23 Aralık 2010 Perşembe

SON IHANET ISBIRLIKLERI

SON İHANET İŞBİRLİKÇİLİKLERİ

Geçmiş yazılarımda,AKP’nin,telefon dinleme,İnternet postalarının denetlenmesi,basına getirilen kısıtlamalar ile  ülkede yarattığı sansür ve korku ortamının çaresizliği içinde “Eğer,ABD Türkiye üzerinde var olan projesini gerçekleştirmek istiyorsa,İslam ülkeleri ile Fethullah Gülen öğretisi etrafında İslam ülkelerini AKP vasıtasıyla birleştirirken,AB-D ülkelerinde “Haçlı Oluşumlarını” da teşvik etmekten uzak durmalı ve olası “Armagedon Savaşlarının” önü kesmelidir” tezimi işledim.

Bu yazılarım okunmuş olacak ki son zamanlarda CHP,bir Deniz Baykal kaset operasyonu ile sarsıldı ve hiç adı duyulmamış Tunceli Nazımiye’li Kemal Kılıçdaroğlu (Karabulut) adlı birisini,dandik,arkasından sadece “sıfır” çıkan bir iki “yolsuzluk dosyası” ile kamu oyuna tanıttığı bu adamı CHP’nin başına geçirdi.

Ardından yapılan Avrupa ve ABD gezileri,son CHP kurultayında düne kadar teröristleri yargılayan hakimlerimizden,teröre karşı mücadele eden bürokratlarımıza ve TBMM binasındaki bakanlarımızın kapılarını tekmeleyerek giren Claudia Roth’lardan ülkemiz lehine tek bir söz söylememiş olan ve ülkemizden işçi olarak gitmiş,Ermeni dönmelerinin milletvekilliği yaptığı Yeşiller partisine kadar sayısız destek mektupları okunmuştur.

Karadeniz ve doğu Anadolu’da Pontus Rum Devleti,İslam Kürdistanı,Ege ve Marmara’da Megalo İdea güden Fener Rum Patrikhanesi+Said-i Kürdi Nurculuğunun son hali Fethullah Gülen hareketinin temsilcileri olan AKP+DTP+SP,1967 ve 1991’de 3.5.milyar TL, yardım karşılığında Gülen cemaatine Kıbrıs Rum’u Alpaslan Türkeş tarafından satılmış Ülkücü gençliği barındıran MHP’ye bu gün CHP’de eklenmiştir.

İki gün önce Sky Türk (Türk adı kullananlar Türk değildir) kanalında CHP MYK üyesi Enver Aysever’in,”Bu ülkede insanlarının dini inançlarına karışmayacaksın,adil görünüp,ekmeği büyük tutacaksın,o zaman iktidarsın” tespitine,Ulusal Kanal’da dünün Kürtçüsü,bu gününü Atatürkçüsü dönme Yalçın Küçük hocanın “Chp+Fethullah Gülen bağlantısı”  tespitleri de AB-D’nin B.O.P projesi kapsamında,AKP+CHP koalisyonu planlarına işaret etmektedir.

Adeta yazılarımın CHP ve sömürgeci devletler tarafından bire bir uygulandığı hissine kapıldım inanın.Nasıl inanmayayım ki?

Kılıçdaroğlu’nun Tayyip fıkrasını,bana gelen spam İngilizce maillerden tercüme edip arkadaşlar arsında 2002'den beri anlatıyordum, üç yıl önce de blogumda “George W. Bush’un Saati” adıyla yayınladım,bunu başbakanın üzerinden değiştirip kullandılar.Kılıçdaroğlu’nun Türklüğü konusunu ise “Alevi Ermeni,Alevi-Sünni Türk” başlıklı yazımdan kullandılar.

Türban açılımını daha Baykal zamanında “CHP Alevi Partisi mi?” başlıklı yazımdan 45 gün sonra yaptılar.”27 Mayıs Açılımı ve İsmet paşayı terk eden söylemlerini “CHP Muvazaaları ve Baykal’ın İstifası” ve de “Sola Açılan Haçlı Seferi” başlıklı yazılarımdan sonra yaptılar.

Hatta,sayın Gürsel Tekin'in son zamanlarda dilinden eksik etmediği "Ehil olmayan avukat derdini mübaşire anlatırmış" sözü bile benim blogumdan alınmadır.Çünkü böyle bir deyiş Türk Deyimler Sözlüğünde yoktur.

Siz olsanız,değişikliklerin yazılarınızdan dolayı yapıldığı düşüncenize kapılmaz mısınız?

Görünen o ki,sömürgeci devletler boş durmuyorlar ve emellerini gerçekleştirmek için her türlü engeli kaldırmak üzere işlerine yarayacak en ufak tespiti değerlendiriyorlar.Şahsen adamları bu kadar araştırmacı ve idealist olmalarından dolayı kutlamadan edemeyeceğim.Adamlara helal olsun.Gene de kendileri açısından en iyi sonucu almak için “en doğru” olasılığı değerlendiriyorlar.
Bu çaba gerçekten kutlanır.

Ama bizim,iktidar hırsından köleleşmiş, sömürgeci devletlerin onayları ile koltuk sahibi olmak için köpek gibi kuyruk sallayan işbirlikçi zihniyeti de nasıl yorumlamanız gerektiği de sizlere kalmıştır.

Demokratik haklarını korumak için çabalayan emekçi,öğrenci kesimi çaresizce CHP+Fetoş grubuna,dini değerlerine sahip olmak ve yaşamak isteyenlerimiz de AKP+Fetoş Grubuna mahkum edilmiştir.Ordu da her hafta uydurduğu “Darbe Senaryoları" ile bu yapılanmayı ayakta tutmak için elinden geleni yapmaktadır.

Halkın çıkar yolu bunlardan kurtulmaktır ama nasıl?
Buna da halk verecektir elbet.
Şimdi sizlere bazı İnternet sitelerinden e- postama gelen yazılara yaptığım birkaç yorumu ekliyorum.Belki anlatmak istediğim bazı konuların açıklanmasında yararlı olur.
İyi okumalar.
Saygılar.
Alaeddin Yavuz

KÖLELER  ARİSTOKRASİSİ

Bu milleti 500 yıldır planları önceden düşmana satılmış savaşlarda kıyan,"Müslümanın ama Avrupalıyım" diyen,dışarıda camiye gidip evde haç çıkaran,ya da laikliğe sığınan,10 kasım 1938'den beri halkımızı sömürgeci devletlere köle eden,hamam yerine banyo,hela yerine tuvalet,hollywood filimlerinde resmen "shit-bok" kelimesini "lanet" diye çeviren,kendisine saltanat veren milleti beğenmeyip,kendisini de içlerine almayan ama hayranı ve kölesi olduğu batılı dindaş ve yandaşlarının aşağılık,hippilik,eş cinsellik,pedofili gibi alışkanlıklarını bile bu millete "modernlik-çağdaşlık",cinsel özgürlük  diye kabul ettiren,İstanbul-Sultanahmet avrat pazarından saraya köle olarak satın alınmış,sonra da devlet sahibi edilmiş,bu günde devleti elinde tutan ve milletin kanlarının akmasını sürekli kılan ihanet siyasetlerinin ortakları olan,kimi Atatürk kimi din arkasına saklanan  "Köleler Aristokrasisi'ni" yazıyorsunuz.Bunun adını ben koydum ve bu başlıkla da yazdım.
Bu konuyu artık bu adla analım;
"Aristokrat Köleler.
Malum Türk milletinde aristokrasi yoktur,onu da bunlar kurdular,bu milletin başına hem aristokrat hem de onların kanlarını pazarlayanlar oldular.
Tam 500 yıldır.

Yerinde tespitleriniz için sizi kutlarım.
Tespitleriniz bloglarımdaki tespitlerime uymaktadır.
Bahsettiğiniz siyaset anlayışı bana bile virüs yollayan bir zihniyettir.
Bir takım yapılanmalar din,Atatürk,Türklük,vatanseverlik her şeyi tekellerine almış,asıl niyeti ise asla bu ülke halkına hizmet olmayan,takiyyeci,sülük,istismarcı bir yapılanmadan başka bir şey değildir.
Saygılar.
Alaeddİn YAVUZ

KÜRT İSTİLASI DEVLET ELİYLE GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.

Bu gün TRT Türk'de yayınlanan bir programda Elazığ'lı Gakgoş Kadir Çöpdemir efendi,ülkemizin nüfusunun yaşlanması ile ilgili özü röportajlara dayanan bir program yayınladı.

Nüfus analizleri ile ilgili olarak da Türkiye'nin bütün bölgelerinde "KADIN BAŞINA DÜŞEN ÇOCUK SAYISI" "iki-2" olarak verilirken Güney doğu Anadolu bölgesinde bu oranın "7-YEDİ" olduğunu belirtmesi Kürt yayılmacılığının sadece terör-ekonomik kalkındırma dümenleri ile değil,kadınlarını tavşan gibi durmadan yavrulattıklarını da ortaya koymaktadır.

Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan sayımda "1.5.milyon" olan Kürt nüfusu bu gün AKP'yi,CHP'yi ve diğer bölücü partileri tek başına meclise taşır hale geldiyse bu "Allah'ın bilinmez bir hikmeti" değil,Atatürk'ün öldürülmesinin ardından devletin Dersim-Elazığ-Bitlis Ermeni aşiretleri arasında paylaşılması sonucu olmuştur.

