Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, 2003'te yayımladığı "Erdoğan'ın Harfleri" kitabında Musa Peygamber ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaşamındaki inanılmaz paralelliklere dikkat çekiyor...
Beki, kitabının ilk bölümünde, Hurufilik, yani Muhyiddin İbn Arabi'nin harfler çizelgesine göre Erdoğan'ın hayatıyla ilgili tahlillerde bulunuyor ve Başbakan'ın durumunu şöyle saptıyor:
"Yıldızı Müşteri, harfi Dad. Harfler hiyerarşisinde bu mertebeye tekabül eden ilahi isim, Alim. Bu mertebenin peygamberiyse Musa. Günü perşembe, yaradılışın beşinci günü, göklerde ikinci kat. Madeni ise su, harflerden Sin. Bu mertebede tecelli eden ilahi isimse Muhyi."
Şimdi bu özellikleri biraz açıklayalım, tabi ki Akif Bekinin yaratmak istediği “Allah Erdoğan Karakterini” anlamak için farklı kaynaklardan yararlanarak yapalım;
Erdoğan’ın yıldızı, Müşteri yıldızı, bildiğimiz Jüpiter. Türklerde Erendiz,Mezopotamya Sabilerinde Neberu/Nibiru, Asurlarda Aşur, Babilde gök tanrısı Enlil, Tevratta Ba’al/Bel, Roma’da Optimus Maksimus (En Ulu olan), Greklerde Zeus’a eştir. Hükmetme, idare gücü, pratik çözümler üretme, büyüklük gibi özellikler kazandırdığı bilinir. Yay burcunun idarecisidir. Astroloji metinlerinde epey geniş bilgiler var.
Su Elementi; Burçlarda erkek ve dişil olarak ayrılan dört elementten, toprak ve su grupları dişil elementler olarak tanımlanır, İnsanlarının hırslı, duygusal çabuk alevlenen, kızan, çabuk yumuşayan, kaypak, yalancı, iki yüzlü, yalanda sınır tanımayan, şartlara, ortama göre kişilik değiştiren, sezgileri güçlü insanlardır. Dışarıdan yönlendirmeye uygundurlar, doğru yönlendirildiklerinde başaramayacakları iş yoktur. Çok hırslı mücadeleci değillerdir, art arda gelen baskılara teslim olabilirler. Güzel hikayeler anlatmalarında rağmen kendilerini tanımlamakta zorlanırlar. Şifacı şaman tipleri bunlardan çıkar. Hayallere dalma yeteneği güçlüdür. Cin peri masallarına düşkündür. Olayları gerçek durumlarıyla yorumlayamaz, hemen hayalleriyle karıştırır.
Perşembe günü, Tevrata yaradılış mitinin “5.” Günü olması yanında Jüpiterle bağlantılı olduğundan işlerde başarıya neden olduğu söylenir. Bir çok işin yanında ziyaretlerin de bu güne alınmasının uğurlu olduğu inancı vardır.
Yakıştırılan ilahi sıfatı Muhyi, Allah’ın esmail hüsnalarından biridir. Dirilten, canlandıran, yaşam veren, can bağışlayan, sağlık veren, ihya eden anlamlarına geldiği yazılır.
İbrani Alfabesinde aynı harfleri inceleyelim;
İbrani Alfabesinde “Dat” yoktur ama Arap alfabesinden bozma olduğundan “Dal” vardır. “Sin” harfi yoktur ama “Saddi” ve “Sameç” harfleri vardır. Madem ki Yahudi peygamberleri ve kitabına göre yorum yapılıyorsa İbrani Alfabesinden başka alfabe seçmenin alemi yoktur
Daleth-delit
|
Door-kapı
|
d
|
The Empress-Ece
|
Otorite,fiziksel varlığın aslı,uyuşmazlık,ayrışma,bölüm
|
Tzaddi
Sad
|
fish hook-olta
|
Tz-s
|
The Star-Yıldız
|
Gölge,yansıma,adil,sonuna kadar tamamlanmış,yukarıdan koruma ve rehberlik etmek.
| ||||||
Samech-Sameç
|
Support-destek
|
s
|
Temperence-ılımlılık-ölçülülük
|
Evrensellik,aşağılama ifadesi,okun yayı,gök kürenin çapıyla alakalı dairesel belirli bir hareket.
| ||||||
Grek Alfabesindeki anlamları
Grek Alfabesinde de sadece Dat harfine karşılık “Delta” ile Sin harfine karşılık“Sigma” harflerini görmekteyiz.
delta
|
4 elements
|
d
|
Ateş,hava,su,toprak,insan eliyle yapılma düzeyinde malzemede tamlık,
| |||||
sigma
|
Ruhsal yardım
|
s
|
Ölümün tanrısı,Hermes
| |||||
DAT= ض Arapça “dat,dad okunur İbranice ضـ de aynı sesleri verir.Sayısal değeri 800.dür.Elementi hava,açığa çıkarmayı,ortaya sermeyi temsil eder.Şeyh Debba,hiçbir şey söylemeyip ama doğruyu söylemeyi temsil eder demiştir.
