29 Eylül 2010 Çarşamba

HANEFİ AVCININ TUTUKLANMASI VE SENARYOLAR

HANEFİ AVCININ TUTUKLANMASI VE SENARYOLAR

Emniyet Müdürü Sayın Hanefi AVCI’ya ilk önce geçmiş olsun der,nice kuru iftiralardan uzak kalmasını temenni ederim.

Geçmiş olsun diyorum.
Sayın Hanefi bey neden tutuklanmıştı?

Devrimci Karargah örgütü’nün kafalarından birisi ile sıkı fıkı gösterilen ilişkisi ve bu şahsın kullandığı cep telefonunun kendi adına kayıtlı olması dışında basında pek bir suçlamaya rastalayamadım.
Ha bir de yasak aşkı varmış,bir yerde de boşanacağını söylemiş.Bu ondan ve ailesinden başkasının sorunu olacak konu değildir.

Bu yönünü kullanarak saldırmak,saldıranın “ahlaksızlığını ve çaresizliğini” gösterir.
Gelelim telefon mevzuuna, bu durum suç ise AKP bütün terörle mücadele birimlerini lağv edebilir.
Çünkü terörle mücadele ve kaçakçılık konuları iç içedir,mücadele yöntemleri de öyledir.
“Polis falanca terör örgütünü çökertti,falanca fuhuş çetesini ortaya çıkardı,falanca kaçakçı çetesini mallarıyla ele geçirdi” gibi haberleri yazılı ve görsel basında hep beraber okuyoruz.
Bu yakalamalar,ele geçirmeler,tutuklamalar öyle yoldan geçerken görüp  de müdahale şeklinde olmuyor ne yazık ki.

Bunların önce varlığından devlet haberdar olur,içlerine adam koyar,onu besler,ihtiyaçlarını giderir,ailesine sahip çıkar,gizli haberleşme metotlarını öğretir,aralarında iletişim teknikleri  belirlerler,yani filimlerde bu böyle değil midir?

Ayhan Işık’tan Cüneyt Arkın’a onlardan Bruce Willis’ine kadar sayısız yerli yabancı filimlerde bu hep böyledir.

Hanefi AVCI müdürün tutuklanması için bu olay bahane bile olamaz.Terör,kaçakçılık,insan kaçakçılığı,beyaz kadın ticareti gibi organize suçları takip eden üst düzey bir yetkili için böyle şeyler doğaldır.
İyi bir bürokrat  ısmarlama olmuyor.

Devlet, evli bir çifte gidip de,şu bilgi düzeyinde,şu boyda, şu kiloda,şu sporları bilen,şu kadar dil bilen “bir terör uzmanı emniyet müdür,veya jandarma albayı ” doğurun diyerek adam yetişmiyor.
Bu adamlar,alt düzey memuriyetlerinden üst düzeye çıkıncaya kadar geçen yıllar içinde “üzüm üzüme baka baka kararır” örneği,karanlık işleri yapanlarla akıl almaz ilişkiler içinde bulunurlar.Her an ölümle kol kola gezmektedirler.

Bir devlet suçla mücadele edecekse böyle tecrübeleri ile yükselmiş adamlara ihtiyacı vardır.Bunlar da ısmarlama doğurulmadıkları gibi saksılarda da yetişmez.

Böyle adamları olmayan veya olanı beğenmeyenler de AKP’nin Milli (!) Savunmama  Bakanı Vecdi Gönül örneğinde olduğu gibi “anlık İstihbarat” arayışlarına muhtaç olur,terörün baş destekçileri olan ABD ve İsrail’den HERON görüntüleri için devletin milyarları akıtırlar,sonra da “devleti bölmek”  için masaya otururlar.

Sayın Avcı’nın bu şekilde suçlanarak tutuklanmasının ardında ya iddia edildiği gibi,Fethullah hoca cemaatinde nefret uyandıran  kitap olayı vardır ya da yakın gelecekte kendisini yeni bir başrol oynarken görebiliriz.
Bence cemaat bu işlere şerbetli olduğundan ikinci olasılık daha aklidir.

Bu günlerde unutulan bir konuyu hatırlatayım hemen,referandum öncesi,ABD’nin Yeni Dünya Düzeni  yapılanması gereğince orduların kaldırılması işleminin başlangıcı olarak,sınırların polis veya özel güvenlik kuvvetlerine devri konusu vardı.Sonunda polise bu görev devredilmişti.

Bizde halen var olan ve devam eden “telefon dinleme,e-postaların kontrol edilmesi” gibi konuların Amerika’da da olduğunu ve “polis devleti” manşeti ile Newsweeks dergisinin sayfasının kaplandığını görmüştüm.

Amerika bu konuya yıllardır zemin hazırlıyordu ve çok tutulan Zor ölüm gibi filimlerde “silah tüccarı,uyuşturucu kaçakçısı,teröristlerle işbirliği içinde kötü ordu” ve karşılığında “vatan kurtaran aslan polis” imajı işleniyordu.

