milletler tarih boyunca hep aynıdır.

Kürt, Ermeni ve Süryaniler daima Gürcistan, Fener patrikhanesi, Vatikan ile birlikte olmuşlar.
Bu gün, AKP, iktidara gelir gelmez, Gürcistan'ın başına aynı şekilde monte edilen Sakaşvili ile birlikteydi. Fener patrikhanesi, Ermeni ve Süryani patrikhaneleri gibi Ortodoks Hristiyan cemaatlerin, kiliselerinin vakıf arazilerini, Osmanlı'dan çok çok önce Alpaslan zamanında camiye çevrilenlerini dahi bu cemaatlerin vakıflarına geri iade etmiştir.
Ülkemiz için hiç bir iyilikleri, hizmetleri olmamasına rağmen Cumhurbaşkanlığı köşkünde özel protokol ile karşılanıp ağırlanmışlardır.

Kaç-AKsarayın ilk yabancı konuğu, Vatikan'ın Papa'sı olmuştur.

Bunların evvelleri ne yapmışlardı?

Bitlis'i Ruslara teslim edecek işgali yürütecek Rus Kafkas orduları komutanı Nikolay Nikolaviç'e, Tiflis'te, Doğu Anadolu'nun askeri, demografik, coğrafi haritasını, akıl hocası olan İngiliz rahip ajan Robert Frew'dan alarak teslim eden Said-i Kürdi Deliüzzaman, Ruslar Bitlis'İ işgal ettiğinde, Seyit Rıza, Şeyh Sait gibi işbirlikçi, kripto Hristiyanlarla birlikte "sadakat madalyaları" takmışlardı.

Üç yıl, Rusya'da Türk ve Müslümanları, devrimcilere karşı kışkırtıp, Stalin döneminde soykırıma uğratılmalarını sağlamıştı.

Halifenin adamı sıfatıyla adına yazılmış bazı saçmalıkların Müslüman ülkelerde yayılmasıyla, İslami direniş sıfıra indirilmiş, tek kurşun atmadan Müslüman dünyası emperyalizme teslim olmuştu.

1952'de bu hizmetleri için Deliüzzaman'a Vatikan özel sadakat ödülü verilmiş, öldüğünde "Aziz" ilan edilip Vatikan'a gömülmesi sağlanırken, uydurma bir mağduriyet senaryosuyla cenazesinin kaybedildiği yalanlarıyla, halk devlete düşman edilmiştir.
Bu günlerin planlayıcısı Fethullah Gülen, 1992'de Paa II.Jean Paul'den sadakat madalyası almıştır, geçen yıllarda da "ölünce Vatikan'a gömülmek istediğini" resmen ilan etmiştir.

Recep Tayyip Erdoğan'ın 2008 Gürcü-Rus savaşında Gürcistan'a destek olamaması yüzünden, Gürcistan internete 2003 Gürcistan Azınlık raporunu sızdırmıştı. Ben de tesadüfen bulup dilimize çevirince, Tayyip Erdoğan'ın çok övündüğü dedesinin, Enver paşanın Ermeni tehcirinden kaçıp Gürcistan'a sığınan Süryani bir isyancı olduğu, 30 Ekim 1918 Mondros Anlaşmasından sonra da, Adana bölgesinde Fransız üniforması giymiş Ermeni asilere desteğe geldiği de ortaya çıkmıştı.

Bu yazım üzerine Tayyip Erdoğan, 2010 referandumuna 30 gün kala "adilyargic.blogspot.com" blogumu sildirmişti. Olaydan 45 gün sonra, başka blog açıp Google ile birlikte hükumeti suçlayan İngilizce yazımdan sonra Google, hükumetle ipleri kopartmış ve blogumu iade etmişti.

Bunların hepsi çok iyi birer Müslüman iken nasıl oluyor da, 1096'de başlayan Haçlı Seferlerinin merkezi olan Vatikan'a gömülme sırasına giriyorlardı?

Kendilerini bizden gösterip bizi satan işbirlikçileri tanımak için de onların kendileri hakkında bize verdikleri bilgileri kullanmak, atalarının dinlerini, kültürlerini tespit ederek, devletin nasıl elden çıktığını açıklamak benim gibi "vatanseverim" diyen herkesin görevidir.

Yoksa, yeryüzünde hiç bir hain yoktur ki boynuna "BEN HAİNİM" yaftasıyla dolaşsın!

Müslüman toplumlarda "ırkçılık" yapılmaz.

O halde, Kürtçülük akımını nasıl açıklayacağız?

Kürtçülüğün temeli 12. yy.da Şeyh Adi'nin kurduğu, Mushafı Reş (Kara Kitap, şimdi Kur'an-ı Kerimi Mushafı Reş diyorlar) ve "Cilvename" gibi iki din kitaplarına Talmud gibi iki de gizli kitapları olan "Yezidi Kürt dini" ile açıklayabiliyoruz. PKK kamplarında İslami dini ibadetlerle alay eden ama, Diyarbakır, Hakkari meydanlarında Yezidi imamları olan Mele imamlarının kıldırdıkları toplu namazlarda, Yezidi ibadeti yaptıklarında hiç alay konusu görmüyoruz.

Bunlar Allah'a inanır, Kur'anı ve Muhammed'i saymayan putperest, Allah'ın kızı, cennetten recm ile kovulmuş, düşmüş dişi şeytan olduklarına inandıkları şeytan Tavus'a tapınan bir dindir.

Süryani, Ermeni, Sabilerin de dinleri aynıdır ve onlar da aynı şeytana Ruha, Anahita, Ruda, NUR gibi adlarla tapınan, günde beş ile yedi vakit namaz kılan ama ne Muhammet'i peygamber ne de Kur'an'ı kitap sayanlardır. Aksine büyük kinleri vardır.

İşte size, bir türlü iyiye gitmeyen devlet işlerinin en mantıklı açıklaması. Bu yüzden;

"TACI HAİNE GİYDİREN MİLLETİN KANI DİNMEZ" dedim ve hala diyorum.
Vatan satan eşkıya torununun yükselişi

Kişi kendini ne veya kim olarak tanıtırsa tanıtsın, dini kültürüne göre hareket eder ve işlerini de ona göre yürütür. Hainleri bu şekilde tespit etmenin dışında deşifre etme olanağı yoktur.

Bu çalışma tarzım, sosyoloji biliminin de temel ilkesidir. Bir toplum incelenirken önce dini incelenir, sonra dini ile yaşam şekli incelenir ve komşularıyla bağları incelenir. Böylece bir toplum hakkında da karar verilir.

Benim yaptığım da sosyoloji biliminin teme ilkesini uygulamaktır.

