KURAN ÖLÜLERE DEĞİL
DİRİLER İÇİNDİR!
14 Şubat 2013 günü ölen kızım Yağmur Yavuz’un defin işlemi
için belediyenin yaptığı organizasyonu mükemmel buldum. Her şey mükemmeldi.
Verilen hizmetlerin ücretsiz olarak ve işi gerçekten severek yapmak isteyenlere
verilerek yaptırılmasından çok memnun kaldım.
Dinlere inanmasam da insan evladının bir hayvan ölüsü gibi
bir çukura doldurulup, üstünün örtülmesiyle kalınmasını hazmedemiyor. Bunu
yaşayarak öğrendim.
Sıkıntılar ise eve döndükten sonra başladı. Eve yedi gün
hoca çağrıldı. Yasinler okundu. Gündüzleri de gönüllü komşu kadınlardan birisi
gelip o da Ya Sin okudu. Onu da gönderdik bu defa evde misafirler başladılar Ya
Sin okuyup tespih çekmeye.
Sordum;
- Bu ne kadar sürecek?
- Yedi gün!
-Niye?
Bilen yok. Adet öyleymiş. Ben açıklayayım! Dedim, açıkladım.
Siz de okuyunuz.
Dört büyük kitabın kaynağı olan din putperest Sabi dinidir.
Diğer adıyla Mandean/ Mandacılardır. Allah bunların en büyük tanrılarıdır.
Ancak Allah’tan da büyük tanrılar olduğu ona emirler verdikleri kutsal
kitapları “Cinza D Rba (Öğretmen/Sahip/Rab Za Cini” kitaplarında geçer. Onun da
temeli Sümer, Mısır ve Hint dinleridir. Sabilerin yedi gök cismini tanrı
saymalarından kaynaklanan bu putperest rakam, bu gök cisimlerinin tanrı değil
tayin edilmiş belli yörüngelerde ve belli istikametlere doğru yüzen doğal gök
cisimleri olduklarını anlatan Ya Sin Suresinin okunduğu bu anma ayinlerinde,
Kur’an’ın canla başla savaştığı putperest ilkelerin tekrarı da ayrı bir
trajediydi.
((Yedi gök cismi; Güneş, Ay, Merih, Venüs, Dünya, Mars,
Satürn’dür. Bu gezegenler ile güneş yıldızı Sin/Allah’ın kızı kovulmuş dişi
şeytan Er Ruha’nın çocukları olan tanrılardır. Sabiler, Süryaniler, Romalılar,
Grekler hep bunlara tanrı diye tapmışlardır. Halen de bu niyetle taparlar. Kur’an
bunları Ya Sin, Şems (Güneş), Kamer (Ay) ve öteki birçok surelerde anar ve
tanrı olmadıklarını anlatır. Putperestlikle İslam arasındaki fark ta buradadır.
Her iki din de namaz kılar, oruç tutar. Müslümandan adlarıyla bile ayrılmazlar.
Tanrıların tamamı 360 tanedir.))
Sabilerin Cinza D Rba, Yahudilerin Tevrat ile Zebur’u,
Hıristiyanların Pşitto ve İncil’i, Müslümanların Kur’an-ı Kerimi ve öteki
dinlerin hatta mitlerin de “Dirilere” gerekli olduğunu savunuyorum. Çünkü
kitaplar ölüler için olsaydı mezarlığa, kabirlerin içine indirilirdi.
Sonunda madem bu kadar Ya Sin Suresini seviyorsunuz
Türkçesini okuyunuz! Deyip Türkçe Kur’an-ı getirdim. Millet fena bozuldu.
Bilgeler (!) konuştular;
-Kur’an Arapça’dır, Arapça okunur!
-Bunu Türkçeye çeviren ilahiyatçılar niye çeviriyorlar?
Allah Türkçe bilmiyor mu?
Bilir de adet te böyledir. İyi de bir şey anlamadan hoca
okudu dinledik, komşu kadın hafız geldi dinledik tespih te çektiniz! Şimdi bir
de Türkçesini dinlerseniz dinden mi çıkarsınız?
-Yok olmaz. Türkçesinin doğruluğunu bilmiyoruz.
-O zaman sen söyle!
-Ben de bilmiyorum!
-Arapçasını ezbere oku da ona göre Latin harflisinden Arapça
sözlükle çeviririz.
-Ben hiçbir sureyi ezbere bilmem!
