9 Aralık 2010 Perşembe

EYLEMCILER HASARAT DEGILDIR- IKAZLAR


HAŞARAT ÖĞRENCİLERİN İLAÇLANMALARI VE UYARIM

İleri Teknolojik müdahale "Gaz Silahı"
Son günlerde haberlere fazla malzeme olmaya başlayan “öğrenci olayları”  gelip geçici olaylar olmadıklarını artık göstermiştir.Artık bu konuların üstü örtülecek,görmezden gelinecek  hiçbir tarafı kalmamıştır.
Memurlar Net sitesinden derleyebildiğim son bir aya ait öğrenci olayları arasından seçtiklerimi aşağıya ekledim;

1-28.10.2010 “Kütahya'da bir grup üniversite öğrencisi, ''Özgür ve Güvenli Üniversite'' çalışması kapsamında üniversite yerleşkelerinde sivil polislere yer tahsis edilmesini istediğini iddia ettikleri Yükseköğretim Kurulu'nu protesto etti.KESK'e bağlı Eğitim-Sen Kütahya Şubesi'nin desteklediği Dumlupınar Üniversitesi'nde öğrenim gören bir grup öğrenci, çeşitli sloganlar atarak YÖK'ü protesto etti....”

2-01.11.2010  “..."Türban karşıtı afiş" gerginliği sonrası çıkan olayların ardından haklarında soruşturma açılan 26 öğrenci bugün yine eylemdeydi. Soruşturmanın geri çekilmesini isteyen öğrenciler, bir arkadaşlarının hala içeriye giremediğini öne sürdü.Yıldız Teknik Üniversitesi önünde toplanan öğrenciler, "Eğitim hakkımız engellenemez", "Eşit, parasız, bilimsel anadilde eğitim" şeklinde pankart açarak,"Eğitim hakkımız engellenemez" şeklinde slogan attı. ...”

3-04.11.2010 “...Anadolu Üniversitesi (AÜ) yerleşkesinde, Yükseköğretim Kurulu'nu (YÖK) protesto eden grupla polis arasında çıkan arbedede 10 öğrenci yaralandı.İkieylül Yerleşkesi'nde, 40 öğrenci, YÖK'ü protesto eden bildirileri Yabancıdiller Yüksekokulu kantininin camlarına astı. Kantinde stant kurmak isteyen, bildiri okuyup slogan atan öğrencilere özel güvenlik görevlileri müdahale etti....”
Eylemci haşaratlara toplu fısfıs-Kesin çözüm :))

4-05.11.2010 “...Üniversite öğrencisi bir grup, Başbakan'ın gelişi sırasında pankartlar açarak sloganlar attı. Polisin biber gazıyla müdahale ettiği öğrenciler, birbirine kenetlenerek dağıtma girişimini engelledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün Boğaziçi Üniversitesi'nde açılışlara katılıyor.Üniversite öğrencilerinden oluşan bir grup, Başbakan Erdoğan ve AK Parti aleyhine gösteri yapıyor.
Üniversitenin Güney Yerleşkesi meydanında toplanan grup, Erdoğan'ı üniversitede istemediklerine ilişkin ve AK Parti karşıtı çeşitli pankartlar açarak sloganlar attı...”

5-05.11.2010 “...- Gençlik Federasyonu üyeleri, YÖK'ün kuruluş yıl dönümünü protesto etmek için TBMM'ye yürüdü.... Eğitimin her geçen gün paralı hale geldiğini, niteliksiz ve bilimsel olmayan bir eğitimin dayatıldığını öne süren Uluada, demokratik, bilimsel ve parasız eğitim istediklerini dile getirdi.... 

6-AİBÜ'DE ÖĞRENCİLER YÖK'Ü PROTESTO ETTİ
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nde (AİBÜ) bir grup öğrenci, Yüksek Öğretim Kurulu'nu (YÖK) protesto etti.
Üniversite birimlerinin bulunduğu alanda yürüyüşe geçen grup, fakülte binası önünde basın açıklaması yaparak YÖK'ün kaldırılmasını istedi. Polisin ve çevik kuvvet ekiplerinin geniş güvenlik önlemi aldığı eylemde ellerinde Kürtçe ve Türkçe sloganların yer aldığı pankartlar taşıyan öğrenciler, "Katil polis üniversiteden defol", "Eşit, parasız, bilimsel ana dilde eğitim", "YÖK kalkacak polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek", "Müşteri değiliz öğrenciyiz" şeklinde sloganlar attı....

