10 Nisan 2014 Perşembe

ANAYASA MAHKEMESİNİN SOSYAL MEDYA KARARLARI DOĞRUDUR.

ANAYASA MAHKEMESİNİN SOSYAL MEDYA KARARLARI DOĞRUDUR.

AKPKK koalsiyonu, 600 yıllık Mason dininin misyoneri, başta ülkemiz olmak üzere “22” Müslüman devletinin siyasi, coğrafi, dini kurum ve kuruluşarını tasfiye etmekle görevli, Haçlı ordularının askeridir.
Yaşadığımız siyasi, hukuki, dini çatışmaların gerçek nedeni, AKPKK koalisyonu ile yabancı işbirlikçilerinin, Türk ve Müslüman dünyasını köleleştirecek, devletlerini yıkacak, dinlerinden çıkartacak olan bu projelerini gerçekleştirmelerine engel olmak içindir.

Bu projelerin ne olduğunu ve nasıl bu günlere geldiğimizi görelim.
AKP hükumeti 12 yıl önce iktidar olduğunda ilk işi özellikle kendi partisine kayıtlı olan halkın en alt tabakasından olan fakir fukaraya ücretsiz bilgisayar dağıtarak işe başlamıştı.

Karşılık dağıttıkları bu bilgisayarlardan partinin beklentisi neydi?
Kendisine bağlı bir kitle yaratmak,  ki bu kitle Nur ve Gülen cemaatleri başta olmak üzere kendisine destek veren çok sayıda tarikatlar, azınlık dini ve etnik gruplar da çatısı altında birleştiğinden zaten mevcuttu.
Çünkü AKP hükumetinin iktidarı 12 Eylül 1980 askeri darbesinden itibaren kademe kademe bizzat devletin resmi siyaseti olarak yürütüldü, hazırlandı.
Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa Birliğinin ortak yürüttükleri 21. yüzyıla yeni bir dünya düzeni getirme siyaseti olan Büyük Orta Doğu ve Genişletilmiş Kuzey Afrika projesinin ilk aşaması 1980’li yılların sonunda Fas’tan Afganistan’a uzanan Müslüman ülkeleri içine alan Yeşil Hat Projesiydi.
Yeşil Hat Projesine göre AB-D koalisyonu yani bunun askeri ve ticari yapılanması olan NATO bu ülkelerden “demokrasi dışına çıkana” askeri operasyon yapabilecekti.

Önce Yeşil Hat Projesi adını alan bu yeni dünya düzeni 1992’lerde ABD’li Huntington’un el atmasıyla kısa adıyla bildiğimiz B.O.P’a dönüştürüldü.

AKP hükumeti de B.O.P projesine dahil olan 22 Müslüman devletten seçilen, Arabistan, Mısır gibi devletlerde Selefi Müslümanlardan seçilmiş siyasi “eşbaşkan” olduğunu bizzat Recep Tayyip Erdoğan kendi ağzından daha hükumet olmadan önce açıklamıştı.

Dağıtılan bu bilgisayarlar, 1990’dan itibaren Amerika’da yaygınlaşan İnternet olanağını hedef Müslüman ülkelere de yayarak, kamuoyu yaratmada kullanılacaktı. Ama geçen zaman içinde AKP hükumeti ülkemizde verdiği İnternet savaşını kaybedince ilk önce İnternet erişim ücretlerini ardından cep telefonu gibi iletişim, benzin, mazot gibi ulaşım araçlarının yakıtlarının fiyatlarını arttırdı. Öyle arttırdı ki dünyanın en pahalı İnternet, telefon kullanan, akaryakıt tüketen toplumu olduk.

Büyük umutlarla başlayan İnterneti yaygınlaştırma siyaseti, bedava dağıtılan bilgisayarlara rağmen ülkemizde neden başarısız olmuştu?

Sebebi halkımızın sorgulama yeteneğinin gelişmiş olması ile AKPKK Selefi çakma Müslüman siyasetleriyle artan mikro milliyetçilik, mikro köktendincilik akımları ile bunların toplumda yarattığı “devletin bölünme korkusuydu.”

Bu arada da, 1923’ten 1950’ye kadar kesintisiz olarak devam etmiş olan Ulusalcılık siyasetiyle halkımızın birleştirilmesi sağlandığından, AKP’nin getirdiği bölücü ırki ve dini mikro devletlere bölünme siyasetinin yarattığı tepkiye, AKP’nin temsil ettiği Sünni adıyla maskelediği Selefi, işbirlikçi, teslimiyetçi Mason islamından duyulan endişe de özellikle Alevi ve gerçek sünnilerde güvensizliği körüklemiştir. AKPKK koalisyonu, 1950’den beri Amerikan köktendinci-muhafazakar Neo-concu siyasetin temsilcisi olmuştur. Asla Sünni/Hanefi İslam’ın değil.