Kökenleri Dersim Pavlusçularına (Alevi'lik maskeleridir.)dayalı Tokat yöresi sözde Kürtlerinin (Dönme Ermeni veya Ermenileşmiş Türk-Kara Tatar-Çingene-Şavaklardan (Kürt yörükleri) oluşan bu yörede de kasıtlı bir nüfus artışı planlı olarak sürdürülmektedir. Tanıdığım bir Tokatlı Pavlusçu (Kürt'üz demelerine bakmayınız)  ailede yalnız bir kadının kendisine ait 12 çocuğu ve bir de evlatlığı vardı.Tek eşliliği emreden Medeni Hukuk Kürtler arasında geçersizdir.80 yaşında bir erkek "8" yaşında bir kız çocuğu ile çekinmeden,hesap vermeden evlenebilmekte-evlendirilebilmektedir.

YİBO adı verilen Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ile de sınırsız sayıda çocuklarını Türk miletinin vergilerinden kesilen paralarla Türk Milletine  baktırmaktadırlar. Anne beni Okula gönder gibi kampanyalar kasıtlı olarak yürütülmektedir.

PKK'nın tasfiye edilmesi ile ilgili NCAF Raporunda da Atatürk döneminde çıkartılan 26 Kürt isyanı,Pontus Rum (Potamya),Konya Deli Balta,Menemen ve diğerlerinin aslında "saltanatı desteklemek için değil,her birinin ayrı bir Bağımsızlık Savaşı olduğu" ABD'lilerce ifade edilmektedir.Aşağıdaki link'ten raporun Türkçesini okuyabilirsiniz.(Çeviri bana aittir)
http://keykubat.blogcu.com/akp-nin-acilim-emri-abd-den-abd-pkk-raporu-2007/6003533

Kürtlerin "nüfus çoğunluğu ile BM ilkelerine göre ülkeyi toptan Kürdistan" ilan etme çabasını da http://keykubat.blogcu.com/kurt-meselesi/2200046 ve http://keykubat.blogcu.com/pkk-teroru-basindan-bu-gune-1/2588803 yazılarımda üç yıl önceden yazmıştım.

Bir hafta önce İslamcı (İlluminatici) Nurcu yazar Mehmet Şevki EYGİ'nin Habertürk'te katıldığı bir programda "Cumhuriyet kuruluş döneminde (Atatürk Dönemi) Sünni Müslümanlara zulüm etmiştir" sözü ile "Şafi Kürtlerin" sömürgeci devletlerden aldıkları vaat ve desteklerle çıkardıkları haince işbirlikçi isyanları "Sünni İnanç" maskesi ile masum kılarak,Cumhuriyeti "Bütün Sünni Müslüman halkın düşmanı" olarak ilan etmektedir.Said-i Kürdi,N.Erbakan, Fethullah Gülen hareketlerinin temeli olan bu anlayış,AKP hükümeti zamanında zirve yapmıştır.

Aslen Bitlis Ermenisi olan İsmet İnönü'nün"Kürtleri Türklerin arasına dağıtarak eritme" siyasetinin arkasından 72 yıllık bir "Kürt İstilası" çıkmıştır.Kürtler,otobüsler dolusu aşiretleri ile gelerek Türk yurdunu işgal etmiş,Türk çocuklarının Jandarma,Polis,Yargı gibi devlet işlerinden uzak tutulması ve olanlarının da doğuda istihdamları (Şark Hizmeti,Görev Bölgesi şartlarına göre Doğu veya Karadeniz Bölgesinde istihdam edildiklerinden"  Türk Milleti kendisini savunacak kimseyi bulamamıştır.Direnenler ise devlet eliyle veya bir şekilde tasfiye edilmişlerdir.

Son İnegöl ve Hatay olaylarına bakıldığında,en ufak halk direnişinde devletin bütün güvenlik güçlerini bu iki yere bir anda yığan hükümet,30 yıllık PKK terörüne rağmen böyle bir önlemi buralarda asla denememiştir.

Türk bölgelerinde böyle bir direniş olsa Türk milletinin üzerine uçakla bomba yağdıracağından şüphem yoktur.Ama bu doğu için düşünülümemez,çünkü onlar,"masum,cahil,zavallı" (!) insanlardır.Medeni kanunu ve devletin hiç bir yasasını asla tanımamış ve tanımayacak olan,her gün Türk çocuklarına kurşun sıkmakta,parasız ama sekiz-10 yaşında 4-5 karısı olan,kız çocuklarını tanımayan,erkeklerinin de adlarını karıştıran,düğünlerde iki katır yükü mermi yakan,bu "zavallı ve cahil Kürtler (!) " gerçekten özel bir inceleme konusudur.Bu işlere para bulurlar.Çünkü devlet onların aşiretlerinin,şeyh,şıh,pirlerinin ellerinde oyuncak bir devlettir.

Mezra yakan,çocuk kaçıran,örgüte çocuklarını vermeyen Kürt ailelerinin yardım isteklerini görmezden gelerek olayların bu hale gelmesine bizzat ordu içindeki "ayrılıkçı-darbeci,Kürt,Rum,Ermeni,Grek AB-D" işbirlikçiliği her şekilde destek vermiştir.

Yazılarımdaki tespitlerime benzer tespitleriniz konunun gün geçtikçe daha iyi anlaşıldığını göstermesi açısından yüreğime su serpmiştir.
Ülkemize ve bütün insanlığa barış dolu bir gelecek dileğiyle,kolay gelsin.
Alaeddin YAVUZ

Diğer bloglarım;

Tacı Haine Giydiren Milletin Kanı Dinmez! +40 - Blogcu
TURKIYE TURKLERINDIR
Tacı Haine Giydiren Milletin Kanı Dinmez
TACI HAINE GIYDIREN MILLETIN KANI DINMEZ1 +40


Siz,AKP'liler,Nurcular,Fetoşçular,Hepimiz Ermeniyizciler, Yeni tip İlluminatici (Nurcu) Hıristiyanlarsınız.Sizin nereniz Müslüman.
Böyle bir şey yok.Yaptığınız da Roma'nın İ.S.325 sonrası yaptığı Hıristiytanlığı yayma baskılarını taklit etmekten başkası değil.
Papa ile ortak hareket eden,Müslümana rahibe kıyafeti giydiren kaç Müslüman din adamı var ki tarihte
İşte siz İlluminatici Nurcular varsınız.Hepsine rahmet okutuyorsunuz.
Size;
Devleti 36 parçaya bölmek serbest;
Bölücü örgüte Çağlayandan Kızılaya mitingler serbest;
Her türlü televizyon kanalında 24 saat Kürtçülük,bölücülük propanagandası,sınırlara hazır mahkemeler kurmaifade öyle olmaz böyle olur diye hazır ifade imzalatıp teröristleri salıvarmek serbest;
Türk bayrağını indirmek,yakmak,üstünde yürümek,İstiklal marşını ret etmek,Atatürk'e kulampara,ibne demek,asker polis ,öğretmen,imam öldürmek Kürtçülere ve sizlere  serbest.

Terör örgütünü meclise sokmak serbest;
Şemdinli,Hakkari,Mardin,Siirt,Diyarbakır'da şehrin altını üstüne getirmek,devlet kurumlarının binalarını,hizmet araçlarını yakıp yıkmak,okulda Kürtçe eğitim serbest;
İnegöl'de,HatayDörtyol'da Kürt işgaline direnmek yasak ve anında askerpolis gücü ile bastırılmak,sindirilmektir,yasaktır;
Ama,AKP'yi protesto etmek yasak;
Türk'üm demek yasak;
Kürt işgallerine direnmek yasak;
AKP'yi,Saidi Kürdi ve Nurculuğunu ve de Pensilvanyalı Fetoş'u eleştirmek ağır suç,yasak;
Bediüzzaman mı Belaüzzaman mı diye yazmak yasak,yazan gazetecileri televizyon engizisyonlarında harcamak serbest;
300 kanaldan ve bütün yazılıgörsel medyadan 24 saat aralıksız NurculukFetoşçuluk yayınları ve ateistlere saldırı,küfür serbest.
Dört tane ateist internet sitesinin korkusundan onlara her türlü küfür serbest.

Ama din karşıtı,hatta Fetoş tarikatını eleştirmek yasak,ağır cezalık suç.Rıza Zelyut'un hali ortada,Bediüzzaman mı Deliüzzaman mı  diye yazdığım için benim bloglarıma yapılan ölüm tehditleri ortada.

Gazze Flotalıa ve Gürcistan maceraları ile devleti iki kez savaşın eşiğine sokmak serbest;
Bunlara karşı olmak ortaya çıkarmak için yazı yazmak yasak;

ABD karşiıtlığı yapmak,başbakanın gizli hesaplarını yazmak,Nurculuğu,Kürt İslamcılığını eleştirmek sınırsız sorumsuzluk içinde cezaevlerine doldurulmaktır.

ABD'nin her dediğini yapmak,milletin başına atom bombası yağdıracak füze antlaşmalarına imza atmak size serbest.
Amerika'dan getirdiğiniz falcılar bile ülkemizden çıkacak ve toprağı etkileyecek bir fırtınadan bahsediyorlar.
Nedir o toprağı etkileyecek fırtına

Düştüğü yerde sekiz yıl ot bile bitirmeyen,taşı toprağı atomlarına ayırıp insanların,hayvanların vücutlarına dolduran,kemiklerine kadar insanları toza çeviren atom baombasıdır elbette.

