9 Ocak 2013 Çarşamba

FETHULLAH GÜLENİ İTİRAFI İÇİN KUTLARIM!

FETHULLAH GÜLENİ İTİRAFINDAN DOLAYI KUTLARIM!


Yedi yıldır AKP ve Fethullah Gülen hakkında iyi şeyler yazmadım ve iyi de ettim. Çünkü ben daime ihaneti yazdım.
Gülen Cunta ürünüdür, herkesle dosttur!

Evvelki gün Fethullah Gülen AKP’nin İmralı sakini ile görüşmesini hayra yorarken iyi bir laf etti. Ama onun bu lafını televizyon haberlerinde geçen video görüntülerinde kaldı.

En az 20 kanalda Fethullah Gülen Hocanın AKP’nin PKK ile barış süreci konusundaki açıklamasını seyrettim.

İki üç kanalda yer alan beyanatında Fethullah Hoca şöyle diyordu;

“…Osmanlı’nın son üç yüz yılı yıkılış dönemidir. Devlet olarak herkese ‘siz bizim gibi olacaksınız, bize benzeyeceksiniz!” diye dayatmada bulundu. Bazıları da buna karşı çıkıp batıyla işbirliği yaptılar. Böylece Osmanlı çöktü!”

İşte bu Hoca efendinin Vatikan ile bağlarının itirafıdır. Hoca bana göre diyor ki;

“Biz veya ben batıyla ittifak ettiysek bize yapılan dayatmalar yüzündendir, bu dayatmalar olmasaydı biz batıyla ittifak etmezdik.”

Anladığım kadarıyla hoca efendi batının Müslüman-Türk topraklarının ya da bu coğrafyada batılılarının yaptığı işgallerden, soykırımlardan hoşnut değildir.

Hocanın bu itirafı yerindedir. Kendisini kutlarım!

Bu güne kadar Nurcuların, Yezidi Kürtler, Arap-Yunan Melezi Sabii ve Süryaniler, bu dinlere giren Yahudiler, Kürtler, Türkler, Araplar, Farslar olduklarını yazıp durdum.

Bu itirafı ile Fethullah Gülen, ister iddia edildiği gibi ölmüş ve yüzünün bir başkasına nakliyle konuşan birisi olsun ya da ölmemiş, yaşayan Fethullah Gülen olsun her şekilde bu itirafıyla doğru bir laf etmiştir. Ve batının doğu topraklarını işgalinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir.

Hocayı, kendi yandaşı olan yazılı ve görsel basında yer almayan bu itirafı için kutluyorum! Şahsen!

Peki, AKP PKK’yı ortadan kaldırmakla Türk Milletini Suriye’ye, İran’a girmeye razı edebilecek midir?

Bazı AKP milletvekilleri de çıkmış diyorlar ki;

“PKKK bunca yıldır verdiği mücadelenin boşuna olmadığını görecek bazı ayrıcalıklar elde etmelidir ki Kürtler arkasında olsun!”

O zaman adama sormazlar mı ki?

“Be hey Tayyip! Hani sen Oslo görüşmelerini ispat etmeyen namert, şerefsiz, müfteridir!” Diyen değil misin?

Tayyip Erdoğan, yeryüzünde bu güne kadar gelmiş geçmiş devlet adamları içinde en adi yalanları yüzü kızarmadan, sesi titremeden söyleyebilen en aşağılık kişiliktir! Her ne dediyse en kısa zamanda arkasından yalanı, ihaneti çıkmış bir varlıktır.

Recep Tayyip Erdoğan o kadar çok yalan söyledi ki, yalanları Türkiye Cumhuriyeti devlet sınırlarına sığmaz oldu ve bütün yeryüzüne yayıldı. Recep Tayyip Erdoğan öldüğünde ona öyle bir müze yapılmalı ki, böyle bir yalancı ve sahtekâr adamı doğuran ananın rahmi bile yanında sergilenmeli. Çünkü yeryüzü Recep Tayyip Erdoğan kadar şeytanın kölesi yalancı bir devlet adamını tanımadı.

Amerikalı G.W.Bush muhalifleri bile 2003-4’lü yıllarda G.W.Bush’un yalanlarından dolayı onun saatini vantilatör olarak kullanmak üzere alan bir Allah-İsa fıkrası ürettiler.

Bizim Türkiye’de bu fıkraya karşılık bir fıkra halen üretilemediyse bunun nedeni de Recep Tayyip Erdoğan şeytanının şeytanca baskıları yüzündendir.

Gerçi ben bu fıkrayı Türkçeye çevirince CHP Deniz Baykal zamanında bunu anında Tayyip’e uyarlamışlardı. Haklarını yemeyelim.
Papa Jean Paul'dan ödül alan F.Gülen

Ancak, Gülen Hoca’nın Vatikan ile işbirliğinin itirafında hocaya teşekkür ederken, AKP’nin açılımını da eleştirmeden olmaz.

Bir devlet, tebâlarından birisinin ihanetine maruz kalırsa tarih boyunca yapılan tek hareket vardır. Oda bellidir. Bütün devletlerin yaptığı gibi, savaş sırasında kendisini arkadan vuran tebayı devlet savaştan sonra yok eder.

Osmanlı defalarca bunu başaramamış ve isyancıların elebaşlarını “Veziriazam” yani Başbakan yaparak ödüllendirmiş, bu şekilde ömrünü uzatmıştır. Osmanlı’nın son üç yüz yılı bunlarla doludur.