7- Adıyaman Üniversitesi'nde bir grup öğrenci Yüksek Öğretim Kurumu'nun (YÖK) kuruluş yıl dönümünde YÖK'ü protesto ederek, ana dilde eğitim istedi.
Adıyaman Üniversitesi'nde okuyan Adıyaman Demokratik Öğrenciler Derneği'ne üye öğrenciler Kürtçe sloganlar, Kürtçe dövizlerle YÖK'ü protesto ederek, ana dilde eğitim istedi. Adıyaman Üniversitesi ana nizamiye kapısı önünde gerçekleştirilen protesto eyleminde polis ekipleri geniş güvenlik önlemi aldı.
Sloganlar eşliğinde giriş kapısının önüne gelen öğrenciler adına basın açıklamasını Cihan Kaya yaparak, YÖK'ün üniversiteleri denetim altına aldığını ve akademik özgürlüklerin kısıtladığını vurguladı....”

8-08.11.2010 “...Mersin Üniversitesi'nde sol gruba mensup bir öğrencinin, bacağından bıçaklanması ile başlayan gerginlik, hastane acilindeki arbede ile devam etti. Rektör Suha Aydın'ın, bıçaklanan arkadaşlarını ziyarete gelen öğrencilerden birini tokatladığı iddiası ile çıkan olaylarda, 1 polis ile 1 öğrenci yaralanırken, 2 öğrenci gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre, Mersin Üniversitesi (MEÜ) Meslek Yüksek Okulu öğrencisi Tayfun Çelik, Çiftlikköy Kampüsü'nde, henüz kimliği belirlenemeyen kişilerce bacağından bıçaklandı. ... Mersin Üniversitesi'nde sol gruba mensup bir öğrencinin, bacağından bıçaklanması ile başlayan gerginlik, hastane acilindeki arbede ile devam etti. Rektör Suha Aydın'ın, bıçaklanan arkadaşlarını ziyarete gelen öğrencilerden birini tokatladığı iddiası ile çıkan olaylarda, 1 polis ile 1 öğrenci yaralanırken, 2 öğrenci gözaltına alındı...”
Ne diyon oooolum,AKP fısfısı geliyor bak:))

9-08.11.2010 “...Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde (YYÜ) bir grup öğrenci, Yüksek Öğretim Kurumu'nu (YÖK) kuruluşunun 28. yılında bir yürüyüşle protesto etti.YÖK'ün kuruluşunun 28. yılı Van YYÜ kampüsünde yapılan yürüyüş ile protesto edildi. Merkez kafeterya önünden başlayan yürüyüşe yaklaşık 500 kişi katıldı. Öğrenciler, yürüyüş boyunca "Eşit, parasız, ana dilde eğitim", "YÖK kalkacak, polis gidecek", "Üniversiteler bizimle özgürleşecek" sloganları atarak rektörlük binası önüne kadar yürüdüler...”

10-08.11.2010 “...Isparta'da üniversite öğrencileri arasında çıkan tartışmada, bir öğrenci karın ve sırtından bıçaklanarak yaralandı.Vali Konağı arkasında meydana gelen olayda, üniversite öğrencisi Fevzi Çakır (21) çıkan tartışmada aldığı bıçak darbeleriyle yaralandı... “