Bu önemi yüzünden insanlarımız, yeni tanıştıklarında, kasabalarına misafir gidildiğinde ilk önce "Nerelisin", sonra, "Kimlerdensin?", sonra tatmin olmazsa din, mezhep, tarikat gibi sorular yöneltirler.

Bu sorularla, kişinin, dini/sosyolojik kimliği, ahlakı, dostluğu-düşmanlığı, ahlakı hakkında yorum yapılabilir.

Size de tavsiye ederim ki zaten bilerek, bilmeyerek her gün yaptığınız bir şeydir bu!

Takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz

Sahte Müslümanları böyle deşifre ederler.
Sahte Müslümanları böyle deşifre ederler.

DİN VE DİNCİLERİN HAYVAN SİYASETLERİ


DİN VE DİNCİLERİN HAYVAN SİYASETLERİ
10 Aralık 2014, 23:24

Hayvanların da aşağıdaki videodaki gibi aralarında insanlar gibi iletişim kurdukları gerçektir.
Hayvanları takip eden insanlar buna şahitlik edebilirler.
Onlar da insani davranışlar gösterebilirler.

Aksi halde binlerce yıldır varlıklarını koruyamazlardı. Karıncalardan turnalara her hayvanın kendi varlığını sürdürmek için gerekli bilgi ve kudretle donatıldığı bir gerçektir.

İğrenç olan, hayvanların insanlara yiyecek olmaya razı oldukları inancını veren, kurban bayramlarında dünyanın 1/3ini kan gölüne çeviren, sonrada hayvanlardaki "örgütlü yaşamı" örnek vererek dincilik siyaseti yapan dinci sapkınlara izin veren dinlerdeki sapkınlıklardır.

İşte çok sık kullanılan karıncaların örgütlü yaşamlarından bir örnek de bana bu yazıyı yazdırdı.

Bence, Hint Can dini inananlarının süt, yumurta dahil hiç bir hayvani ürün tüketmemeleri, yolda rastladıkları bir karınca sürüsü akşam hava kararınca yuvasına çekilinceye kadar onların yolu boşaltmalarını bekleyerek yolculuklarını ertelemeleri gibi konuşlar düşünülmelidir.


Her canlı bir başka canlı türü için rakip ise de tümüyle yok edilmeleri, hayvanların yaşam alanlarının hem dindar hem de sermaye manyağı zenginlerce yok edilmeleri, gün onlarca canlı türünün soylarının tüketilmesinin sorumlularını cezalandıracak hiç bir kurum ve kuruluşun olmaması düşündürücüdür. İnsanlarda dini duyguları körüklemek için hazırlanmış bu videoda, neden bahsettiğim konulara yer verilmez?

Kendilerinden başkalarının düşünmelerine, eğitilmelerine, üretim yapmalarına tahammülü olmayan küresel sermaye,bizde İslam, batıda Hristiyanlık, başka yerde oranın dini değerlerini böyle videolarla körüklerken, kendilerinin yaptıkları doğa ve çevre katliamlarını neden insanlara göstermezler?

İştahına geldiği zaman, "insan yeryüzünün halifesidir, hayvanları yemesi, yiyecek olarak tüketmesi hakkıdır" diyeceksin, Kurban bayramı diye senenin belli bir haftasını hayvan katliamına ayıracaksın.

İslamiyete kadar bütün dinlerde, Allah ve göklerden gelen halkı, insan, hayvan, tahıl yiyen, insan ve hayvanlardan kurban, tahıllardan adaklar, meyvelerden şaraplar istiyorlardı.

Kesilen kurbanların kanlarıyla taş, ağaç veya her hangi bir nesneden yapılmış putları yıkanır, etleri de ilahiler eşliğinde, tapınak rahipleri tarafından, en küçük parçası kalmayıncaya kadar yakılırdı.

İbrahim peygamberin yaktığı koçun yakılmasını baykuş kılığında izleyen Allah, yakmalık sunuyu çok sever,kokusunu içine çekerdi. Kendince kıvamına geldiğinde, elinde mangalıyla gözle görülemeyecek bir hızla gelir, kurban parçalarını alır uzaklaşırdı.

Bu tür kurbanlar hala yeryüzünde vardır ve sürmektedir. Müslümanların en medeni din inananları olarak bu putperest geleneği olan "tanrılarına kanla ibadet etme" ilkelliğini sürdürmeleri Kur'an'a bile yakışmamaktadır.

Dinciliği, "hayvanların da aklı olabileceğini, korunmaları gerektiğini öğütleyen dini emirlerini doğrulamak, toplumu dindar köleler haline getirmek için de" hayvanların örgütlü, akıllı yaşamlarını kullanacaksın.

Her canlı, bu güne kadar gelebildiyseler, bu onların belirli bir aklı ve irade tarafından yönetildikleri ya da kendilerinin de yaşamlarını sürdürebilecek akli yetileri olduğu anlamına gelemez mi?

Bir insanın gelişmesi, bağımsız hareket yetisi kazanması için en az 6-15 yıl gerekmektedir. Oysa, bir çok hayvan daha doğarken avlanmaya başlarlar. Yılanlar buna en büyük örnektir. Kobra gibi bir kaç yılan türü, bir hafta kadar yavrularına ebeveynlik ederlerken, diğer yılan türlerinin ise yumurtalarından çıkmalarını bile beklemeden yavrularını terk ettikleri, bu yavruların, yumurta kokusuna gelen sinekleri ve böcekleri yiyerek karınlarını doyurdukları sayısız belgeselde yer almaktadır.

Otobur hayvanların da hiç bir botanik eğitimi almadan otları tanıyarak beslendikleri ortadadır.

Doğuştan, yiyeceklerini bilen hayvanların bunca üstünlüklerine rağmen, insan gibi tabiata karşı en dirençsiz bir varlığın kendilerini yiyecek olarak tüketmelerine izin verdiklerine inancını yayan, zenginlik hırsları için hayvanların ve insanların yaşam alanlarını yok eden dinciler ile, hayvanların üstünlükleriyle din bezirganlığı yapma çelişkisine düşmüş din tacirlerini anlamak imkansızdır.


Batılı ülkelerde, İncil Mucizeleri olarak yayınlanan bu tür dini aldatmaca, kandırmaca, soymaca mantığına hizmet eden belgesellerin ülkemizdeki temsilcisi, kendisinin Yahudi olduğunu saklamayan ve İsrail'den para ödülleri alan Adnan Hoca'nın "harunyahya.com" adlı internet sitesidir.

Yeryüzünde, bu güne kadar akan kanların nedenlerini incelediğinizde karşınıza tek şey çıkar. O da, "Din Savaşlarıdır".