Sin= س Sayısı 60’tır,elementi sudur, Kuzey Afrika’da elementinin ateş olduğuna inanılır.Allah’ın şanının sembolüdür.Şeyh Debbağ,Sin,iyiliğin,koruyuculuğun kanatlarını indirmeye karşı gelir demektedir.
Sin harfi, aynı zamanda 6500 yıldan eski geçmişi olan Sabilerin Sin mezhebinin baş tanrısı ve Ay tanrısı Sinin adıdır. Sembolü siyah çıngıraklı yılandır. Arap harfleri bu yılanın şekillerinden oluşturulmuştur. Sümer ve Babilde, Sin gök tanrı Enlilin oğludur. Enlil Fırat kıyısındaki sarayında yıkanırken kudret tabletlerinin bulunduğu kutsal koruyucu elbisesini çıkardığında, babasının yerine göz diken Sin, elbiseleri ve bilgelik tabletlerini de alarak yüksek bir dağa Anzu kuşu kılığında uçar. Orada gizli bilgileri öğrenir. Gök aracıyla kaçarken amcası Enki’nin talimatıyla savaşçı Nergal arabanın kuyruk dişlilerine silahla zarar verir. Yere indirilen Sin’den çaldıkları emanetler alınarak babasına verilir. Sin iki kızıyla çöle sürülür, ilk Kabeyi yaptığı sanılır. (Bknz-İslam Öncesi Arap Tanrıları adilyargic.blogspotcom)
Tapınaklarda cinsel ilişki ve fuhuş geleneği Sin'in kızı İnanna ile başlar |
“Hırsız, hileci tanrı” karakterinin en eskilerindendir. Anlamı Aramice ve Sümer dilinde de Türkçedir. “Sinen, saklanan, sinsi, sis, duman” anlamlarına gelir. Arapların ve Kürtlerin çektikleri zılgıt denilen çığlıkları da bu yılanın çıngırağının sesidir. İsmail soyu Araplar yani Muhammet peygamberin ataları da Sine tapınmaktaydılar. Ondan doğan kızı İnanna da, büyük dedesi baş tanrı Anu, dedesi Enlil ile evlenir, amcası Enki ile cinsel ilişkiye girer,serhoş edip hepsinin sırlarını çalar ve bilge şeytan olur. Sabiler Er Ruha, Filistinliler,
Ay Tanrısı Sin kızlarıyla |
Lübnan, Ürdün çevresinde Astarte, İştar, Greklerde Afrodit, İranda Anahita, Kabede El Uzza güneş tanrıçası “Küçük Gök Ana” olarak hürmet edilmiştir. Allahın Karılığı mesleğinin ilkidir ve “Tapınak Fahişeliği” geleneğini başlatandır.
Sin harfinin mitolojisine girildiğinde Arapların yazdıkları tanımların pek doğru olmadıklarını, bunu de eski “şeytan ibadeti” dini geleneklerini örtmek için yaptıkları bellidir.
Grek Mitra dininde de “tanrıların emirlerini insanlara ileten peygamber melek” olarak tapınılani Mısırın Ay Tanrısı Tut/Lah’ından üretilen tüccarların, hırsızların, fahişelerin koruyucusu, sınırboylarının tercümanı, biseksüel hırsız Hermesin biz insanların kaderlerini belirleme hakkında da sahip olmasıyla “ölüm tanrısı” olarak Grek Sigma/Sin/S harfinin karşılığının “ölüm tanrısı Hermes” olması, kendilerini Rum sayan Sabi Araplarının da bu gün tapındığı kutsallar arasında Cebrail olarak Hermes yer almaktadır.