11-09.11.2010 “...Kampus önünde başlayan kavga, yakındaki otobüs durağına kadar sürdü. Burada evine gitmek için otobüs bekleyen 19 yaşındaki Dumlupınar Üniversitesi Büro Yönetimi Bölümü 2. sınıf öğrencisi Hasan Şimşek, aynı sınıfta okuduğu öğrenilen Mehmet Tuğrul (20) tarafından, kalbinden ve çeşitli yerlerinden 4 kez bıçaklandı. Kanlar içerisinde yere yığılan Şimşek, 112 Acil Servis Ekipleri tarafından Kütahya Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Olay yerine gelen polis, kaçmaya çalışan Diyarbakır'ın Ergani ilçesi nüfusuna kayıtlı öğrenci Mehmet Tuğrul'un da aralarında bulunduğu 10 kişiyi gözaltına aldı....”
Yeni Gaz Tüpüne bağlı Silah
12-25.11.2010 “...İstanbul Teknik Üniversitesinin (İTÜ) 2008-2009 eğitim öğretim yılındaki açılış töreninde izinsiz gösteri yaptıkları iddiasıyla yargılanan 18 öğrenci hakkında verilen 1 yıl 3'er aylık hapis cezası hükmünün açıklanmasının geri bırakılması yönündeki karar, öğrenciler, öğretim üyeleri ve sanatçılar tarafından protesto edildi....”

13-26.11.2010 “...Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde düzenlenen 'Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru Hakkı' konulu sempozyumda konuşurken bir grup öğrencinin yumurtalı saldırısına uğradı. Öğrenci Kollektifi üyesi oldukları öğrenilen öğrenciler, Kılıç'ı önce sözlü protesto etti, ardından yumurta attı. Atılan yumurtalar Kılıç'a isabet etmedi.....”

14-27.11.2010 ve “HAREM ÜNİVERSİTE HABERİ”
“...Kızı,Ordu Üniversitesi'nde eğitim gören bir velinin 'Öğrencilere sarkıntılık eden hocadan dolayı kızımı okula göndermek istemiyorum' şeklindeki ihbar mektubu, üniversiteyi karıştırdı. Söylentiler, öğrenciler ve velileri endişeye sevk etti.
Konunun İnternet sitelerine düşmesi üzerine üniversite, sarkıntılık yapmakla suçlanan Doç. Dr. İ.D. hakkında soruşturma başlattı. Öğrenci velisi mektubunda, Doç. Dr. İ.D.'nin derslerine girmediğini, girdiği derslerde de öğrencilere hakaret ettiğini savundu. ...”

15-28.11.2010 “...Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu Kütahya Müdürlüğü'nde kalan üniversite öğrencileri arasında çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Olayla ilgili gözaltına alınan 5 öğrenci savcı tarafından serbest bırakıldı.

16-29.11.2010 “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ı Kayseri'de protesto etmek isteyen 2 öğrenci gözaltına alındı.Yıldız, Erciyes Üniversitesinin 2010-2011 akademik yıl açılış töreninin yapılacağı Sabancı Kültür Sitesi'ne geçti.Yıldız'ı Kültür Sitesi'ne girişinde, protesto etmek isteyen 2 öğrenci polis ekipleri tarafından gözaltına alındı.Edinilen bilgiye göre, Kütahya-Afyonkarahisar karayolunun 6. kilometresinde bulunan Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalan öğrenciler arasında çıkan tartışma kavgaya dönüştü.Erkek öğrencilerin kaldığı blokta oda duvarına vurarak gürültü çıkartma meselesi yüzünden tartışma çıktı....” http://www.memurlar.net/haber/182351/

17-04.12.2010 Cumartesi günü aynı Üniversitede başbakan R.T.Erdoğan’ı protesto etmek isteyen öğrenciler,”hiçbir şiddet eylemi yapmadıkları halde” coplarla dövüldüler,hamile olan bir bayan polis tekmeleri ile çocuğunu düşürdü.
Başbakanı protesto edince gazlanan ve sopalanan öğrenciler

