9 Haziran 2011 Perşembe

TAPINAK SOVALYELERINDEN ROTSCHILDLARA

Beni Masonları araştırmaya iten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bize Haçlıların bile aklına gelmemiş bir HaçlıSeferi Medeniyet Borcu" çıkartmasıdır.
Ancak bazı eklemeler ve düzeltmeler de yapıldığından baştan okunmasında fayda vardır
“Şehir inançsızlardan ele geçirilince, bizim askerlerimiz şehirde bulunan çok sayıda inançsızı, hem erkek hem kadın, ellerine geçirdiler, bunları ya öldürdüler ya da kul olarak aldılar.”
-Vaad edilen topraklarla sınırlı kalmayacak olan Yahudi devletinin sınırları sonsuza dek kesinleşmeyecektir!

Her saçmalığını bile "gıcık olsun" diye ertesi gün yasalaştıran bu cahil ve megaloman hırsız, yağmacı, işbirlikçi devlet adamımızın(!) bahse konu saçmalıklarının haber küpürlerini veriyorum;
Okuduğunuz yazım, üçüncü bölümüne kadar diğer bloglarımda yayınlanmıştır, buradaki fark aşağıdaki bölümlerdir.
Masonlarla ilgili yazı yazmamın amacı merak uyandıran bir konu olmasından çok, Amerika’daki merkezlerinde, Tapınak Şövalyeleri örgütünün yayınladığı kitaplarda “asırlardır” yeryüzünü yönettikleri iddialarını sürdürmeleri ve iddialarının da halen ülkemizde de uygulanmakta olan meşhur B.O.P. projelerinin bunlarla alakalı olma olasılığının yüksek olmasıdır.
Amacımız kimseye düşmanlık olmayıp, “kendi çıkarları uğruna yeryüzü insanlık ailesini türlü felaketlere sürükleyenleri” halka tanıtmaktır. Okuyacağınız yazı aşağı yukarı bütünüyle İngilizceden Türkçeye çeviri olup kaynakların adları verilmiştir. Yani Mason yazarlarının kitapları belirtilmiştir.

Kolay gelsin. Bu konuda çalışmalarım sürmektedir.

Alaeddin Yavuz




KRONOLOJİ;

1-TAPINAK ŞÖVALYELERİNİ ORTAYA ÇIKARTAN OLUŞUMLAR
A-I.HAÇLI SEFERİ (1096-1099)
B-TAPINAK ŞÖVALYELERİNİN KURULUŞU;
a-Harran’ın Haçlılardan Harran Savaşıyla Çıkışı ve Baldwin’in Kudüs Krallığına Geçişi;
b-Bolonya’lı  Baudouin (Boudovin-Bedevi.İngilizcesi Baldwin of Bolougne);
c-Tapınakçıların Yemini;
2-TAPINAK ŞÖVALYELERİ AMERİKA’YI KOLOMB’DAN YÜZ ÖNCE Mİ KEŞFETTİ?
a-Mısır Mumyalarında Amerika İzleri-Mısır’ın eski Mısırlılarca Bilinmesi Konusu;
3-ROTSCHILD AİLESİ  (ROTSCHILD FAMILY-The Rotschilds)
a-Fransa Dalları;
4-YAHUDİ KİMLİĞİ VE SİYONİZM SİYASETİNE BAŞLAMA;
a-Bakü Petrollerinin Emniyetinin Sağlanması İçin Bölgedeki Azınlıklar Kışkırtılır ve Sindirilmeleri Sağlanır;
5- SOYKIRIM İDDİALARININ İSYANLARIN ARKASINDAKİ MASONYAHUDİ SİYONİSTLER- ROTSCHILDLAR.
6-SİYASİ SİYONİZM

1-TAPINAK ŞÖVALYELERİNİ ORTAYA ÇIKARTAN OLUŞUMLAR

a-I.HAÇLI SEFERİ (1096-1099)
Clermont Konsülü


 Bizans İmparatoru I.Aleksus Komnenos’un  Selçuklu Türklerinin İznik’e kadar topraklarını genişletmesi üzerine İstanbul’un bir Hıristiyan şehri olarak kalmasının artık tehlikede olduğu gerekçesiyle  papalıktan yardım istemesi ile gelişen olaylar üzerine,25.Kasım 1095 günü Papa II. Urban’ın “Kutsal toprakları Müslümanlardan Kurtarmak” üzerine yaptığı çağrının olumlu karşılanması üzerine başlamıştır.

Bu isteğe Papanın olumlu cevap vermesinin ardında, olaydan 40 yıl kadar önce Bizans’ın “Ortodoks Mezhebini kurarak Hıristiyan dünyasında tek kilise olan Roma’ya karşın İstanbul Patrikliğini kurması ile ortaya çıkan bölünmeyi Vatikan lehine sonuçlandırmak yatıyordu. Bu fırsat sayesinde Roma’nın “tek Kilise” olarak tanınması imkânı doğmuştur.
Ordu toplamak amacıyla önce Fransa’ya giden II. Urban, Kasım ayında Clermont  Konsülünü topladı ve Fransız asiller ile rahiplerden oluşan topluluğun desteğini alacak yardımı sağlayabilmek için, sanki Hıristiyanlıkta “Hac Farzı varmışçasına, Hacca giden Hıristiyanlara Müslümanlarca yapılan “sözde” işkenceler ve zulümleri içeren hamasi konuşmalar yaptı. Hac zorunluluğu olmaması önceleri şaşkınlık yarattıysa da, Atlantik-Anadolu arasına sıkıştırılmış, ticaret yolları ellerinden çıkmış, haliyle fakirleşmiş olan feodal ve dinci yapılanmaların halklarını ikna etmesine yarayacak “Bizans’ın desteklenmesini, hacca gidenin cennetlik olacağını” vaat eden  cümlelerindeki  “vaat” ifadesindeki sihir  etkili oldu.

Bu konuşmanın farklı şekillerde yazılmış halleri de vardır. Hac çağrısı ile askeri bir seferi karışık ifade eden bu konuşmanın ardından, Almanya, Fransa, İtalya’da rahipler halkı, Kudüs’teki “Kutsal Kabir Kilisesine”  hacca gitmeye yemin ettirdiler.

Ortaya çıkan kalabalık hacı kafilelerinin Bizans imparatorunu ülkesinin yağmalanabileceğinden korkmaya sevk etti.
Halktan oluşan Haçlı ordusu, Belgrad, Macaristan Zemun ve İznik (Bursa) bölgelerinde yağma ve tecavüz olayları yarattılar. Sonunda Selçuk ordusu büyük çoğunluğunu kırdı ve dağıldılar.
Ardından askeri Haçlı Orduları Ağustos 1096’da gelmeye başladılar. Balkanlardan geçerek İstanbul’a oradan İznik aşağı Isparta Uluborlu, Yalvaç, Konya –Ladik, Konya-Ereğli, Kemerhisar- Bor, Niğde Kayseri, Maraş, Pozantı-Gülek Boğazı, Çukurova, Tarsus, Antakya önünde Fransız orduları ayrılarak Fırat Nehri tarafında gittiler ve Bolonya’lı Baudouin, karısı ölünce ülkesine döndüğünde karısının malından yararlanamayacağı korkusuyla yanarken, Urfa’da  (Edessa) halkın sevmediği Ermeni kral Toros ondan yardım istedi. O da yardıma gitti. Kralın evlatlığı oldu. Kısa süre içinde kral Toros’u suikast ile öldürten Baudouin (Boduvin-Bedevi) kendisini Edesa Kontu ilan ederek ilk Haçlı Kontluğunu kurdu.
1098’de Antakya’yı uzun bir kuşatmadan sonra aldılar, çok sayıda soykırımlar, yağmalar yaparak Kudüs’e ilerlediler.
I.Haçlı Seferi Resimleri- 
Kudüs Kuşatması

07.Temmuz 1099’da Kudüs’e vardılar.15 Temmuz 1099’da kaleyi ellerine geçiren haçlılar, Mescidi aksa ve Haremi Şerif –Ağlama Duvarının olduğu yerde Sinegoglarına sığınan Müslüman ve Yahudileri acımasızca soykırıma uğrattılar.
O zamanda yaşamış, ismi bilinmeyen bir Latince tarih yazarının "Gesta Francorum" adlı eserinde bu durum şöyle betimlenmektedir:
“...  Bizim askerlerimiz Hazreti Süleyman Tapınağına kadar onları katlederek, öldürerek takip ettiler; burada katliamla o kadar çok kişi öldürülmüştü ki ölenlerin akan kanı katliama devam eden askerlerimizin ayak bileklerine kadar yükselmişti.”
  Yine durumu diğer bir birincil kaynak "Chartres'li Fulcher" tarihinde;
“Bu tapınakta 10.000 kişi öldürüldü. Gerçekten orada olsaydınız ayaklarımızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanı ile kaplı olduğunu görürdünüz. Daha başka ne denilebilir? Buradaki hiç kimse hayatta bırakılmadı; ne kadınların ne çocukların hayatını bağışladılar.”
Gesta Francorum" tarih yazarı;
Diye yazması, şehirlilerinin bazılarının Haçlılar tarafından kul olarak alınmasını Haçlıların ne kadar insaflı davrandıklarına yormaktadırlar. 

Tim Wallace-Murphy ve Marilyn Hopkins soykırımdan asırlar sonra 2004’te yazdıkları “Templars İn Amerika” (Tapınak Şövalyeleri Amerika’da) adlı Masonluğu anlatan kitabının 23.sayfasında Kudüs ve Galile’deki katliamları Venedikli askerlerin yaptığını, sahte dindar diğer orduların askerlerinin ise katliamı seyrettiklerini, bundan sonra Hıristiyan nüfusun burada artarak ticaret yapabildiğini yazmaktadır.

 b-TAPINAK ŞÖVALYELERİNİN KURULUŞU;

1-Harran’ın Haçlılardan Harran Savaşıyla Çıkışı ve Baldwin’in Kudüs Krallığına Geçişi;
07 Mayıs 1104’deki Haçlı Seferinde Balık Nehri yakınlarında Aachen’li Albert  ve Chartres’li Fulcher’in emrindeki  Er Rakka şehrinin karşı tarafına yerleşmiş Haçlı Ordusu ile Selçuklu ordusu arasında geçen savaşa Harran Savaşı da denilir.

2-Bolonya’lı  Baudouin (Boudovin-Bedevi.İngilizcesi Baldwin of Bolougne);

Edesa’lı  tarihçi (Urfa’lı) Mateos’a göre, savaş iki gün boyunca çok kanlı bir şekilde sürdü. Karısı ölünce ülkesinde karısının mirasından yararlanamayacağı ve asilzadeliğine son verileceğinden, Edesa (Urfa) kontluğunu 1098’de Ortodoks Hıristiyan Ermeni Kral Toros’un evlatlığı olup ardından varis ilan ettirdikten sonra zehirleyerek (Suikast) öldürüp adamın tahtını hile ile alan Fransız asilzadesi Edesa Kontu  Bourcq’lu (Bolonya’lı) Baldwin, Danişmendlilerden oluşan Selçuk Ordusuna esir düştü. 
Sekiz yıl sonra İ.S.1113’de Boudouin esir değişimiyle serbest bırakıldığında Haçlı işgalinde bulunan Kudüs’e gitti..1118’de Kudüs’e Kral oldu, 1131’de öldü.
 (Latince Adı=Pauperes commilitones Christi Templique Solomonici / Süleyman Tapınağı ve İsa'nın Fakir Askerleri) Kynk- Malcolm Barber, The New Knighthood: A History of the Order of the Temple. Cambridge University Press, 1994-

Birinci Haçlı Seferinin ardından hızlanan Hacı gruplarının çoğalması, ilk Haçlı seferinde geçtikleri yerleri yağmalamaları yüzünden onlara saygılarını kaybeden halklardan oluşan haydut grupları tarafından soyulmaları ile sonuçlanmaya başladı. Birçok hacı soyuldu, öldürüldü veya köle edildi. Bunu önlemek için, Fransız Hughues De Paynes  ile arkadaşı Godfrey De Saint Omer adlı kişiler, hacıları korumak üzere kuracakları tarikata destek sağlamak amacıyla Kudüs Kralı II.Baldwin’e müracaat ettiler.


Süleyman Tapınağı 
(Olası)

Kral onlara Zeytin Dağı’nda uygun bir yer verdi.
Mescid-i Aksanın ve Süleyman Tapınağının da bu dağda olduğuna inanılması yüzünden tarikat adını  “İsa’nın ve Süleyman Tapınağının Takipçileri” adını aldı.
Tarikat kurucularının parasız kimseler olması, gelirlerinin bağışlara dayanması yüzünden sadeliği ve fakirliği simgelemekteydi.