Kanatlı pabuçları ve şapkasıyla göklere tanrıların yanına çıkan haberci Hermes |
Devleti kendi cemaati ile şahsı ve çocukları üstüne tapulayan “hileci/hırsız Sin-Hermes” karakterini, Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde, Akif Beki şu ifadesiyle vermiştir;
“Beki'ye göre, Erdoğan, konuşmalarında Arapça'nın mübalağa yeteneğinden yararlanıyor. Mesela, "Bizim bu anlayışta olmayacağımızı söylüyorum" yerine Arapça düşünme tarzına uygun olarak, "Şunu söylüyorum ki, katiyen bu anlayışın içinde olmayacağız" diyor.”
Yani Tayyip Erdoğan söylemleriyle halka resmen alay (mübalağa) ediyor ve “her dediğinin tersinin doğruluğuna inanılmasını” öğütlüyor.
Beki, bu saptamanın ardından şu analizi yapıyor:
"Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasi şahsiyetlerinden biri, Necmettin Erbakan'ın yanında yetişiyor. Onu liderliğe götüren süreç, kazara işlediği bir suç, iyi niyetle okuduğu bir şiirle başlıyor. Cezaevine gidiyor, halkın umudu olarak geri geliyor. Siyasi yasağı önce büyük bir kötülük gibi gözüküyor, sonra Erdoğan için yeni bir başlangıca dönüşüyor. Kendi yolunu çiziyor. Kaderin garip cilvesine bakın ki (böylesine Hurufiler ancak tevafuk (birbirine uyma) diyebiliyor) yasakları başladığı yerde, Siirt'te bitiyor....”
"Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasi şahsiyetlerinden biri, Necmettin Erbakan'ın yanında yetişiyor. Onu liderliğe götüren süreç, kazara işlediği bir suç, iyi niyetle okuduğu bir şiirle başlıyor. Cezaevine gidiyor, halkın umudu olarak geri geliyor. Siyasi yasağı önce büyük bir kötülük gibi gözüküyor, sonra Erdoğan için yeni bir başlangıca dönüşüyor. Kendi yolunu çiziyor. Kaderin garip cilvesine bakın ki (böylesine Hurufiler ancak tevafuk (birbirine uyma) diyebiliyor) yasakları başladığı yerde, Siirt'te bitiyor....”
İslam Öncesi Arap Tarnıları” başlıklı yazımda geçen “Sad Putu” metninden;
Elmalılı Hamdi Yazır Kura’n Tefsiri;
“”Maide 5:10.Ayet tefsirinde Kurban ve KÂBE’DE Putların durumları;
Kısaca cahiliye devrinde Kabe’nin etrafında böyle dikilmiş veya konulmuş birtakım taşlar vardı ki, bunlara hürmet ve tazim ederler ve üzerlerinde kurban keserlerdi. Hatta bunlara bile kurban keserlerdi.
Mekke’de olduğu gibi diğer Arap beldelerinde de böyle saygı ve hürmet edilen putlar vardı ki “Sa’d” dedikleri taş da bunlardan biri idi.””
Peygamberin arkadaşları olan Sahabelerin önde gelenlerinden de “Sa’d(Sait)”adını taşıyanlar vardı. Aynı yazımdan ekliyorum;
Allah'ın Kızlar El Lat, El Uzza ve Menat Petra |
- rahatsızlığını bilmiyorum dedi ve gitti sordu. Sabit, dedi ki: “Bu âyet indirildi, halbuki bilirsiniz ben sizin en yüksek seslinizim, demek ki ben cehennnemliklerdenim.” dedi, Sa’d bunu peygamber’e söyledi, Resulullah, hayır o, cennetliklerdendir, buyurdu."
Sa’d bin Muaz, Hz. Ömer ile birlikte, Maide Suresi 67’deki şarap içme ayetinin kaldırılması için Allah'tan vahiy indirmesini de isteyen Sabilerin de temsilcisidir. İlgili ayet tefsirlerinde olayı bulabilirsiniz.
Bunlara, Sa’d-Sa’d ibn Vakkas, Sa’d ibn Mu’az, ve Sa’d ibn Ubeyde gibi Muhammed’in üç arkadaşının adlarında rastlıyoruz.
Bazı ayet ve yorumculara göre Sa’d, tanrısal saygı gösterilen, Cidde (4) sahilinde, Kinane’nin(3) iki oğlu olan Malik (1) ve Milkan (2) adına dikilmiş uzun bir taş puta verilen addır. Daha da ötesi kuzey doğu Arabistan’da ve farklı bölgelerinde,“Abd Sa’d” adına rastlıyoruz.