Sizler AK değil,milletin başına gelebilecek en kara felaketsiniz.
Ortadoğu halklarının ve ezilen milletlerin belalarısınız.

09 Aralık 2010 13:05 tarihinde Doğru haber Gerçeğin sesi <mazlumhaber@gmail.com> yazdı:

GERCİLİKLE MÜCADELEDE İHMAL EDİLEN ÖNEMLİ NOKTA


Arkadaşlar,bu gayretleriniz iyi güzel ama bir şeyi vurgulamayı es geçiyorsunuz.O da,bu isyanların sömürgeci devletlerin en büyük işbirlikçisi,hilafet içindeki işbirlikçi "Müslüman takiyyesi yapan ve devleti işgalcilere teslim eden " dönme,devşirme Rum kökenliler ile İslam Kürdistancısı Said-i Kürdi siyasetlerinin savunuclarının ortaklığı konusudur.

Bu,"dindarları kaybetmek korkusuyla"  vurgulanmadığı,-bunların İslam'ı kendi "bölücü,işbirlikçi siyasetlerine" alet ettiğini  ifade etmediğimiz sürece, bütün yazılarınız,bu işbirlikçilerin son temsilcilerinin toplandığı AKP'lilerin iddia ettikleri,Atatürkçülerin ve Laiklerin  "Sünni Düşmanlığı" tezi içinde kaybolup gitmektedir.

Lütfen,bilginiz yoksa benim bloglarımdan yararlanın.Kubilay olayını ve Atatürk'ü "Sünni Düşmanlığına" mahkum etmeyin.Bunu yapınız.Gerçekten Atatürkçüyseniz.

Yoksa bu yazılarınız sadece AKP ve bölücü İslamcı işbirlikçi harekete hizmet edecektir bu güne kadar olduğu gibi.

Dini devleti bölücü yıkıcı emellerine,Kürt milliyetçiliğine,Potus Rum Devleti girişimlerine alet edenlere karşı siz de kullanınız.Bunların dindar değil,"dini yozlaştıran,Kürtleri Ermenileştiren yeni bir felsefe" olduğunu yazınız.

Nakşibendiliğin "Nakış=İşleme,Bend=Köle ikisi birden Köle İşleme sanatı" olduğunu,Kürtlerin şıh,pir,ağalarına bağlılıklarının ardında bu köle işleme sanatı ile birleşmiş İlluminatici=Nurcu Gregoryen Ermeniliğini vurgulayınız.

CHP'^nin ve PKK'nın Fetoş hayranlıklarına düşmeyiniz.

Yoksa sadece AKP'ye ve B.O.P'a hizmet edersiniz.

Alevilerin Almanya'dan gelip Maraş'ta sergiledikleri "Maraş ve Madımak Olaylarını Anma" gayretleri,terör partisinin fütursuz çıkışları  AKP gibi bölücü,işbirlikçi bir partiyi "Milliyetçi" göstermekten başka işe yaramamıştır.
Hepsi bölücü AKP'yi yüceltmeye hizmet etmektedir.

Kürt televizyonlarında,Dersim Alevilerinin Hitit bağlarından Alman oldukları konusu sürekli işlenmektedir.Oraya işçi gidip "Alman" oldular ama Almanlar onları istemiyor ve bölücülük işinde resmen kullanıyor.

Şikayet ettikleri "Sünni baskısını",eylemleri ile iktidarda tutuyorlar.Onlar da halkın Gregoryen Ermeni inancına geçirilmesine destek veriyorlar.Terör örgütü,AKP,AB-D ile işbirliği yapıyorlar.

Aleviler de ülkenin birliğine mi,bölünmesine mi hizmet edeceklerine karar versinler.

Bu ülkede yaşayan her ırk ve inançtan insanı "üzerinde yaşadıkları toprakları sömürgeciliğe karşı savunmaya","Toprak Milliyetçiliğine" çağırıyorum.
Birbirimizi yiyerek,sömürgecilerin destekleri ile "iktidar olma" enayiliklerine son vermedikçe topraklarımızda akan kan dinmeyecektir.

Bu güneş kadar açık görünen ve kesin bir gerçektir.

Takdir sizlerindir.
Alaeddin Yavuz.

"faruk haksal" <faruk_haksal@kitlecizgisi.com>
Bu yazımı yayınlayıncaya kadar İnternet bağlantım daha yazarken üç kez kesildi.Bilgisayarımı kapatma talimatı verdiğimde ise bilgisayar güncelleme yüklemeye başladı.
Bu ülk kez olmuyor.Her yazı yayınlamamda karşılaştığım bir sorun bu.Her tuşa basışımız denetleniyor.
Saygılar.
adilyargic.

İŞTE AKP DEVLETİ YIKIYOR!

AKP kongresinde Barzani'ye AKP'lilerin attığı sloganlar!
01 Ekim 2012'de AKP "Türkiye'ye bir Kürt kedisi bile vermem!" diyen, terörö örgütü ve deden Vatikan-Rusya Avrupa kölesi olan Yahudi Kürdü Molla Mele Ahmet Barzani'nin torunu olan Mesut Barzani'ye "Türkiye seninle gurur duyuyor!" sloganlarının atıldığı sadece RE.T.E'nin konuşup tek aday olduğu bir kongre yaptı ve yeni dünya düzenine göre ülkeyi yeniden şekillendirecek yani bölecek "Bütünşehir" kavramını ortaya attı. Hedeflenen Başkanlık sisteminin ön aşamalarından birisi olan bu proje ile AKP amirleri ABD-AB emirleriyle aynen şöyle bölmüştür;

Haberin linki tıkla;
İşte, Osman Pamukoğlu paşadan Barzani tanımı;

9 Aralık 2010 Perşembe

EYLEMCILER HASARAT DEGILDIR- IKAZLAR


HAŞARAT ÖĞRENCİLERİN İLAÇLANMALARI VE UYARIM

İleri Teknolojik müdahale "Gaz Silahı"
Son günlerde haberlere fazla malzeme olmaya başlayan “öğrenci olayları”  gelip geçici olaylar olmadıklarını artık göstermiştir.Artık bu konuların üstü örtülecek,görmezden gelinecek  hiçbir tarafı kalmamıştır.
Memurlar Net sitesinden derleyebildiğim son bir aya ait öğrenci olayları arasından seçtiklerimi aşağıya ekledim;

1-28.10.2010 “Kütahya'da bir grup üniversite öğrencisi, ''Özgür ve Güvenli Üniversite'' çalışması kapsamında üniversite yerleşkelerinde sivil polislere yer tahsis edilmesini istediğini iddia ettikleri Yükseköğretim Kurulu'nu protesto etti.KESK'e bağlı Eğitim-Sen Kütahya Şubesi'nin desteklediği Dumlupınar Üniversitesi'nde öğrenim gören bir grup öğrenci, çeşitli sloganlar atarak YÖK'ü protesto etti....”

2-01.11.2010  “..."Türban karşıtı afiş" gerginliği sonrası çıkan olayların ardından haklarında soruşturma açılan 26 öğrenci bugün yine eylemdeydi. Soruşturmanın geri çekilmesini isteyen öğrenciler, bir arkadaşlarının hala içeriye giremediğini öne sürdü.Yıldız Teknik Üniversitesi önünde toplanan öğrenciler, "Eğitim hakkımız engellenemez", "Eşit, parasız, bilimsel anadilde eğitim" şeklinde pankart açarak,"Eğitim hakkımız engellenemez" şeklinde slogan attı. ...”

3-04.11.2010 “...Anadolu Üniversitesi (AÜ) yerleşkesinde, Yükseköğretim Kurulu'nu (YÖK) protesto eden grupla polis arasında çıkan arbedede 10 öğrenci yaralandı.İkieylül Yerleşkesi'nde, 40 öğrenci, YÖK'ü protesto eden bildirileri Yabancıdiller Yüksekokulu kantininin camlarına astı. Kantinde stant kurmak isteyen, bildiri okuyup slogan atan öğrencilere özel güvenlik görevlileri müdahale etti....”
Eylemci haşaratlara toplu fısfıs-Kesin çözüm :))

4-05.11.2010 “...Üniversite öğrencisi bir grup, Başbakan'ın gelişi sırasında pankartlar açarak sloganlar attı. Polisin biber gazıyla müdahale ettiği öğrenciler, birbirine kenetlenerek dağıtma girişimini engelledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün Boğaziçi Üniversitesi'nde açılışlara katılıyor.Üniversite öğrencilerinden oluşan bir grup, Başbakan Erdoğan ve AK Parti aleyhine gösteri yapıyor.
Üniversitenin Güney Yerleşkesi meydanında toplanan grup, Erdoğan'ı üniversitede istemediklerine ilişkin ve AK Parti karşıtı çeşitli pankartlar açarak sloganlar attı...”

5-05.11.2010 “...- Gençlik Federasyonu üyeleri, YÖK'ün kuruluş yıl dönümünü protesto etmek için TBMM'ye yürüdü.... Eğitimin her geçen gün paralı hale geldiğini, niteliksiz ve bilimsel olmayan bir eğitimin dayatıldığını öne süren Uluada, demokratik, bilimsel ve parasız eğitim istediklerini dile getirdi.... 