Tapınakçıların iddialarına göre, Zeytindağı’nda kendilerine verilen araziye tapınaklarını inşa ederken yaptıkları kazılarda tünellere rastlamışlar, bunları takip ettiklerinde ise, keşfettikleri yerin Süleyman Mabedi olduğunu, Allah ile Hz. Musa arasında yapılan antlaşma metinleri ile kutsal emanetlerin bir arada bulunduğu Antlaşma Sandığı, Hz. İsa’nın kutsal kadehi, Hz. Yahya’nın altın bir tepsi içinde ışıldayan başını ve de çok sayıda mücevherlerle dolu sandıklara rastlamışlardı. 
Hıristiyan ülkelerden aldıkları bağışların da eklenmesiyle tapınakçılar birden olağanüstü zenginliklere kavuşmuşlardı.

Dokuz Şövalye tarikatın kuruluşunu gerçekleştirmişti. Kurucu şövalyelerden birinin yeğeni olan Clairvaux’lu Bernard Troyes kentinde toplanan konseyde durumu Papa II.İnnocentius’a anlattı. Papanın yayınladığı fermanla geniş yetkiler, Avrupa devletlerinden yardımlar aldılar. Kısa sürede zenginleştiler. İlk “çek” sistemini bile geliştirdiler. Kazanılan birçok zaferde payları görülür haldeydi. Avrupa, Ortadoğu’nun çeşitli yerlerinde kaleler kurdular. Kıbrıs da bunların arasındaydı.
Dokuz Kurucu 
ve Şeytan

1187’de Selahattin Eyyubi’nin Kudüs’ü geri almasının ardından güç kaybetmeye başlayan Tapınakçı tarikat Akka’ya taşındı,1244’te Akka, Memluklular tarafından fethedilince Kıbrıs Limasol’a çekildiler. Avrupa’da güç sahibi olmaları, Müslümanların karşısındaki başarısızlıklar diğer Feodal yapılanmaları rahatsız etmeye başladı. Prusya’da (Almanya-Avusturya) ve Rodos’ta kendilerine ait yönetim kurmaya kalkmaları sonlarını hazırladı. 

Anlaşmazlık sonucunda Papa’ya durumu şikayet etmeleri, tarikat hakkında “Şeytana taptıkları” yönünde yapılan şikayetleri de değerlendiren papa, Fransa Kralı IV.Filip’İn baskısı da olunca hepsini tutuklatarak idam ettirdi. İdam, kazığa bağlanarak yakılmak şeklinde gerçekleştirildi.
Tapınakçıları yaktıran 
Fransa kralı IV.Filip

1780 yılında, sık sık tapınak tarihçilerine atfedilen ”Tapınak Şövalyelerinin Gizli Kuralları”   ve “Ateş Kardeşliğinde Vaftiz” başlıklı bir belge Danimarkalı Piskopos tarafından Vatikan kütüphanesinde bulundu.
Belgeye göre, tapınakçılar, Haçın kirletilmesi, İsa’nın kurtarıcılığının inkârı, sapık cinsel ilişkilerden Bafomet adlı şeytan heykeline ibadet etmeye kadar her şeye izin veriyorlardı. Bu şeytana tapıldığını sadece tarikatın önderi biliyor, diğerlerinden gizliyorlardı.

Tarikatın önderi Hughes de Peraud ve yardımcısı Jack de Molay, Hz. Yahya’nın kesilmiş başını güzel bir kadın görünümündeki Baphomet’e bir tepsi içinde sunarken gösteren bir tablo delil olarak kullanılmıştı. Tarikatın astları, üstlerine kuşku duymaksızın bağlıydılar.


Belgedeki bir başka paragrafta, şövalyelerin diğer Gnostikler (Bilinircilik akımı yanlıları) olan Kasarlar, Bogomilleri de içine alan suikast ve cinayetlere “Ateş Kardeşliğinde Vaftiz” adlı belgeye göre izin veriyorlardı.
Jack de Molay

Geleneksel Hıristiyan inanç şekillerine ters, inananları inciten sapık inançları olduğunu vurgulayarak, şövalyeleri 14.yy’da itham eden her suçlamaya yeşil ışık yakan belgelerin İ.S.1240’ta Roncelinus adlı Fransız Tapınak Ustasınca yazıldığı söylendi.

(Kaynak olarak,”Forbidden Religion-Yasak Din- J.Douglas Kenyon’un” eserinden tarafımdan tercüme yapılarak yararlanılmıştır.)

Tapınak Şövalyelerinin başı olan Jacgues De Molay, yedi yıl Filip’in zindanlarında kızgın demirle gözlerinin dağlanması, cinsel organları kaynatıldı ve yağda kızartıldı,  işkence tezgâhında eklemleri yerlerinden çıkartıldı, canlıyken düşük ateşte kızartıldı ve daha nice işkenceler gördü sonunda kazığa bağlanıp yakılırken, hem Kralın hem de Papa’nın yılsonuna kadar öleceği kehanetinde bulundu. Gerçekten de öyle oldu.
Kurtulanların çoğu İskoçya’ya kaçtılar ve diğerleri de Avrupa ülkelerine dağıldılar. İskoçya’da örgütlendikten sonra  “Yuvarlak Masa” şövalyelerine karıştılar ardından İngiltere Krallığını etkileri altına aldılar.

3-Tapınakçıların Yemini;


1318'de Mason 
Üstatlarının yakılışları.

Tarikatta 30.Derece olarak kurulan Siyah-Beyaz Kartal Şövalyesi (Knight of the Black and White Eagle) seviyesinin anlamının da Jack De Mole’un intikamını almak, Katolik Fransız Monarşisini ve bütün monarşileri yok etmek olduğu söylenir.

Bu yemini öyle sıradan edilmiş bir yemin olarak görmemek gerekir. İ.S.1118 sonrasında kurulan Tapınak Şövalyeleri,1318’de imha edilirken oldukça güçlüydüler. Her türlü servete ve siyasi güce sahiptiler.
ABD'de Kardinallerle 
dost olan papaz imam 
Fethullah

Bu yeminin arkasından Avrupa devletlerinde önce coğrafi keşifler, dinde Rönesans ile Gnostik mezheplerin yayılışları, 16.yüzyılda Yahudi-Mason Rotschild  ailesinin İngiliz Krallığına hükmetmeye başlaması, demokrasi kavramının dünya siyasetine sokuluşu, Küçük Burjuvazinin feodal ve ruhbanların yetkilerine ortak oluşları, Fransız Devrimi, Milliyetçilik hareketleri, Amerika’nın bağımsızlık savaşının başında Mason tarikatlarının oluşu ve halen yönetmeleri, 19.yüzyılda Marksizm’in ortaya çıkışı, Rusya’da Sosyalist sistemin kurulması ve bu yapılanmanın başında Hazar Türkleri olan Yahudilerin ve Rus Masonların olması,Türkiye Cumhuriyetinin inşasında  gene Moskova kökenli  Masonların etkinliği ve 20.yüzyılda Almanların kullanılmasıyla çıkartılan iki dünya savaşının ardından gerçekten dünyanın en köklü feodal ve ruhban yapılanmalarının tarihe gömülüşlerine neden olan “Cumhuriyetler çağının” başlaması,18.yüzyılda Vehhabilik ile başlattıkları Bahailik (Nurculuk), Efganilik gibi Masonik İslami  akımlarını 1950 sonrası Said-i Kürdi üzerinden oyuna soktukları  Nurculuk tarikatının Mason İlluminaticiler tarafından İslam dünyasına şırıngalanması halen bu siyasetin AKP üzerinden güdülmesi  pek de tesadüf işi değildir.

İngiliz Birleşik Büyük 
Mason Locası Sembolü

Gerçekten yeryüzünde bütün dinler değiştirilmiş, bütün köklü feodal yapılar çökertilmiş yerlerine yenileri konulmuştur.
Bu gün Molay’ın adı Mason gençlik örgütlerinde yaşamaktadır ve Tapınak Şövalyeleri bütün Avrupa’yı dağıtmıştır.
Bu göçmen şövalyeler Avrupa’nın derin saygı duyulan kavgalarında komutanlık etmişlerdir. Bazıları Töton Şövalyelerine katılarak Moğol-Tatar yayılmasına karşı Doğu Avrupa’yı, bazıları Macaristan’a giderek Türk yayılmacılığına karşı Macaristan’ı korumak için, Bazıları da İskoçya ve Portekiz’de savaşmışlardır.
(Forbidden Religion-Yasak Din- J.Douglas Kenyon’dan yararlanılmıştır)

2-TAPINAK ŞÖVALYELERİ AMERİKA’YI KOLOMB’DAN YÜZ ÖNCE Mİ KEŞFETTİ?
Tapınak Şövalyeleri Tarikatını 12.yy.sonunda Kudüs Zeytindağında kurmalarının ardında  geçen zamanda, kurucuların nesillerinden olan Roslyn Lordu ve Orkney Kontu Henry Saint Clair, Venedikli Zenon ailesinin iki oğlunun komutasında 1396’da Atlantik’e yelken açtılar.

Henry Saint Calir ve arkadaşlarının nesilleri olan Rex Deus Tarikat Ailesi, Kuzey Amerika’nın bu günkü Kanada’nın Kuzeydoğu sahillerinde yaşayan Mi’kmak halkıyla barışçıl bir ilişkiye girdiler.
Yaptıkları işi kanıtlamak için de Atlantik’in iki ucunda tespit ettikleri kayalara işaretler oydular. Yerli halkla ticaretin yanında felsefi konularda da bağlar geliştirdiler. Soykırımlar ise daha sonra kıtaya gelen barbar Avrupalılar tarafından gerçekleştirildi. Daha sonraları Amerikan devlet yapısını ele geçirdiler ve ülkenin kurucu babaları oldular, Birleşik Devletler Anayasasından Beyaz Saray’a kadar her yerde izlerini bıraktılar.

a-Mısır Mumyalarında Amerika İzleri-Mısır’ın eski Mısırlılarca Bilinmesi Konusu;

1976’da Paris Milli Tarih Müzesinde görevli Dr.Michelle Lescot, Mısır Firavunu II.Ramsesi (İ.Ö.2290-1224) saran mumyaların incelenmesinde, bütün eskime ve yıpranmalara rağmen bir takım virüs ve bakterilerin belirlenmesinin yanında bir parça da tütün bulaşığı bulmuştur.
Bulgunun yarattığı şaşkınlık haliyle bazı çelişkilerin tartışılmasına neden oldu. Daha da emin olmak için derinlemesine sürdürdüğü çalışmalarında diğer örneklemelerle de vücutta tütün bulunduğunu doğruladı.
 Sonraki testlerde mumyalama esnasında çıkartılan iç organların konulduğu mumyanın yanında bulunan testi ve çömleklere doldurulan iç organların içlerinden alınan örneklerde, sebze kalıntıları, buğday, ısırgan otu, karabiber tohumu, kamomilla, sinir otu (bir tür muz) ve Amerika’dan başka hiçbir yerde rastlanılmayan kıyılmış tütün bulundu.

1992’de Alman toksikolog Svetlana Balabanova,Münih Müzesinde bulunan “9” Mısır mumyasında  adli tıp tarzı  inceleme yaptı. Kemik, cilt ,baş ve karın içi kaslarından aldığı dokularda yüksek seviyede uyuşturucu buldu. Dokuz mumyadan alınan örneklerde haşhaş olması Mısır’da yaygın olarak kullanıldığından şaşırtıcı değildi.

Ancak rastlanılan diğer bulgular şaşırtıcıydı ve doğrulanması için üç ayrı laboratuvarda da incelenmesi için örneklerin acilen gönderilmesini gerektiriyordu.
Mumyaların sekizinde nikotin kullanımı açıkça görülüyordu, en tuhafıysa deneklerin dokuzunda da Koka bitkisinin aktif alkoloidi olan Kokain izlerini gösteriyordu.

Etnobotanikçi Dr. Michael Carmichael 2000 yılında Londra’daki Alternatif Mısır Konferansında en olası nikotin bulaşıklarının, ruh halinin değiştirmek için bölgede yoğun olarak kullanılan Adamotu veya itüzümünden elde edilmiş bir tür uyuşturucu olabileceğini belirtti.
İ.Ö.2500’lerde eski Peru’da koka bitkisinin uyuşturucu olarak kullanıldığı kanıtlanmıştı ancak Atlantik okyanusunun öbür ucunda 19.yy.a kadar kullanılmadığı biliniyordu.
Bu bilgileri olumlu olarak değerlendirdiğimizde Amerika kıtasının eski Mısırlılarca bilindiği ve ticaret yaptıkları ortaya çıkmaktadır.
 Masonluğun da 19.yy. ortalarından beri Bahailik (Nurculuk), Efganilik, Nurculuk ve son olarak “Ilımlı İslam” adı altında Brahman-Hinduizm+Sihizim+Tevrat+İncil+İslam sentezi bir öğretiyi “anaerkil tapınak rahibelerinin kıyafetleri” ile birlikte dayatmalarına bakılırsa Masonlar, Yeni Dünya’nın Yeni Dinini kitlelere dayatmaktadırlar.