Bu gün yaşadığımız, 2001 11 Eylülünde açılan Haçlı Seferinin getirdikleri ile, Müslümanlar arasındaki kriptoların bu güne kadar yüzlerine giydikleri "mezhep, tarikat maskelerini" çıkartarak, gerçek yandaşları, soydaşları olan Hristiyan batılı devletlerle olan din ve soy kardeşliklerine dayalı ihanet süreçleridir.

Bu tür yayınların etkisine kapılmış, dini duyguları yoğun vatansever insanımızın da bu tür aldatmaca, kandırmacalara alet olmamalarını diliyorum.

Takdir sizlerindir.

Alaeddin Yavuz

14 Kasım 2014 Cuma

AKPKK ELİYLE YASALAŞTIRILAN EŞ CİNSELLİĞE KADIN BAKIŞI


Alev Alatlı'dan, "Dinlere rağmen Eş cinselliğin yayılmasının süreçlerini işleyen bir yazı okudum.

Bu yazıda, Semavi üç dinin kutsal kitaplarında "eş cinselliği yasaklayan" ayetleri öne çıkartarak, Rönesansla başlayan özgürlükçülük hareketlerinin, eş cinselliği olağanlaştırma macerasını" işlemiş.
PAPA EŞCİNSEL PEDOFİLİK


Bu yönden eş cinselliğe karşı görünen Alev Alatlı'nın eksik bıraktığı ise "dinlerin kaypaklığı" kısmıdır. Zira aynı din kitaplarında eş cinsellik bir şekilde kutsanır. Bunlar da benim yazılarımda vardır.

Benim yazılarımdaki amacım ise "800 yıllık Haçlı Seferlerinin sonuncusu olan 11 Eylül 2001'de açılan son haçlı seferinde Türk ve Müslümanların, eş cinsel, mecüc (cüce şeytanların soyu, askerleri) iddiasını çürütmeye dayanır.

Eş cinsellik, bazı insanların gönüllü-gönülsüz başladıkları bir tercih olabilir ama bunu din savaşlarının parçası haline getirmek, semavi dini rejimlerin insan hayatını hela alışkanlıklarından yatak odalarına uzanan müdahalelerle , idam, kırbaç cezaları gibi müeyyidelerle cezalandırması çeşitli tuhaflıklara sebep olmaktadır.
Hint hayvanla cinsellik

Müslüman ülkelerde idamdan kırbaca uzanan, cezalandırma şekli, bu yasayı savunan, uygulatan ve uygulayanların gizli eş cinsel, olmalarını da içinde barındırmaktadır.

Ben insanların cinsel tercihlerinin, heladan günlük alışkanlıklarına ne dinlerin ne de devletin müdahalesiyle düzenlenmelerinin akılcı olmadıklarını düşünüyorum.








OSMANLI'DA EŞCİNSEL HİZ OĞLANLARI

Dinlerce ve devletçe yasaklanan cinsel tercihlerin, gizli olarak daha fazla yaygınlaştığı da bir gerçektir. Yoksa, kadın fahişelerin dört katı fiyat çeken erkek fahişelerin durumunu kim açıklayabilir?
HİNT EŞ CİNSELLİK

21. yüzyıl, insanın içine kapanıklığından, tecavüzlerle kazanılan alışkanlık olan cinsel sapkınlıkların, dinlerin ayetlerine göre değil, çağdaş hukuk ve sosyal devletin, bilim insanlarınca bilinçlendirme yoluyla ikna ve teşviklerle önlenmesinin daha kalıcı bir toplum sağlığı yaratacağına inanan devletlerin yüzyılı olmalıdır.
MISIR EŞCİNSELLİK

Unutmayalım ki, ülkemizde büyük şehirlerde yaşayan çok sayıda erkek fahişe, PKK terör örgütüne gelir sağlamak için görevlendirilmiş "fahişe militanlardan" oluşmaktadır.

Merak eden, şimdi Alev hanımın 2007 yılında Bilgi Üniversitesinde kurulan Gay ve Lezbiyen Kulübü üzerine yazdığı yazısını okuyabilir;

Alaeddin Yavuz

10 Ekim 2014 Cuma

ÖLSEM DE KURTULSAM BU İĞRENÇ DÜNYADAN BIKTIM

İğrenç olan dünya değil, insan şekilli yaratıklar...

Zerdüştlerin din kitabı Avesta'da anlatılan "Yaratılış Destanında", İranlıların ilk Adem ve Havva'sının adları Maşyo ve Maşyoy'dur.

Tanrı dedikleri cinler bunları yaratır. Bir dönem çocuk yaparlar. Yaşarlar, cinlerin arasında.

Karınları acıkır, bir inek avlarlar, cinler öğretmiştir.

Beşe bölerler, ikisi kendilerine, üçü de yerdeki, havadaki, gökteki cinlere.

İdare ederleri, cinler onları madenlerde çalıştırırlar.

Sonra, bakarlar ki bir gün cinler çocuklarını yiyorlar.

Karar verirler.

"Bu dünyada yaşanmaz. Çocuk yapmayalım ki bizim gibi köle olmasınlar."

Buna şeytan sevinir "Ahura Mazda'nın yaratıkları onu istemiyor, üremeyecekler, askeri az olacak, ben ondan güçlü olacağım" diye.

Kızan ise, İyiliğin, yaşamın tanrısı Ahura Mazda olur.

Onlara müdahale eder. Akıllarını siler.

Serbest kaldıklarında fikirler tamamen değişmiştir.

"Çocuk yapalım, çocuk yapalım" diyerek 60 yıl boyunca durmadan sevişip çocuk yaparlar. Onların da çocukları olur ve yeryüzü insanla dolar.

Sizce bu tanrı bizi iyilik olsun diye mi yarattı?

İranlılara göre bu dinin geçmişi 60.000 yıla uzanır.

60.000 yıl sonra, cinlere kurban giden Maşyo ve Maşyoy'un çocukları, bu asırda, çok daha vahşi ölümlerle her gün on binlerce verilmiyor mu?


Takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

6 Ekim 2014 Pazartesi

"HAYIRLI CUMALAR" HRİSTİYANLARIN SELAMIDIR.

“HAYIRLI CUMALAR” HRİSTİYANLARIN ORUÇ GÜNÜ İLETİSİ

Size Cuma mesajları geliyor mu bilmem. Hiç sevmediğim halde, hata dinlere inanmadığımı açıkladığım, yazdığım, her yerde de söylediğim halde, bana daha fazla “Hayırlı Cumalar” mesajları geliyor.


AKP gelinceye kadar mı “Müslüman’dık” AKP geldikten sonra mı “Müslüman olduk” diye kendime sormaya başladım.