-Niye ahkâm kesiyorsun ulan, otur yerine o zaman. Hem
besmele bile çekemiyorsun bir de fetva veriyorsun! Deyip susturduk.
Türkçe Kur’an’ı okumayı kimse istemedi. Mecburen başladım
Yasin okumaya. Dua niyetiyle değil, “Ne demek olduğunu” görsünler diye
okuyordum. Ayetleri dinleyenler başladılar;
Aha böyle Kuran hiç duymadım. Aha hiç öyle ayet olur mu?
Daha bir alay saçmalıklar ve sonunda herkes dışarı çıktı. Aklıselim ya da beni
kırmamak için bekleyen dört beş kişi dinledi.
Böyle Müslümanlık olmasın. Kutsal kitabının ayetini Türkçe
diye kabul etmeyen, hiçbir şey anlamadığı, hatta doğru telaffuz edilip
edilmediğinden bile haberi olmadığı kekeme hocaların, karıların okumaya
çalıştıkları “Arapça olması muhtemel(!)” sözleri huşu içinde dinleyip, bir halt
anlıyormuşçasına kafa sallayıp suphanallah çeken salaklar ülkesi olmamız, devlet
adamlarımızın da bunlardan olması yüzünden her türlü ahlaksızlık, rüşvet,
kap-kaç, vatana ihanet içinde bocalamamız da dinimizin emirleri hakkında hiçbir
halt bilmememizdendir.
İçinde bulunduğumuz bu cehalet ortamı, Arapların “Türkler
Müslüman Değildir” yakıştırmasını resmen doğrulamaktadır.
Araplar kendi dillerinde olduğu için kısmen anlıyorlar.
Diğer milletler kitapları kendi dillerinde okuyorlar, öğreniyorlar,
davranışlarını ona göre düzenliyorlar ve bu insanlara adalet, demokrasi,
eşitlik, doğruluk gibi kavramları anlatmak, onlarla tartışmak ta mümkün oluyor.
Bu yüzden batılı devletler kalkınmışlardır. Okudukça adalet anlayışları, değer
yargıları gelişmiştir.
Bizde ise insanlar sağlıklarında yanlarından geçmedikleri
gibi, para verip, bir yığın saçma ayinler düzenleyip, tanrı emirlerini ölülere
okuyorlar.
Dirilerin ne dinden ne duadan ne ibadetten haberleri yok.
Ama kimse burnundan kıl aldırmaz. “Euzu besmele” çekemeyen adamın yanında
birisi “Dinsizim!” demeye görsün her taraf “şehadet şerbeti içmek” için adamı
öldürmeye kalkışan Din Manyaklarıyla bir anda doluverir. Sanki peygamber
zamanında dinsizler yoktu?
Her ölünün arkasından Sabi geleneklerine göre, Müslüman
kisveli Sabi din adamlarınca dinimize sokulan, yedi gün art arda, 40’ncı ve 52’nci
günlerinde de okunan bu Ya Sin Suresini okuyalım bakalım.
36 – Yasin Suresi
(Yaşar Nuri Öztürk Çevirisi)
(Ya-Sin, Selam
Sin- Ey Sin demektir. İnsan anlamı olduğu da iddia edilirse de
yanlıştır. “Sin” Sabilerin Ay Tanrısının adıdır, “Ya” da Arapçadan dilimize geçmiş
olan “Selam” Türkçesiyle “Ey/Hey”
demektir. Bu durumda Allah’ın adlarından birisinin de Sin olduğunu görüyoruz.
Tevrat’ın, Zebur’un, İncil’in ve Kur’an’ın esas kaynağı olan, günde yedi vakit
namaz kılan, İslâm’ın bütün ayin ve ibadetlerini yapan ama putperest olan
Sabilerin/ Süryanilerin kutsal kitabı “Cinza d Rba’da” (Öğretmen/Sahip Za
Cin’i) da durum böyledir. Allah en büyük değil, başka tanrılardan emir alan
orta dereceli bir tanrıdır. Alaeddin Yavuz)
“”1. Yâ, Sîn.
2. Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a ki,
3. Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin;
4. Dosdoğru bir yol üzerindesin.
5. Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin.
6. Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu
uyarman için gönderildin.
7. Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık
onlar iman etmezler.
8. Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar
çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.
9. Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik.
Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.
10. Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez
onlar için; inanmazlar.
11. Sen ancak o zikre/Kur'an'a uyan ve görmediği halde
Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir
ödülle müjdele!
12. Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden
gönderdiklerini de eserlerini de yazarız! Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte
ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.
13. Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler
gelmişti oraya.
14. Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları
yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle
demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!"
15. Kent halkı dedi ki: "Siz, bizim gibi birer
insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece
yalan söylüyorsunuz."
16. Dediler: "Rabbimiz biliyor ki, biz size
gönderilmiş elçileriz."
17. "Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey
değildir."
18. Dediler: "Sizin yüzünüzden uğursuzlukla
karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son
vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap
kesinlikle dokunacaktır."
19. Dediler: "Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir.
Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa
sapmış bir topluluksunuz."
20. Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle
dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!"
21. "Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun.
Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar."
22. "Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecekmişim
ben? Ve sizler de O'na döndürüleceksiniz."
23. "O'ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer
Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi
savamaz; beni kurtaramazlar."
24. "Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın
içine düşerim."
25. "Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin
beni!"
26. "Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim
bir bilebilseydi?
27. Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden
kıldı."
28. Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu
indirmedik, indirecek de değildik.
29. Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir
anda sönüverdiler.
30. Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka
alay ederlerdi.
31. Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri
helâk ettik! Onlar artık bir daha bunlara dönmeyecekler.
32. Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır
bulundurulacaklar.
33. Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik,
ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.
34. Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan
pınarlar fışkırttık;
35. Ki onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden
yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
36. Şanı yücedir o Allah'ın ki toprağın bitirdiklerinden,
onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.
37. Gece de onlar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup
alırız da onlar karanlığa gömülüverirler.
38. Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma
zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu.
39. Ay'a gelince, biz onun için de bir takım durak noktaları/birtakım
evreler belirledik. Nihayet o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.
40. Güneş'in Ay'a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de
gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
41. Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar
için bir ayettir.
42. Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de
yarattık.
43. Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri
için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.
44. Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler
diye kurtarılırlar.
45. Onlara, "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının
ki, size merhamet edilebilsin!" denildiğinde, hiç aldırmazlar.
46. Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet
gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.
47. Onlara, "Allah'ın size lütfettiği rızıklardan
dağıtın!" dendiğinde, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler:
"Allah'ın, dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız?
Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu."
48. Bir de şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler
iseniz, bu tehdit ne zaman?"
49. Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar
çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
50. O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne
de ailelerine dönebilecekler.
51. Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine
doğru akın akın gidiyorlar.
52. Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim
kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru
söylemişler."
53. Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve
bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
54. O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık
edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak
cezalandırılırsınız.
55. O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip
ferahlamaktadır.
56. Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde
yaslanmışlardır.
57. Orada kendileri için meyveler var. İstedikleri her şey
kendilerinin olacak.
58. Rahîm Rab'den bir de sözlü selam!
59. Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!
60. Ey âdemoğulları! Ben size, "Şeytana kulluk etmeyin,
o sizin için açık bir düşmandır!" demedim mi?
61. "Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!"
demedim mi?
62. Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı.
Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz?
63. Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!
64. İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!
65. O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak,
ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.
66. Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O
zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?
67. Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O
zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.
68. Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta
gerisin geri çeviririz. Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı?
69. Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona
yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahiy edilen, bir öğütten ve apaçık bir
Kur'an'dan başka şey değildir;
70. Diri olanı
uyarsın ve gerçeği örten
nankörler/inkârcılar aleyhine söz hak olsun diye indirilmiştir.
71. Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden,
kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip
oluyorlar.
72. O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri
vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar.
73. O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler
var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
74. Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka
ilahlar edindiler.
75. Oysaki o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam
aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.
76. Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak
tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.
77. Görmedi mi insan, kendisini bir spermden
yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.
78. Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir
de şöyle diyor: "Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?"
79. De ki: "Onlara hayat verecek olan, onları ilk
kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları/her türlü yaratmayı çok iyi
bilmektedir."
80. O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan
tutuşturup duruyorsunuz.
81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç
yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Her şeyi bilen Alîm, sürekli yaratan Hallâk
O'dur.
82. O, bir şeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söylemektir:
"Ol!" Artık o, oluverir.
83. Her şeyin kaynağı/egemenliği elinde olan o yaratıcının
şanı çok yücedir! Sonunda O'na döndürüleceksiniz.””
Okuduğunuz gibi Yasin suresinin 70’nci ayeti “36; 70.
Diri olanı uyarsın ve gerçeği örten nankörler/inkârcılar aleyhine söz hak olsun
diye indirilmiştir.” İfadesiyle Kur’an’ın “dirileri uyarmak” amacıyla
okunmasını emretmekte ve “sonunda din
gününde ona döndürüleceğimiz ifadeleriyle “dirilere din gününün” haber verilmesini
emretmektedir.