Böylece ellerinde olan küresel sermayeye mükemmel itaat edecek, dindar, her işe yarar, teslimiyetçi, özgürlük ve bağımsızlık gibi değerleri olmayan kültüre bağlı bir dünya yaratmak istemektedirler diyebiliriz.
İlluminaticilik (Nurculuk-Aydınlanmacılık) olarak bilinen Masonluk inancı, girdiği her ülkede “hakim din-mezhep” ne ise “onun gibi yapan”  ama çağdaşlaştıran, yenileyen anlayış içinde davranan büyük sermaye ile desteklenen işbirlikçi önderlerince yürütülmektedir.
Nurculuk,Ilımlı İslam, Sintoloji  ve faaliyet gösterdiği ülkelerde sayamadığım hangi adlar altında olursa olsun, aslı Masonluk dini olan bu yeni din oluşumlarıYeni Dünya Düzeninin Yeni Dinidir”.
3-ROTSCHILD AİLESİ  (ROTSCHILD FAMILY-The Rotschilds)
B.O.P Projesinin ve 
Rorschildların 
kilit adamlarından 
John Mc. Cain  
Ağlama Duvarında

Rotsçayldlar olarak da bilinen aile,18.yy.da  Avrupa Bankacılık ve Finans kurumlarını oluşturan Alman Yahudi kökenli bir ailedir.İ.S.1816’da Avusturya imparatoru II.Francis döneminde ailenin Avusturya’daki beş dalı Avusturya asilliğine yükseltildiler.
Ailenin İngiltere dalı ise Kraliçe Victoria döneminde, kraliçenin isteğiyle İngiliz asilliğine yükseltildiler. Aile 19.yy.daki dünyanın her yerinde sahip oldukları varlıklarıyla günümüz çağdaş dünyasında olduğu gibi tartışıldılar.
Ailenin göze çarpan yükselişi 1774’de,Hesse Prensi ile döviz ticaret yapan yaklaşık 1710 doğumlu Amschell Moses Rotschild’ıbn oğlu Mayer Amschel Rotschild’ın Almanya’da Frankfurt am Main’de doğmasıyla başlar. Frankfurt’ta Judangasse ya da Yahudi kondusu denilen bir gecekonduda doğdu.Mayer, imparatorluğunu yaymak için, Avrupa’nın değişik kentlerinde beş çocuğu ile birlikte, ilk imparatorluğunu kurdu. 
Yahudi zenginlerinin sevmemesine rağmen Rotschild’ın kurduğu kurum yöresel tesirlerden etkilenmeyen bir özelliğe sahipti. 1819’da Danimarka, Bohemya, Almanya, Litvanya gibi ülkelerde çıkan Hip-Hop Ayaklanması adı verilen çok sayıda Yahudi kıyımının yapıldığı ayaklanmalarda Frankfurt’taki Rotschild kurumuna saldırılar yapıldı. Ancak hiçbir farklılık yaratmadı
Hatta 1848’de devam eden saldırılar da öyleydi. Çünkü para orada değildi artık, sadece dünyanın  her yerinden düzenlenmiş, çoğaltılmış kağıtlar vardı. Bundan böyle gerçek zenginlikleri haydutların hatta açgözlü monarkların bile ulaşamayacağı kadar uzaktaydı. Kendilerini taklit eden işadamları çıktıysa da aile tedbirleri almış ve yeni ortaya çıkanları kendilerinin idarelerinde kalacak şekilde tedbirlerini almışlardı.
Mason ABD'nin 
"Yedi Işıklı" 
Özgürlük Heykeli

Rotschild ailesinin kalkan şeklindeki sembolünde, “Coat of Arm” ifadesinin yazılı olduğu sembolde resmedilen “beş ok”, Zebur’un 127 ayetinde “Savaşçının elindeki oklar gibi” ifadesine uygun olarak beş çocuğunu temsil ediyordu. Kalkanda Latince olarak “Concordia, İntegritas, İndustria”  ifadeleri Uyum, Bütünlük, Endüstri” anlamına gelmekteydi. Ailenin  Rotschild olan adının manası, İngilizce anlamı ise “Wroth(s) Child” (Kızgın Çocuklar) anlamında değil, Almanca’dan ROT Shillt (Rot şilt)- “Kızıl Kalkan” anlamına geliyordu.

Aile, Napoli (İtalya), İngiltere, Avusturya, Almanya, Fransa 
Yedi ışıklı 
Yahudi Semblolü

ve İsviçre’de bankacılık sistemlerini ellerinde tutmaktaydılar.
Londra’da Westminter’de bulunan “The May Fair” adıyla bilinen iş dünyasının merkezi olarak kabul edilen bölge tamamıyla bu ailenin özel mülküdür.
Avrupa’daki demiryolu taşımacılığından Süveyş Kanalı projelerine kadar sayısız işe destek verdiler.Londra ve Paris aileleri birleşerek 1905 Rus-Japon savaşının finansını üstlendiler.1907 rakamlarına göre savaşın faturası olarak İngiliz tahtına ödedikleri para 11.5. milyon Paund’du.
1909 yılında İngiltere başbakanı  Lloyd George Lord Nathan Rothschild’ı İngiltere’nin “En Güçlü Adamı” ilan etti.
Frankfur Şubesi,1901’de ailenin mirası işletecek erkek çocuğu olmadığından 100 yıllığına kapandı.1989 yılında İngiliz yatırım kolu olan NM Rotschild&Sons (oğulları) şirketi Rotschild AGBankası İsviçre şubesiyle birlikte Frankfurtta temsilcilik kurdular.
a-Fransa Dalları;
Ailenin Fransa ile alakalı iki şubesi vardır. James Mayer  de Rotschild’ın (1792-1868) oğlu Paris’te “de Rotschild Freres (Rotschild Kardeşler) adıyla şirketi ilk kez kurdu. Napolyon Savaşları süresinde demiryollarından madenciliğe kadar bir çok alanda Fransız sanayisinin kurulmasında baş rol oynadılar. James’in oğlu Gustave de Rotschild  ve Alphonse Rotschild 1870’lerdeki Prusya savaşlarında beş milyarlık mali destekleri sağlayarak garantörlüğü üstlendiler ve bankacılık geleneklerini sürdürdüler ve bankacılık alanında baş rol oynamayı sürdürdüler.
James Mayer de Rotschild’in diğer oğlu Edmond James de Rotschild (1845-1934) hayırseverlik ve sanat alanlarında aktif olarak rol aldı ve Siyonizm’in de savunucusu oldu.
Fransa’nın ikinci şubesi Nathaniel de Rotschild (1812-1870) tarafından kuruldu. Ailenin İngiliz dalını kuran Nathan Mayer Rotschild’ın (1777-1836) dördüncü çocuğu olarak Londra’da doğmuştu. Nathaniel, görünüşte amcasının yanında çalışmak üzere 1850’de Paris’e taşındı.Her nasılsa 1853 yılında Chteau Brane Mouton Pauillac’da Gironde Departement  adlı bir bağ evi satın alarak emlak işine başladı. Nathaniel malikanenin adını Chteau Mouton Rotschild koyarak dünyanın en çok tanınan emlak  şirketinin kurucusu oldu.1980’de 26 milyar Franklık cirosuyla dünyanın en çok kazanan emlakçısı oldu.1982’de Compagnie Europeenne de Banque adlı şirketini Fransa Cumhurbaşkanı F.Mitterand millileştirdi
4-YAHUDİ KİMLİĞİ VE SİYONİZM SİYASETİNE BAŞLAMA;
Yahudi aileler arasında dayanışma benzerlik göstermiyordu. Rotschild ailesinin bazı destekçileri Siyonizm konusuna destek verdikleri gibi bazıları da Yahudi Devleti kurulmasına karşı çıkıyorlardı. 
Papaz imamlara başka örnek

Bazıları dünyanın her yerine dağılmış ve asimile edilmiş Yahudilerin bir araya getirilmelerinin Semitizm karşıtı olanları cesaretlendireceğini savunuyordu. 1917 yılında Rotschild’ların ikinci Baronu olan Walter Rotschild, Balfour Deklarasyonuna dayanarak, İngiliz hükümetinin Filistin’de bir Yahudi devleti kurması için öneride bulundu. Daha sonraları Lord Victor Rotschild, soykırıma uğramaktan kurtulan mülteci Yahudilerin sığınmaları için böyle bir devletin bahşedilmesini gündeme getirdi.
James Jacob de Rotschild’ın 1868’de ölümünden sonra  büyük oğlu Alphonse R. Bankanın yönetimini devraldı ve Eretz İsrael (Erez İsrail-İsrail toprağı-Arz-ı mevut) siyasetini faal olarak destekledi.Rotschild aile kayıtları 1870’lerde her yıl Doğu Yahudiliğini (Evrensel İsrail Birliği) kurmak  için 500.000 Frank bağışta bulunduğunu göstermektedir.Kyn- Aharonson, Ran (2000). Rothschild and early Jewish colonization in Palestine. Israel: The Hebrew university Magnes Press, Jerusalem. p. 54
James Jacob de Rotscild’ın en genç oğlu Baron Edmond James de Ratschild Filistin’de Akdeniz sahilindeki günümüz İsrail’indeki Tel Aviv’e 12 km uzaklıkta bulunan Rişon Le Siyon (İlk Siyon) adlı yerleşim yerini  Osmanlı toprak ağalarından satın aldı. Siyonizme katkılarından dolayı günümüz Tel Aviv’inde Rotschild Bulvarı adıyla anılan bir cadde vardır. İsrail 1924’de “Palestine Jewish Colonization Association (PICA) Filistin Yahudi Koloni Derneği adlı kuruluşun faaliyetleriyle,Metulla, Zikron,Rişon Leziyon,ve Roş Pina’yı da içine alan  125.000 hektarlık bir arazi kazanılmıştır.
Rotschild ailesi iki yüzyıldan beri dünyanın para merkezi oldukları ve dünyayı yönettikleri, İlluminati örgütünün yöneticileri oldukları gibi konularda komplo teorileriyle itham edilmişlerdir.

Tarihçi Niall Ferguson,Savaşların yenilgiyle ve toprak kaybıyla sonuçlanması durumunda borçlu devletlerin hisse senetleri düştüğünde garantör olan bankacılık sektörü devleti ele geçirerek büyümektedir.19.yy.da Napolyon savaşlarına “garantör” olarak katılan Rotschild’lar paralarını İngiltere lehine koyarak Freansa’nın kaybetmesini sağlamışlar, geçen zaman içinde çıkartılan savaşlar ve anarşi olaylarıyla evrimleşerek günümüzdeki zenginliklerini kurmuşlardır. Paranın Yükselişi: Dünyanın Mali Tarihi, (Londra 2008), sayfa 91.
Barbaros Hayrettin'in 
Sancağı Mason 
sembolleriyle dolu.

Rotschild ailesinin Fransız dalı Avrupa başta olmak üzere savaşlarda kredi sağlayan finansör olmanın yanında, kendi çıkarları doğrultusunda bir tarafı destekleyerek kaybedenin düşen hisse senetlerini ele geçirerek o ülkeyi mali olarak kendisine bağımlı hale getiriyordu. Bunun yanında silah sanayiinde çok kullanışlı olan Nikel, demire ek olarak kurşun, bakır gibi madenlere ek olarak 19.yy.da gelişen otomobil- motorlu araç sanayii sayesinde de petrol işine de bulaşmıştı.
a-Bakü Petrollerinin Emniyetinin Sağlanması İçin Bölgedeki Azınlıklar Kışkırtılır ve Sindirilmeleri Sağlanır;
Bakü Petrolleri deyince bölgenin kısaca tarihçesini yazmakta faydalı olacaktır.
Bakü Petrol tesisleri resimleri

1813 Rusya-İran Gülistan antlaşmasıyla İran’dan Ruslara geçen Azerbaycan’da petrol 1846’larda Ruslar tarafından fark edilmişti.1872’de Rus Çarlığı Bakü petrol bölgesini özel şirketlere açık arttırmayla satmıştı. Kısa sürede bölgeye İsviçre, İngiliz, Fransız, Belçika, İsveç ve Amerikan şirketleri de dolmuştu. Bunların arasında İsveç’li Nobel kardeşler 1876’da, Livatya Sarayının ( Kırım-Yalta) sahibi Von Börtzell-Szuch (Karl  Knut Börtzel( ve Rotschild’lar vardı. 20.yy. başlarında dünya petrolünün yarısı buradan çıkarılmaktaydı.
1917 Ekim devriminin ardından bölgeden Rus Çarlık kuvvetleri çekilince, başında Bolşevik  Gazi Stepan Shaumyan adlı bir Ermeni’nin  Bakü Komünü adıyla oluşturulan ve komisyon idaresine verilmişti. Bolşevik yönetim,1918’de Baku civarında mevcut etnik guruplar arasındaki çatışmaları durdurmuştu. Ancak meşhur Mart günlerinde Ermeni Bolşevik ve Taşnaklar 12000 Azeriyi soykırıma uğrattılar. 
Bakü'de elle petrol 
kuyusu kazma işi

29 Mayıs 1918’de Azerbaycan Kafkasya Federasyonundan ayrılarak Gence’de bağımsızlığını ilan etti. Kısa süre sonra Azerbaycan kuvvetleri Osmanlı İmparatorluğundan Nuri paşanın desteğiyle Bakü’ye doğru ilerlemeye başladılar. Bolşevik Rus Taşnak ve Menşeviklerin ve İngiliz generali Lionel Dunsterville’nin kuvvetlerinin elinde bulunan Bakü’yü 15 Eylül 1918’de ele geçirdiler. Binlerce Ermeni de Mart Günlerinde burada öldürüldü. Bakü Azerbaycan Cumhuriyetinin başkenti oldu. 28 Nisan 1920’de Kızılordu Bakü’yü işgal etti. Bakü’yü Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin başkenti ilan etti ve idareyi yine Bolşeviklere verdi. Kynk- F. Kazemzadeh. The Struggle For Transcaucasia: 1917—1921, The New York Philosophical Library, 1951, p. 75”
Rotschild ailesi Azerbaycan’da keşfedilen zengin petrol yataklarıyla 1883’den beri ilgileniyordu. Fransız Rotschild ailesinden önce bölge petrollerini iki önemli şirket işletmekteydi. Birisi Karadeniz Hazar Petrol Şirketi öteki de Mazut Şirketiydi.