1950’den itibaren ABD’nin Neo-con’cu muhafazakar, köktendinci siyasetlerini savunan  İslam devletlerinde Selefi sözde Müslüman hükumetler, Hristiyan ülkelerde Hristiyanlık değerlerini üstte tutan ama “demokratik görünümlü” hükumetler sayesinde bütün dünyada dincilik beyinlere şırınga edilmişti
.
Neo-con/Yeni Muhafazakar dinci akımın temsilcileri

Halklara şırınga edilen dincilik aslında o toplumların asırlardır inandıkları dinleri değildi ve 16. yy. da Masonların İngiliz tahtında güç sahibi olmasını takiben 1565 Manş Denizindeki Büyük Armada (Donanma) savaşında İspanyol donanmasını batırıp dünyanın yeni gücü olmalarının ardında İngilizlerin başlattığı bütün dinlere “Mason dini esaslı” şekil verme siyasetinin Amerika tarafından uygulanan haliydi.
 Dinlerde yapılan bu Masonik düzenleme ile alışılagelmiş ibadet şekilleri korunurken biraz kıyafetlerde, biraz ahlakta ciddi ahlaki bozukluklar da antik çağ dinlerine dönüştürülerek, dinlerin içi boşaltılıyor, okumak, düşünmek, sorgulamak,akılcılık kötüleniyor, dogmacılık/ nasçılık, ruhbanlara itikat güçlendiriliyor, batı emperyalizminin dinin koruyucusu olduğu şartlanıyor ve kutsanıyor, böylece halklar emperyalizme direnmeden teslim oluyorlardı.

Bunun kültürel zemini de İslam’da peygamberin ölümünden beri var olan, Kur’an ayetlerinin halktan insanların okuyup anlamasını hoş görmeyen Selefi anlayışıydı. Bu anlayış, 13. yüzyılda Halçı seferlerinin ardından kurulan Gazze’li İmam Hanbel’in kurduğu Hanbeli Mezhebi hazırlamıştı.
İlk Mason İslam denemesini İngilizler 18. yüzyılda 1740’larda rahip ajanları Hamper ile Sabilerin dönme İslam ulemalarının yoğun olduğu Basra’da din eğitimine gelmiş Necd’li Mehmet Abdulvehhap’a  kurdurdukları Vehabbilik dini oldu. Bunu,16. yüzyılda Anadolu’da çıkmış olan Kadıyanilik tarikatını benimsemiş Moğol kökenli Ahmet Kadıyani’ye kurdurdukları Hint Kadıyaniliği, İran’da kendisini Allah ilan eden Bahaullah Mazenderani’ye Bahailiği, Mısır’da Afgan kökenli Cemaleddin Efgani’ye Efganiliği, 20. yy. başlarında Bitlis’li Süryani Said-i Nursi’ye de Kürt İslam’ı olan Nurculuğu kurdurarak başardılar.
Selefi, Mason, sahte Müslümanlar
Bu tarikatlar ya da yeni Mason dinleri, padişah II. Abdülhamit’in Pan İslamcılık akımının etkisiyle fazla yayılamadılar. Vehhabiler, Nurcular, Efganiler Osmanlıya açılan haçlı seferlerinde Haçlı işgalcilerin yanında saf tuttukları için fazla kabul görmediler. Batı karşıtı Türk ve diğer Müslümanlar arasında bu akımlar tutmadı.

Yıkılan Osmanlının ve İran’ın Safevi hanedanının yerine Mason Sabetayist Yahudi iktidarı getirildi, her iki ülkede padişahlık kaldırıldı. Bunu halifeliğin kaldırılması takip etti. Böylece İslam’a yön veren hilafet kurumu çökertildi.

Mustafa Kemal Atatürk bu açığı kapatmak hem de dini bu zararlı Mason dinlerinden koruyacak bir kurum olan Diyanet İşleri başkanlığını kurdu, başına Rıfat Börekçi gibi vatansever bir din adamını getirdi, Kur’an’ı Türkçe’ye çevirtti, halk kutsal kitabını ilk kez kendi dilinden öğrenme şansını yakaladı.