Sad; Kuran’ın 38.Suresidir. Birinci ayetteki Sad harfinden adını alır.
Siirt’in Sa’d Putu kökenli adı ile putperest Sabi dini kökenli halkından bir şüpheniz kalmamıştır umarım.
Tayyip Erdoğan’ın yasaklarının bittiği yer ve meclise girdiği şehir Siirt.
Evliya Çelebi Seyahatname adlı kitabında Siirt için şunları yazmıştır;
“Diyarbekir valisi ile memur oldukları sefere giderler. Kürdistan kavmi içinde Siirt askerinin çadırlarını bulmak isteyen teşrifat üzere “Dar-ı Said” diye çağırıp öyle bulur. Arap dilinde şehrin adı “Dar-ı Said’dir”.”
Burası Kürdistan ise de halkı Arapça konuşur. Kürtçe, Türkçe ve Ermeni dilini bilirler. Bir Şeriat hâkimi vardır ki şeyhülislamdır. Dört mezhepten müftüleri vardır. (Seyahatname IV. C. S.752)”
“Dari Said, vey Deyr el Sa’d, Sad’ın yeri” anlamındadır. Sad putuna burada yaygın olarak tapınıldığı anlamını çıkarmak zor değildir.
Evliya çelebinin tespitleri ile Arami-Sabi araştırmacılarının tespitleri bölgenin Sabi dini kökenli olduğunu doğrulamaktadır. Dört mezhepten mühtülerin olması da Sabilik dininden doğan Doğu Hristiyan kiliseleri, Ortodoks Yahudi Mezheplerinin yaşadığı merkez Mezopotamya yani Dicle-Fırat nehirleri adasındaki adadır.
Siirt’in eski adı Evliya Çelebinin belirttiği “Darı Said” veya Arap söyleyişi ile “Deyr el Said veya Saad” adı, Sabilerin Sad putunun adını taşır. Bu yüzden karşımıza bir da SAT harfi çıkmaktadır.
SAT= ﺻ,ﺹ Arapça “SAT”,İbranice צָדִי “şeyd,şeydi,şed,şad” okunur .Arapça’da balıkçılık ve avlanmak anlamındadır.Sayısal değeri “90” dır.İbranice ve Aramice “erez-yer” demektir.Elementi sudur,saygınlığın ve gerçeğin sembolüdür.Adem zamanında “gerçek neden”in sembolüydü.””
Sat harfinin de anlamında olduğu gibi bu coğrafya dağlık ava uygun olmasının yanında binlerce yıldır Grek-Pers, Roma-Pers,Osmanlı-İran savaşlarının yapıldığı insan avlarının da kesintisiz sürdüğü coğrafyadır. Elan süren terör örgütü ile savaş da bu savaşların “örgüt-devlet savaşları düzenine” uygulanmış halidir.
İktidara geldiği 2002 yılında sıfır terörle hükumeti devralan Recep Tayyip Erdoğan bu coğrafyayı Ölüm Tanrısı Hermes veya Savaş Tanrısı Mars karakterine bürünmüş olarak kana bulamıştır.
Akif Beki’nin beceremediği Huruf ilminin mitolojik ve öteki dillerdeki açıklamalarını okuduğumuzda, Fazlullah Astarabadi olmaya gerek olmadan gerçekleri ortaya dökmek ve anlatabilmek mümkündür.
Erdoğan ile peygamber Musa karakterini birleştiren Akif Beki’Nin bilmediği şeylerden birisi de Musa’nın peygamber olmadığıdır.
Mısır tarihini Grek Ptolome’nin emriyle derleyip yazan tarihçi Manto’nun yazdığına göre, Musa, Kahir'e yakınlarında Heliopolis şehrine güneş tanrısı Amon’a ibadet eden Heliopolis tapınağının baş rahibiydi. Tanrı soyundan geldiği için şifacı olduğuna inanılan “kekeme Musa” nın adı da Osarsif’ti. İyileşmeleri için tapınağın bahçesine bırakılan cüzamlılardan hastalık kendisine de bulaşınca dini inanç yara almasın diye Osarsif diğer hastalıklılarla birlikte Nil vadisinde piramitler için kaya çıkartılan Avaris taş ocağına sürülür. Burada kendilerine en iyi şekilde bakım da yapılır. Durumu hazmedemediğinden isyan çıkartır ve Mısır’ı “15” yıl yönetir. II.Ramses Nubiya’dan gelerek ordusuyla onu Sürgün yeri olan Sina yarımadasına sürer.