5- SOYKIRIM İDDİALARININ İSYANLARIN ARKASINDAKİ MASONYAHUDİ SİYONİSTLER- ROTSCHILDLAR.
Atatürk düşmanı ve Soykırım savunucusu bir Ermeni’nin kaleminden Osmanlı’da 19.yy. ve 20.yy. başlarında çıkartılan Yezidi Kürt, Süryani, Ermeni, Rum isyanlarının arkasında Mason Rotschild’lerın olduğu itirafı;
Yazan Jack Manuelian (Cek Manuelyan)
23.Nisan 2005 (24 Nisan Ermeni Soykırımı Anma Gününün Arifesi)
“Bu günkü çağdaş Türkiye’deki ata yadigarı (Ermenilerinin atalarının yadigarıymış bu topraklar, onu diyor.Ey nesli kuruyasıca) topraklarında,bir buçuk milyon Ermeni’nin zalimane bir şekilde mahvedildiği 1915-23 Ermeni soykırımı planı 1910 veya 1912 arasında gerçekten ayarlanmıştı.
Mevlanzade Rıfat’ın Türkçe olarak 1929’da yazdığı "Osmanlı Devriminin İçeriden Çöküşü” adlı kitabında, yeni Türk sultanının soykırımına Ağustos 1910 ve Ekim 1911’de,Müslüman takiyyesi yapan sinkretist Yahudi olan  Talat, Enver, Bahaeddin Şakir, Cemal ve Nizam paşalardan oluşan Genç Türkler komitesi ile yaptığı toplantıda karar verdiğini yazmıştır.
Savaş onlara 
göre oyun!

Rotschild (İllumanati yapılanmasının baş aktörü J.P.Morgan Grubu,Said-i Kürdi ve öteki Ermenilerin kışkırtıcısı dünya devi şirketlerin sahibi aile.Adilyargıç'ın notu)–Büyük Doğu Locasına ait Selanik Otelinde buluştular. Sinkretizm (Syncretism) Masonluk olarak tanımlanan farklı inanışların bileşiminden oluşan inanç şeklinin uygulanmasıdır. 1897’de Masonlar Fransa’da iktidara geldiklerinde “Liberty,Fraternity,Equality-Özgürlük,Kardeşlik, Eşitlik” diye bağırıyorlardı.1908 Genç Türkleri de aynı sloganla iktidar olmuşlardı.
Schiller Enstitüsünden Joseph Brewda’nın 1994 konferansında “Palmerson Launches Young Turks to Permanently conrol Middle East-Palmerso Ortadoğu’yu kontrol etmeleri için Genç Türkleri piyasaya sürüyor” başlıklı çalışmasında kesin Yahudi olduğu belirlenen Emmanuel Karasu tarafından kurulan Genç Türkleri işaret ediyordu.
Mason üstadı ABD başkanı 
Roosevelt ile İsmet paşanın 
bastırdığı sevgi pulu

“1890’da Karasu’nun Genç Türkler örgütünü, o zamanın Türkiye’si şimdinin Yunanistan’ının parçası olan  Selanik’te kurduğunu” söylüyordu. Karasu ayrıca “Macedonia Resurrected-Makedonya’nın Dirilişi” adı altındaki İtalyan Mason Locasının da büyük üstadıydı. Loca aynı zamanda Genç Türklerin ve bütün Genç Türk üyesi önderlerinin de karargahıydı.
Mr Brewda şöyle devam ediyor; ”Genç Türkler rejimi süresince Karasu önderlik etmeyi sürdürdü, Sultanla buluştu ve tahttan indirileceğini ona söyledi. Kendisi, sultanı ev hapsine almakla görevliydi. Genç Türkler örgütünü Balkanlarda işe koştu. I. Dünya Savaşı sırasında imparatorluğunu bütün su ihtiyaçlarını karşılamakla görevliydi."
İşin alaya alınacak yanı, dört yüz yıl önce Avrupalıların kovduğu Yahudileri ülkesine alan, ağırlayan Türk sultanları şimdi, gizli Yahudi toplumu ve Siyonistler  tarafından 20.yüzyılda tahttan indiriliyor, ülkesinden kovuluyordu. Osmanlı İmparatorluğunu  yıkıyorlardı. Zaferlerini de bir buçuk milyon Hıristiyan Ermeni, yarım milyon Grek, yarım milyon Ermeni-Süryani halkını katlederek kutluyorlardı.
1982’de İsrail ordusu Lübnan’ı işgal ettiğinde zaferlerini Şattila kampına milislerinin iki gün içinde girerek Filistinli kadın ve çocukları katletmelerine izin vererek kutlamışlardı.
Kampta kalanların %80’i öldürülmüştü. Öldürülenlerin büyük çoğunluğu silahsız yaşlı, kadın ve çocuklardı. Filistin’li şahitlerin ifadelerine göre hiçbirisinde ne bıçak ne de tabanca vardı. 
İbrahim'den Musa'ya,ondan Süleyman'a,
insan yiyen Yahudilerle yaşayan tanrıları 
Elohim- Yahweh- Allah'ın resmini  
Yahudiler yapmışlar.
Bütün bunlar Yahudilerin şeytani kitapları olan Talmud’un, doğrudan veya dolaylı olarak “Her Yahudi kurban olarak  tanrısızların kanını dökmelidir”  diyerek Yahudileri kendilerinden olmayanları öldürmeye teşvik eden ilkelerine göre yapılıyordu.(Talmud-Bammidber Raba c21&Jalkut 772) Talmud’a göre Yahudi olmayan bütün herkes “tanrısızdır”. Ve,”Tevrat’ı inkar eden herkesi öldürmek yasadır. Hıristiyanlar da Tevrat’ı inkar edenlerdendir. ”(Talmud-Coshen Hamischpat,Hagah,425)(Aynı yasa Grek Tevrat’ında da vardır. Türkleri camilere, evlere doldurup yakan Haçlı Zihniyetinin de kaynağıdır. Adilyargıç)
Bu aslında onlar için çok temiz bir hükümdü.
İsa geldi ve Yahudilerin inandığı kertenkele tanrıları için önceden gerekli olan masumların kanlarını dökmelerini isteyen Talmudunun ayetlerinden bizleri ve sırasıyla insanlığı korumak, insan ve hayvan kurbanına son vermek için cesurca bir girişimde bulunarak kanını döktü.
Ortadoğu’daki onlara vaat edilen yeni anavatanlarında bulunan şeytani tanrılarının iştahlarını yatıştırmak için insanlığın milyonlarca ve milyonlarca üyesini en iyi sonucu alacak şekilde planlanmış toplu katliamlara uğrattılar.
Görünüşte,20.yüzyılın ilk yarısındaki, yüz milyonlarca insanın (altı milyonu Nazi katliamına uğrayan Yahudilerdir.) kurban edilmesi tanrılarının iştahını yatıştırmak için yaptıkları bağışlardır.
Genç Türklere dönüldüğünde, Mr. Brewda,”Diğer önemli öğe basındı, Genç Türkler  iktidardayken kendi adlarını da içeren çok sayıda gazeteler çıkardılar. Bunlardan birisinin yazarı da Rus Siyonist önder Vladimir Jabotinsky’ydi diye yazmaktadır. Jabotinsky gençliğinde İtalya’da eğitilmişti.
Mr.Brewda, Talat’ın örgüte sızmış bir Yahudi olduğunu ;”Elbette, Genç Türk Hareketine yardım eden bazı Türkler de vardı. Örneğin Talat paşa. Talat, I. Dünya Savaşı sırasında içişleri bakanıydı ve diktatördü.1908 darbesinden bir yıl öncesinden  Karasu’nun Selanik’teki mason locasının bir üyesiydi ve İskoç Mason Locasının ayinlerinin büyük üstadı  olmuştu.
Waşington’daki İskoç Mason Locasına giderseniz, İskoç Mason ibadetinde Genç Türklerin önderlerinin çoğunu orada bulursunuz.(Waşhington’da ibadethane açacak kadar sevilen bu işbirlikçileri neden kötülüyorsunuz o zaman. Demek ki size darbe vurmuşlar .)
İngiliz ve Fransızlar 1916’da açgözlülüklerine boyun eğerek Osmanlı devletini kendi aralarında paylaşmak için anlaşmışlardı. Hemen ardından Türk yayıncılar tarafından binlerce ve binlerce olarak basılarak dağıtılan Hitler’in “Men Kampf-Kavgam”  adlı Semitizm karşıtı kitabı,Türkiye’de en çok satılanlar arasındaydı.(Kitabın ilk cildi 1925’de ikinci cildi 1926’da basıldı.Adam 1916’dan bahsediyor.Çevirmenin,Adilyargıç'ın notu)
Sultanlarının, Siyonist  Yahudilere vaat edilen büyük Filistin toprakların verilmesini ret etmesiyle imparatorluğun çöküşüne sebep olacak bu kararlarından sonra Türkler uyanıyorlar mıydı acaba?
(Hani bunlar Yahudi’ydi? Çevirmenin notu)
Ve, boyun eğdirilmiş Türkler  gerçek idarecilerini yeniden keşif  mi ediyorlardı?
Çağdaş Türkiye’nin kurucusu mavi gözlü Yahudi asıllı Mustafa Kemal’e istek duyuyorlardı.
Türkiye’nin en az diğer iki Cumhurbaşkanı’nın da (Celal Bayar ve İsmet İnönü’nün) Yahudi oldukları bilinir.(İsmet İnönü Yahudi değil Malatya’ya yerleşmiş, İzmir Amerikan kolejinde okumuş Bitlis Ermeni dönmesidir. Eşi Bulgaristan Razgrad’lı Türk’tür. Celal Bayar Razgrad'lı Bulgaristan muhaciri olup, Bursa Yahudi Lisesinde öğrenim görmüştür, çevirmenin notu.)
Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul’da, On binden az Yahudi, iki yüz bin kadar Ermeni-Grek tüccarın ülke ekonomisini ve sanatını ellerinde tuttukları bilinmektedir.
Hıristiyanlar ve Yahudiler asırlardır ülkeyi ellerinde tutmak için aralarında sıkı bir yarış  içindeydiler. Bu yarışta hep Yahudiler kaybediyor, sultanlar tercih edilen Hıristiyanları dinledikleri için daima Hıristiyanlar kazanıyordu. Çünkü Hıristiyanları öldüren kötü sultanlar sadece birkaç taneydi.
(Demek ki Osmanlı’yı satan dönme Hıristiyanlarmış Yahudileri niye suçluyoruz? Çevirmenin notu. Osmanlı'nın tarihinde bir Yahudi İsyanına rastlanmaz.Çünkü II. Bayezit'ten sonra Devlet onların olmuştur.Ancak 19. ve 20.yy. olayları dananın kuyruğunun koptuğu zamandır.Herkesten her şey beklenir.)
Rotsdchildların Hizmekarları
Siyonist Yahudilerin Türkiye’yi devralmalarıyla Hıristiyanlar dışlandı ve görüntüsü olarak da 20.yüzyılın ilk soykırımı yaşandı.(AKP ve Said-i Kürdi ,ardılı Fethullah Gülen'in yıllardır iddiaları bunlardır. Artık kim kimdir anlayınız.)