Tayyip Erdoğan’ın Amerika’ya pazarlanmasına şahit olmasam, 60’ına merdiven dayamış olmasam AKP zamanında Müslüman olduk” diyebilirdim.

Ama, şimdi, AKP ile milletin dini, milli inançlarının IRZINA GEÇİLDİ diyebiliyorum.
Nasıl mı?
İşte bu dinde olmayan kutlamalar ve niceleriyle.
Şu HAYIRLI CUMALAR ifadesinin Hıristiyanlık dinindeki yerini sizlere vereyim de okuyunuz bakalım bana hak verecek misiniz?
İsa Çarmıhta ölümü beklerken.

İsa peygamberin, Kudüs’e girerken, yolda gördüğü bakire dişi sıpaya binerek “Allah olduğunu” kanıtladığı günden sonra sonunu hazırlayan olaylar başlar. Yahudi olduğundan, sözleri de Yahudilerin en büyük din ulemaları olan Sinod, Sinhedrin meclisi üyelerini delirtir.
Sonunda ölümü öncesi bir aylık olaylar onun sonunu getirir. İsa’nın çarmıha gerilmesi konusunu anlatmamı da beklemeyiniz, muhakkak ki bir yerlerde bu konuda bilgi sahibi olmanız gerekir.

Doğrudan konuya girmemde bu yüzden sakınca görmüyorum.

Yazıda kaynak olarak İncil’in ilgili ayetleri yanında “Wikipedia” dan da yararlanılmıştır.


“İyi/Hayırlı Cuma”, İsa’nın çarmıha gerilerek Calvary (Golgota/Kafatası Tepesi) nde ölümünün anısına Hıristiyanların özen gösterdikleri dini tatil günüdür.
İsa peygamberin çarmıha gerilip öldürüldüğü ve iki gün sonra dirilip göğe çekildiği olayların yaşandığı haftaya Hıristiyanlar “Latince Hebdomas Sancta; Hebdomas Mayor/Büyük Hafta/Kutsal Hafta” adını vermektedirler.
15.4.2022


Bu haftanın kutsal günleri Çarşambadan başlar, Kutsal Çarşamba (Spy Wednesday), Kutsal Perşembe (Maundy Thursday), Kutsal/İyi/Hayırlı Cuma (Holy Friday) ve Kutsal Cumartesi (Holy Sturday) günlerinden ibarettir ve Paskalya Pazarı (Easter Sunday) gününü içine almaz.


III. ve IV. Yüzyıllarda oluşturulmuş Havariler Anayasası (M.18;19)nda bulunan özel bir haftayı işaret eden tarihtir. Paskalya bayramından bir hafta önceki haftadır. Bu metinlerde bütün haftanın günleri kutsal olmasına rağmen özellikle Cuma ve paskalya günü olan Pazar günü oruç tutulur. Bu oruç sadece diğer günlerden daha az yemek yemeyi ve yemeklerde et kullanmamayı gerektirir.
Bu “Hayırlı Cuma” gününde oruç ve tatil uygulamasının, Pazar ile hafta tatilini “iki güne” çıkartacağı endişesiyle İmparator Konstantin tarafından hoş bakılmadığından şüphe edilir.
Teosidiyus metinlerinde ise bütün bu “15” gün boyunca bütün iş yerlerinin, mahkeme kapılarının kapatıldığı yazılıdır.
Haftanın en belirgin, öne çıkan günü Kutsal/Hayırlı Cuma günüdür. Onu “Sabbatum Magnum/Büyük Sabbat” yani “Hayırlı/Kutsal Cumartesi” diğer deyişle “Paskalya Arifesi” takip eder.
Özellikle Nurcular ile Fethullah Gülenci Işıkçılar tarikatlarının halkımıza dayattığı “Kutlu Doğum Haftası” nın da “14” Nisan öncesindeki hafta olması tesadüf değildir.
 Bu kutsal Haftanın önemine gelince, İsa’nın Kudüs’e girmesiyle başlamasıdır.
Pazartesi günü; İncil Yahya 12:1-11 ayetlerinde geçtiği gibi Bethany’de İsa’nın yağla ovularak vaftiz edildiği gündür.
Salı Günü; İncil Yahya (13;21-38) ayetlerde anlatıldığı gibi, son yemekte Yuda İskaryot’un ihanet edeceği ve onun da ihanetini inkar edeceği kehanetini İsa yapar.
Çarşamba günü: Matta İncili (26:14-25) yazdığına göre Yuda İskaryot, yüksek Yahudi ulema meclisinden bir rahip ile ihanetini planlar. Bu yüzden de “Spy/Casus Çarşamba diye de anılır.
Katolik Kilisesince yazılmış Roma Ayinlerinde Paskal Triduum ya da İslam’da aynı adı taşıyan “Üç günler”  adıyla dilimize çevirebileceğim; Haz, Ölüm, Gömülme Üçgünü( Easter Triduum) , Hayırlı Cuma Üç günü (Holy Triduum) ve Paskalya Dirilme Üçgünü (Pascal Triduum)olarak düzenlenmiştir. Pazar günü İsa’nın dirilmesi ve göğe çıkması adına akşam ayini düzenlenir.

Katolik Kilisesi, Cuma gününü  Oruç günü, Latin Kiliesi “Tam Yemek günü”, ama her gün yenilenlerden daha az ve et içermeyen yemeklerin yenildiği ibadet günü olarak tanımlamıştır. Bu yüzden de bazı Hristiyan ülkelerde bu güne Balık Günü de denilir ve bu ülkelerde saat 15.00’e kadar tatil de yapılmaz.
Kutsal Cuma ya da “Hayırlı Cuma” günü, Amerika’da kurulan ilk “12” eyalette tatil olarak kutlanmaktadır.

Paskalya Hıristiyanlığında;
İsa Doğruldu, Kutlu Paskalya
/Zevk günleri olsun

Rengarenk Paskalya yumurtaları
Bizans Hıristiyanları (Doğu Hıristiyanları), Ortodoks Hristiyanları (İstanbul Ayinlerini takip edenler) ve Grek/Yunan Hristiyanları bu  Cuma gününü, “Büyük Gün, Kutsal/Hayırlı Gün ya da “Ulu/Büyük Gün” adıyla anarlar.