Kızıldenizin sığ bataklıklarına boğulsun diye askerler baskı yaparlar. Osarsif buradan sağ çıkar ve “Tutmosis” adlı firavunların da adlarında bulunan “MosisMuşi” yani “sudan gelen, sudan geçen” adını alır.
Manetonun bu kitabını Yahudiler bulur ve kaybederler. 400 yıl sonra Yahıdi tarihçilerin kayıtlarında bahsedildiği görülür.
Olay şudur.
O çağlarda güneşe ibadet edenler, yenilgi, hastalık, felaketler yaşadıklarında tanrının şeffatinden mahrum edildiklerine ve terk edildiklerine inanıyyorlardı. Bu gerçeğin getirdiği ruhsal yıkımla şeytan ibadeti olan Ay Tanrısı ibadetine geçiyorlardı.
Tevrat’ın da tanrısının adının eski Mısır’ın Ay Tanrısı Lah/Tut’un adlarından alınan “Yahweh” olması bu inanç gereğince din değiştirdikleri anlamına gelir.
Sina yarımadası da Sümer ve Babil’İn ay tanrısı Sin’in adını taşır., Musa’nın yürüyerek geçtiği Kızıldeniz bataklığı bölgesinin adı da “Ey Lat (Selam Lat) körfezidir ve Petra Sabilerinin baş tanrısı Düşara’nın kızı ve karısı güneş tanrıçalarının adıdır. İslam çağında Allah’ın üç kızından biri olarak biliniyordu.
Yahudilerin en büyük babaları İbrahim, Palmira bölgesinde yaşayan Kenize Sabilerinin peygamberiydi ve Ugarit’te bulunan arkeolojik kazılarda bunun M.Ö.2300’lerden eskiye uzandığı tespit edilmiştir.
Kur’an’a göre İbrahim’in babası Azer’dir. Azer, İran Mitra dininde kulaklarının birini yatak diğerini yorgan yaparak uyuyan iki karış boyunda beş küçükşeytandan birinin adıydı. Bu şeytana ibadet yaygın olduğundan Hazar Denizi dediğimiz iç deniz bile adını bu şeytandan alır. Irak’tan Kazakistan’a uzanan bir coğrafyada buna tapınılırdı. İran ticaret odasının yayınlarında bu bilgiler mevcuttur, dilimize çevirdiklerim de bloglarımda vardır. Daha sonra İbrahim, Filistin’e geçince de Azer’in Filistin uyarlaması olan Yerah’ın adından uyarlaran “TERAH” adı Yahudi Tevratında İbrahim’in babasının adı olarak yazılmıştır.
İbrahim öncesi de sonrası da Musa ile Yahudiler hırsız ve kovulmuş tanrı sinsi Sümer Ay Tanrısı Sin’in yarımadasına sürülmüşler, Turu Sina (Sin’in Dağı-Sin Dağı)da On Emir’i Sin Yahweh adıyla Musa’ya verdi diye Tevrat Mısırdan Çıkış efsanesi yazılmıştır.
Ay Tanrısı Sin bu nedenle Kur’an’a da “Yasin =Ey (selam) Sin” Suresi ve “Tur Suresi (Turu Sina Dağı)” ve son “Kamer Suresi” ile Ay Tanrısı inancı geçmiş ve bu yerlerin şeytan ibadeti gelenekleri ret edilmiştir. Euzubesmele ilkesi ile her duaya da “şeytandan sığınma” ilkesi getirilmesi akılcı bir zihniyet katmıştır.
Musa yarı tanrı boynuzlu figür olarak resmedilmiş. İşte yılan hepsi var. Her türlü putperestlik mevcut. Musa'nın "yarı tanrı put yapılması" Tevrat'ın şu ayetleriyle sabittir. RAB Musa'ya "Ağabeyin Harun var ya!", "Bilirim, o iyi konuşur. "Bak, seni firavuna karşı Tanrı gibi yaptım" dedi, "Ağabeyin Harun senin peygamberin olacak. (Mısır'dan Çıkış) |
Kim bilir geçmişte bir Musa yaşamıştı ama o kesinlikle Tevrat’ın Musa’sı Heliopolis’n cüzamlı kekeme rahibi değildi. (Sümerden İslama Cin ve Şeytan Kültü çalışmanın Yahudi Kültü bölümünde Osarsi/Musa hakkında geniş bilgi kaynaklarıya verilmiştir.) Bu yüzden Kur’an da Tevrat’ı tam olarak kabul etmez.