Ermeni& Yahudi Soykırımı Projesi” ile ilgili diğer uzun makale ise, ”Eliminating Etnic Conflict Along the Oil Route From Baku to Suveyz Canal Region-Bakü’den Süveyş Kanal Bölgesine Irk Kavgalarını Yok Etmek adıyla Clifford Shack’ın Web sitesine postaladığıydı.
Mr Shack Rothschild ailesinin (İlluminatı yapılanmasının baş aktörü olan, günümüz J.P Morgan ailesi,O zamanlar,Ermeni ve Kürt isyanlarını paralarıyla tahrik eden aile.Adilyargıç) Fransa kuruluşlarının Rusya-Bakü’deki ucuz Rus petrolünü Adriyatik’teki rafinerilerine taşımakla ilgilendiklerini yazmaktadır.
Bu ilgileri nedeniyle Bakü’den Batum’a demiryolu inşa ettirmişlerdi. Bu girişim, dünyanın ihtiyacı olan Bakü petrolünü dünyaya açmıştı. Bu demiryolu sayesinde Rothschild ailesi satabileceklerinden daha fazla petrol sahibi olmuştu.
Amerikan şirketi Standart Oil ile yarışmaktan korktukları için Süveyş’in doğusunda kalan uzak doğu pazarına göz dikmişlerdi.
Mr Shack’ın işaret ettiğine göre, ”Açıkgöz Rothschildların” Fransa Şubesi muhtemelen değişik petrol bölgelerinin sömürülmesine katılmayı hesaplamıştı. Bakü’deki Royal Dutch’a katılmalarından üç yıl sonra 1905’de üretim aniden durma noktasına gelmişti.
Siyasi faaliyetlerle sallanmalarına rağmen, karışıklığın asıl nedeni bölgedeki Müslüman halk ile azınlık nüfusa  sahip Hıristiyan Ermeni halk arasındaki karışıklıklardı.
Bilderberg'ten AKP desteği

Bu karışıklık ilk kez Bakü petrolünün dünya pazarına ulaşmasını engellemişti. Standart Oil “Barış Battaniyesi” altında pazarın eksik olan ihtiyacını karşılamaya başlamıştı bile. Royal Dutch/Shell Group (Nobles) Bakü’deki yatırımlarını alevler içinde seyretmeye başlamışlardı.
Irki karışıklık sorunun gerçek nedeniydi. Gelecekte böyle sorunların yaşanmasını engellemek için önlemler almayı üstlenmek emniyetli olabilirdi.
Petrol şirketleri bu olay ile tarihten gerekli dersleri aldıklarından şimdiki Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattının emniyeti için Bakü’de Ermenilerin kalmaması gereğinden herkes emindi.(Bu yüzyıl öncesinin projesi.Uyanın cemaaaat!!!Adilyargıç.)
Mr.Shack, Bölgede çok sayıdaki Ermeni nüfusunun yok edilmesi bölgedeki ırki sorunu çözmeye yetmiyordu. Yakın bölgedeki olası ırki karışıklıklara yataklık edebilecek diğer kaynakların da kurutulması gerekiyordu. Diyor ve soruyordu;-“Bölgedeki  barışın sağlanması için uygun fiyat olan küçük bir Ermeni azınlığın yok edilmesi, uzak doğudaki yatırımları ve diğer gelişmeleri riske sokmuyor muydu?"
Ve de “İnsanın kötüsünün kızgınlıkla öç alma özelliğine" sahip olduğunu işaret ediyordu.
Bay Shack,kendi sorusunu “Büyük İş ve Büyük Şirketler “başlıklı makalesinde kendisi yanıtlıyordu: ”En azından sorunun çözülebilmesi için Bir milyara hizmet etmek için bir milyonun soykırıma uğratılmasını istemek makuldür. "Ama bu nasıl yapılabilirdi?
(Ermenilerin sürülmesi, soykırıma uğratılma kararları böyle alınmış.
Kim almış? 
-Amerikalı İlluminati (Nurcu)  örgütünün baş patronu.

-Peki, Ermeni, Süryani, Dersim soykırımı iddia edeceğinize, hazır, sizi kışkırtmış bu zengin bu heriflerden hakkınızı istesenize?
-Yemedi değil mi?
- Köpeklik daha kolay, Mazluma saldırmak en kolayı.)
Makul bir şekilde açıklanamasa  da muhtemelen bölgedeki Müslüman Türklerin, Kürtlerin, Azerilerin tahrik edilmeleri planlayıcılar açısından yeterliydi:
İşaya 30.Bölümde Tanrı peygamberine konuşur; ”Günah işlemek amacıyla bir planı icra etmek üzere birleşen, tanrının emrini dinlemeyi ret eden asi çocuklara, isyankar insanlara eyvahlar olsun, onlar benden değillerdir....”
Hikayenin tümü böyle değildir, ona karşı kötü yaratıkların işbirliği de vardır. Amitakh stanford   http://www.xeeatwelve.com/ web sitesindeki makalesinde “Anunnaki kalıntıları halen yeryüzündedir” diye yazar:”
Z.Sitchin’in haklarında özür yazdığı bu dehşet verici yaratıklar, Anunnakilerdir. Sitchin’in okunan materyallerinde, konuşmak için hiçbir iz bırakmadan ayrılmış, kendi gezegenlerini korumaya çalıştıklarının anlatıldığı hikayede olabildiği kadar hoşa gidecek şekilde boyanarak sunulmuşlardır.
Oysa Anunnakiler buraya işgal ve köleleştirmek için gelmişlerdir, başka hiçbir hatırlı amaçları yoktur. Anunnakiler insanları ve diğer türleri gezegende seçmektedirler. Bundan önce de sık sık soykırımlar yaptılar.Her nasılsa bu gün üstü örtülen bir terim olan “etnik temizlik” terimini kullandılar.
İnsanlar arasında farklılıklar yaratarak bir birlerine karşı şüphe ile bakmalarını sağlayarak böldüler,bir ırkın kendilerinin destekledikleri diğer ırkı hakir görerek aşağılamasını sağladılar. Tarihin herhangi bir sayfasına baktığınızda bunun böyle olduğunu göreceksiniz.20.yüzyılda yapılan Yahudi ve diğer soykırımlar buna örnektir.("Hileci Tanrının Çocukları"başlıklı yazım bunu anlatır.çevirmenin notu.)
Böylece bütün bunlardan sonra bu uzaylı varlıkların sahiplendiği, bu kötü yaratıkların çeşitli farklı türlerinin eğittiği, hile ile yönlendirdiği  insanlar yüzünden olağan insan türü olarak aramızda geçinemiyoruz.
Mason Yahudi 
"Karşı Karalama Örgütü 
ADL"-İnternet ve her türlü 
Saldırıları örgütleyen 
bir örgüt
Bu araştırma makalesinin telif hakkı yoktur. Basılıp dağıtımı serbesttir. Semitizm karşıtı yazara izin almak için boşuna telefon etmeye gerek de yoktur. Bir Yahudi’nin hayatı tehlikede olduğunda, o Yahudi’nin yardımına ilk gelen de o olacaktır.
Ona Semitizm karşıtı bir telefon etmeden önce İncil’in tanrısı ve Semitizm karşıtı  peygamberine telefon etmeniz daha yararlıdır. Olmazsa İncil’i daha dikkatli okumalısınız.
Joseph Brewda’nın  makalesine gitmeden önce, arama çubuğuna yazarın http://schillerinstitute.org/ adını koyarak web enstitüsüne ulaşabilirsiniz.
Clafford Schak’ın makalesi için de Yahoo arama çubuğuna adını koyarak sitesindeki gönderilerine ulaşabilirsiniz.
Osmanlı Devriminin İçten Çöküşü” adlı kitabın İngilizcesinin varlığı bilinmemektedir.1939’da Lübnan’da Donigian Press tarafından Ermenice’ye çevrildi. http://www.rense.com/
Yazarın Notu;Turkiye’nin 7.Cumhurbaşkanı Kenan Evren de Sabetaycı Yahudi olduğu herkesçe bilinir.”
"Kenan Evren Yahudi Kürdü olabilir. Benim tespitlerime göre kızının adı "Miray"  olduğundan,bu adın Kürt beylerine ve soylarına verilen Yezid Kürtlere Araplardan geçen "Emir=Bey" rütbesinin bozulmuş hali olan Arapça kökenli bir ad olmasından dolayı muhtemelen Dersim'li Kürt Yezidi ya da dönme Gregoryen Ermeni'dir. En iyi ihtimalle,Yahudi Hazar Türklerinin Kürtleşmiş hali olan Yahudi Kürtlerinden dir ki,böyle olsa bu kadar da işbirlikçi olmazdı inancındayım. Adilyargıç"

Sayfadaki Alıntıları Türkçeye çeviren adilyargıç/keykubat 

5-SİYASİ SİYONİZM
Genelde Rotschild ailesinin,kendilerinin istila ettiği milletler içindeki konumlarına zarar vereceği endişesiyle Siyonizme muhalefet ettikleri söylenir.
Gerçek Amschel Mayer’in oğlu olan Mayer Amschel Rotschild’in 1845’de “Siyonizm ile bir şey yapılamayacağı gerekçesiyle ret etmişti.
Üç noktalı=Ters Piramit ile 
Güneş,Altıgen,
Yedi Yıldızlı Dünya,
Gönye,Pergel

Edmund Rotschild dahi savaştan önce gerçekten kendi bağışlarıyla  Filistin’de oluşturdukları  Yahudi kolonilerine rağmen Siyasi Siyonizme muhalefet etmişti. 1900’lerde Filistin’deki  Yahudi Kolonisi İştiraklarının sekizinden vaz geçmişti. Fakat, 25 Ocak 1915’de Filistin’de Thame’li Lord Bertie’ye yaklaşmıştı.(P.S.105)
İngiltere’de Nathaniel 1902’de, doğu Afrika’da Yahudilere milli bir ev yapma projesine, Rotschild ailesinden yatırım yapan ilk kişi olmasını sağlayan Siyonist önder Theodor Herzl ile buluşma olayına  kadar Siyonizme muhalifti.
1917 Balfour Deklarasyonunda Baron Lionel Walter Rotschild’in işaret ettiği gibi Rotschild’larda Siyonizme karşı olan muhalefet direnci aşınmıştı.07 Şubat 1917’de ilk Siyonist siyasi kurul toplantısında Edmond’un oğlu James Rotschild ile Lionel Walter hazır bulundular.
Kuşkusuz Rotschild adlı Yahudi ailelerinden özellikle Amerika’da göze çarpanlarının başlıcalarının aralarında görünüşte kan bağı yoktur.Bunlardan biri olan Walter N.Rotschild, Londra ve Paris’teki Avrupalı Rotschild’ların Fransa taraftarlığı yaparken, Alman Cumhuriyetçi Yahudi akımına arka çıkmış, 1914-1918 I.Dünya Savaşından sonra Kuhn Loeb& Co. gibi bankaların kurucusu olan New York’lu Yahudi bankerlerden Jacob Schiff’in kız torunu Carola Warburg’un kocasıdır.
Ama esrarlı Rotschild’ların en önemlileri günümüzde Yahudi olarak bilinen,French D’israeli,George Mandel, (Nazi Bakanı) Alfred Rosenberg, ile Yahudi karşıtı işçileri temsil eden Jeroboam (Yerobam) Rotschild’dır.
Rotschild’ların Paris Evinde bir kral naibi gibi daima hükümran tavırlarıyla Banque de France ile de siyaseti daima uyan,etiketi her ne olursa olsun her Fransız hükümetinde yer alarak vazgeçilmez olarak görünerek Rotschild’ların resmi desteğinin her türlü belirtisini kesinlikle sergileyen kişidir.
Mandel,Masonlarla bağıntısı olan B’nai B’rith ve Grand Orient Masonry (Büyük Doğu Mason Locası) tarikatının da üyesidir. Versay (Versailles)  Barış Konferansında Clemanceau’nun bakanıydı, hatırlanacağı gibi,Lloyd George’un bakanı olan Sir Philip Sassoon’un annesi bir Rotschild’dı. Mandel hatta, savaş sırasında da Clemencau’nun bakanıydı.
Savaştan beri de Fransa’nın Bolşevik Rusya ile müttefik olmasını savunanların en göze çarpan avukatıdır ve faşist İtalya ile anlaşmaya da muhalif olarak çalışmıştır. L’Ami du Peuple’yi de kontrol etmektedir.
Baron Camoys’un erkek kardeşi Hon.E.M.Stonor 1925’de Pretoria’lı Thos.Wm.Rotschild’ın kızı ile kinci evliliğini yaptı ancak evlilikleri hakkında bir sonuç yoktur.
Olayların böyle daraltılarak anlatılmasında çok kesin bir ahlaki tutum vardır. Şöyle ki, Demokratik  hükümetlerin gerçek idarecilerinin gayretleri olmaksızın herhangi bir topluluğun ırkın,sınıfın, dinin azınlık olan kadın ve erkeklerinin üzerlerinde para gücünü kullanarak kuvvetli direnişlerinin etkilerini kırmak mutlak etki yapmak olur. O Para Gücünün Yahudilerce kullanılması, ülkenin yabancı Yahudilerin düzenine uydurulmasıyla demokrasinin mahkum edilmesini takip eder.
Uluslararası politikada Yahudi Rotschild’ların yaptıkları bütün işler sanıldığı gibi rüşvete dayanır. Lord Kitchener veya Prens Mettrenich gibi onların çoğu yüksek şahsi onurlara sahip insanlar olduklarından hatta bir Yahudi olduklarından dolayı rüşvet önermeye cesaret edebilecekleri düşünülemez.
Ham rüşvete ikna edilme, genellikle çok ince bir nezaket içinde yapılırdı. Hatta iyi kadın ve erkekler, hisse senedi veya bonoların dalgalanmalara karşı korunması garantisiyle veya bazı ikametlerdeki konaklama ücretlerinin karşılanması veya  politikacılara erken uyarılma güvencesi şeklinde kendilerine sunulan bahşişin veya iyiliğin karşısında direnemeyecek kadar zayıflarsa, değişik kılıklarda sunulan rüşvet onlara nüfuzlu, güçlü kişiliğe sahip olanlarca sunulurdu.
Nüfuzluların etkisi altında sunulmasına rağmen bir şekilde rüşvet verilememiş olanlar ise er veya geç bireysel veya siyasi  konumlarında meydana gelen değişiklikler nedeniyle önerilen rüşveti almaya hazır, gönüllü hale getirilirlerdi. Bu kamanın keskin yanını oluşturmaktaydı. Yahudi kamasını ustaca hedefe yerleştirir ve cesaret edebildiği kadar sokardı, olası bazı durumlarda kurbanın üzerinde kontrolü ve onu şirketin bir üyesi olmasını sağlayıncaya kadar kamanın üzerine tokmakla  vurulurdu.
Demokrasi, ciddi olarak görev duygusunu tekrar geri kazanabilmek adına bile olsa çökmüş bir hanedanın idaresi altında, şüpheden uzak karakter ve ırka sahip birkaç büyük vatanseverin ellerine imparatorluğun teslim edildiği büyük bir siyasi dolandırıcılıktır, milletin üstünde parçalanmalıdır.”
ABD-Mavi Boncuk-Ermeni NUR 
Mason Locası Amblemi