Kısaca özetlersek, İncil'de geçtiğine göre, İsa Allah'ın oğlu ve kendisidir. İnsanlar günahkâr yaratılmış ve günahkar doğmaktaydı.
O insanlara acıdı,
"Ölümlü İnsan" olarak yeryüzüne "Kutsal Hizmetçi" Meryemden Yahudi Sinogogunda doğarak geldi. Kendisinden önce yaşamış, onun zamanında yaşayan ve onun ölümünden sonra yaşayacak olanların günahlarını "kendisini çarmıha gerdirip öldürterek ödedi". O zamana kadar bütün kavimlerin tanrıları da doğup ölüyorlardı. İsa, "Ölen Tanrı Dinlerinin" tanrı tanımlarına birebir uyan bir kişilikti. O da, ölerek insanlığı günahlarından kurtarmış bir "Ölen Tanrı"ydı. Böylece Hristiyan olan herkes, bu fedakâr "Ölen Tanrı" sayesinde kurtulmuş olacaktı.

Çarmıha gerilip "Öldürüldüğü gün CUMA" olduğundan, o gün İsa'nın ölümüyle insanların günahları bağışlandığından "Hayırlı Cuma" ilan edilmiş, iki gün sonra "dirilip göğe çekildiği gün de PAZAR" olduğundan bu güne de "Easter, Paskalya/Zevk-Haz-Bayram" günü denilir.
"Hayırlı Cuma-lar" Hristiyanların günahlarının bağışlandığı gün" olduğundan bu adı almıştır.
İnsanlığa karşı görevini yapıp, işini bitiren tanrı, Tevrat'ın Yaratılış Kitabında evreni ve gök cisimleri yaratmayı "altı günde" bitirdikten sonra yedinci gün "Pazar günü" işini bitirip göğe çekilmesi, "Tatil yapması" da yaratılış kısmına uygundur.

Müslümanlar ise benzer anlamda "Cumanız Mübarek olsun!" deyimini kullansalar da, ben çocukluğumda böylesine "Hayırlı cumalar" kutlaması ne gördüm ne işittim. "Cumanız mübarek olsun" ifadesinin de çoğunlukla bu Nurcu tayfasından işitirdim.

12 Eylül 1980 askeri cuntasının getirdiği olanaklarla devletin bütün kurumlarına yerleştirilen  Işıkçılar tarikatı mensupları Fetullah Gülen önderliğinde devleti teslim almış olan 1915 Ermeni Tehcirinde “Müslüman olduk” deyip kalan, Sünni Müslüman gibi yaşayan ama içinde Gregoryen Hıristiyan kalan kripto Ermeni cemaatidir.

Nurcular ise Osmanlı zamanında, Şafi Kürtler, Süryani Hristiyanları, Yezidi, Yahudi Kürtler ile Rum soylu Araplar arasında yayılan Efganilik, Bahailik, Vehhabilik akımlarını takiben kurulmuş, 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidar edilen DP’nin getirdiği, Süryani Hristiyanlığı, Sabi, Şemsi, Yakubi Yahudilerinin Sünni İslam ile karıştırdıkları İngiliz/Amerikan/Mason İslamı akımları, 03 Kasım 2002 genel seçimleriyle iş başına geçen AKP hükumetiyle toplumumuza dayatılmıştır.
Bu dayatmanın “Hıristiyan kökenlerinin” en belirgin işaretleri, Çarşaf-peçe, Türban dayatmasının yanında, İslam’da yeri olmayan “Kutlu Doğum Haftası” adı ile “Hazreti Muhammet’in Doğum Günü” etiketi altında “İsa’nın çarmıha geriliş ve Diriliş günü” olan “Paskalya bayramlarını” Müslümanlara kutlatmasıdır.

AKP döneminde, cep telefonlarımıza gelen mesajlardan televizyon ekranlarına yansıyan bir “Cuma Düşkünlüğü” aldı başını gitti.

“Hayırlı Cumalar” iletilerinden bana iyice gına geldi.
Bu yazımdan sonra aklı olan ne “Kutlu Doğum Haftası” kutlar ne de “Hayırlı Cumalar” mesajına hoş bakar.

İnsanların dini değerlerine bir şey deme hakkımız yoktur ama, Müslümanlık adı altında Hıristiyan ve Yahudi dini değerlerine halkı alıştırmak da onları dininden çıkartmak, değiştirmek, dönüştürmek onlara yapılan en büyük aşağılama ve hakarettir.

O halkı “kültürel olarak köleleştirmektir.

Bu millet de katlanırsa katlanır artık.

Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc
 NOT:Gregoryen Ermenilerin, Süryani, Sabi, Yahudi Hıristiyanlarının "Allah" adıyla Müslümanların tanrısına "Ay Tanrısı" olarak tapındıklarını unutmayınız.
Kaynak olarak verdiğim Wikipedia linki ve ona bağlı linklerden yararlanılmıştır. Yorumlar bana aittir.
http://en.wikipedia.org/wiki/Good_Friday

EKTİR;
HRİSTİYANLARDA ARALIK AYININ KUTSAL GÜNLERİ

ARALIK AYININ ÖNEMLİ GÜNLERİ

08 Aralık- Buda Günü-Buda’nın aydınlanma günü
Hristiyanlık
İlk Dört Pazar- 25 Aralıktan önce kutsal sayılır.
05 Aralık- Aziz Krampus günü- Noel babanın alternatifi şeytan olarak Hristiyanlık öncesi Alp dağları çevresinde kutlanan, çocukları cezalandıran bir azizmiş. Hristiyanlığa girmiş işte.
06 Aralık. Aziz Nikola (Noel baba) günü.
13 Aralık- Aziz Lusiya (Lucia) günü. Kilis bayram günüdür. Aziz Lusiya, elinde ışık ve tatlılarla gelen genç kadındır.
En Uzun Gün-Kayıpların bulunduğu gün ve kış gün dönümü arifesi olarak kutlanır.
24 Aralık Nole arifesi
25 Aralık Noel günü. Dünyada yaygın olarak Hristiyanlarca ve Hristiyan olmayanlarca da kutlanan ve tatil olan gündür.
25 Aralık Sirmum’lı Anastasiya günüdür.
25 Aralık- 06 Ocak-Meryem ana ile Yahya peygamberin Betlehem’e yola çıktıkları günler adına kutlanır.
16-24 Aralık Los Posadas- Meksika’da Meryem ile Yahya’nın Betlehem’e yola çıktıkları günler olarak kutlanır.
26 Aralık- Aziz Stefanos günüdür. Musa’ya küfür ettiği gerekçesiyle Yahudilerce recm edilmiştir.
27 Aralık- Evancelist Aziz Yahya günü
28 Aralık Kutsal Masum’ların günü- Matta İncil’ine göre, Romalıların tayin ettiği Yahudi kralı Herod’un tahtını kaybetmekten korktuğu için yeni doğan çocukları öldürttüğü gündür.
31 Aralık Aziz Silvester günü-M.S. 335’t3 ölen papa Silvester’in ölüm günü.