18-04.12.2010“....Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İşletme Fakültesi 4. sınıf öğrencisi 22 yaşındaki Işıl Kurt, Hürriyet’e konuştu. O anları, “Sırtımdan tutup yere yatırdılar. Yerdeyken 5 polis tekmeliyordu” diye anlatan Kurt, “Çenemde, dizimde ve kaburgamda ezikler oluştu. Şu an normal yürüyemiyorum” dedi.POLİSLERİN ayağının altında kaldığı anda çekilen fotoğrafıyla Dolmabahçe’de polisin kullandığı “orantısız güç”ün simgesi haline gelen 22 yaşındaki Işıl Kurt, o anları anlattı: “Sırtımdan tutup yere yatırdılar. Yerdeyken beş polis tekmeliyordu. Çenemde, dizimde ve kaburgamda ezikler oluştu” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle toplantısını protesto etmek isteyen Genç-Sen üyesi öğrenciler, Beşiktaş’taki Başbakanlık Ofisi’ne yürümek isteyince polisin sert müdahalesiyle karşılaşmışlardı. Biber gazı sıkılan ve coplanan 14 öğrenci gözaltına alınmıştı. Ancak polislerin botlarının altında yüzünü korumaya çalışırken fotoğraflanan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İşletme Fakültesi dördüncü Sınıf Öğrencisi Işıl Kurt, o an yaşanan şiddetin simgesi oldu....” http://www.memurlar.net/haber/182925/
Başbakan protestosu ha,sana fısfıs+sopa+Çocuk düşürme:))
19-“04.12.2010...Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın rektörlerle buluşmasını protesto etmek için Ankara'dan gelen bir grup öğrencinin Çamlıca gişelerinden geçmesine izin verilmedi. Öğrencileri taşıyan 3 otobüs, İstanbul dışına çıkarıldı....” http://www.memurlar.net/haber/182807/

20-08.12.2010 Çarşamba günü Ankara Hacettepe Üniversitesinde okulun özel güvenlik güçleri ile öğrenciler arasında çıkan arbedelerde “3” öğrenci hafif yaralanmış.

21-08.12.2010 “...A.Ü.Siyasal Bilimler Fakültesinde konferansa katılmak için giden CHP’li Süheyl Batum öğrenciler tarafından protesto edildi.Batum,kısa sürede salondan ayrılmak zorunda kaldı...”

Yukarıda sıraladığım öğrenci olaylarına dikkat edildiğinde öğrencilerin kesinlikle “şiddetten kaçındıklarını,barışçı sloganlar,pankartlarla,yürüyüşlerle,basın açıklamaları ile” eylemlerini ortaya koydukları görülmektedir.Yani,12 Eylül 1980 öncesi olayların yanında bunların lafı bile edilmeye değmez olaylardır.

İşin tuhaf tarafı,”tepkilerini göstermek isteyen öğrenciler sağduyulu” davranırken hükümet,devlet olmanın verdiği tam bir “Megolomanya-Büyüklük manyaklığı” içinde devlet gücünü acımaksızın şiddetle öğrencilerin üstüne yöneltmekte ve daha şiddetli olayları yaratmaları için açıkça teşvik etmektedir.

Malum,başbakanımız belediyecilikten gelmedir.

Her yıl ilk bahardan son bahara kadar belediyeler,İstanbul sokaklarını “sinek illetinden” korumak için ne olduğu,halka ne kadar zarar verdiği veya vermediği belli olmayan ama,sineksiz yaşama uğruna” itirazsız katlandığımız”,bir kamyonetin arka kasasına konulmuş pancar motoruna benzer bir motorla bir takım gaz karışımları, motora bağlanmış paslı-kirli bir egzoz borusundan yolda yürüyeninden dükkanının önünde oturanına,balkonunda oturanından evinde-iş yerinde oturanına,bebeğinden yaşlısına  kadar herkesin üzerine ve her yere püskürtülmektedir.

Dolmabahçe'de gazlanan öğrenciler.
Yani,başbakanımız belediyeciliğinden dolayı “sınırsız-sorumsuz bir şekilde insan ilaçlamaya” alışıktır.Fıtık ameliyatına giren hastayı,operatör yetiştireceğim diye,pantolon düğmesi dikmek için iğne bile tutmamış öğrenciye teslim ettiği için evine felçli gönderen doktorlar gibi sorumsuzdur.

İşçi-memur-çiftçi eylemlerinden tutun da öğrenci eylemlerine ve spor magandalarına kadar herkesin üstüne Polis teşkilatına dağıttığı yeni “gaz tüpleri” ile seri halde  protestocu ilaçlaması şeyyyy “haşarat ilaçlaması” yapmaktadır.