Arnold Leese’in,“” “The French Connection” Gentile Folly:The Rotschild’s.”” Adlı kitabından uygun gördüğüm bölümler  tarafımdan Türkçeye çevrilmiştir.
Arnold Leese’in özellikle yazının sonunda yaptığı tespiti halen içinde yaşadığımız yeryüzü insanlık ailesinin dramını yansıtmaktadır. Bu eseri okuduktan sonra, kapitalizm, demokrasi, sosyalizm, komünizm, liberalizm (özgürlükçü serbest ticaret) gibi siyasi ve ekonomik ideolojilerin, her türlü soykırım iddialarının “Mason-Yahudi Tuzağı” olarak kabul edildiğini görüyoruz.
 Özellikle Müslüman ülkelerde “Demokrasi istemiyorum, tek yol İslam”  sloganlarıyla başlatılan “gerici İslam köktendinciliği” hareketlerinin 2011 yılı başlangıcından beri de Müslüman ülkelerde, ABD-AB-NATO Haçlı ordusunun  “demokrasi getirmek-İnsani müdahale (Humanitarian Actions) ” kavramı arkasında yapılan “haçlı işgallerine” kapı açan bir fikir olması da ilginçtir.
May Fair Hotel

Demokrasinin işlevsizleştirilmesinin”  bahanesiyle  “tanrı ile kan bağı” olduğunu iddia eden, KRAL, PADİŞAH, PAPA, PATRİK, SEYH-ÜL-İSLAM  veya  her ne ad adı altında olursa olsun feodal ve ruhbanların sömürgeci “haçlı ordularınca” tekrar devletlerin başına getirilmesi ve emeği ile geçinen ezilen emekçi halkların son iki yüzyıl içinde elde ettikleri, grev, toplusözleşme, emeklilik, sağlık sigortası, ücretsiz eğitim vb. özgürlüklerin elden çıkarılmasında ve köleleştirilmelerinde bu bahanenin  demokratik özgürlüklerden vazgeçirilmek istenilen kitlelere “esas unsur, çözülemeyen sorun” olarak kabul ettirilmesinde kullanılmasını da hiç bir aklıselim insan kabul edemez ve de etmemelidir.
Arnold Leese’nin yıllar önce “yeryüzünü masonların işgal ettiğini göstererek ülkeleri tedbir almaları konusunda uyarmak uğruna” yaptığı bu tespit, gene aynı Yahudi-Mason Küresel Sermaye sahiplerince, kitleleri “demokratik hakların vazgeçirmekte ve ortaçağın köleciliğine geri dönmeye razı etmekte” kullanmaktadırlar.
1318’de Tapınak Şövalyelerinin imhaları esnasında baş üstat Jack de Molay’ın öldürülüşü esnasında “Bütün feodallerin yeryüzünden silineceğine dair” yapılan “Mason Yemini” olayı ile önce küçük burjuvazinin ortaya çıkışı, Magna Carta, Fransız Devrimi, Napolyon işgallerine karşı milliyetçilik akımlarının desteklenmesi, sanayi devrimi ile körüklenen “işçi eylemleri, kadın hakları ve sayısız özgürlük” hareketlerinin başarıya ulaşmalarını takiben I.ve II. Dünya Savaşlarının “Almanya’ya Avrupa’nın idaresinin verileceği” vadiyle Siyonist mason sermayece körüklenmesini bütün Avrupa’nın yıkılması ve sömürgelerinin elden çıkması izlemiştir. Birinci Dünya Savaşını Rus Çarlığının yıkılarak yerini sözde sosyalist SSCB’ye bırakması ile 20.yy. “Komünizm geliyor, din ve saltanat gidiyor” kaygısının Avrupa ve geri kalmış diğer ülkelerde pompalanması ile yaratılan “soğuk savaş” ortamında “Sovyet Tehdidi” yalanıyla geçmiştir. Bu olaylar sonucunda gerçekten feodaller yıkılmışlardır, yerlerini uydurma cumhuriyetlere, diktatörlüklere bırakmışlardır.
Sovyet Tehdidi- Soğuk savaş Yahudi- Mason, ırkçı Küresel Sermayenin yeryüzünü ele geçirmesinde başrol oynamıştır.
1991’de işbirlikçi ajan Mihail Gorbaçev’in çabalarıyla SSCB yıkılmış ve bir tehdit olmaktan çıkarılmıştır.
19. ve 20. Yüzyılları “Demokrasi İhracı” ile geçiren mason sermaye, 21.yy. başlarken Afganistan ve Irak işgallerini Libya işgali ve Müslüman ülkelerde bu iki yüzyılda kendi çıkarttığı, Arabistan’da Vehhabilik, İran’da Bahailik (Nurculuk), Hindistan’da Ahmediye- Kadıyanilik, Türkiye’de bunların toplamı olan Nurculuk ve Fethullahçılık = Ilımlı İslam konseptleriyle “kendi kurduğu dinler ve feodaller üzerinden “feodal köleci toplumu” dayatmaktadır. İlan ettiği Haçlı Seferiyle de hedef kitleleri ve ülkeleri “karşı koyamaz” hale getirmektedir.
“Yeryüzünü Mason Tapınak Şövalyelerinin yönettiğini iddia eden J. Douglas Kenyon’un “Forbidden Religion-Yasak Din” eserinden yukarıda yaptığım çeviriyi okudunuz. 

Eğer, gerçekten yeryüzünü yöneten böyle güçlü mistik değerleri üstün tutan son derece güçlü-örgütlü bir tarikat var ise ki öyle görünüyor, bu durumda son 600 yılın tarihinin yeniden yazılması gerekir. Çünkü örgütlü mistik tarikatların icraatları “materyalist bakışla” yorumlanırsa insanlar asla özgürleşemeyecek demektir. Bu “şeytanın şeytanlığı kendisinin olmadığına insanları inandırmaktır” deyişini haklı çıkarmaktadır.
Şeytanı görüp tedbir almadıkça yeni şeytanlıkların kurbanı olacak yeryüzü insanlık ailesi bu mistik tarikatın “kertenkele tanrılarını doyuracak kurbanlar” olmaya devam edecektir. Her gün yıkılan yeni devletler, kurulan yeni rejimler, köleleşen emekçiler ile yeryüzü daima “kötüye yönelen yüzünü” asla doğruya, iyiye, güzele çeviremeyecektir.
Araştırmacı yazar Bertan Onaran Cumhuriyet Gazetesine yolladığı 06.Mayıs.2009 tarihli yazısında Siyonist Yahudilerin değişmez ilkelerini şöyle sıralamaktadır:
 (Demek ki dünyayı verseniz yetmeyecek!)
- Hiçbir ülkenin toprak mülkiyeti savı kabul edilemez.
- Terörün bir savaş yöntemi olarak kullanılması engellenemez.
- Yahudi dininin temel ilkesi, ‘Haşmadet goyim’dir, yani Yahudi olmayanların ortadan kaldırılmasıdır.”

II.Bayezit döneminden bu yana Avrupa’da meydana gelen Yahudi kıyımlarının arkasında Tapınak Şövalyeleri içinde örgütlenen Siyonist yapılanmanın Bir İsrail kurmak amacıyla bunları gerçekleştirdiği ortaya çıkmaktadır.

Sömürgeci mason küresel sermayenin son iki yüzyılda uydurduğu dinler, içimizdeki Müslüman ve Solcu maskeli dönme, devşirmelerin başa geçirilmeleriyle halka kabul ettirilmiş ve halk farkında olmadan eski dini inançlarından ve tarihi değerlerinden uzaklaştırılmış, bağımsızlık, özgürlük, vatan, adalet kavramlarından uzaklaştırılmış, darbelerle de sindirildiğinden, dayatılan “kendini kurtar gerisini boş ver” mantığına dayalı olarak ahlaki değerlerini kaybetmiş, hileci, yalancı, bencil, toplumsal değerlerden uzak, haksızlığı sineye çekmeye alıştırılmış, adalete güvenini kaybetmiş, sermaye şirketlerince dayatılan teknoloji, sömürülmeyi doğallaştıran kültürel ürünleri takiple uğraşan, cinsel yönden sapıttırılmış, eşcinsel ve aile içi “ensest” ilişkilerin “olağanlaştırılarak” kabul ettirildiği, kadın ve çocuk hakları ve daha nice olmadık “hak ve özgürlük” emperyalizmi, azınlıkların isyanları ve eğitim kurumlarında insanları uyutan dayatmaları başımızdaki şerefsizlerce sürdürmektedir.
Ey Millet!

“Bir ömür tavuk gibi yaşayacağına bir gün “horoz” gibi yaşa!”

Kendinin ve nesillerinin özgürlüğüne sahip çık!

Kahrolsun emperyalizm ve her türlü sömürgecilik!

Yaşasın bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik!

Takdir milletindir.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

MASONLASTIRILAN DINIMIZ VE SIYASI IKTIDARLARIMIZ


MASONLAŞTIRILAN DİNLER VE SİYASİ İKTİDARLAR

Mason, Siyonist, Yahudi İngiltere-Amerika küresel sermayesi, 18. yy. da başladığı “küresel Mason Dinini” yapılandırma ve yayma işlemini sadece İslamiyet ile sınırlı tutmamış, Hıristiyanlığı da işin içine katmıştır. Şöyle ki;


Bir Rus savaş muhabiri ve ajanı olan Nicolas Notovitch (1858-?) 1887 yılında Tibet-Hindistan’a giderek Hemis manastırında Budist rahipler olan Lamalardan eğitim aldığını ve Hz. İsa’ın Hindistan’da yaşadığını yazar.
Dünyanın Tiranları Bilderbergçiler,CFR,ABD Merkez Bankası ve vatandaşın hali

Yazarın iddiasına göre, Hz. İsa İsrail topraklarının Roma tarafından işgal edilmesini takip eden yıllarda “13” yaşındayken yanına bir eş (karı) alarak bir kervana katılır ve yolculuğuna başlar.

Jain'ler (Cayn'lar,bizde "CAN"lar.) (Pasifist, teslimiyetçi ,özgürlük mücadelesi gibi erdemleri kötüleyen,şiddet karşıtı Hint öğretisi yanlıları) tarafından karşılanır.Hindistan’a Tibet’te bulunan Jaganath (Juggernaut), Rajagriha kutsal kentlerindeki Hemis manastırlarında Pali dili öğrenir ve “6” yıl kalarak eğitimini tamamlar. Hindistan’da o dönemde Kshatriyaslar (Savaşçılar Sınıfı),Sudraslar (emekçi,çiftçi köylü sınıfı) ve Brahminler (rahipler) sınıfları arasında meydana gelen sınıf çatışmalarını durdurmak için onlara bakmasına izin verilmemiş olan Vedalardan (Ramayana kitabının ayetleri) örnekler vererek vaazlar verir, önerilerde bulunur.