3 Ekim 2014 Cuma

AKP'NİN DİNİ VE MEZHEBİ NEDİR?



AKP, KESİNLİKLE SÜNNİ MÜSLÜMAN DEĞİLDİR.

Ahmet Davutoğlu, "Din eğitimi terörü önler" demiş.

Hangi dinden bahsediyor bu salak?

Ahmet Davutoğlu,Kendisi Kırımlı Musevi. Eşi de öyle, adı da Sara.

Siz hiç "Sara, Sare" adlı Müslüman kadın tanıdınız mı?
Ben tanımadım.



PKK, Yezidi, Zerdüşt, Ortodoks Hristiyanlığın farklı uygulamaları olan Gregoryen, Protestan, Katolik Ermeniler, Süryaniler, bu dinlerde görünen Yahudilerle dolu.

Besledikleri Işid, Avrupa ve Rusya dahil her milletten lejyoner ordusu olmasına rağmen Vehhabi görünmektedir. Ama, Ortodoks Hristiyanlığı farklı İncillere göre uygulayan Süryani, Kipti, Gregoryen, Habeş Hristiyan mezheplerinden olan ABD ve AB ülkelerinden toplanmış militanlardan oluşmaktadır. Komutanları da Fransız lejyoner ordusundan bir tuğgeneraldir.

AKP'nin çok sevdikleri(!) Osmanlı'nın son şeyhülislamları da Yahudi, İsevi devşirmeleriydi ve hepsi Vehhabiliği ayrı bir din olarak yorumladılar. 1740'larda İngiliz rahip ajanlarınca piyasaya sürülen Vehhabiliği Osmanlı asla "İslam" kabul etmedi.

IŞİD de Vehhabi, Türkiye'de her din var ve Aleviler mezhep sayılmamalarına rağmen mezheplerden fazla nüfusa eriştiler. Gülen cemaati, Müslüman Gregoryen Ermeni, Nurcular Süryani, Yezidi Kürtlerin Şafilikle harmanladıkları Mason İslamıdır.

AKP zaten Kripto Rum, Ermeni, Gürcü, Çerkez Vehhabiler ve Hristiyanlardan ibaret. Çarşaf-peçe, türban zaten bu dinlerin simgesi, rahibe kıyafeti. Süryani kilisesi "kadınlarının rahibeler gibi giyinmelerini tercih ettiklerini açıkladı zaten.
Önce dinin ve mezhebin adını koysunlar da bilelim.
Hangi din, hangi mezhep?
İran Mitracılığını Grekler kopyaladılar, Hristiyanlık çıkıncaya kadar en az 2000 yıl hem doğunun hem batının dini olmasına rağmen çöktü.
Hristiyanlık dünyaya yayıldı ama her ülkede ve her kasabada farklı yaşanan bir din olarak var.
1400 yıldır İslam çıktı,dört esas mezhebe bölündü ama, Alevilik gibi kollar, mezheplerden fazla yaygındır. Dört mezhep bazılarına göre 600 bazılarına göre 1000 kadar tarikata bölünmüş, her biri ötekine "gavur" demektedir.Camileri, mescitleri ayrıdır.
Şeytan ibadeti olan Sabi/Süryani dini kıyafeti giyen
Bitlis'li kadınlar. Günde yedi vakit namaz kıldıklarını,
Sünni İslamdaki bütün ibadetleri aynen yaptıklarını biliniz.

Osmanlı Anadolu'yu 620 yılda tek mezhep ve tek din haline getiremedi. Hatta sonra herkesi kendi haline bıraktı da denilebilir.
Sadece Amerika yer küre halkına bir "dini deli gömleği" dikip verdi diye herkes bu gömleği giymek zorunda mı?
Siyasilerin amacı, toplumları asayiş olaylarını sıfıra indiren adaletli bir devlet kurmak ve yaşatmak ise bunun din ile olmayacağı açıktır.
Herkes aklını başın alsın.

Biliyoruz ki, sizler, Emevi'den Osmanlı'ya "İslam'ı dayatmayla kabul etmiş, "devşirme/kripto gayrimüslümlersiniz.

 Camide hocalık eder,, devletin başında cumhurbaşkanı olur, dışarı çıkınca da "Türkler bize baskı yapıyor, dinimizi yaşatmıyor" diye ağlanır, koltuklarınızı, hırsızlıklarınızı sürdürmek için millete de "Allah, vatan, millet, Türkçülük, Türk-İslam sentezleri gibi saçma siyasetleri güder, milletin enerjisini boşa akıtırsınız.

12 Ocak 2024'de eklendi 

Tamam, dinin, diyanetin başına geçirdiğimiz, devşirme dedelerinizin önerileriyle geçmişte yapılan dini baskıların öcünü aldınız artık.
Milleti aldatıp kendiniz köle de ettiniz. Hala aymayanlar da çoğunlukta zaten ki iktidardasınız.

"Müslümanlar bize asırlarca din dayattılar, şimdi biz onların dinlerini değiştirip dönüştürdük, intikam aldık" mantığındaki "dindar ve kindar" siyasetler, zaman içinde karşıt eylemleri doğurur.
12 Ocak 2024'de eklendi 


Bırakın, demokrasimizi geliştirip, dini ibadetleri "her dine misyonerliği yasaklayarak, ibadet özgürlüğü içinde insanların yaşayacağı, akılcı, demokratik rejimden" daha iyisi mi var?

Müslümanlardan öç almak için kazdığınız bu karanlık din çukurunda, sizin de nesilleriniz bu çukurda birlikte yaşamayacaklar mı?



12 Ocak 2024'de eklendi 


Müslümanlar, ya İslam'a çok benzeyen bu Hristiyanlık mezheplerine girecekler, asimile olacaklar ya da dinlerine sahip çıkacaklardır.
Aksi halde şimdiden kiliselere aidat ödeseler iyi olur. Zira bu konuda AKP epey yol almıştır.

Takdir okuyanlarındır.
Hristiyan cemaatinin eline geçen bir camide
Hristiyan ibadetleri yapılmaktadır.

Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc

30.11.2014'de yapılan ektir;

AKPKK KOALİSYONU MÜSLÜMAN DEĞİLDİR, TÜRK DEĞİLDİR, AJAN İHANET PARTİSİDİR.
AKP VE TAYYİP ERDOĞAN'IN SÜRYANİ OLDUĞUNU BELGELERİYLE İSPAT ETTİM, NAMAZ KILAN, İSLAM'I, MÜSLÜMAN GİBİ İBADET EDEN ORTODOKS HRİSTİYANLIĞA DÖNÜŞTÜREREK BİZANS'I KURACAĞINI YAZDIM. HALA DA YAZIYORUM.
AMA BU DEFA BİR AKP'Lİ ONU BİZANS'IN PATRONU İLAN ETTİ.