Ayrıca, güneş ve ayın Sabilerin tapındığı gibi Er Ruha’nın
çocukları olan tanrılar değil, tayin edilmiş bir istikamete doğru belli bir
yörüngede yüzen, birbirleriyle çatışmayan gök cisimleri oldukları, Sabi
putlarının acizlikleri, tanrının gücünün her şeye yeteceği hakkında bilgiler
vermektedir. Ölülerin ardından değil dirilerin sağlığında okuyup ibret almaları
gereken bilgiler içermektedir.
Fatiha Suresinin
Önemi:
İslam İbadet geleneğinde namazın Ayakta/Kıyamda
okunmasından, neredeyse her işin başında sıklıkla okunan Fatiha Suresi yaratıcı
tanrının özelliklerini sayan ve Müslüman’ın ömrü boyunca izlemesi gereken iki
temel kuralı, “din gününden korkmayı, adalete bağlılık, tek tanrının yolundan
sapmış kötülerden ve kötülükten sakınmayı” bildirmektedir.
1 – Fatiha (Açılış/Sır/Açıklama/İlkelerin
esasları)
1. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla
2. Hamt, âlemlerin Rabbi Allah'adır.
3. Rahman'dır, Rahîm'dir O.
4. Din gününün Mâlik'i/ sultanıdır O...
5. Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım
dileriz.
6. Dosdoğru giden yola ilet bizi...
7. Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap
dökülmemişlerin, karanlığa/şaşkınlığa saplanmamışların yoluna...
Bizler Arap dilini konuşan, yazan, okuyan milletler
olmadığımız için, Kur’an’ı Türkçemize çeviren din adamlarımızın
alışkanlıklarından mı yoksa insanların Türkçesinden de bir şey anlamalarını
engellemek için mi yaptıkları açık olmayan bazı çeviri hatalarını tefsir
(açıklama) ettim.
1- Ayet Tefsiri : “Bi=İlah”; “İsm=Ad”; “El Lah=İlah,Tanrı”;Er Rahman=Koruyan; Er Rahim=Yaşamı içinde barındıran veya
daima diri olan, yaşlanmayan” demektir. “Bismillahirrahmanirrahim=
Yaşamı içinde barındıran/yaşlanmayan ve diriliğini
koruyan tanrının adıyla” Demektir ve birinci ayet tercümesinde yazdığı gibi
içinde “Allah” adı yoktur, “Tanrının adıyla” ifadesi vardır. Yaşar hoca burada asırlardır yanlış yapılagelen
geleneğe uymuştur. Müslüman kisveli Sabi/Süryani hocaların yaptıkları kasti
hataları o da tekrar etmektedir.
2- Ayet tefsiri
: “El Hamd= Teşekkür ederim”;
“El İlahi= Tanrıya”; “Rabb el= Öğretmen/Sahip tanrı” ; “Alemin= Dünyalar” demek olduğuna göre ikinci
ayet olan; “El Hamdülillahi Rabbül
Alemin=Dünyaların sahibi/öğretmeni
olan tanrıya teşekkür ederim” olarak anlamalıyız.
3- Ayet tefsiri : “Er Rahman= Koruyan”: “Er
Rahim= Yaşamı içinde barındıran veya daima diri olan, yaşlanmayan” anlamına
gelir. “Errahmanirrahim= O,
yaşamı içinde barındıran/ yaşlanmayan ve diriliğini koruyandır!” şeklinde
anlamalıyız. “Allah bakidir”
ayetinin açılmış halidir.
4-Ayetin Tefsiri :”Malik=Kral, Melik, Sahip”; “Yevm=
Gün”; “Ed Din=Din” demektir. Bu
durumda dördüncü ayet olan “Maliki
yevmüddin!=Din Gününün
Meliki/Sultanı/Sahibi” demektir.
“Din günü”
ise, İslâm’dan önceki dinlerde de var olan bir “yargılama gününün” adıdır. İnsanlar
ölecekler. Daha sonra zamanı gelince ses Meleği/Meliki İsrafil Allah’ın emriyle Şura’yı/Borazanı
üfleyecek, çıkan ses yeryüzünde tüm canlı yaşamını sona erdirecektir. Bunu
Yasin Suresi açıklamış;
Yasin Suresi
36:48, 49 ve 50’nci ayetler;
36:48. “Bir de
şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?"