6-AİBÜ'DE ÖĞRENCİLER YÖK'Ü PROTESTO ETTİ
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nde (AİBÜ) bir grup öğrenci, Yüksek Öğretim Kurulu'nu (YÖK) protesto etti.
Üniversite birimlerinin bulunduğu alanda yürüyüşe geçen grup, fakülte binası önünde basın açıklaması yaparak YÖK'ün kaldırılmasını istedi. Polisin ve çevik kuvvet ekiplerinin geniş güvenlik önlemi aldığı eylemde ellerinde Kürtçe ve Türkçe sloganların yer aldığı pankartlar taşıyan öğrenciler, "Katil polis üniversiteden defol", "Eşit, parasız, bilimsel ana dilde eğitim", "YÖK kalkacak polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek", "Müşteri değiliz öğrenciyiz" şeklinde sloganlar attı....

7- Adıyaman Üniversitesi'nde bir grup öğrenci Yüksek Öğretim Kurumu'nun (YÖK) kuruluş yıl dönümünde YÖK'ü protesto ederek, ana dilde eğitim istedi.
Adıyaman Üniversitesi'nde okuyan Adıyaman Demokratik Öğrenciler Derneği'ne üye öğrenciler Kürtçe sloganlar, Kürtçe dövizlerle YÖK'ü protesto ederek, ana dilde eğitim istedi. Adıyaman Üniversitesi ana nizamiye kapısı önünde gerçekleştirilen protesto eyleminde polis ekipleri geniş güvenlik önlemi aldı.
Sloganlar eşliğinde giriş kapısının önüne gelen öğrenciler adına basın açıklamasını Cihan Kaya yaparak, YÖK'ün üniversiteleri denetim altına aldığını ve akademik özgürlüklerin kısıtladığını vurguladı....”

8-08.11.2010 “...Mersin Üniversitesi'nde sol gruba mensup bir öğrencinin, bacağından bıçaklanması ile başlayan gerginlik, hastane acilindeki arbede ile devam etti. Rektör Suha Aydın'ın, bıçaklanan arkadaşlarını ziyarete gelen öğrencilerden birini tokatladığı iddiası ile çıkan olaylarda, 1 polis ile 1 öğrenci yaralanırken, 2 öğrenci gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre, Mersin Üniversitesi (MEÜ) Meslek Yüksek Okulu öğrencisi Tayfun Çelik, Çiftlikköy Kampüsü'nde, henüz kimliği belirlenemeyen kişilerce bacağından bıçaklandı. ... Mersin Üniversitesi'nde sol gruba mensup bir öğrencinin, bacağından bıçaklanması ile başlayan gerginlik, hastane acilindeki arbede ile devam etti. Rektör Suha Aydın'ın, bıçaklanan arkadaşlarını ziyarete gelen öğrencilerden birini tokatladığı iddiası ile çıkan olaylarda, 1 polis ile 1 öğrenci yaralanırken, 2 öğrenci gözaltına alındı...”
Ne diyon oooolum,AKP fısfısı geliyor bak:))

9-08.11.2010 “...Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde (YYÜ) bir grup öğrenci, Yüksek Öğretim Kurumu'nu (YÖK) kuruluşunun 28. yılında bir yürüyüşle protesto etti.YÖK'ün kuruluşunun 28. yılı Van YYÜ kampüsünde yapılan yürüyüş ile protesto edildi. Merkez kafeterya önünden başlayan yürüyüşe yaklaşık 500 kişi katıldı. Öğrenciler, yürüyüş boyunca "Eşit, parasız, ana dilde eğitim", "YÖK kalkacak, polis gidecek", "Üniversiteler bizimle özgürleşecek" sloganları atarak rektörlük binası önüne kadar yürüdüler...”

10-08.11.2010 “...Isparta'da üniversite öğrencileri arasında çıkan tartışmada, bir öğrenci karın ve sırtından bıçaklanarak yaralandı.Vali Konağı arkasında meydana gelen olayda, üniversite öğrencisi Fevzi Çakır (21) çıkan tartışmada aldığı bıçak darbeleriyle yaralandı... “

11-09.11.2010 “...Kampus önünde başlayan kavga, yakındaki otobüs durağına kadar sürdü. Burada evine gitmek için otobüs bekleyen 19 yaşındaki Dumlupınar Üniversitesi Büro Yönetimi Bölümü 2. sınıf öğrencisi Hasan Şimşek, aynı sınıfta okuduğu öğrenilen Mehmet Tuğrul (20) tarafından, kalbinden ve çeşitli yerlerinden 4 kez bıçaklandı. Kanlar içerisinde yere yığılan Şimşek, 112 Acil Servis Ekipleri tarafından Kütahya Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Olay yerine gelen polis, kaçmaya çalışan Diyarbakır'ın Ergani ilçesi nüfusuna kayıtlı öğrenci Mehmet Tuğrul'un da aralarında bulunduğu 10 kişiyi gözaltına aldı....”
Yeni Gaz Tüpüne bağlı Silah
12-25.11.2010 “...İstanbul Teknik Üniversitesinin (İTÜ) 2008-2009 eğitim öğretim yılındaki açılış töreninde izinsiz gösteri yaptıkları iddiasıyla yargılanan 18 öğrenci hakkında verilen 1 yıl 3'er aylık hapis cezası hükmünün açıklanmasının geri bırakılması yönündeki karar, öğrenciler, öğretim üyeleri ve sanatçılar tarafından protesto edildi....”

13-26.11.2010 “...Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde düzenlenen 'Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru Hakkı' konulu sempozyumda konuşurken bir grup öğrencinin yumurtalı saldırısına uğradı. Öğrenci Kollektifi üyesi oldukları öğrenilen öğrenciler, Kılıç'ı önce sözlü protesto etti, ardından yumurta attı. Atılan yumurtalar Kılıç'a isabet etmedi.....”

14-27.11.2010 ve “HAREM ÜNİVERSİTE HABERİ”
“...Kızı,Ordu Üniversitesi'nde eğitim gören bir velinin 'Öğrencilere sarkıntılık eden hocadan dolayı kızımı okula göndermek istemiyorum' şeklindeki ihbar mektubu, üniversiteyi karıştırdı. Söylentiler, öğrenciler ve velileri endişeye sevk etti.
Konunun İnternet sitelerine düşmesi üzerine üniversite, sarkıntılık yapmakla suçlanan Doç. Dr. İ.D. hakkında soruşturma başlattı. Öğrenci velisi mektubunda, Doç. Dr. İ.D.'nin derslerine girmediğini, girdiği derslerde de öğrencilere hakaret ettiğini savundu. ...”

15-28.11.2010 “...Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu Kütahya Müdürlüğü'nde kalan üniversite öğrencileri arasında çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Olayla ilgili gözaltına alınan 5 öğrenci savcı tarafından serbest bırakıldı.

16-29.11.2010 “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ı Kayseri'de protesto etmek isteyen 2 öğrenci gözaltına alındı.Yıldız, Erciyes Üniversitesinin 2010-2011 akademik yıl açılış töreninin yapılacağı Sabancı Kültür Sitesi'ne geçti.Yıldız'ı Kültür Sitesi'ne girişinde, protesto etmek isteyen 2 öğrenci polis ekipleri tarafından gözaltına alındı.Edinilen bilgiye göre, Kütahya-Afyonkarahisar karayolunun 6. kilometresinde bulunan Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalan öğrenciler arasında çıkan tartışma kavgaya dönüştü.Erkek öğrencilerin kaldığı blokta oda duvarına vurarak gürültü çıkartma meselesi yüzünden tartışma çıktı....” http://www.memurlar.net/haber/182351/

17-04.12.2010 Cumartesi günü aynı Üniversitede başbakan R.T.Erdoğan’ı protesto etmek isteyen öğrenciler,”hiçbir şiddet eylemi yapmadıkları halde” coplarla dövüldüler,hamile olan bir bayan polis tekmeleri ile çocuğunu düşürdü.
Başbakanı protesto edince gazlanan ve sopalanan öğrenciler

18-04.12.2010“....Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İşletme Fakültesi 4. sınıf öğrencisi 22 yaşındaki Işıl Kurt, Hürriyet’e konuştu. O anları, “Sırtımdan tutup yere yatırdılar. Yerdeyken 5 polis tekmeliyordu” diye anlatan Kurt, “Çenemde, dizimde ve kaburgamda ezikler oluştu. Şu an normal yürüyemiyorum” dedi.POLİSLERİN ayağının altında kaldığı anda çekilen fotoğrafıyla Dolmabahçe’de polisin kullandığı “orantısız güç”ün simgesi haline gelen 22 yaşındaki Işıl Kurt, o anları anlattı: “Sırtımdan tutup yere yatırdılar. Yerdeyken beş polis tekmeliyordu. Çenemde, dizimde ve kaburgamda ezikler oluştu” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle toplantısını protesto etmek isteyen Genç-Sen üyesi öğrenciler, Beşiktaş’taki Başbakanlık Ofisi’ne yürümek isteyince polisin sert müdahalesiyle karşılaşmışlardı. Biber gazı sıkılan ve coplanan 14 öğrenci gözaltına alınmıştı. Ancak polislerin botlarının altında yüzünü korumaya çalışırken fotoğraflanan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İşletme Fakültesi dördüncü Sınıf Öğrencisi Işıl Kurt, o an yaşanan şiddetin simgesi oldu....” http://www.memurlar.net/haber/182925/
Başbakan protestosu ha,sana fısfıs+sopa+Çocuk düşürme:))
19-“04.12.2010...Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın rektörlerle buluşmasını protesto etmek için Ankara'dan gelen bir grup öğrencinin Çamlıca gişelerinden geçmesine izin verilmedi. Öğrencileri taşıyan 3 otobüs, İstanbul dışına çıkarıldı....” http://www.memurlar.net/haber/182807/

20-08.12.2010 Çarşamba günü Ankara Hacettepe Üniversitesinde okulun özel güvenlik güçleri ile öğrenciler arasında çıkan arbedelerde “3” öğrenci hafif yaralanmış.