Hatta, cumhuriyet tarihinin ilk on beş yılının ardından yani Mustafa Kemal Atatürk’ün öldürülmesinin ardından aynı şey olmuş ve batılı devletlerle işbirliği yapan, Süryani Arap-Yunan Melezi Sabi/Süryani Araplar, Ermeniler, Yahudiler iktidarı devir almışlardır.

11 Kasım 1938’den beri de devletin başındadırlar. Bu güne kadar Korelerden Kıbrıs’a, sağ-sol olaylarından Alevi, Sünni, Türk-Kürt çatışmalarında vatan evlatlarını kurban etmekten çekinmeyen zihniyetler bunlardır.

PKK’yı kuranlar bunlardır, bu gün devletle pazarlık haline getirenler de bunlardır.

Bu gün AKP, PKK’yı etkisiz hale getirerek puan alıp, halkı arkasına almak, Suriye ve İran üzerine yapılacak batı operasyonlarında bu milletin evlatlarını harcamak istemektedir. Kendisi askerlikten kaçmak için sekiz yılda dört yıllık açık öğretim bile sayılmayan İstanbul İktisadi İlimler Akademisi adlı, fakülte konumunda bile olmayan bir okula zaman harcayan, çocuklarını asker etmemek için özel yasalar çıkarak bir başbakan, Türk milletinin evlatlarının bozuk para gibi harcanacağı ve üçüncü dünya savaşını başlatacak siyasetlerin öncülüğünü yapmaktadır.
Gülen'in farklı kişilikleri vardır

PKK ve kuzey Irak’ta kurulmuş bir Barzani Kürt otonom bölgesi varken Suriye ve İran’a Türk milletini saldırmaya ikna etmek güç olacaktır. Bu çözüm dümeninin arkasında RE.T.E öncesi Kenan Evran ve Turgut Özal kripto Rumlarının yaptıkları “Bir koyup üç almak” projesini takip saçmalığı vardır.

Irak, İran, Suriye’de Kürt devletçikleri kurulacak, Türkiye bunların hamisi olacak ve kaynaklarından istifade ederek zenginleşecek, Amerika ve Avrupa Birlikleri de buna izin verecek!

Buna inanan akıl tutulması yaşayan salaktan başkası olamaz. Bu siyaset, bölgede kurulacak kukla devletlerde ABD-AB askeri güçlerine yerleşme ortamı hazırlayıp Ortadoğu ve Doğu milletlerini köleleştirmelerine zemin hazırlamaktan başka şey değildir.

Recep Tayyip Erdoğan ister şeytana tapınan Kürtlerden, Sabi ve Süryanilerden, onların cinleri ve şeytanlarına danışarak aldıkları bilgilerden yola çıksın hem kendisini hem de bütün dünyayı emperyalizme teslim edecek işlerden başkasını yapmamaktadır.

Sonuç olarak, PKK, ABD-AB işbirlikçisi Tunceli Çemişkezek’li Kenan Evren, onunun fikir mimarı ve hemşehrisi Turgut Özal tarafından kurulmuş bir örgüttür. Darbe döneminde, aynen, Rockefeller sermayesiyle iki dünya savaşı çıkartan Almanya’nın Yahudi kıyımlarıyla her ülkeye yayılmış Yahudileri bir İsrail devletinde yaşamaya ikna etmesi gibi, solcu-sağcı Kürtleri cunta hapishanelerinde işkenceyle Türk düşmanı eden ve dağlara çıkmaya gönüllü eden siyasetleri günümüzün PKK’sının temelini oluşturmuştur.

AKP, bin yıllık Vatikan işbirliğinin sonucunda sadece Türkiye’yi değil yeryüzünü yok edecek siyasetleri yürüttüğü için yeryüzünde insanların, hayvanların değil bitkilerin bile lanetini üstüne çeken aşağılık bir siyaseti yürütmektedir.

PKK ve Kürtçülük veya Süryanilik (Arap-Yunan-Ermeni-Gürcü milliyetçilikleri) bin yıllık Vatikan siyasetlerinin ürünüdürler. ABD-AB ve Vatikan izin vermedikçe bu örgütün tasfiye olması söz konusu değildir. Çekilen her kürek boşadır!

İyi olan tek şey Gülen’in durumu itirafı ve pişmanlığıdır!

Devletin ve milletin yapacağı tek şey de bu topraklarda, dindar-dinsiz, din-mezhep ayrımı yapmaksızın her insana kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir anayasa yapmalarıdır. Ama AKP bu işi yapabilecek bir parti değildir.

Aynı topraklarda yaşayan bütün kavimler ırkçılık, dincilik-dinsizlik yapmadan, karşılıklı anlayış içinde bir arada yaşamak zorundadırlar. Bir yerde üstüne bastıkları topraklara batının desteği olmadan sahip çıkmak zorundadırlar.

İşte açılım budur! Böyle açılımın arkasında herkes olur!

Gülen Hoca’ya itirafı için teşekkür ederim!

Anlayana!

Herkes Fathullah Gülen kadar sorumluluk hissetse bu topraklara emperyalizm girebilir mi? Girerse barınabilir mi?

Herkes, her şeye rağmen bastığı toprağa sahip çıksın! Yoksa gider oğlu gider!

Takdir okuyanındır!





Not; Ben bu yazımı şerhoşken yazdım. Siz ayıkken daha iyi fikir üretebiliyorsanız kutlarım!