“Haşarat İlaçlaması” gerçekten tam bir tanımlamadır.Belediyeci ya! (!)
Küresel sermayenin,ABD-AB’nin, bütün Semitik yapılanmanın yani “İlluminati (Nurcu) örgütünün” desteğini ardına almış,Sam soyunun güttüğü “Siyonizm” mücadelesine karşı olanlara bile karşı olduğunu” defeatle”  belirten başbakanımızın büyük icraatlarını ve hizmetlerini kavramaktan aciz,nankör, “mecüc artığı”millete (!), “haşaratlık dışında”  başka hangi gözle(!)  bakmasını bekleyebiliriz ki?

Termikçi Gerze'lilere spor salonunda Gaz
Öğrenci,işçi,memur,köylü,çiftçi  gibi anasını bile başbakanın yanında unutan kıytırık maraba tayfası (!) nasıl olur da yığınla Kürt toprak ağalarından,Şıh ve Pilerinden ve de dönme bilumum Urum ve Yahudi asıllı devşirmelerden oluşan, “Devlet-lü Hükümet-i Aliye-yi” rahatsız edecek,anın cansiperane (!) (malsiperane mi yoksa ) icraatlarını eleştirecek terbiyesizliği (!) yapmaya nasıl cüret edersiniz? (!)

Haşaratlık etmeyin,hükümet-i Aliye-yi yuhalamak sizlere mi kaldı, hıııı? (!)
Sizi gidi haşaratlar sizi!!!!
Adamı böyle ilaçlarlar işte !!!


HÜKÜMETE ve POLİSE NAÇİZANE UYARIMDIR;

(Dinleyeceklerini sanmam ya!)


25 Mart 2008’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) karşıt görüşlü iki öğrenci grubu arasında çıkan kavgada 4’ü polis 5 kişinin  yaralandığı olay üzerine “Hoş Gelmedin Anarşi” başlığını atarak,”Tarihe tekerrür derler,ibret alınsa tekerrür mü olur” sözü ile başladığım cümlelerimi,15.Aralık 1945 yılında Doçent Behice Boran ile başlayan DTCF temelli anarşi olayları,1967’de tekrar tetiklenerek meşhur 1969 İstanbul Üniversitesi öğrenci olayları ile ivme kazanarak büyümelerine dikkat çekmiş,bu acı olayların 1960-1980 arasındaki 20 yıllık yetişmiş genç kuşağımızın heba edilmesi ile sonuçlandığını ve bundan ders alınarak bu olaylardan kaçınılması gerektiğini yazmıştım.

Şimdi de buna 30 yıllık PKK,Türk-Kürt,Alevi-Sünni kışkırtmalarını da ekliyorum.

Anakara'da Tekel işçileri soğukta gazlandılar.
Gene tekrar ediyorum;
-”Tarihe tekerrür derler,ibret alınsa tekerrür mü olur?”

Bu uyarıyı ilk önce “asla eleştiri kabul etmeyen,uydudan yayın yapan yaklaşık 300 kanalın ve yazılı basının tümüne,hükümete yönelik eleştirilere karşın yasaklar-engeller koyan,,küresel sermayenin her dediğini yapan,bu ülkenin değil Küresel Sermayenin hizmekârı olan” hükümete yapıyorum.

New York Times gibi bazı ABD yayın organlarında lehinize yazan Roger COHEN gibi yazarların “Fight For Turkey-Türkiye İçin Savaşın” başlıklı yazısında  “...Şimdi bu köprü ülke Avrupa Birliğine bir çabayla bağlanmak için yeterli,tamamen Avrupalı olmayan ılımlı bir bağnazlığa sahip bir rejim,uzun süre NATO’ya hizmet vermiştir.Gururlu laiklerin dindar Müslümanlarla boy ölçüştüğü bir savaşta cami ve devletin sınırları oluşturulmaktadır.Türkiye bir Ortadoğu ülkesidir,Ortadoğu karakteristiği içinde yola getirilecektir” gibi yıllar önceki çıkarımlarını haklı çıkaracak işlere kalkışmayınız. http://keykubat.blogcu.com/turkiye-icin-savasin/3766475

Anadolu toprakları binlerce yıllık Pers,Grek,Roma,Osmanlı dönemlerinin hiç birisinde “TEK DİN TEK MEZHEP” haline getirilememiştir.Bu gün de öyledir.