21-08.12.2010 “...A.Ü.Siyasal Bilimler Fakültesinde konferansa katılmak için giden CHP’li Süheyl Batum öğrenciler tarafından protesto edildi.Batum,kısa sürede salondan ayrılmak zorunda kaldı...”

Yukarıda sıraladığım öğrenci olaylarına dikkat edildiğinde öğrencilerin kesinlikle “şiddetten kaçındıklarını,barışçı sloganlar,pankartlarla,yürüyüşlerle,basın açıklamaları ile” eylemlerini ortaya koydukları görülmektedir.Yani,12 Eylül 1980 öncesi olayların yanında bunların lafı bile edilmeye değmez olaylardır.

İşin tuhaf tarafı,”tepkilerini göstermek isteyen öğrenciler sağduyulu” davranırken hükümet,devlet olmanın verdiği tam bir “Megolomanya-Büyüklük manyaklığı” içinde devlet gücünü acımaksızın şiddetle öğrencilerin üstüne yöneltmekte ve daha şiddetli olayları yaratmaları için açıkça teşvik etmektedir.

Malum,başbakanımız belediyecilikten gelmedir.

Her yıl ilk bahardan son bahara kadar belediyeler,İstanbul sokaklarını “sinek illetinden” korumak için ne olduğu,halka ne kadar zarar verdiği veya vermediği belli olmayan ama,sineksiz yaşama uğruna” itirazsız katlandığımız”,bir kamyonetin arka kasasına konulmuş pancar motoruna benzer bir motorla bir takım gaz karışımları, motora bağlanmış paslı-kirli bir egzoz borusundan yolda yürüyeninden dükkanının önünde oturanına,balkonunda oturanından evinde-iş yerinde oturanına,bebeğinden yaşlısına  kadar herkesin üzerine ve her yere püskürtülmektedir.

Dolmabahçe'de gazlanan öğrenciler.
Yani,başbakanımız belediyeciliğinden dolayı “sınırsız-sorumsuz bir şekilde insan ilaçlamaya” alışıktır.Fıtık ameliyatına giren hastayı,operatör yetiştireceğim diye,pantolon düğmesi dikmek için iğne bile tutmamış öğrenciye teslim ettiği için evine felçli gönderen doktorlar gibi sorumsuzdur.

İşçi-memur-çiftçi eylemlerinden tutun da öğrenci eylemlerine ve spor magandalarına kadar herkesin üstüne Polis teşkilatına dağıttığı yeni “gaz tüpleri” ile seri halde  protestocu ilaçlaması şeyyyy “haşarat ilaçlaması” yapmaktadır.

“Haşarat İlaçlaması” gerçekten tam bir tanımlamadır.Belediyeci ya! (!)
Küresel sermayenin,ABD-AB’nin, bütün Semitik yapılanmanın yani “İlluminati (Nurcu) örgütünün” desteğini ardına almış,Sam soyunun güttüğü “Siyonizm” mücadelesine karşı olanlara bile karşı olduğunu” defeatle”  belirten başbakanımızın büyük icraatlarını ve hizmetlerini kavramaktan aciz,nankör, “mecüc artığı”millete (!), “haşaratlık dışında”  başka hangi gözle(!)  bakmasını bekleyebiliriz ki?

Termikçi Gerze'lilere spor salonunda Gaz
Öğrenci,işçi,memur,köylü,çiftçi  gibi anasını bile başbakanın yanında unutan kıytırık maraba tayfası (!) nasıl olur da yığınla Kürt toprak ağalarından,Şıh ve Pilerinden ve de dönme bilumum Urum ve Yahudi asıllı devşirmelerden oluşan, “Devlet-lü Hükümet-i Aliye-yi” rahatsız edecek,anın cansiperane (!) (malsiperane mi yoksa ) icraatlarını eleştirecek terbiyesizliği (!) yapmaya nasıl cüret edersiniz? (!)

Haşaratlık etmeyin,hükümet-i Aliye-yi yuhalamak sizlere mi kaldı, hıııı? (!)
Sizi gidi haşaratlar sizi!!!!
Adamı böyle ilaçlarlar işte !!!


HÜKÜMETE ve POLİSE NAÇİZANE UYARIMDIR;

(Dinleyeceklerini sanmam ya!)


25 Mart 2008’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) karşıt görüşlü iki öğrenci grubu arasında çıkan kavgada 4’ü polis 5 kişinin  yaralandığı olay üzerine “Hoş Gelmedin Anarşi” başlığını atarak,”Tarihe tekerrür derler,ibret alınsa tekerrür mü olur” sözü ile başladığım cümlelerimi,15.Aralık 1945 yılında Doçent Behice Boran ile başlayan DTCF temelli anarşi olayları,1967’de tekrar tetiklenerek meşhur 1969 İstanbul Üniversitesi öğrenci olayları ile ivme kazanarak büyümelerine dikkat çekmiş,bu acı olayların 1960-1980 arasındaki 20 yıllık yetişmiş genç kuşağımızın heba edilmesi ile sonuçlandığını ve bundan ders alınarak bu olaylardan kaçınılması gerektiğini yazmıştım.

Şimdi de buna 30 yıllık PKK,Türk-Kürt,Alevi-Sünni kışkırtmalarını da ekliyorum.

Anakara'da Tekel işçileri soğukta gazlandılar.
Gene tekrar ediyorum;
-”Tarihe tekerrür derler,ibret alınsa tekerrür mü olur?”

Bu uyarıyı ilk önce “asla eleştiri kabul etmeyen,uydudan yayın yapan yaklaşık 300 kanalın ve yazılı basının tümüne,hükümete yönelik eleştirilere karşın yasaklar-engeller koyan,,küresel sermayenin her dediğini yapan,bu ülkenin değil Küresel Sermayenin hizmekârı olan” hükümete yapıyorum.

New York Times gibi bazı ABD yayın organlarında lehinize yazan Roger COHEN gibi yazarların “Fight For Turkey-Türkiye İçin Savaşın” başlıklı yazısında  “...Şimdi bu köprü ülke Avrupa Birliğine bir çabayla bağlanmak için yeterli,tamamen Avrupalı olmayan ılımlı bir bağnazlığa sahip bir rejim,uzun süre NATO’ya hizmet vermiştir.Gururlu laiklerin dindar Müslümanlarla boy ölçüştüğü bir savaşta cami ve devletin sınırları oluşturulmaktadır.Türkiye bir Ortadoğu ülkesidir,Ortadoğu karakteristiği içinde yola getirilecektir” gibi yıllar önceki çıkarımlarını haklı çıkaracak işlere kalkışmayınız. http://keykubat.blogcu.com/turkiye-icin-savasin/3766475

Anadolu toprakları binlerce yıllık Pers,Grek,Roma,Osmanlı dönemlerinin hiç birisinde “TEK DİN TEK MEZHEP” haline getirilememiştir.Bu gün de öyledir.

Bu yüzden “demokrasi” kavramının doğduğu,baskıcı Bizans Hıristiyanlığının Cengizhan akınları ile kırılmasının ardından Ahmet Yesevi’lerin öğretilerinin de kolayca,coşkuyla kabul gördüğü yer bu topraklardır.

Bu toprakların insanları nice despotları,zorbaları,Nemrutları,Dieclotianları,Theosidiyusları,Haccac-ı Zalimleri, yarım milyon Hurufi’yi Edirne’de diri diri yakan Fatih Sultan Mehmetleri görmüş ve hepsinin ardından gene de “bildiği gibi yaşamanın yolunu bulmuş” mücadeleci,inatçı olduğunu kanıtlamış insanlardır. Ülke onların ülkesidir.
Bunu siz de pek ala biliyorsunuz.
AKP Gazı halka sorumsuzca saçılıyor.

Siz de dayattığınız inançları kabul etmeyenlerin cesetlerini,Ebubekir’in torunu  Haccac-ı Zalim’in Hotel,Semerkand,Cürcan’da şehirlerin giriş ve çıkışlarına diktirdiği 22 km.lik  sağlı sollu darağaçlarında İslam’ı kabul etmeyen Türk beylerinin cesetlerini kuşlara yedirip,sallandırması,Elli Bin esir Türk askerini aynı anda kestirip dere yatağında akan kanlarıyla değirmen çevirip intikam ekmeği yemesi, Roma’nın Hıristiyanlığı ret eden Anadolu halkının beylerinin cesetlerini kilise önlerinde yüz yıl sergilediği gibi siz de camii önlerinde “korku” timsali olarak sergileseniz de bunu başaramayacağınızdan emin olunuz.

Bu topraklarda “din rejimleri” asla oturmamıştır ve de oturmayacaktır.Kanıtları ortadadır.