36:49. “Sadece korkunç
titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses
kendilerini enseleyecektir.”
46:50. “O zaman ne
bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.”
Allah’ın takdir ettiği bir zaman (milyarlarca yıl
olabilir) sonunda tekrar Ses Meliki İsrafil borazanı üflediğinde bütün canlılar
topraktan canlanıp ayağa kalkacaklardır. “Kıyamet” yani “Diriliş” günü o
gündür. O gün herkesin ellerine hesap defterleri verilecek, Allah’ın huzurunda
defterine itirazı olanların itirazları görülecek ve vücut organlarının bile
insanın yalanına yalan diyeceği bir yargılama olacak. İşte din günü o yargı
günüdür. O yargılamada günahları ağır basanlar cehenneme ceza çekmeye,
sevapları ağır basanlar ise cennete keyif sürmeye gideceklerdir. Bunu yine Yasin Suresinden okuyoruz;
Yasin
36:51,52,53,54’ncü ayetler;
36:51. Sûra
üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.
36:52. Şöyle
diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan?
Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler."
36:53. Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses.
Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
36:54. O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde
haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak
cezalandırılırsınız.
Bundan sonra da cennet
ve cehennem yaşamını anlatan ayetlerle sure devam etmektedir.
Diğer ayetlerin açılımına gerek yoktur.
İslâm günümüzden 1400 yıl once M.S.611’de peygamber
Muhammet’e Melek/Melik Cebrail tarafından, sara nöbetini andiran halde
fısıltılı sayıklamalardan ibaret vahiy olarak adlandırılan yolla tebliğ
edilmiştir.
Muhammet’ten 3000 yıl, günümüzden 5.500 yıl once Mısır
firavunlarının mezarına, kıyamette,
din gününde dirildikleri vakit din/hesap/yargı/ hüküm günü adlarıyla
bilinen günde Allah’ın yargılamayı yaptığı salonun kapısından girmeden önce
okuması gereken duayı okuyalım.
Okuyalım ki Taş Devrinde, güneşe ibadet eden ve namaz
kılan Mısır piramit rahiplerince yazılmış “Ölüler Kitabından” (Ölüler Kitabı
diriler içindir ve dünya yaşamında uyulması gereken tanrı emirlerini içerir.)bu
duada anlatılan dürüst, adaletli bir yaşantıya sahip olabilmiş miyiz yoksa Taş
Devrindeki adalet anlayışından bile çok çok uzaklarda mıyız?
Yaptıklarınızı en iyi bilen siz olduğunuza göre
hakkınızdaki “Cennetlik/Cehennemlik
Kararını” kendiniz veriniz.
MISIRIN
ÖLÜLER KİTABINDAN KIYAMETTE ALLAH’IN HUZURUNA, YARGILAMA SALONUNA GİRMEDEN ÖNCE
OKUNACAK DUA!
Mısır Ani papirüslerinde Allah'ın huzurunda günahların tartılma yeri olan en büyük ana tanrıça Maati'nin salonu ya da "Din Gününün" yeri. |
“”Ey
büyük tanrı, Sana bağlılık yemini ederim ki, Maati’nin Rabbi (Hesap Yeri’nin
Sahibi), size sadık biri olarak size geldim, Ey Rabbim(Sahibim, öğretmenim).
Un- Nefer (İlk toprak-yeryüzünün Arş-ı
Alanın yaratılışı öncesi) öncesi günlerdeki günahkârları gözleyen kanları ile
beslenen tahmini sıfatlarınızla sizi biliyorum ve Maat’ın salonunda bulunan kırk ikinizin de adlarınızı biliyorum.
İşte size geldim ve size (gerçeği,
dürüstlüğü ) Maat’ı getirdim.
Senden önce kötüyü yok ettim.
İnsanlara karşı günah işlemedim. Aile
halkıma, akrabalarıma karşı baskı yapmadım.
Gerçeğin olduğu yerde yanlış yapmadım.
Değersiz insanları tanımadım.
Kötü amel işlemedim.
İyi olan mazlumu dolandırmadım.
Tanrıların iğrendiği şeyleri yapmadım.
Sahibine iftira eden köle olmadım.
Acıya neden olmadım.
Kimsenin aç kalmasına izin vermedim.
Kimseyi ağlatmadım.
Cinayet işlemedim.
Benim için kimseyi suç işlemeye teşvik
etmedim.
Hiç kimseye acı vermedim.
Tapınaklardaki sunuları hileyle almadım,
onlardan kazanç sağlamadım.
Hiç kimseyi incitmedim.
Tanrılara sunulan çörekleri yürütmedim.
Ruhlara (ölülerin
gibi) sunulan adakları çalmadım.
Zina işlemedim.
Şehrimin tanrısının
kutsal yerinde kendimi kirletmedim ( Tapınağa cenabet girmedim). Ölçüyü
(tartıyı) azaltmadım.
Arazi ölçüsünü ne
arttırdım ne de eksilttim, tam tuttum.
Başkasının arazisine
tecavüz etmedim.
Terazinin ölçüsünü
(tartıyı) arttırmadım.
Terazinin ölçüsünü
yanlış okumadım (söylemedim). Çocukların ağzından sütlerini almadım.
Sürüleri otlaklarından
çıkarmadım.
Tanrıların kuşlarına
(kutsal kuşlar) kapan kurmadım.
Bir balığı bir başka balık kullanarak
yakalamadım.
Akması gereken suyu
kesmedim. Suyolunun engelini kesmedim.(Tarlasını sulayanın suyunu kesmedim,
çalmadım veya engellemedim.).
Yanan ateşi söndürmedim.
Seçilmiş et
adaklarının zamanını değiştirmedim.
Adak sürülerini kasten
yolundan çevirmedim.
Tanrı misafirlerini
geri çevirmedim, kovmadım.
Temizim, temizim,
temizim…”
The Book Of The Dead (Mısır’ın Ölüler Kitabı “Diriler
içindir”) ndan Türkçe’ye çeviren
Alaeddin YAVUZ
Emekli Tercüman Polis
Memuru
Ayrıca duada geçen “Hesap Yeri” de din gününde “Allah’ın
huzuru/Din günü” olarak İslâm’da da yer almıştır. Her namaz suresine
başlarken çektiğimiz “Euzubillahimineşeytaniracim”
ifadesi de “Allah’ın huzurundan recm
ile/taşlanarak kovulmuş şeytanın kötülüklerinden sana sığınırım!” ifadesinde de
yer almaktadır.
Yasin Suresi 70’nci ayetin dediği gibi bu dua bile
“kıyamette yargılanmak üzere diriltilmiş” diriler
içindir. Ölünün nasihate ihtiyacı mı olur?
Ancak, ruh kavramına olan inanç nedeniyle, iyi işleri,
sözleri, kişiliğinin olumlu yönlerinin öne çıkarıldığı konuşmalar yapılabilir,
maddi olanaklar yeterliyse fakirler doyurulup giydirilebilir. Benzeri dirilere
faydalı olabilecek hayırlar yapılabilir.
Sağlığında bir kez olsun gelip ziyaret etmemiş, hayır
dua okumamış, yolda görse tanımamış, selâm vermemiş insanların, öldükten sonra
gelmelerinin, ölene mevlitler, Kur’an’dan Yasinler okumalarının, hatimler
indirtmelerinin, helvalar yapıp dağıtmalarının, ağlayıcılar tutup parayla
birilerini ağlatmalarının hiç bir
mantığı yoktur.
Aklı selim din adamlarının putperestlik kalıntısı
böyle ayinlerin kaldırılması için toplumu aydınlatma çabalarını artırmalarını,
bu aydınlatma işini yapanların sayılarının artmalarını diliyorum.
Böyle bir duayı Mısırlılar dirildiklerinde
mezarlarından alıp ezberleyip Hesap Yerine öyle çıkabilmek için mezarlarına
koymuşlar.
Ama o mezarın sahibi bu duada olduğu gibi gerçekten
temiz yaşayabilmiş midir?
Bilimez.
Günümüzün yedi bin yıllık Keldani sarıklarını,
cübbelerini, tapınak fahişe kıyafeti olan çarşaf-peçelerini üstlerine geçirip,
sakalı, peçeyi koyverip, Allah adına her türlü hileyi, hurdayı, yalanı, dolanı,
yağmayı talanı kendisine hak kılarak ömür geçirenlerin Allah huzurunda
“Temizim, Temizim Temizim!” diyebilecek yüzleri olamaz.
Bu nedenle dünya yaşamında her türlü pisliğe batmış
Allah adıyla insanları soymuş, ölümlerine neden olmuş, adaleti yaşamlarına
sokmamış pisliklerin mezarlarına da böyle bir duanın konulmasına gerek te
yoktur.
Çünkü pislikten başka şey değillerdir.