Bu yüzden “demokrasi” kavramının doğduğu,baskıcı Bizans Hıristiyanlığının Cengizhan akınları ile kırılmasının ardından Ahmet Yesevi’lerin öğretilerinin de kolayca,coşkuyla kabul gördüğü yer bu topraklardır.

Bu toprakların insanları nice despotları,zorbaları,Nemrutları,Dieclotianları,Theosidiyusları,Haccac-ı Zalimleri, yarım milyon Hurufi’yi Edirne’de diri diri yakan Fatih Sultan Mehmetleri görmüş ve hepsinin ardından gene de “bildiği gibi yaşamanın yolunu bulmuş” mücadeleci,inatçı olduğunu kanıtlamış insanlardır. Ülke onların ülkesidir.
Bunu siz de pek ala biliyorsunuz.
AKP Gazı halka sorumsuzca saçılıyor.

Siz de dayattığınız inançları kabul etmeyenlerin cesetlerini,Ebubekir’in torunu  Haccac-ı Zalim’in Hotel,Semerkand,Cürcan’da şehirlerin giriş ve çıkışlarına diktirdiği 22 km.lik  sağlı sollu darağaçlarında İslam’ı kabul etmeyen Türk beylerinin cesetlerini kuşlara yedirip,sallandırması,Elli Bin esir Türk askerini aynı anda kestirip dere yatağında akan kanlarıyla değirmen çevirip intikam ekmeği yemesi, Roma’nın Hıristiyanlığı ret eden Anadolu halkının beylerinin cesetlerini kilise önlerinde yüz yıl sergilediği gibi siz de camii önlerinde “korku” timsali olarak sergileseniz de bunu başaramayacağınızdan emin olunuz.

Bu topraklarda “din rejimleri” asla oturmamıştır ve de oturmayacaktır.Kanıtları ortadadır.

Ordu 2002’den beri süregelen rejim,Atatürk düşmanlığı,tarikatların azıtmalarının teşvikleri,kendilerine yapılan apaçık saldırılara rağmen darbe yapmamak için elinden geleni yapmış,tüm sabrını ortaya koymuş,üniversiteler hükümetin yürüttüğü “rejim düşmanlığına karşı” öğrenci olayları ile cevap vermeyerek bu güne kadar açıkça “sabır” göstermişlerdir.

Ancak yükselen olayların artık “sabırla” çözüme kavuşulabileceği inancın yitirildiğini hükümetin ve yetkililerin gözüne sokmaktadır.

Çünkü protestolar artık “direniş” değildir,”kılıç çekmedir”.

Bu “kılıç çekme” Cumhuriyetin getirdiği “özgürlük” kazanımlarının kaybı,iç ve dış siyasetin sonuçları hakkında halkın bir türlü iknasının sağlanamaması esas endişeyi teşkil etmektedir.Hükümetin “kökten dinci  bir parti olması “demokrasi konusunda halkın endişelenmesini dindirememektedir.

Bu toprakları kana bulamak veya barış içinde yaşatmak sizin ve size emir verenlerin kararına kalmıştır.

Son naçiz  uyarım Polis Teşkilatınadır;


Polis'in sahibi olmadığını önce Polis bilmeli.
Polisin sivil dönemde siyasetçi darbe döneminde askerin  emirlerine uymaktan başka hiç bir şansı yoktur.Polise yargılanma hakkını,yani yargılanarak meslekten atılma hakkını bile 12 Eylül Cuntacısı Kenan paşa vermiştir.Daha öncesinde bir kumarcının,fahişenin şikayeti ile bile meslekten atılabiliyorlardı.

Hiçbir sosyal,demokratik hakları yoktu.

Bu gün de amirleri bile onlara” hırsız” gözüyle bakarlar ve ona göre görevlendirirler.
20 yılı aşmış memurlar emekli olsun da gitsinler diye resmen baskı görürler,çünkü eski memura hükmetmek de onlar için zordur.