Ordu 2002’den beri süregelen rejim,Atatürk düşmanlığı,tarikatların azıtmalarının teşvikleri,kendilerine yapılan apaçık saldırılara rağmen darbe yapmamak için elinden geleni yapmış,tüm sabrını ortaya koymuş,üniversiteler hükümetin yürüttüğü “rejim düşmanlığına karşı” öğrenci olayları ile cevap vermeyerek bu güne kadar açıkça “sabır” göstermişlerdir.

Ancak yükselen olayların artık “sabırla” çözüme kavuşulabileceği inancın yitirildiğini hükümetin ve yetkililerin gözüne sokmaktadır.

Çünkü protestolar artık “direniş” değildir,”kılıç çekmedir”.

Bu “kılıç çekme” Cumhuriyetin getirdiği “özgürlük” kazanımlarının kaybı,iç ve dış siyasetin sonuçları hakkında halkın bir türlü iknasının sağlanamaması esas endişeyi teşkil etmektedir.Hükümetin “kökten dinci  bir parti olması “demokrasi konusunda halkın endişelenmesini dindirememektedir.

Bu toprakları kana bulamak veya barış içinde yaşatmak sizin ve size emir verenlerin kararına kalmıştır.

Son naçiz  uyarım Polis Teşkilatınadır;


Polis'in sahibi olmadığını önce Polis bilmeli.
Polisin sivil dönemde siyasetçi darbe döneminde askerin  emirlerine uymaktan başka hiç bir şansı yoktur.Polise yargılanma hakkını,yani yargılanarak meslekten atılma hakkını bile 12 Eylül Cuntacısı Kenan paşa vermiştir.Daha öncesinde bir kumarcının,fahişenin şikayeti ile bile meslekten atılabiliyorlardı.

Hiçbir sosyal,demokratik hakları yoktu.

Bu gün de amirleri bile onlara” hırsız” gözüyle bakarlar ve ona göre görevlendirirler.
20 yılı aşmış memurlar emekli olsun da gitsinler diye resmen baskı görürler,çünkü eski memura hükmetmek de onlar için zordur.

Halen çalışan bir çok meslektaşım İstanbul şartlarında çalışmanın çekilmez olduğundan dem vurmaktadırlar.
Akıcı İngilizce bilen,simültane tercümanlık yapabilen,16 yıllık bir meslektaşım şimdi ne görevde biliyor musunuz?
Kadıköy adliyesinde dikili tüfekli nöbet tutuyor.

Ben de aynı vasıflara sahip biri olarak aynı yerlerden emekli oldum inanın.
Siyasiler polis teşkilatı için hiç bir iş yapmamıştır.

Poliste iki siyasi lider sevilir.Birisi Ecevit (rahmetli) 1974'de verdiği zamlardan dolayı,ikincisi de Erbakan'dır.O da Refah-yol döneminde yaptığı zamlardan dolayı.
Bu ikisi gözle görülür farklılıklar yarattığı için sevilirler.Şimdi de Tayyip başbakana nasıl baktıklarını net olarak pek bilmiyorum.

Bu konunun herkesçe bilinmesini önce isterim.
Hükümetler gelir gider siz gene bu halkla baş başa kalırsınız.Yasalar çerçevesi dışına çıkmayınız,özel istekleri ret ediniz,çocuklarınızı gururla sokağa salabileceğiniz bir ülkeyi kendinize düşman hale getirmeyiniz.Bazı darbecilerin geçmiş tarihimizde her şeyin faili oldukları halde yaratılan “polis nefreti” sayesinde hak etmedikleri ilgiyi gördükleri ortadadır.


Siyasetçinin tehdidinden korkarsanız,halkın nefreti ile karşılaşırsınız.Görev yaptığınız karakoldan evinize gelirken otobüs durağında başınızdaki şapkayı düşürmeye nişan alanların uluorta gezdiği 12 Eylül 1980 günlerini yaratmayınız.

Polis olduğu için adliyede dava kaybedeninden,okula çocuğunu kayıt ettirmeyenine,karaborsada bile polisliğine rağmen bir paket yağ alamayanına kadar çok günler gördük biz.
Hatta,polise gıcık bir hakimin hırsızlıktan yargılanan hırsızın iftirası üzerine,hırsızı mahkemeye götüren polisi tutuklayıp hırsızı bıraktığı bile bu ülkede olmuş şeydir.

Amirinden memuruna yasaların dışına çıkmayınız veya halka karşı olan yasaları uygularken biraz esnek olunuz.
Yasal olarak göreviniz olmasa da halka yardımcı ve sevecen olunuz.
Belinizdeki tabanca sizi yanıltmasın.Yıllarca gözünüz gibi baktığınız o delikli demir sahibine de döner,sahip tanımaz,nankördür.

1980 öncesinde halk polisten böyle nefret ettirildi.
Siyasiler,sıkışınca olmadı Markoslar gibi başka ülkelere de kaçar ama siz görevden çıkınca gene o “gecekondu semtlerine”,hatta torpilli şikayetlerde kıytırık iftiralardan ceza evlerine düşeceğinizi unutmayınız.
Ünal Erken gibi kıymetli,geçmişte hizmeti büyük amirlerimizin çocuklarının kapılarında kendi güvenlikleri için nöbet bekleyen Polis Memuruna “Köpek” dediğini hatırlayınız.

Bir zamanlar denizcilik bakanlığı yapmış bir bakanın eşine 1990’ların başında Topkapı sarayını gezdirirken,anlattığım bilgiler karşısında;
-“Polis memuru benim kapımda adi bir bekçidir,gazete almaya yarar,torpil istemekten başka şey bilmez.Sen bu kadar bilgiye nasıl sahip oldun?”  diyerek beni methederken “aşağılamasını” da sizlere örnek verebilirim.

Siyasilerin kullandığı emniyet yetkililerini sıkıştıklarında ilk önce harcadıklarını bildirmek ise bana düşen bir şey değildir.

Ülke pis bir karanlığa çekilmektedir.Milleti pisliğe iten tekme,çeken kol olmayınız.!!!

Saygılarımla.

adilyargıç/keykubat

19 Kasım 2010 Cuma

AKP'NİN İŞBİRLİKÇİLİĞİ TÜRK GENÇLERİNİ TÜKETİYOR



AKP,İslam Kürdistanı ve Pontus Devletini özler Kürt,Ermeni-Grek İşbirliğidir.

Alıntı Yazı;
AKP hükümetinin terörle mücadele edenleri içeri tıkıp,terör örgütü ile pazarlığa oturduğu bu günlerde şımarıklıklar bir Tük Gencini daha aramızdan aldı.
İşbirlikçi AKP siyaseti Türk gençlerini tüketmeyi sürdürüyor. Unutmayalım,PKK solcu değil faşisttir. Basında "Solcu" olarak işlenen bu gencin katili faşist Kürtçünün tekidir.AB-D'nin işbirlikçisi hükümet AB-D işbirlikçisi PKK ile ortak olmuştur. "SOL= PKK" anlayışını hakim kılma derdindedir.Bunları yemeyelim.Bu 19.yüzyıldan beri süren "Sol'a açılan Haçlı Seferi'nin" devamı bir harekettir.
adilyargıcc
Ulusal Parti Genel Saymanı İnan Kahramanoğlu'nun açıklaması:
Atatürk'e 26 Kürt isyanı ile enegel olanlar AKP ile kahraman oldular.
PKK'lılar Kütahya üniversitesinde
bir Türk öğrenciyi öldürdü! 

Türkiye'yi adeta kuşatma altına alan bölücü Kürt terörü 10 Kasım günü bu kez Kütahya'da ortaya çıktı. Dumlupınar Üniversitesi öğrencisi Hasan Şimşek üniversitedeki terör örgütü PKK üyeleri tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Çocuklarınıza sahip çıkın
Hasan Şimşek milliyetçi bir Türk genciydi. Onu katledense Diyarbakır'lı bir Kürt. Üstelik katil zanlısı Hasan Şimşek'in "sınıf arkadaşı"ydı. İki yıl aynı sınıfta ders dinlediği, aynı havayı teneffüs ettiği sınıf arkadaşını defalarca bıçaklayacak ve öldürecek kadar gözü dönmüş bir "kardeşliğin" kurbanı oldu Hasan Şimşek. 
 
Kütahya'daki bu acı olay ne yazık ki ne ilktir, ne de son olacaktır. 
 
Düne kadar dağda bölücü teröre karşı mücadelede şehit düşen evlatlarının yasını tutan Türk milleti bugün bölücü terörü canevinde yaşamaktadır. 
 
Türk, artık mahallesinde, şehrinde, üniversitesinde, vatanının her köşesinde Kürt faşizminin baskısı altında susturulmakta ve katledilmektedir.
Türk'ü kendi evinde öldürmeye cesaret edecek kadar gemi azıya alan Kürt ırkçıları ise meydanı boş bulmakta ve her geçen gün daha da ileri gitmektedirler.
Ancak bundan daha da vahimi ilgili ve yetkililerin ihanetidir. 
Vatanınıza sahip çıkın!!!

Hasan Şimşek'in cenaze törenine katılan MHP lideri Bahçeli'nin açıklamaları bu açıdan ibret vericidir. Olayın sorumlularının "üniversitedeki 15-20 çapulcu" olduğunu ilan ederek Türk vatanını istila eden Kürt faşistlerinin gerçek kimliğini gizlemeye çalışan Bahçeli Hasan Şimşek'in cenazesi başında bile, mücadele değil itidal çağrısında bulunmaktadır! 

Kürt terörü Güneydoğu'dan çıkıp Kütahya gibi en milliyetçi Türk bölgelerinden birinde, üstelik bir üniversite kampüsünde, Türk gençlerini öldürecek kadar ileri giderken, milliyetçilikten geçinmek dışında milliyetçilikle ilgisi olmayan MHP'nin lideri yine bilindik "provokasyona gelmeyin" 

aldatmacasıyla bir şehit cenazesi başında bile Türk'ü tepkisizliğe, ölüme razı etmeye çalışmaktadır. 
Ancak bilinmelidir ki; şehidinin kanını yerde bırakmayı içine sindiren bir siyasi hareket asla ve asla Türk milliyetçilerinin temsilcisi olamaz. 
 
Türk milletli ve Türk milliyetçileri artık oynanan oyunu görmektedir.               
O nedenle, artık susma değil, mücadele günüdür. 
 
Türk milliyetçileri "itidal" adı altında susturulmayı ve göz göre göre ölüme gönderilmeyi kabul etmeyeceklerdir.
Türk artık susmayacak, seyretmeyecek, mahallesini, şehrini, üniversitesini ve vatanını her ne pahasına olursa olsun savunacaktır. 
Onların aradıkları budur.
 
Kürt faşizmiyle anladığı dilden konuşma günü çoktan gelmiş, geçmiştir bile� 
 
Hasan Şimşek kardeşimize Allah'tan rahmet, başta kederli Şimşek ailesi olmak üzere, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi camiasına, Kütahya halkına ve Türk milletine başsağlığı diliyoruz.
http://www.ulusalparti.org.tr/yazilar/kahraman-kutahya.htm

1 Kasım 2010 Pazartesi

FETHULLAH GULENIN PAPAYA MEKTUBU


Adilyargıç'ın notu.

Ülkemizin içimizdeki,asker-sivil  işbirlikçi yapılanma sayesinde nasıl AB-D senaryolarına köle edildiğinin açık bir delili olan bu mektubu bana gelen e-postamdan seçerek yayınlıyorum.Ancak şu tespitlerimi öncelikle okumanız gereğini düşündüğüm için öne koydum.Buyurunuz;

Hz.Muhammed'in,kendisi ile anlaşmak isteyen kendi kabilesi olan Kureyşlilerden oluşan bir heyet ile amcası Ebu Talip'in ölüm öncesi hastalığı sırasında yaptığı görüşmede;
-"Evet anlaşalım,bütün Arap dünyası ve İran toprakları karşılığında sadece bir tek söz verin" demesi üzerine;
-"Böyle bir vaat için bir değil on söz veririz,söyle bakalım sözün neymiş" diyen amcası Ebu Süfyan'a;
"LA İLAHE İLLALLAH" deyiniz demiştir ve Kureyş heyeti,bu cümleyi söylemeyi ret etmiş ve anlaşamamışlardır.Çünkü diğer tanrıları ret etmeyi "ateistlik" sayıyorlardı.Gazaplarına uğramaktan korkuyorlardı.

İlk "ılımlı İslam denemesi" bir kaç kelime yüzünden başarısız olmuştur.
Hz. Muhammet'in "ılıtamadığı" İslam'ı ılıtmak bu Fetoş delisine mi düşmüştür?
Bu kimdir,peygamber midir,Allah'tan şefaat mi almaktadır?
Hangi yetki ile bu işe kalkışmıştır?

Papalık "La İlahe İllallah" mı demiştir de biz duymamışız? 

Ama Fetoş efendi,okuyacağınız mektubun sonunda  "Rabbin aciz kulu" diye imzasını çakmıştır.İyi bir "İncil inanlısı" olduğunu göstermiştir.Bunun başka açıklaması yoktur.
Yani,Papalık "La ilahe illallah" demediğine göre Vatikan'dan bir "ılıma" söz konusu değildir.
Ilıyan ve değişen, "Rab'bin aciz kulu" diye imza atan Fetoş efendi ve yandaşları olmuştur.


Montajdır,tarafı belirtilmek istenmiştir.
Hz.Muhammed'e "şeytan,pedofili,şeytanın kölesi,baykuş şeytan" diyen,Hz.İsa'nın "Allah" olduğunu ret ettikleri için işgal ettikleri Müslüman topraklarındaki halkı,asırlardır evlerine veya camilerine doldurup yakan,Afganistan ve Irak'ta babasının elinden tutmuş yürümeyi öğrenen iki yaşındaki çocuklara roketatarla atış talimi yapan, I.Dünya Savaşı ile birlikte 15 Haçlı Seferi düzenlemiş,09 Eylül 2001 İkiz Kule senaryosunda hemen 16.Haçlı Seferini başlatmış olan G.W.BUSH+Papalık kurumu ile neyi ılıtacaklardır?

 Tamamen birer Haçlı Kurumları haline gelen NATO+BOP projelerinin parçası olan, "ılımlı İslam" veya "dinler arası diyalog" saçmalıkları,Türk askerlerini,Müslüman ülkelere saldırtılan Haçlı piyonlarına çevirmek midir?
.
Gelelim ikinci konuya;
Hz.Osman (ileride 3.Halife olacaktır) bir gün eşinin ölümünden sonra Hz.Muhammed'e gelerek;
-"Ben artık dünya nimetlerinden elimi çekip çilekeş bir derviş olacağım,bütün mallarımı fakirlere dağıtacağım" demiştir.
Hz.Muhammed de ona ;
-"Ben sana iyi bir örnek değil miyim?" diye sorar.
O gene isteğinde diretince;
-"Ben,peygamber olarak sana iyi bir örnek değilmiyim,ben niye bunu yapmıyorum?" deyince Hz.Osman fikir değiştirir ve Hz.Muhammed onu ölen eşinin kız kardeşi Rukiye ile bu olaydan bir hafta sonra evlendirir.

Katolik Hıristiyan rahipleri gibi asla evlenmeyen Fethullah Gülen'e Hz. Muhammed bile iyi örnek olamıyorsa bu sizlerin dikkatlerini çekmez mi?

Kimlerin arkasından gittiğinizi düşünmenizi sağlamaz mı?
Bu mektubu bu tespitler ışığında okumanız sizden çok vatanın,milletin menfati icabıdır.

Saygılar.


adilyargıç/keykubat
 
FETHULLAH GÜLEN’İN PAPAYA MEKTUBU

Dunya barisi icin
Fethullah Gulen Hocaefendi, Islam ve Hiristiyan dunyasini temsilen 'Dinlerarasi Diyalog' cercevesinde Papa 2. Jean Paul ile yarim saat gorustu. 

MESUT ERISEN / MUSTAFA ERMEK
Ne montaj ama değil mi?Cuk diye oturmuş.

ROMA / VATIKAN (Zaman)- Vatikan'in Turkiye Buyukelcisi Piere Luigi Celata'nin, Papa John Paul II'nin davet mektubunu Hocaefendi'ye takdiminden sonra dun TSI 12.00'de, gorusmeye tahsis edilen ozel malikanede Papa ile Hocaefendi bir araya gelerek gorustuler.
Islam ve Hiristiyan dunyasini temsilen 'Dinlerarasi Diyalog' zemininde bir araya gelinen gorusme, yaklasik yarim saat surdu.

Tarihi ve onemli bir olayin gerceklestigi gorusmede Vatikan'in Istanbul Temsilcisi Monsenjor George Marovitch, Hocaefendi'yi hizmetleri ve konumu itibariyle Papa'ya takdim etti.
Hocaefendi, Papa'ya hitaben, Cumhurbaskanimizin davetini hatirlatarak, Papa'yi Turkiye'ye davet etti. Hocaefendi kendilerinin de bu konuda ev sahibi olabileceklerini ifade ederek, Papa "Kudus'e ziyareti arzu ederse, Yaser Arafat ve Diyanet yetkilileri ile goruserek, bunun gerceklesmesi icin gayret sarf edeceklerini." soyledi.
Papa-Fetoş efendi

Hocaefendi, "Harran'in uc buyuk kitabi dinin dogus yeri (Hz. Ibrahim, Hz. Isa ve Museviligin), olmasi itibariyle bizim icin fasl-i musterek olabilir. Bu sebeple cok rahat gorusup konustugumuz Hz. Isa'nin 2000. dogum yili kutlamalari munasebeti ile onemli mesajlar verilebilir. Hosgoru adina onemli imzalar atilabilir. Tarsus'a dini ziyaretler musterek duzenlenebilir. Hz. Isa adina paneller ve konferanslar duzenlenebilir." dedi.

Hocaefendi, Papa'ya hitaben, Vatikan'daki Islam ogretilen enstituye gonderdigi 2 talebenin kabulu munasebetiyle tesekkur ederek, kendilerinin Papa'nin da uygun gordugu miktarda ogrenciyi Turkiye'ye gonderebilecegini ve bunlara bakim ve gorumlerinin yapilabilecegini sozlerine ekledi.

PAPA: DAVETINIZ BENI HISLENDIRDI
Papa Jean Paul II, Hocaefendi'nin kendisini Turkiye'ye davetinden cok hislendigini belirtti. Papa, Turkiye'yi 1979'un Aralik ayinda ziyaret ettigini ve Efes, Istanbul ve Ankara'yi ziyaret ettigini ve "Turk misafirperverliginden cok memnun oldugunu" sozlerine ekledi.
Papa, Hocaefendi'ye, inananlar arasinda kurulacak diyalogun cok onemli oldugunu belirttikten sonra, bunun devamini diledi. Gorusme sonrasinda Papa ayaga kalkarak, "Allah Turkiye'yi takdis etsin." dedi.
Hocaefendi Papa'ya degerli bir ipek hali ile islenmis gumus bir vazo hediye etti.
Papa verilen hediyeler icin tesekkur ederek, Hocaefendi'ye, Aziz Paulas ve Aziz Petruo'nun kabartmalarindan olusan bir tabloyu hediye etti.
BASINDAN YOGUN ILGI

"Son yillarin en onemli olayi olarak nitelendirilen bir gorusmeye" yerli ve yabanci basin mensuplarinin oldukca onem verdikleri gozlendi.
Yapilan ikili gorusmeye, Vatikan'in ozel tv ve foto muhabirleri disinda, yabanci basin mensuplari alinmadi.
Gorusme sonrasi Hocaefendi, basinla bir toplanti yapti.
Bu montaj da güzel olmuş:))
Papa Hazretleri ile gorusmesinden once, Hocaefendi, Vatikan Dinlerarasi Diyalog Konseyi Baskani Kardinal Francis Arenzi ve yardimcilari ile gorustu.
Konseyin merkezinde yapilan gorusmede, hosgoru ve diyalog adina yapilabilecek etkinlikler ele alindi.
Hocaefendi'nin gorusleri konusunda memnuniyetlerini belirten Konsey Baskani Kardinal Arenzi, Hocaefendi'ye, "Siz bu anlattiklarinizi sadece konusmuyorsunuz, ayni zamanda yasiyorsunuz. Umarim diyalogumuz bundan sonra da devam edecektir." dedi.

HOCAEFENDI'DEN PAPA'YA MEKTUP 

Pek muhterem Papa cenaplari,
Uc buyuk dinin dogum yeri olarak bilinen topraklarin dunyayi daha iyi yasanabilir bir mekan kilma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasiyla bilen halkindan size en icten selamlari getirdik. Yogun gundeminizde bize zaman ayirarak sizinle muserref olmayi bahsettiginiz icin zatialilerinize en derin kalbi tesekkurlerimizi sunariz.
Papa 6. Paul Cenaplari tarafindan baslatilan ve devam etmekte olan Dinlerarasi Diyalog Icin Papalik Konseyi (PCID) misyonunun bir parcasi olmak uzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edisini gormeyi arzu ediyoruz. En aciz bir sekilde hatta biraz curetle, bu pek kiymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mutevazi yardimlarimizi sunmak icin size geldik.

Islam yanlis anlasilan bir din olmustur ve bunda en cok suclanacak olan Muslumanlardir. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlis anlamanin buyuk oranda azalmasina katki saglayabilir. Musluman dunyasi, Islam'in asirlarla olculen yanlis algilanmasini silip atacak bir diyalog imkanini bagrina basacaktir.
Beseriyet, celisen gorusler ortaya koyduklari gerekcesiyle, zaman zaman bilim adina dini, din adina da bilimi inkar etmistir. Bilginin tamami Allah'a aittir ve din Allah'tandir. O halde bu ikisi nasil celisebilir? Insanlar arasinda anlayisi ve hosgoruyu artirmaya yonelik dinlerarasi diyaloga yonelik ortak gayretlerimiz cok iş gorebilir.

Bu adamlar neye bakıyor?Özgürlüğün sembolü Amerikan bayrağına (!) Fetoş ve Başbakanımız :))
Fotomontajdır.Gerçekle alakası yoktur.

Kendi memleketimizde simdiye kadar cesitli Hiristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog icinde olduk. Bu naciz gayretlerin bosa cikmadigini acizane ifade etmek isteriz. Amacimiz bu uc buyuk dinin inananlari arasinda hosgoru ve anlayis yoluyla bir kardeslik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sozde medeniyetler catismasinin gerceklesmesini gormek isteyen yolunu sasirmis ve supheci kimselere karsi dalgakiranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karsi durabiliriz.

Gecen yil bazi unlu uluslararasi bilim adamlarinin katildigi medeniyetlerarasi baris ve diyalog konulu bir sempozyum duzenledik. Bu gayretin basarisindan aldigimiz tesvikle bu tur etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazirda uc buyuk dinin baglilari arasindaki baglari guclendirmeye yonelik olarak dinlerarasi diyalog konusunda Vatikan'in da temsil edilecegini umit ettigimiz bir konferans duzenleme surecinde bulunuyoruz.
Yeni fikirlerimiz varmis iddiasinda bulunmuyoruz. Yine musamahaniza siginarak, bu misyonun hedeflerine yakindan hizmet etmek icin ustlenmek istedigimiz birkac teklifte bulunmayi arzu ediyoruz. Hiristiyanligin ucuncu bin yilina girisi munasebetiyle yapilacak kutlamalar vesilesiyle Ortadogu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudus gibi bazi kutsal yerlere musterek ziyaretleri iceren bircok etkinlik onermek istiyoruz. Bunu Sayin Cumhurbaskanimiz Demirel'in, cenaplarinin ulkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanlari gostermeye davetini tekrarlamak icin bir firsat addediyoruz. Anadolu halki size misafirperverligini gostermeyi ve sevkle selamlamayi hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudus'u birlikte ziyaret etmemize davetiye cikarabiliriz. Bu ziyaret bu mubarek sehri Hiristiyanlar, Yahudiler ve Muslumanlarin, hicbir kisitlama, hatta vize dahi olmaksizin serbestce ziyaret edebilecegi uluslararasi bir bolge olarak ilan etme gayretlerine yonelik dev bir adim teskil edebilir.

Hz.Peygamberi halen ,şeytan baykuş ve pedofili vakası görenlerle nasıl bir ılımlı İslam olur?
Uc buyuk dinden liderlerin isbirligi ile ilki Washington DC'de olmak uzere muhtelif dunya baskentlerinde bir konferanslar serisinin gerceklestirilmesini teklif ediyoruz. Ikinci serinin zamani icin Hz. Isa'nin dogumunun 2000. yildonumu ideal olabilir.
Bir ogrenci degisim programi da cok faydali olacaktir. Inancli genc insanlarin birlikte egitim gormesi birbirlerine yakinliklarini artiracaktir. Ogrenci degisim programi cercevesinde uc buyuk dinin babasi oldugu ikrar edilen Hazreti Ibrahim'in dogumyeri olarak bilinen Urfa sehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Universitesi'ndeki programlarin genisletilmesi suretiyle ya da uc dinin ihtiyaclarini da temin edecek sumullu bir mufredata sahip bagimsiz bir universite seklinde gerceklestirilebilir.


Onerilen programlar asiri buyuk isler gibi algilanabilir; ama bunlar erisilmez degildir. Dunyada iki tip insan vardir. Bazilari kendilerini topluma adapte etmeye calisir. Diger bazilari ise topluma uymaktansa toplumu kendi degerlerine adapte etmek ister. Toplum butun ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borcludur. Onlari yarattigi icin Rabb'e sukurler olsun.

M. Fethullah Gulen / Rabb'in aciz kulu* / 9 Subat 1998

 *Rab,İncil'de "Rab Tanrı-Allah=Hz.İsa" demektir.İslam'daki,kainatın sahibi ve yaratıcısı Allah ile bir alakası yoktur.

"Amerika'nın Gülen Yüzü" Haberinden;

OKULLARDAKİ CIA AJANLARI
MİT eski görevlisi Osman Nuri Gündeş Fethullah Gülen okullarında CIA ajanlarının öğretmen kılığında faaliyet gösterdiklerini iddia etmişti. Kitap ABD'de de yankı bulmuş ve Washington Post konuyla ilgili iki eski CIA çalışanının görüşlerine başvurmuştu. Bu isimler bu konuda net ifadeler kullanmazken, FBI eski çalışanı Sibel Edmonds da konuyu araştırmış ve şu bilgilere ulaştığını kendi sitesinden duyurmuştu.
Edmons ismini vermediği eski bir ABD Dışişleri Bakanlığı çalışanına danıştı. Söz konusu kişi Sovveyt Cumhuriyetleri'nde öğretmenlik yapan en az 50 ABD'liye diplomatik pasaport verildiğini doğruladı.
Edmonds’ın "Bu kişiler Dışişleri Bakanlığı çalışanı mıydı?" sorusuna ise "Resmi olarak değil" yanıtı verdi. Edmonds "CIA ile mi bağlantılılardı” diye sorunca, kaynak "Bunu bilemem" dedi.
Edmons söz konusu 'öğretmen'lerin işverenleri ile ilgili bigi edinmek istediğinde ise aldığı cevap şaşırtıcı. Kaynak, bu öğretmenlerin "eğitim alanında faaliyet yürüten Türk şirketleri ve Türkiye’deki çeşitli sivil toplum örgütleri" için çalıştıkları bilgisini verdi.
Nuri Gündeş’in kitabına göre Gülen’in Orta Asya’daki okullarında öğretmenmiş gibi gösterilen CIA ajanları, diplomatik pasaport taşıyorlardı.