Sudralar, yani emekçiler tarafından "teslimiyetçilik tavsiyelerinin" tepki görmesi üzerine, uyarılan İsa,yüz bulamadığından orayı terk ederek Himalaya’ların eteklerinde Buda’nın doğum yeri olan yere gider.

“29” yaşında ülkesine geri dönerek vaazlarına başlar.

Notovich bu tespitlerini 1894 ‘de “Life of Saint Issa, Best of the Sons of Men." (Aziz İsa’nın Hayatı,İnsanoğullarının En İyisi) adıyla yayınlar. Kitap Fransızcaya La vie inconnue de İsa Mesih adıyla çevrilerek yayınlanır.
İsrail'den Yahudi Cesaret Madalyası alırken

RE.T.E=RITE

Aslen Moğol kökenli bir Tatar olan Mirza Ahmed Kadıyani’nin 1881 yılında ilan ettiği Kadıyanilik diğer adıyla Ahmediyelik fırkasının sapık İslam dışı öğretisinde Notovich’in bu tespitlerine yer vermesi ve kendisinin de Hz. İsa olduğunu vurgulamasında yer almaktadır.

Hindistan’da İngiliz sömürge ordusunda Yarbay olan J.Archibald Douglas (1874-1941) Agra Kolejinde öğretmendi ve 1895’de Hemis manastırını ziyaret etti. Yaptığı araştırmalarını “Report on a Mission to Sikkim and the Tibetan Frontier, with a Memorandum on our relations with Tibet" (Tibet ile İlişkilerimiz Üzerine Notlar ve Sikkim Görevi Raporu” adlı bildirisinde Notovich’in manastırda asla bulunmadığını tespit etti ve maskesini düşürdüğü yazılmaktadır.(Bu olay İngiliz ordusunda da Masonluğa karşı bir husumetin izidir.)

Bu yazıdan anlaşılması gereken, İngiliz ve Amerikan devletlerini ve Avrupa’yı eline geçirmiş Siyonist, Yahudi, Mason yapılanmasının, Brahmanizm, eski İran Mitracılığı (Yezidilik,İslam öncesi Muhammet soyunun Dini), Yahudilik, Hıristiyanlık ve Emevi ailesinden, halife Mervan’ın soyundan gelen Şeyh Hadi’nin Hıristiyanlarla işbirliği içinde Edesa Ermeni devletinin 1110’larda Selçukluların eline geçmesi üzerine, Sincar dağlarına gelerek yerleştiği Laleş vadisinde Kürtlere aşıladığı Kürtlerin, Adem ve Havva'nın terinden yaratılmış, Ebubekir, Muaviye ve oğlu halife Yezid ile kendisinin "Tanrı" oldukları iddiasına dayalı, Kürtlerin, Sam- Ham peygamber soyundan gelen "melez üstün ırk" oldukları saçmalığına dayalı,Kürt Yezidiliği inancı karşımı olan ve gelişen “Sosyalizm” akımlarının karşısına çıkarılan bir mason dini olan Bahailik (Nurculuk-1845), Mısır’da 1870’lerde çıkarılan mason Efganiliği, 1881’de Kadıyanilik sapıklığını 1910’lardan itibaren Bitlis Yezidi Deliüzzaman Said-i Kürdi’nin Nurculuğu takip etmiştir.

1894’de Notovich’in bu “Life of Saint İssa”sı ile hem Hint Müslümanlarını hem de Hintli Brahman ve Budistleri Hıristiyanlığa çekme faaliyetleriyle “Tek Dünya Dini” yaratılmak istendiği açıkça ortadadır.

Notovich’in sözde tespitlerine göre İsa’nın, insanları doğuştan köle olduklarına inandıran Budizm’in “Kast Sistemine” Sudraların (emekçilerin) direnişlerini kırmak için vaaz vermesi ile saya geldiğim masonik İslam kökenli bu dini partilerin tümünde, emekçilerin hak aramalarının ve bağımsızlık mücadelesinin “anarşi-asayişi bozmak” olarak görülmesi, “sosyalizm- komünizm düşmanlığı” yapmaları dikkat çekicidir.
Masonların "T" Haçı Gerçek Deniz Feneri

Yeryüzü küresini sömürge haline getiren zamanın küresel sermayesi “demokrasi ve milliyetçilik” akımlarını destekleyerek arzın bütün devletlerinde feodal iktidarları ve ruhban iktidarlarını yıkarken kendi yarattığı yeni "feodal ve ruhban yapılanmasına" aynı anda insanları tekrar kendi çıkarlarına uygun köleler haline çevirmek için “ideolojik ortamı” hazırlamıştır.

İslamiyet’i, sekiz kadar dinden oluşan ve temeli Hermetizm+Harran Sabiliği+ İran ve Arap Yezidiliği+Brahmanizm temeline dayalı Masonluk dinini "İslam- Allah" adları ile maskeleyerek İngiliz ajanı Hemper ile Necd'li Abdülveehab ortaklığı ile başlatılmış bu sefil faaliyet,başarıya ulaşmış ve Vehhabilik (1733) adını almıştır.İslam ve doğu milletlerini bölmek, köleleştirmek ve Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtmak için aynı yönde adlarını saydığım sapık öğretilere temel olmuştur.

Bunda da en önemli faktör "Yezidlik inancında OKUMA-YAZMANIN BÜYÜK GÜNAH" sayılmasıdır. Hz. Muhammet'in "Ümmiliği" ile Deliüzzaman Said-i Kürdi'nin okur ama "Yazamaz" olmasının ardında bu konu vardır. Elmalı'lı Hamdi Yazır "Kuran Rum Suresi tefsirinde", A.M.Üçışık Saadet-i Ebediye'nin "Bozuk Dinler- Yezidilik-Adeviyelik" bölümlerinde bu konuyu işlemişlerdir.

Yezidlerin yoğun olduğu Güney Doğu Anadolu'da okulların yakılmasından öğretmenlerin öldürülmesine bu sapık inanç sebep olmaktadır. Ezan'dan namaza, oruçtan hacca, zekattan Kurbana kadar her şeyi içeren ama "Şeytana tapan ve Muhammet'i ve İslam'ı kötü gören, Kilise veya Sinegogları benimseyen bu sapık inancın günümüzdeki adı "NURCULUKTUR"

AKP'ni Nurcuların Deniz Feneri kayalarına kadar aynı
Arap isyanlarından Kürt ve diğer azınlıkların isyanlarına kadar Osmanlı dahil bölgedeki bütün devletlerin yıkılmalarına ve emperyalizme teslim olmalarına, halkların cahilliğini asırlardır siyaset haline getirmiş devlet yapılanmalarını katkısını da belirtmeden geçemeyeceğim.

Ülkemiz açısından düşünüldüğünde, I. Ve II. Meşrutiyet’ten 19. Mayıs 1919’a oradan Atatürk’ün ölümüne kadar çıkan bütün isyanların temelinde bu Yahudi, Siyonist, mason dinlerinin başrolü oynadığı apaçık ortadadır.

Nitekim, 11.Kasım 1938’de Cumhurbaşkanı ilan edilen Bitlis kökenli İsmet İnönü’nün iktidarı, çıkan II.Dünya savaşının etkilerine göre siyaset belirlemiş ve bütün siyasetlerini Mason İngiliz hükümetinin başbakanı W.Churchil’in tavsiyeleri üzerine kurmuştur. Atatürk’ün kapattığı mason locaları da savaşın galiplerinin belirlendiği 1945’de İsmet paşa tarafından açılmıştır.

İngiliz-Amerikan mason devletlerinin dayatmaları ile “Sünni Şeriat Devleti” ilan etmeye kalkışan İsmet paşanın bu çabaları sömürgeci güçlerce “şüpheli” bulunmuş olsa ki takdir edilmemiş, 1946’daki “çakma dörtlü takrir” olayı ile Demokrat Parti kurdurulmuştur. 1947 NATO müracaatlarında da İsmet paşa’nın Sünni Şeriat Devleti önerileri geri çevrilmiş ve kendilerini “Sünni İslam” olarak gösteren, yani Türkiye bağımsızlık savaşının en büyük düşmanı İngiliz işbirlikçisi,, Atatürk’ün Isparta, Burdur’a sürgün ettiği Bitlis’li Deliüzzaman-ı Said-i Kürdi’nin Nurcuları (Bahaileri) Demokrat Parti içinde devletin başına getirilmişlerdir.
İsrail NUR Mason Locası Sembolü

Bu dönemde devlet bütünüyle başta ABD ve İngiltere istihbarat örgütlerine teslim edilmiştir. Seçtikleri dönme ve devşirmeler Amerika’da askeri ve diğer yüksek okullara götürülerek eğitilmiş, beyinleri “ABD hayranlığı” ile doldurulmuştur.

1955’lerde İsmet paşanın bile “Ben bu devleti böyle mi teslim ettim?” şikayeti tarihe geçmiştir. 1958’de Deliüzzaman (Asrın delisi) Said bütün davalardan berat ettirilmiştir. Türkiye’de halen “Hilafet” olduğunu sanan Türk ve Müslüman dünyasına “teslimiyetçi, emekçi-işçi hakları ve bağımsızlık düşmanı” sayıklamaları “Nur Risaleleri” adı altında bütün sömürgelere dağıtılarak emperyalizmin “direnişsiz işgalinin” gerçekleşmesinde temel unsur olmuş olan Deliüzzman’ın saçmalıkları 1958’de Vatikan’dan gelen takdirname ile ödüllendirilmiştir.



Bütün bunlara ve yok yere Kore’de halen sayıları tam olarak açıklanmayan sayıda askerimizin de yok yere heba edilmesine rağmen, 1955’de ABD Siyonist sermayesinin baş aktörü Rockefeller’in ;



Ermeni NUR Mason Locası
Türkiye gibi Müslüman bir ülkeye Marşal yardımları ile daha fazla mali yardım aktarırsak kalkınmalarına sebep oluruz. Bundan sonra yardımlar “askeri yardım” şeklinde olsun “ önerisi gelmiştir.

Oysa Marşal yardımları ile gelecek kredilere bel bağlamış Adnan Menderes bu açıklamadan habersiz bütün kredileri Yol, Su Elektrik hizmetlerinde tükettiğinden 1958’lerde kapatılan musluk yüzünden ABD ile düşman olmuştur.


Almanya’ya sevk edilen 1,5 milyar Dolarlık kredinin ülkemize yönlendirilmesi açılan deliği kapatmaya yetmeyince de İş Bankası’nın hisselerinin yarısını SSCBye satmak için “görüşme tarihi” alan Menderes, “kendi elleriyle ABD gladyosuna” teslim ettiği devlet çarkının merhametsiz darbesi ile tarihe “idam edilen başbakan” olarak geçmiştir.

Onu Pakistan’dan Yunanistan’a benzerleri izlemiştir.

Arap NUR Mason Locası

Devletin sömürgeci güçlere teslimiyetinin bu dönemde olması da ordu ve aydınlar arasında Menderes’e düşmanlığı körüklemişse de Atatürk’ün “sinsice” ilaçlanarak öldürülüp devre dışı bırakılmasında başrolü oynayan ve hasta yatağındayken, kendisini ziyarete gelen Şeyh Sait’in torunu Abdülmelik Fırat’a şunları söylemiştir: “Ben, biraderi azamım, erkemim Şeyh Sait efendinin öcünü alacağım, aldım! “ diyen mason ABD- İngiltere’nin işbirlikçisi Saidi Kürdi’nin ve onunla işbirliği eden İsmet İnönü’nün “iktidar dümenleri” göz ardı edilmiş ya da zamanın “basın sansürleri” yüzünden idrak edilememiştir.

Deliüzzaman-ı Saidi Nursi’nin, "öcünü aldım” dediği Şeyh Sait köpeği, bildiğiniz gibi Bağımsız Kürt İslam Devleti kurmak için silahlı adamlarıyla Türkiye Cumhuriyetine karşı ayaklanarak, Türk askerine kurşun sıkan ve “Bir Türk öldürmek, yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür!” diyen bir İngiliz işbirlikçisinden başka bir şey değildi.


İran NUR Mason Locası
27 Mayıs 1960 ABD Galdyo darbesi sadece Menderes ve iki arkadaşından olan “ÜÇLÜYÜ” almamış, emperyalizm karşıtı olan devrimci subaylardan üçünün idamına, yüzlercesinin ordudan tasfiyesine, “otomobil fabrikası kurmak isteyen Kürt Cemal Gürsel’in esrarlı bir şekilde hastalanarak ABD’deki “sır ölümüne” de neden olmuştur.