Halen çalışan bir çok meslektaşım İstanbul şartlarında çalışmanın çekilmez olduğundan dem vurmaktadırlar.
Akıcı İngilizce bilen,simültane tercümanlık yapabilen,16 yıllık bir meslektaşım şimdi ne görevde biliyor musunuz?
Kadıköy adliyesinde dikili tüfekli nöbet tutuyor.

Ben de aynı vasıflara sahip biri olarak aynı yerlerden emekli oldum inanın.
Siyasiler polis teşkilatı için hiç bir iş yapmamıştır.

Poliste iki siyasi lider sevilir.Birisi Ecevit (rahmetli) 1974'de verdiği zamlardan dolayı,ikincisi de Erbakan'dır.O da Refah-yol döneminde yaptığı zamlardan dolayı.
Bu ikisi gözle görülür farklılıklar yarattığı için sevilirler.Şimdi de Tayyip başbakana nasıl baktıklarını net olarak pek bilmiyorum.

Bu konunun herkesçe bilinmesini önce isterim.
Hükümetler gelir gider siz gene bu halkla baş başa kalırsınız.Yasalar çerçevesi dışına çıkmayınız,özel istekleri ret ediniz,çocuklarınızı gururla sokağa salabileceğiniz bir ülkeyi kendinize düşman hale getirmeyiniz.Bazı darbecilerin geçmiş tarihimizde her şeyin faili oldukları halde yaratılan “polis nefreti” sayesinde hak etmedikleri ilgiyi gördükleri ortadadır.


Siyasetçinin tehdidinden korkarsanız,halkın nefreti ile karşılaşırsınız.Görev yaptığınız karakoldan evinize gelirken otobüs durağında başınızdaki şapkayı düşürmeye nişan alanların uluorta gezdiği 12 Eylül 1980 günlerini yaratmayınız.

Polis olduğu için adliyede dava kaybedeninden,okula çocuğunu kayıt ettirmeyenine,karaborsada bile polisliğine rağmen bir paket yağ alamayanına kadar çok günler gördük biz.
Hatta,polise gıcık bir hakimin hırsızlıktan yargılanan hırsızın iftirası üzerine,hırsızı mahkemeye götüren polisi tutuklayıp hırsızı bıraktığı bile bu ülkede olmuş şeydir.

Amirinden memuruna yasaların dışına çıkmayınız veya halka karşı olan yasaları uygularken biraz esnek olunuz.
Yasal olarak göreviniz olmasa da halka yardımcı ve sevecen olunuz.
Belinizdeki tabanca sizi yanıltmasın.Yıllarca gözünüz gibi baktığınız o delikli demir sahibine de döner,sahip tanımaz,nankördür.

1980 öncesinde halk polisten böyle nefret ettirildi.
Siyasiler,sıkışınca olmadı Markoslar gibi başka ülkelere de kaçar ama siz görevden çıkınca gene o “gecekondu semtlerine”,hatta torpilli şikayetlerde kıytırık iftiralardan ceza evlerine düşeceğinizi unutmayınız.
Ünal Erken gibi kıymetli,geçmişte hizmeti büyük amirlerimizin çocuklarının kapılarında kendi güvenlikleri için nöbet bekleyen Polis Memuruna “Köpek” dediğini hatırlayınız.

Bir zamanlar denizcilik bakanlığı yapmış bir bakanın eşine 1990’ların başında Topkapı sarayını gezdirirken,anlattığım bilgiler karşısında;
-“Polis memuru benim kapımda adi bir bekçidir,gazete almaya yarar,torpil istemekten başka şey bilmez.Sen bu kadar bilgiye nasıl sahip oldun?”  diyerek beni methederken “aşağılamasını” da sizlere örnek verebilirim.

Siyasilerin kullandığı emniyet yetkililerini sıkıştıklarında ilk önce harcadıklarını bildirmek ise bana düşen bir şey değildir.

Ülke pis bir karanlığa çekilmektedir.Milleti pisliğe iten tekme,çeken kol olmayınız.!!!

Saygılarımla.

adilyargıç/keykubat

Hiç yorum yok: