19 Aralık 2011 Pazartesi

KUZEY KORE ONDERINI KAYBETTI


KUZEY KORE ÖNDERİNİ KAYBETTİ

Kamuoyunun önüne hastalığı yüzünden çıkamadığından dolayı uzun zamandır öldü, yaşıyor, yok öldüğü gizleniyor tarzı birçok dedikodulara sebep olan devlet başkanları Kim Jong İl’i hatırlarsınız sanırım.
Kuzey Kore devlet televizyonu, Kuzey Kore Demokratik Cumhuriyetinin kurulmasında önder olan ve ülkenin ilk Cumhurbaşkanı olan babası Kim İl Sung’dan hanedanı 1994’de devralan bu gün 69 yaşındaki bu esrarlı önderin yerel saatle sabah 08.30’da vefat ettiğini duyurdu.

İlk ölüm haberini Çin’in resmi ajansı Şinhua, önderin, büyük fiziki ve zihni rahatsızlıklardan dolayı öldüğünü bildirmiştir.
ABD’nin The New York Times dergisinde yayınlanan, G.Kore Seul’den olayla ilgili bir makalesi yayınlanan David E.Sanger ile Choe Sang-Hun’un yazdıkları makaleye göre de, Kuzey Kore önderi Kim Jong İl, aile rüyasını gerçekleştiren, ülkesinin izole edilmesine,halkını açlıkla maruz bırakan, K.Kore’yi nükleer silah gücüne dönüştürürken de despotluk içinde boğan bir diktator olarak tanımlamıştır.

Önderin, ülkenin henüz açıklanmayan bir bölgesinde trenle seyahati sırasında gelen kalp krizi sonucunda Cumartesi günü öldüğü ancak pazartesi günü devlet merkezli medya tarafından duyurulduğunu yazmış ve zalim bir politikacı olduğunda da ısrar etmiştir.

Ayrıca, 69 yaşında vefat eden önderin ölümünün Asya ülkelerindeki yansıması olarak Asya borsasının çalkalandığına işaret edilmiştir.

İktidardaki İşçi Partisince yapılan açıklamada da yerine en küçük oğlu Kim Sung Un’un babası tarafından seçilmesi sonucu getirildiği, 1950’de başlayan Kore savaşı 1953’te sona ermiş ancak bir barış antlaşması imzalanmadığından, teknik olarak halen Güney Kore ile savaş halinde olmasının yanında ülkenin savaş başlıklı füze denemesini de gündeme taşımış.

Babasının yerini anında dolduran, geçen yıl Eylül ayında, İşçi Partisi Merkezi Askeri Konseyiinin başkan yardımcılığına getirilen ve dört yıldızlı general yapılan oğul veliaht Kim Jong Un’dan iktidardaki İşçi Partisinin “Devrimin Büyük Veliahtı”,”Halkın ve Ordunun Seçkin Önderi” sıfatlarının yakıştırılmasının yanında ordudaki askerlerin kendisine bağlılık yemini ettikleri de öne çıkarılan konular arasında yer almıştır.

Kore Savaşını gösteren bu haritada
Kırmızı Sosyalist Kore'yi
Mavi Amerikan Ordusunu temsil etmektedir 

Malum, Amerika’nın yarı resmi yayın organı olan küresel sermayenin basınından daha farklı bir yorum zaten beklenemezdi.

Kore, günümüzdeki moda deyimle ülkemizde yapılan ilk “Türkiye Baharı” siyasi darbesi olan Demokrat Parti hükümetinin, halkımızı hemen bir “Küçük Amerika” yapma andavallılığı ile asker gönderdiği ve yok yere binlerce askerimizin kıyıldığı yer olması, halen yaşayan çok sayıda “Kore Gazimizin” de aramızda olması göz önüne alındığında bizler için önemli, bilinmesi gereken bir ülkedir.

2003 Dünya Kupası maçlarında da “bize yenilmiyorlar, biz sizin için o kadar asker harcadık” sızlanmalarımızdan sonra bize yenilen Amerikan uydusu Güney Kore kıyaklarını da hatırladığımızda Kore konusuna biraz daha yoğunlaşabiliriz.

Geçmişte Coşan adıyla tek bir devlet olan Kore, Asya kıtasının en doğusunda, Kore Yarımadasının güney yarısını kaplayan bir ükedir. Moğol kökenli halk olan Korelilerde Çin kültürü hakimdir.

1905’de Rus donanmasını Sarı denize gömen Japonların işgaline uğradılar. Japonların katı yönetimlerine karşı örgütlenenen direnişler başarı getirmedi, Japonlar sayısız genç kız ve kadının ırzına geçmekten tutun aklınıza gelecek her kötülüğü bu dönemlerde uyguladılar.

II.Dünya savaşında 1946’da, Japonların da Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan iki atom bombasının ardındna kaybedenler ligine katılmasından sonra, sosyalist rejimi benimseyen Kuzeyliler ile Amerikan Kapitalizmine yanaşan feodal güneylilerin çatışmalarına emperyalizm müdahale etmiş ve “38. Paralel’in” kuzeyini “Kuzey Kore, güneyini de Güney Güney olarak iki parçalı devletler olarak tespit etmiştir.

Kuzey Kore bağımsızlığını Japonların ABD tarafından yoğun olarak bastırıldığı günlerde,15. Ağustos 1945’de kazanmıştır. SSCB ve Çin’in destekleriyle iktidar olan ebedi başkan Kim İl Sung’un 1994’de ölümüne kadar bu kurucu liderce yönetilen ülkede iktidar 1994’te oğul Kim Jong İl’e, bu gün de torun Kim Jong Un’a geçmiştir.

Habere konu olan önder Kim Jong İl’in ülkesi, 2003 Kore olimpiyatlarında futbolda dünya üçüncüsü olalım diye bize yatan, ABD işbirlikçisi Güney Kore’nin değil, bizim de ABD-NATO ordusu yanında “NATO” üyesi olalım diye ülkelerini ve özgürlüklerini savunan bu insanların üstlerine asker gönderdiğimiz Kuzey Koredir.

Amerika'nın Üç Atlısı. Menderes, Özal ve Erdoğan.
İkisi muhtemelen
ABD galdyosunca öldürüldü, üçüncüsü halen sağ!
“Küçük Amerika” olacağız palavrası ile binlerce askerimizin Kore’de vatanını ve özgürlüklerini savunan Kore halkına karşı savaşmaya gönderme fedakârlığını (!) yapan Menderes’in de bırakın ABD’ce ödüllendirilmesini, 1955’lerden sonra Marşal ve Truman kredilerinin kesilmesiyle şaşkına döndürülmüş, “6-7 Eylül 1956” olaylarıyla sarsılmış, ülke açmaz bir “Kıbrıs Siyasetine” bulaştırılmış ve gene bir Amerikan darbesi ile Adnan Menderes idam edilişmiştir.

Menderes ve onu bu işe koşan işbirlikçilerin kerizliklerinin vatan evlatlarının Kore yarımadasında “bedava içtikleri şehadet şerbetleriyle”, ekonomik krizler, yüksek enflasyonlar, iç karışıklıklar, askeri darbelerle ödenmesi ve  sonucunda ülkemizin değil “Küçük Amerika” olmayı, Kore’de binlerce askerimizi harcamamıza rağmen, NATO’ya girmemiz karşılığında mevcut “iki uçak fabrikamızı” kapatmamızdan
devletin bütün kurum ve kuruluşlarında yabancı istihbarat örgütlerinin çöreklenmesine, kamu kurum ve kuruluşlarının ABD ticari şirketlerince sömürülmesine neden olması rezaletin en önemli boyutudur.

11.Eylül.2001 İkiz Kule çakma operasyonunun ardından ABD’nin başkanı olan yavru G.W.Bush’un “Terörist Devlet” ilan ettiği beş devletten Müslüman olmayan tek ülke de Kuzey Kore’ydi.
G.W.Bush'un kardeşinin dinamitlediği ortaya çıkan,
İslam'a karşı Haçlı Seferi başlatma gerekçesi sayılan
 İkiz Kulelerin 11.9.2001'deki  imha olayı.

Sömürgeci küresel Yahudi sermaye yapılanmasının sinsi, köleci siyasetlerine bütün askeri, ticari, siyasi engellemelere ve okuduğunuz iftira ve suçalamalara karşı sebatla direnen Kim Jong İl’in toprağında dinlenmesini, sevenlerine ve halkına da sabırlar, babasının yerine geçen veliaht K.J.Un’a da başarılar dilerken üç nesildir süren bu “saltanatın” sosyalizme de yakışmadığını ve en uygun zamanda terk etmesi gereğine önem vermesini dilerim.

Zira, ülkedeki siyasi iktidarın yapısı sosyalist olmaktan çok feodal bir görünüm sergilemektedir. Aman, değişim yapalım derken de Amerikan dümenlerine de gelmeyiniz.

Saygılarımla!