Ama Müslüman görünen veya Müslüman olup da safça bunlara inanan insanlar artık bu şeytan ibadeti ile gerçek dini ayırt etmeli, din ve devlet adamlarına ensest üreme kültü kalıntısı insanüstü sıfatlar yakıştırma geleneği terk edilmelidir.
Huruf (Harf) ilmi denilen, Ebced hesabı, Kabala gibi harflere, ses, sayı ve sembol değerleri atfetme bütün kavimlerde vardır. Bunların da yararları olmadığı kanıtlanmıştır.
“14” yıldır ülkemizin kaderine el koyan ve hala da gitme niyeti olmayan Recep Tayyip Erdoğan’ın, eşi ve çocuklarının da aslında bu uydurma yarı tanrı sıfatlarına inandıklarını sanmıyorum.
Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk için de aynı kripto cemaatler benzer uluhiyetler atfeden yarı tanrı sıfatları yazmışlar sonra da onun ölümü sonrası aleyhinde, nefret ettirilmesinde kullanılmışlardır.
Aynı akıbetin Erdoğan'ı da beklediğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü ikisine de bu sapkın ululama sıfatlarını yazanlar aynı kripto Yahudilerdir.
Böyle çağ dışı sıfatları devletimin, milletimin kaderinin teslim edildiği insanlara yakıştırılması bana iğrenç geldiği gibi aklı selim dünya milletleri için de alay konusu olmaktadır.
Zaten Akif Beki’nin görevinden alınması epey önce olmuştur ama bunların dindar kesimce de terk edilmesi gerekmektedir. İslam bunları iptal etmiş ancak bazı tarikatlar haşa bunlara değer vermektedir.
Onlar da zaten aslında eski dinlerini İslam kimliği ile yaşayanlar, “devleti ele geçirdik sevdalıları” olan akıl fikir zavallılarıdır.
Çünkü bunlar İslam'dan çıkmış ya da asırlardır İslam görünen, haçlılar Müslümanları 1919'da mağlup ettikten sonra yavaş yavaş niyetlerin i açığa vuran müşrikler olup, Erdoğan'dan TAĞUT yaratmış, ona tapınmakta olan, dine dört mezhep bin kadar tarikat sokarak bölen sahte Müslümanlardır.
Onlar da zaten aslında eski dinlerini İslam kimliği ile yaşayanlar, “devleti ele geçirdik sevdalıları” olan akıl fikir zavallılarıdır.
Çünkü bunlar İslam'dan çıkmış ya da asırlardır İslam görünen, haçlılar Müslümanları 1919'da mağlup ettikten sonra yavaş yavaş niyetlerin i açığa vuran müşrikler olup, Erdoğan'dan TAĞUT yaratmış, ona tapınmakta olan, dine dört mezhep bin kadar tarikat sokarak bölen sahte Müslümanlardır.
Tağut yaratmak, daha Tevrat'ın başında işlenen bir olaydır ve kekeme olduğundan, halka hitap etmekten korkan Musa, tanrısı Yahweh'ten, konuşmacısı, sözcüsü olarak, hitabet yeteneği iyi olan kardeşi Harun'u tayin etmesini, ona da peygamberlik vermesini ister. Yahweh, bana güvenmiyor musun, onu ben hallederim dese de güvensizliği tavan yapmış Musa Harun'da diretince, ayetler ve Harun'a verilen değnek ile olaylar başlar;
"RAB Musa'ya "Ağabeyin Harun var ya!", "Bilirim, o iyi konuşur. "Bak, seni firavuna karşı Tanrı gibi yaptım" dedi, "Ağabeyin Harun senin peygamberin olacak. (Mısır'dan Çıkış)"
İşte yarı tanrı peygamber" kavramı burada başlar. Oysa peygamberlerin mucizeleri, Allah dilemedikçe olmaz ve mucizeleri sürekli değildir. Oysa gelişen olaylarda Harun'un değneği ilahi mucizelerin kaynağıdır, okuyalım;
"Harun değneğini firavunla görevlilerinin önüne attı. Her biri değneğini attı, değnekler yılan oldu. Ancak Harun'un değneği onların değneklerini yuttu. Harun firavunla görevlilerin gözü önünde değneğini kaldırıp ırmağın sularına vurdu. Bütün sular kana dönüştü. İnsanlarda ve hayvanlarda irinli çıbanlar çıktı. Mısır'da yerin bütün tozu sivrisineğe dönüştü. Böylece Harun elini Mısır'ın suları üzerine uzattı; kurbağalar çıkıp Mısır'ı kapladı. Firavun Musa'yla Harun'u çağırtıp, "RAB'be dua edin, benim ve halkımın üzerinden kurbağaları uzaklaştırsın" dedi, "O zaman halkınızı salıvereceğim."
Ancak firavun ülkenin rahatladığını görünce, inatçılık etti. Büyücüler firavuna, "Bu işte Tanrı'nın parmağı var" dediler. Firavun "Kalkın!" dedi, "Siz ve İsrailliler halkımın arasından çıkıp gidin, istediğiniz gibi RAB'be tapın."",
Şimdi kısaca TAĞUT nedir onu okuyalım. Kısaca Tağut "kendini tanrı gibi gösterip insanları kendisine taptıran demektir.
İslami bir siteden aldığım Tağut tanımını okuyalım;
TAĞUT
Azgın, sapık, kötülük ve sapıklık önderi, zorba, şeytan, put, puthane, kâhin, sihirbaz. ALLAH'ın hükümlerine sırt çeviren kişi ve kuruluşların tümü. Arapça "Teğa" kökünden türetilmiş olup kelimenin masdarı olan "Tuğyan" ALLAH Teâlâ'ya isyan etmek anlamına gelmektedir.
ALLAH'ın indirdiği hükümlere muhalif olan ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık tağuttur.
Tağut, ALLAH (c.c)'a karşı isyan etmekle beraber O'nun kullarını kendisine kul edinmek gayretinde olandır. Bu ise şeytan, papaz, dinî veya siyasî lider veyahut da kral olabilir. Bu sebepten dolayı bir insanın Müslüman olabilmesi için Tağut'u reddetmesi gerekmektedir.
Tağut kelimesi aslında çoğul manâsı taşımaktadır. Çünkü ALLAH (c.c)'ı inkâr eden, bir yerine birçok tağutun kulu olur. Bunlardan bir tanesi insanı çeşitli günahlara yönelten şeytandır. Diğeri, insanı ihtiras ve arzularının esiri kılan kendi nefsidir. Kezâ karısı, çocukları, hısım ve akrabaları, ailesi, arkadaşları ve milleti ile siyasî ve dinî liderleri ve hükümetleri gibi diğerleri de bulunmaktadır. Bütün bunlar o kimse için birer tağut olur ve o kişiyi kendi arzu ve ihtiraslarına esir etmek isterler. Bu pek çok efendilerin kulu olan kimse, tatminine bir türlü imkân olmayan bu tağutlardan her birini ayrı ayrı memnun etmek hayaliyle ömrünü boşa tüketir (Mevdudî, Tefhimu'l-Kur'an, Terc. Heyet, İstanbul 1986, I, 176)
Yukarıdaki yorumlar Kur'an'daki Tağut'u tanıtan ayetlere göre yapılmıştır;
Kur'an-ı Kerîm'de: "Andolsun ki biz her kavme "ALLAH'a ibadet edin, tağuta kulluk etmekten kaçının " diye (tebliğ yapması için) bir peygamber göndermişizdir" (en-Nahl, 16/36), "İman edenler ALLAH yolunda cihad ederler, kâfirler ise tağut yolunda savaşırlar" (en-Nisa, 4/76)
Kendisinde böyle yetkiler gördükten sonra, ALLAH Teâlâ'nın indirdikleriyle hükmetmeyip, heva ve hevesleri doğrultusunda hükümler koyanlar aynı zamanda "ilahlık" iddiası içindedirler.
Dolayısıyla ALLAH Teâlâ'nın hükümleri dışında hüküm koyanlar ve o hükümlere tâbi olanlar da, tevhid akîdesinin dışına çıkıp kâfir olurlar. ALLAH Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de: "ALLAH'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar, kâfirlerdir." (el-Maide, 5/44) buyurmaktadır.
Tağut tanımı şu linkten alınmıştır; http://www.frmtr.com/islam-ve-insan/2988450-tagut-nedir-mutlaka-okuyun-cok-onemli.html
Tağutların hükümlerine göre yönetilen beldeler "Dâr'ul-Harp" durumundadırlar. Tağutun hüküm sürdüğü beldelerde yaşayan bütün müminlerin, din ALLAH'ın oluncaya, ALLAH'ın indirdikleriyle hükmedilinceye kadar cihad etmeleri farzdır. Bu cihaddan kaçıp, tağutun hükmüne razı olanlar ise, ister bilerek, ister bilmeyerek yapsın, kâfir olma durumundadırlar.
Şimdi videoyu seyredin TAĞUT kimdir? Görünüz;
Tağut tanımı şu linkten alınmıştır; http://www.frmtr.com/islam-ve-insan/2988450-tagut-nedir-mutlaka-okuyun-cok-onemli.html
Tağutların hükümlerine göre yönetilen beldeler "Dâr'ul-Harp" durumundadırlar. Tağutun hüküm sürdüğü beldelerde yaşayan bütün müminlerin, din ALLAH'ın oluncaya, ALLAH'ın indirdikleriyle hükmedilinceye kadar cihad etmeleri farzdır. Bu cihaddan kaçıp, tağutun hükmüne razı olanlar ise, ister bilerek, ister bilmeyerek yapsın, kâfir olma durumundadırlar.
Şimdi videoyu seyredin TAĞUT kimdir? Görünüz;
Bu videoyu kopyalama sebebim, yazılarımın etkisini düşürmek için önceki yazılarımda verdiğim Youtube videolarının linklerinin köreltilmesi yüzündendir. Video sahibinin durumu anlayacağını umuyorum. Saygılar.
Recep Tayyip Erdoğan, Türk milletine hizmet etmekle görevli bir siyasi parti önderi, cumhurbaşkanı mıdır yoksa, kendisini, sırasıyla başbakan, cumhurbaşkanı, başkan ve padişah ilan ettirmeyi hedeflemiş, ilahi sıfatlar yakıştırılan, gayrimüslüm putperest cemaati, "Türk ve İslam hakimiyetinden kurtaracak, Müslüman takiyesi yapan, hileci tanrı" mdır bunu artık Türk milleti başındakinin devlet adamı mı yoksa bin yılın TAĞUT'U mudur merak etmektedir.
Son sözü gene Kur'an-ı Kerim söylesin;
İSRA SURESİ 17/16. Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz." (Yaşar Nuri Meali)
Ve yazar da hakkını kullansın;
Empeyalizm, köleleştirdiği milletlerine küfür ettirinceye kadar kültürel baskı uygular. Taaki o milletler, tarihlerini yazan ulularına küfür etmeye başlayıncaya kadar sürdürür. İlki, İslamiyet ile atalarına ve soydaşlarına "putperest kafirler" dedirterek başlayan kültürel saldırılar, 11.Kasım 1938'den beri artarak sürmektedir. Son AKP döneminde, bütün Türk tarihi inkar edilmiş, Osmanlıcılık siyasetiyle Osmanlı ve Cumhuriyetin kazanımlarına küfür edilmesi hükumet eliyle desteklenmiş ve desteklenmektedir. Hükumetin ortağı da bütün Türk ve Müslüman devletlerini yıkan "din elden gidiyor" diyen dinci-kinci kripto Müslüman ve Türkçü görünen sahtekarlardır.
"Kutsallarına küfreden bir millet erimiş, millet özelliğini yitirmiş demektir" (Alaeddin Yavuz)
Son sözü gene Kur'an-ı Kerim söylesin;
İSRA SURESİ 17/16. Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz." (Yaşar Nuri Meali)
Ve yazar da hakkını kullansın;
Empeyalizm, köleleştirdiği milletlerine küfür ettirinceye kadar kültürel baskı uygular. Taaki o milletler, tarihlerini yazan ulularına küfür etmeye başlayıncaya kadar sürdürür. İlki, İslamiyet ile atalarına ve soydaşlarına "putperest kafirler" dedirterek başlayan kültürel saldırılar, 11.Kasım 1938'den beri artarak sürmektedir. Son AKP döneminde, bütün Türk tarihi inkar edilmiş, Osmanlıcılık siyasetiyle Osmanlı ve Cumhuriyetin kazanımlarına küfür edilmesi hükumet eliyle desteklenmiş ve desteklenmektedir. Hükumetin ortağı da bütün Türk ve Müslüman devletlerini yıkan "din elden gidiyor" diyen dinci-kinci kripto Müslüman ve Türkçü görünen sahtekarlardır.
"Kutsallarına küfreden bir millet erimiş, millet özelliğini yitirmiş demektir" (Alaeddin Yavuz)
Takdir ibret alması gereken adı geçenin ve yazıyı okuyanlarındır.