Haber aynen şöyle;

TİKA Başkanı Erdoğan'ı 'Bizans'ın patronu ilan etti"

 TİKA Başkanı Serdar Çam'ın Papa'nın Türkiye ziyaret dolasıyla attığı tweet tartışma konusu oldu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Katolik Hıristiyan dünyasının ruhani lideri Papa Francis'in görüşmesi esnasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Serdar Çam, kişisel Twitter hesabından “Doğu Roma'nın Patronu, Batı Roma'nın patronunu ağırlıyor. Mazlumların Babası, Katoliklerin Babası Francis'i ağırlıyor.”şeklinde mesaj attı.

Bu mesajı üzerine sosyal medya üzerinden Çam'ın Erdoğan'ın Bizans'ın patronu yaptığı eleştirileri geldi. Bu eleştirilere çevap olarak Çam, “Dinlerarası Diyalog' safsatasının mensupları alaya alsanız da nafile. ‘Allah katında tek din islamdır' vakarını böylece öğreniyorsunuz.”ikinci bir mesajı takipçileriyle paylaştı.

Çam daha sonra attığı twitter mesajlarında ise Erdoğan'ın Fatih'in mirasçısı olarak niteledi. Çam, ilk attığı twitter mesajındaki ifadeleri açıklamak amacıyla daha sonra şu tweetleri attı:

“İstanbul Fethiyle Fatih Sultan Mehmet Roman'nın başıdır Müslümanların başı olarak halife Türklerin başı olarak da Hakanlık; Miras devam ediyor. Fatih Doğu Roma'yı Fetihinden sonra, Batı Roma'ya yöneldi. Ömrü yetmedi, seferde 48 Yaşında şehit oldu; Bizans'ı bitirdi; Doğu Roma'nın sahibidir." 29.11.2014 08:54
Aynı camide İsevi ibadeti

Daha fazlasını oku: http://haber.rotahaber.com/tika-baskani-erdogani-bizansin-patronu-ilan-etti_502318.html#ixzz3KYYjVjSQ

14 Eylül 2014 Pazar

CENNETE GİDİP OROSPU MU OLACAKSIN?

CENNETE GİDİP OROSPU MU OLACAKSIN?

Yıllar önce Rize’li bir arkadaşımla dini konularda konuşurken konu kadınların cennete girmesine gelmişti.

Hint Can dininde cennet, Tanrı ağaçtan bakıyor, ırmakta aşk var.
Ben, Kur’an ayetlerini örnekleyerek kadınların cennete doğrudan giremeyeceklerini, değiştirilip “huri” yapılacaklarını ve altından ırmaklar akan, sırça/cam köşkleri olan cennette kadınlara da erkeklere de bu yaşamdaki eşlerinin verilmeyeceğini söyledim.

O da aynı bilgilere sahip olduğunu, benimle hemfikir olduğunu, hatta, bunu memleketlerinden yaşanmış bir olayın fıkralaşmış halini anlatarak örneklemişti.


Eşine aşık olan, cennet yaşamında da eşiyle yaşamak isteyen bir Rize köylüsü bunu arzusunu dini bilgisi yerinde bir arkadaşına anlattığında, cennette eşinin kendisine verilmeyeceğini öğrendiğinde çok üzülmüş, arkadaşının iddiasını bir de köyün hocasına doğrulatmak istemiş, onu eve yemeğe çağırmış.

Hocanın eşi misafirliğe erken gelmiş, ev sahibesi ile birlikte yemekler hazırlamışlar, işleri bitirince aptes alırken ezan da okunmuş.
Akşam namazından çıkan adam,hocayı da alarak eve geldiğinde kadınlar da namaza durmuşlar.
Adamın da içi içini yediğinden kendini tutamamış ve merakını tatmin için hemen hocaya sormuş;

-Hocam, ben karımı çok seviyorum, ahrette de onunla olmak istiyorum. Ama diyorlar ki, cennette erkeklere eşleri verilmeyecekmiş. Bu gerçekten böyle mi?
Hoca;
-Evet, kitap öyle yazıyor. Erkekler cennete olduğu gibi girecekler ama kadınlar değiştirilecekler.-
Köylü;
-Nasıl  değiştirilecekler?
Hoca;
-Huri yapılacaklar ve başka erkeklere verilecekler! Deyince köylü fena halde sinirlenir ve o anda namazda secdeye yatmış eşinin kalçasına tekme vurarak yuvarlar;
Namazı bozan kadın çaresizce eşine çıkışır;
-Niye vurdun, namazımı niye bozdun, ben cennete gitmeyecek miyim?
Adam;
-Bırak, namaz kılma. Cennete gidip de orospu mu olacaksın?



Aşkın getirdiği kıskançlığın ahret yaşamına müdahale getirmesi sizce ne kadar tuhaf?

Bu arada aşıkların cennette kavuşmaları da hayal oldu. :)

Şimdi sizce, kadın cennete gitmeli mi gitmemeli mi?

Cennette verilecekler mi bizim için, biz mi onlar için? Sorusunu mutlaka düşününüz.
Takdir okuyanlarındır.



Hint tanrıçası vampir Kali,

biseksüel tanrı Beyrava'nın organına oturmuş. 
Kali, genelde ilişki sonrası eşini öldürür,yer. 


Bu fıkrayı sekiz yıl kadar önce yazılarımda kullandığımda, Fatih Altaylı, Habertük’ün yeni satın aldığı “Blogcu.com” bloglarında, halen Haberkürt’ün kapalı tuttuğu “keykubat.blogcu.com” blogumdan alıntı yapmış, Cübbeli Ahmet hocayla yaptığı bir programda bu fıkrayı kullanmış, Cübbeli hocaya doğrulatmıştı.

1 Eylül 2014 Pazartesi

YARGITAYDAN GENELKURMAYA "BÖYLE OLUN!


YARGITAY'I DİK DURUŞUNDAN DOLAYI KUTLUYORUM!


ADLİ YIL AÇILIŞINA METİN FEYZİOĞLU AMBARGOSU KOYAN RE.T.E. VE KUKLASI DEYVİT AHMET VE AKP'DEN KİMSE KATILMADI.

KATILMASINLAR.

BU KONUDA DİK DURAN YARGITAYI KUTLUYORUM.

TAZE CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI METİN FEYZİOĞLU'NA OLAN KİNİ YÜZÜNDEN, DEVLET KURUMLARININ UYUMLU İŞLEMESİNE KET VURMASI, KİŞİSEL, SIRADAN, ÇOCUK ALINGANLIĞININ DEVLET İŞLERİNE YANSIMASI OLARAK YORUMLAMAK GEREKİR.