Deliüzzaman’ın Vatikan’dan aldığı takdirname döneminde ordu tarafından da saçmalıklarının rağbet görmesiyle “Miraca çıktım” (Tahrir-i Hayatım) diyen Deliüzzaman'ın ardılları, 12 Mart 1971’in ardından Deniz Gezmişlerin idamını da “ÜÇ, ÜÇ, ÜÇ” nidalarıyla kararlaştırmışlardır.

Aynı işbirlikçi Galdyo, 1967’de Lübnan’da kurdurulan ASALA Ermeni terör örgütüne tepkisiz kalmış ta 1987’lerde Fransa iplerini çekinceye kadar, bu düşmanlık örgütüne karşı devletten hiçbir aktif operasyon gerçekleştirilememiştir.


1967’de T.İP.bölünmüş, “Kürt Solcuları” sol hareketi teslim almış,ırkçı bir yapı kazanarak aslında "Devletçi Ekonomiyi" savunan "Bahailik-Nurculuk" dini öğretisini esas almışlardı. Sosyalizm ile alakaları yoktu.

Öbür yandan da sağ hareketin ülkücüleri gene Türkeş tarafından Nurculara teslim edilirken Sünni İslam= Nurculuk=Bahailik+Vehhabilik ve ötekileri” olarak ilan edilmiştir.

Oysa başta II.Abdülhamit bu sapığı Üsküdar Toptaşı akıl hastanesine tedaviye göndermiş, ve en son Osmanlı Halifelerine ve din ulemalarına kadar hatta bir dönem Şehülislamlık yapmış Van’lı Abdülhakim Arvasi’ni kitaplarını adını bile almadığı bu işbirlikçi mason Ermeni’si bütün Müslüman ülkelerinde ve bizde “İslam’ın Sembolü” ilan edilmiştir.
Emine Erdoğan Parti'de

Tunceli kökenli Yezid ya da dönme Ermeni olan Kenan Evren’in 12 Eylül 1980 darbesinin ardından, hemşehrisi ve dindaşı Turgut ÖZAL ile birlikte, Ermeni dönmesi olduğu yazılıp çizilen ve Said’in yolunda giden Fethullah Gülen sapığı ile bu mason dini devletin resmi dini ilan edilmiştir.

Gerek Deliüzzaman'ın gerekse Fethullah Gülen'in "evlenmemiş olmalarının gerçek nedeni" bunların Müslüman değil Jainist (Caynist),Bahai, Yezidi olmaları anlamına da gelmektedir. Çünkü Jainist rahiplerinin ve rahibelerinin,Bahailerin, Katolik rahiplerin evlenmeleri yasaktır.

28 Şubat adıyla bilinen 1997 olaylarında, bir mitingdeki kadının başörtüsünü açmasıyla milleti ordu düşmanı eden general, işbirlikçi Çevik BİR şerefsizi bu siyaseti güdenlerin orduyu “din düşmanı” olarak göstermesine “delil” olarak kullanılmıştır. Bu kişinin bu gün RE.T.E.’nin ABD İlişkileri danışmanlığını yapması hiç de ilginç değildir.

İşte “memlekete çivi çakmak” ile övünenlerin aslında memleketin temeline dinamit koyanlar olduğunu görüyorsunuz.
Ülkemizde, özellikle 1950 sonrası solcuların azılıları SSCB’de eğitim görmüş olanlardandı.

SSCB devrimin yapanların da mason Rus aristokratları ile Yahudi Hazar Türkleri olmaları yüzünden bize “Sol=Masonluk” olarak öğretildi. Oysa masonun “ağababası” ise Nurculardır.

Yazdığım gibi, Solcu Kürt=Yezid-Bahai Kürt'tür.Sağcı Kürt de gene Bahai, Vehhabi temelli "Irkçı Yezid Kürtlerdir". İslami ve Solcu Kürt Milliyetçiliğinin ardında bunlar vardır.

Grek, Yahudi, Hicaz Arap Milliyetçiliği+Hermetizm+Semitizm+Siyonizm=Tapınak Şövalyeleri-Masonluk =Vatikan'a köle olmuş işbirlikçilerdir.Suudi Arabistan, B.A.E.,Katar, Bahreyn, Kuveyt, Basra (Necd kökenli El Halife ailesi), Bağdat,Harran temelli AKP'nin işbirlikçilerinin hepsi bu soya dayalı Masonların destekleri ile iktidarı ellerinde tutan Hermetik- melez Arap ailelerinden oluşmaktadır. Vatikan ile samimiyetlerinin gerçek nedeni bu hermetik, siyonist "kökencilik" örgütlenmesidir.
Fethullah GÜLEN Yeni
Dünya Mason Dini Lideri

AKP’nin Ermeni, Kürt, Arap, Roman, Kıbrıs ver-kurtul açılımları, karasularını “12” mile çıkartmak isteyen Yunanistan’ı bu konuda serbest bırakmayı geçin İzmir’e “8-10” km açıktaki Bulamaç ve Eşek adalarına Yunanistan’ın askeri üs kurmasına kadar “sıfır sorun” adı altında teslimiyet siyaseti izlemesinin başka hiçbir nedeni yoktur.





Çünkü başbakan RE.T.E. (RITE-Ayin demektir. Mason Localarının adlarının sonunda yer alır. “Scottish Rite”-İskoç Ayini gibi.) 1915’de cezalandırılmaktan korkarak Gürcistan’a kaçan Süryani Arapların yoğun olarak yerleştirildiği Batum’ludur. Kendisi söylemektedir.
RE.T.E hükümeti, “1000” yıldır süren İslam Dininin Tasfiyesi amacıyla oluşturulmuş saydığım dinlerin birleşimi olan Nurculuk-Bahailik-Masonluk dininin temsilcisidir.

RE.T.E (RITE), ile iptal edilmiş bir Türkiye Cumhuriyeti, Siyonist Yahudi mason küresel sermayeye peşkeş çekilmiş bütün özgürlükleri ellerinden alınmış, dinleri ve kültürleri yok edilmiş bir Türkiye ve Ortadoğu hedefi gerçekleşmek üzeredir.
Buna oylarınızla sizler karar vereceksiniz!

Alaeddin YAVUZ
adilyargıcc

19 Mayıs 2011 Perşembe

AKP YAPTIRDIĞI ANKETİ YAYINLATMAMIS


ALINTIDIR!
AKP'nin yaptırıp yayınlatmadığı EN GÜNCEL SEÇiM ANKETi - 10 Mayıs 011

2011 seçimlerinin Türkiye açısından önemi herkes tarafından kestirildiği için hemen hemen her parti ve sivil toplum örgütü kendi çapında seçim anketleri hazırlatıyor. Ancak uluslararası RIJA-SAM toplumsal araştırma konsorsyumunun Türkiye'de 50.000 kişi üzerinde yaptığı dev ankette hem toplumsal çekinceler hem de seçim sonuçları hakkında çarpıcı sonuçlara ulaşıldı.

Rus RiaNovosti Uluslararası Enformasyon sitesinin haberine göre RIJA-SAM Rusya, İngiltere, Amerika ve Japonya'dan
bazı girişimcilerin kurduğu ve geçtiğimiz Rusya Seçimlerinde, Almanya ve Kazakistan seçimlerinde sonuçlara en yakın
tahmin değerini saptayan bir kuruluş. Araştırmanın öncelikli konusu ise Türkiye'de demokrasinin ne kadar geliştiği ve panislamist
politikaların ne kadar etkin olduğuyla birlikte tabii ki politik önem arz eden 2011 seçimlerinin sonucu.

AKP'NİN UMDUĞU GİBİ BİR SEÇİM OLMAYACAK

Türkiye'de yaşayan 50.048 kişi üzerinde yapılan anketin sonuçlarına göre AKP'nin oy oranı %32,14 olarak görülüyor.
50.048 kişinin sosyal ve siyasal dağılımının Türkiye Portresine uygun olarak yapılandırılabilmesi için şirket, SAM-İstanbul Araştırma Merkezinden insan profilleri ve toplum spektrumları analizleri almış. 50.048 kişinin %0,24'ü okuma yazma bilmiyor.
Yaşam merkezi olarak 50048 kişinin %21,4'ü kırsal kesimde yaşarken geri kalanları il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor.
Doğu-batı kitlesel farkının bilincinde olan kuruluş, bütün değerleri SAM-İst Toplum Spektrumu analizlerine göre değerlendirmiş.

AKP DÜN MAZLUMDU BUGÜN ZALİM

Önceden AKP'ye oy verip şimdi vazgeçen insanların anket değişkenlerinde sorulan sorulara göre vazgeçme nedenlerinin
büyük çoğunluğu baskıcı yönetimi ve polis devleti aşamasına getirdiği Türkiye olarak görülmüş. İnsanların İşsizlik ve Refahsızlık şikayetleri ise ikinci sırada.

2011 SEÇİMLERİNDEN EN KÂRLI ÇIKAN PARTİ CHP OLACAK.

Şirketin anket sonuçlarına göre Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'ye oy vereceğini söyleyen %30 kişi için bile dürüst ve güvenilir bir siyasetçi.
CHP'nin yeni kadrosu ve genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun topluma dürüst ve güvenilir gelmesi CHP'nin oy oranlarının ankete göre %34,78 çıkmış olması için en büyük etken.

AİLE SİGORTASINI TÜRKLER VE KÜRTLER DESTEKLİYOR, İNANIYOR...
AKP Azerileri Ermeniler uğruna üzdü ama Azeriler
Erovizyonda Bayrağımızı açtılar.Sağolsunlar!
Aile sigortası vaadine destek , Doğu ve Batı bölgeleri için en yakın oranlara sahip olarak standart sapması en makül çıkmış olan
anket değişkeni olarak görülüyor. Halkın %71'i Aile Sigortası sistemi'ni gerçekleştirebilmek için Türkiye Ekonomisinin gerekli kudrete sahip olduğunu bildiriyor.

MİLLET, KEMAL KILIÇDAROĞLU'NDAN YOLSUZLUKLA HEMEN MÜCADELEYE GİRİŞMESİNİ, SOMUT KANITLARINI ORTAYA KOYMASINI BEKLİYOR.

Halkın AKP hükümetinden en çok şikayetçi olduğu noktalardan birisi de Yolsuzluklar ve adam kayırma...
Bunun için Kemal Kılıçdaroğlu'ndan seçimden önce elindeki delilleri en mantıklı ve çürütülemez şekilde ortaya konması isteniyor.
Ankette "Kılıçdaroğlu'nun ailenizden biri olması ihtimalini düşünün. En çok hangi aile bireyi olmasını istersiniz." sorusu %68 oranıyla
"Baba" olarak cevaplandı. R. Tayyip Erdoğan için aynı soru sorulduğunda cevap %53 "Dayı" olarak cevaplandı.

FETULLAH GÜLEN ALENEN DİNİ KULLANIYOR.

Anket değişkenlerinden 3'ü Fetullah Gülen ile ilişkiliydi. Halkın %77'si Fetullah Gülen'i büyük bir din âlimi ve bilge olarak görmüyor.
Halkın %83'ü ise Fetullah Gülen'in dini açıkça kullandığını söylüyor.

MHP'NİN OY ORANI ÇOK AZ FARKEDİYOR.

Halkın MHP hakkında görüşleri SAM-ist 'in önceki Anketlerine göre değişmemiş. MHP'nin oy oranı %18.79 olarak görülüyor.
Ancak MHP hakkında anketten çıkan en önemli sonuç halkın %75'inin MHP'yi AKP'den daha güvenilir bulması.
Ayrıca MHP seçmeninin %60'ı din işlerinin devlet işlerinden yumuşak bir çizgiyle ayrılması gerektiği ancak seçim meydanlarında
din ile alakalı konuşmaların bir zarar getirmeyeceği, hatta yarar getireceği hususunda hemfikirler.
Anket sonuçlarına göre seçim sonuçlarını etkileyebilecek en önemli faktör CHP ve MHP'nin

YOLSUZLUK, ADAM KAYIRMA ve DİN İSTİSMARCILIĞI

konularında AKP'yi köşeye sıkıştırmak olarak görülüyor.
Ayrıca CHP'nin Marjinal Solcular'ın oyları konusunda derhal birşeyler yapması gerektiği, MHP'nin de Türk Milliyetçiliği ve Türklüğün İslâm ile üzeri örtülerek yok olmaya yüz tuttuğunu özellikle BBP sempatizanı gençlere iyi anlatması gerekiyor.
Rianovosti Rusya Uluslararası Haber Ajansı

-- 

 Karıncaya sormuşlar :
''Nereye gidiyorsun?''
''dostuma'' demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
 Karınca : ''olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...

Bazi e-postalar iki kez gonderilmis olabilir, affiniza...

e-posta adreslerini 
Bcc: (Gizli kopya)'ya yazarak, 
adreslerin gorunmez olmasini saglayin.