                                          Kulenin üstünde "Hakların Faturası",uçakta "Vatansever Harekatı"  yazılı.
15 gün kadar önce İngiltere’den yayın yapmakta olan Ilımlı İslamcı Press Tv,Amerikan Senatosunda görev yapmış eski senatörlerin “İkiz kuleler olayı G.W.Bush’un işidir,bu suçlama nedeniyle yargılanmalıdır, Amerikan generalleri,askeri uçaklarla,diplomatik valizlerle uyuşturucu taşımakta ve ticaretini yapmaktadırlar,El Kaideyi Bush’un emri ile C.I.A kurdu,FBI arıyor”  gibi bir alay rezaleti ifşa eden açıklamalar yayınlandı.Program bir saatin üzerinde sürdü.

Çok kızdığımız R.T.Erdoğan’ın AKP hükümetinin icraatları sadece bizde değil başta ABD içinde de süren bir  “yeni dünya yapılanmasının” ön eşiğini oluşturmaktadır.
Ergenekon,yani  Amerika’nın Muhafazakar Cumhuriyetçi partisinin  yeni yapılanmasını temsil eden (Er-an Ge-orge Ne-o Con-servatist)  kelimelerinin kısaltmasından ibaret G.W.BUSH ve öncekilerinin yapılanmasına hizmet eden, NATO’nun ülkemizdeki “Operasyon timleri” nin,Silivri Tiyatrosunda,ABD + hükümet işbirliğinde sergiledikleri bu oyunun nasıl sonuçlanacağını yakın gelecekte göreceğiz.
Benim kuşkum şudur ki,biz de bütün dünya halkları da daima “mağdur” severiz.Bu yüzden daima “mağdur peygamberlerin” tebliğ ettiği dinlere inanırız.

Gene “mağdur dindarlar” olan,1946 Celal BAYAR-İsmet paşa arasında,ABD’nin NATO şartına dayalı Pembe Köşk’te  kurulan dümenin ardından sahneye konulan “Dörtlü Takrir” adıyla tarihe geçen Menderes Mağduriyeti ,1980 sonrası Turgut ÖZAL mağduriyeti, ve son olarak da 28 Şubat 1997 dümeni ile 12 Eylül’den beraat etmiş,Sincan’da yürütülen tanklarla iktidardan indirilmiş  Erbakan Mağduriyeti , “Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz” dediği için içeri tıkılarak her gün yazılı ve görsel basınla ruhumuza işletilen ,Erbakan'’ın öcünü alması için,koltuğu altından Amerikan büyükelçiliğine fırlatılmış “Tayyip Erdoğan mağduriyetine” olan sadakatimiz halen sürmektedir.

Ama,artık yeni dünya düzeni yapılanması gereğince  “yeni Türkiye yapılanmasının” da sağlam temeller üzerine oturtulması için daha çok sayıda “mağdurlara” ihtiyaç duyulmaktadır.
Daha bir yıl önce,eline tutuşturulan bir iki yolsuzluk dosyası ile televizyon ekranlarında halka tanıtılan Kemal Kılıçdaroğlu bu gün CHP’nin başında,buna en çok sevinen Manisa Milletvekilikökeni itibarıyla da hemşehrisi olan Bülent ARINÇ değil miydi?

Geçen hafta Avrupa Sosyalistlerinden aldığı destekle dün de sayın R.T.Erdoğan ile mecliste görüşme yaptı,”akan kanın durdurulması” sloganı arkasında devletin bölünmesi senaryolarına ortak edildi.
Her akşam yandaş kanallarda yandaş basın mensuplarınca halk “başka çare yok” şartlaması altında bölünmeye ikna ediliyor.

Bu yüzden, “dün  cemaatçi bu gün itirafçı”  olan bir Hanefi Avcı ve diğer mağduriyet olayları,sabırla sonuçları beklenilmesi gereken olaylardır.Halk olarak az mı kazık yedik?
Tecrübe,”yenilmiş kazıkların bileşkesi”ise,hemen her şeye “sazanlama” atlamayı sürdürmemiz, tecrübe edinmediğimizi,aksine  “balık hafızalılığımızı”göstermez mi?

Muhakkak ki yapılan haksızlıklara anında tepki göstermeliyiz,ancak kimseyi de durduk yere kahraman etmeyelim.İşte saydığım örnekler memleketin daima sömürgeci devletlere teslim etmiş,bu ülkenin emeğinin sömürülmesine çanak tutmuş adlardır.

Yerlerine yenilerinin belirlendiği veya toplayabildiğimiz verilere göre onların sırtından milletin bedava sömürüldüğünü görmelerine verdikleri tepkileri de bazılarının ölümleri ile sonuçlanmıştır.
Yapılan haksızlıklara tepkiye “evet”,kişileri putlaştırmaya ise “hayır”.Bu yüzden,mağduriyete uğrayanlara verilen desteğe “alkış”  ama kişileri putlaştırmaya her zaman “yuh” çekmeliyiz.Bu ince çizgiyi ayıralım.
Türk milleti ve ezilen halkların bu konuyu artık öğrenmesi şarttır.Yoksa,kılavuzu karga olan örneği “burnumuz boktan”  kurtulmaz.

Adilyargic.