ÇÜNKÜ DEVLETİ TEMSİL EDEN KİŞİ, ŞAHSİ KIRGINLIKLARINI, KİNLERİNİ, HIRSLARINI TUTMAK ZORUNDADIR.

DEVLETİMİZİN TEMELİ OLAN ADALET KURUMUNUN AÇILIŞ TÖRENİNDE, DEMOKRATİK, ÇAĞDAŞ ADALET SİSTEMİNİN TEMEL ÖĞESİ OLAN "SAVUNMA HAKKINI" TEMSİ EDEN AVUKATLARIN BAĞLI OLDUKLARI KURUM OLAN BARO BAŞKANININ KONUŞMASI, ADALET KURUMUNUN BAŞKANINDAN DA, DEVLETİN CUMHURBAŞBANI VE HÜKUMET BAŞKANI GİBİ SİYASİ, GELİP-GİDİCİ KİŞİLİKLERİN KONUŞMASINDAN DA ÖNEMLİDİR.

TAZE CUMHURBAŞKANIMIZ, DAHA MAKAMINI DEVİR ALMADAN ÖNCE BİR AÇIKLAMA YAPARAK "BARO BAŞKANI KONUŞURSA BEN KATILMAM" DİYEREK KRİZ YARATTI.

DÜN DE BU KRİZE TAYİN ETTİĞİ KUKLA BAŞBAKANI İCABET ETTİLER.

YARGITAY BAŞKANI BAŞBAKANLIK MAKAMINA ÇIKTI, KONUYU ÖZETLEDİYSE DE TAVIR DEĞİŞMEDİ.

YARGITAY BAŞKANI DA TAVRINI DEĞİŞTİRMEDİ VE "DOĞRU OLANI" SAVUNDU.

HEM YARGITAY BAŞKANI, HEM BAROLAR BAŞKANI HÜKUMETİ VE CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINI "DEVLET GİBİ DAVRANMAYA" DAVET EDEREK DOĞRU OLANI YAPMIŞLARDIR.

DEVLETE HİZMEKÂR OLMASI GEREKEN SİYASİ İKTİDAR VE KİŞİLİKLERİN, ŞAHSİ DİNİ-SİYASİ GÖRÜŞLERİNE DAYALI DUYGUSALLIKLARININ, KIRGINLIKLARININ DEVLET İDARESİNDE YERİ YOKTUR.

İÇİN KAN AĞLASA DA, SEVDİKLERİN CAN ÇEKİŞSE DE DEVLET HİZMETİ TERK EDİLECEK MAKAM DEĞİLDİR.

GÖRÜYORUZ Kİ, BİR TAKIM ODAKLARIN İKTİDAR ETTİĞİ İMAM HATİP MEZUNU SÜRYANİ R.T.E VE AKP KRİPTO GAYRİMÜSLÜM HÜKUMETİNİN BUNU KAVRAMASINA DA OLANAK YOKTUR.

MAAŞA BAĞLADIĞI CAHİL SEÇMEN KİTLESİNİN OYLARI VE BAZI BİLGİSAYAR OYUNLARIYLA, OY SAYIMINDA YAPTIKLARI ELEKTRİK KESİNTİLERİ, SAHTE OY DEVŞİRMELERİYLE İKTİDAR OLAN HERMETİK CUMHURBAŞKANI VE PARTİSİ BULUNDUĞU YERİ HİLE İLE ELE GEÇİRMİŞTİR.

MEŞRU DA DEĞİLDİR.

AYRICA GENELKURMAYIN BİR GÜN ÖNCEKİ "KIRMIZI ÇİZGİ AÇIKLAMASINI" DA SEVİNÇLE KARŞILADIĞIMI BELİRTİYORUM.

KURUMLAR GEREĞİNİ YAPMAZSA, ER VEYA GEÇ MİLLET YAPACAKTIR.



BÜROKRASİ GÖREVİNE MİLLET DEVLETİNE SAHİP ÇIKMALIDIR

Alaeddin Yavuz

keykubat /

adilyargic/

adilyargicc

30 Ağustos 2014 Cumartesi

SON MODEL DEVLET ADAMI TİPİ

İ.İnönü ile C.Bayar

Eskiden, sıcak sudan soğuğa elini sokmayan, burnu havada, küsmüşçesine insanlarla konuşmaktan kaçan, ortalara çıkmayan, çoluk çocuklarına iş ve ticari faaliyetlerini terk ettirip, yoksulluğa mahkum eden (!), makamında oturan, tuzluk (!) gibi duran, penguen gibi giyinen salon adamı denilen devlet büyükleri vardı.

Kabir azabında ilk sorguyu yapacak Münkir ve Nenkir denilen melekler gibi bir dudağı yerde bir dudağı gökte, ağzını açsa tufan kopacak korkusu verirlerdi.

Kimseye dokunmasalar bile huşu ile onlardan uzak durulurdu ve adları saygı ile anılırdı. Aile fertlerinden önceki işlerindeki çevrelerine kadar herkes için övünç kaynağı olurlardı., Adları ahlaksız kirli işlere karışmazdı ve "iyi ahlak, örnek devlet adamı, örnek aile babası" gibi örneklemelere konu edilirlerdi.

Ne onlardan kimse bir şey istemeye cesaret edebilir ne de onların bir şey istedikleri duyulurdu. Yedi sene Çankaya köşkünde oturur, sonra bir törenle gelene yerini verirler ve bir daha görünmezlerdi.

İçlerinde cunta ile gelen, astıran ve kestiren Nato beslemeli tiplerin yanında bazılarının kafalarına çiçek yerine anayasa kitabı atanları ve bir günde devlete %200 devalüasyon yaptıranları da çıkmışsa da, hırsızlıkları, yolsuzlukları bu kadar konuşulup dillere destan olanı bir Turgut Özal vardı, onun da ailesi adını kötüye çıkartmıştı.

Şimdiki gibisini ne ülkemiz gördü ne de dünya gördü. Bu özel imalat.


Bütün kavramları sildi attı.

Artık cumbabaların şerefli olmaları değil, kaypak, hileci, üç kağıtçı, yiyici olmaları gerekiyor.

Aksi takdirde adamlar görevlerine yoğunlaşamıyorlar. Örnek Tayyip, adam öyle yoğunlaştı ki iktidar eden güçler dahi son iki seçimdir indiremiyorlar. Adam padişahlığı bile ilan etti sayılır. Ömründe bir C.B, Başbakan tayin eden kaç kişi var?