Bu yeniliğin sömürgeci batılıların sahte İslam dinlerinin yayılmasını önleyeceğini, karşılarına daha inatçı, batı karşıtı, “doğu milliyetçiliğini” yaratacağı korkusu batılıları ve işbirlikçileri olan Selefileri korkuttu.
 Cumhuriyetin kurulmasından Atatürk’ün ölümüne kadar takiyeci Mason Müslümanları olan selefilere, Şapka Kanununu bahane ederek çıkarttıkları gerici isyanlarla demokratikleşme engellendi. Kubilay olayı gibi üzücü olayları yaşattılar, Bunlara paralel olarak Yahudi ve Yezidi Kürtlerin öne sürüldüğü, Süryani ve Ermenilerin destekledikleri Kürt isyanları da eklendi. Bu olaylar 500.000 insanımızın canına mal oldu.
Sonunda Atatürk zehirlenerek yatağa düşürüldü. Öldüğü ya da öldürüldüğü gün 10 Kasım 1938’de Bitlis’li namaz kılan Gregoryen Ermeni İsmet İnönü ile Arnavut Fahrettin Altay’a askeri darbe yaptırıldı, darbeciler Dolmabahçe Sarayına girdikten sonra Atatürk’ün ölümü açıklandı.

Bu olayın ardından TBMM, cuntacıların emriyle silahlı askerlerin eşliğinde toplandı ve İsmet paşa kendisini “Ebedi Başbuğ” ilan etti.

Kendisini Türklerin sözde Başbuğu ilan eden İsmet paşanın Ermeni'liğini kimse eleştiremedi.
Devletin bütün kademelerine Alevi kimliğine girmiş Sabetayist Yahudi Ermeni, Rum, Tatar, Kürt, Çerkez, Araplar getirildi ve Rusya’da 1917 Ekim devrimi ile ortaya çıkan Komünizm’in halk arasında yayılması engellendi, 1943 sonrası tamamen köktendincilik yani Mason İslamı halk arasında körüklendi. Buna rağmen Ay Tanrısı Kültünden gelen İngiliz Masonluğunun ürünü Nurculuğun engellenmesi siyaseti sürdürüldü.

1947’de Amerikanın dünyanın yeni hakimi olarak kendisini ilan etmesi sonucu, Amerikanın neo-con’cu köktendinci, muhafazakar dini anlayışının ülkemizde en iyi şekilde yayılmasını sağlayacak Selefi Nurcuların iktidara getirilmesi şart koşuldu. Bu şart gereğince 1946’da Pembe köşkte İsmet paşa celal Bayar ile bir toplantı yaptı. İlk siyasi şike imzalandı.

14. Mayıs 1950’de iktidara getirilecek bu Selefi sahte Müslüman hükumetinin halka sevdirilmesi için çeşitli mağduriyet senaryoları üretildi. Sonuç başarılı oldu ve büyük umutlarla işbirlikçi Demokrat Parti hükumeti göreve başlatıldı ise de İsmet paşanın sağlığı boyunca Nurculuğun yayılma hızı düşürüldüyse de şike gereğince iktidarı sürdürüldü.

1965’de NATO’nun Türkiye’yi, NATO savunma alanında 1. derece savunulması gereken alan olmaktan çıkartması üzerine İsmet paşa NATO karşıtlığına başladıysa da 1971’de tasfiye edildi. Yerine ABD’de, iki yıl gazetecilik eğitimi almış Merzifon Şebinkarahisar kökenli Ermeni Bülent Ecevit getirildi.
1974’de CHP-MSP yani Selefi Süryani-Ermeni koalisyonu olan hükumet kuruldu ve İsmet paşanın, Adnan Menderes’in ısrarla kaçındıkları Kıbrıs batağına ülke sokuldu.

Milli Eğitim Bakanlığını ele geçiren Selefi Nurcu MSP, İmam Hatip Liselerinde örgütlendi, teslimiyetçi İslam olan Mason İslam’ı Nurculuk devlet okullarına sokuldu.
Aynı anda devletin olası bir Sosyalist Devrimden korunması amaçlı sinsi bir NATO projesiyle halk sağ-sol çatışmasına derin devlet-Derin NATO işbirliğinde itildi, binlerce gencimiz telef edildi. Zamanında bastırılmayan olayların yayılması, ölümlerin artmasını getirdi ve bir entrika ile Manisa’ya sürülmüş Tunceli Çemişkezek’li Gregoryen Ermeni kökenli Kenan Evren’in Genelkurmay başkanı olması sağlandı ve 12 Eylül 1980 darbesi yaptırıldı. Kökeni aynı şehirden olan Malatyalı bilinen Turgut ÖZAL da başbakan oldu.

İmamhatipler arttırıldı, gerici Mason İlsam’ı Nurculuk ile onun Gregoryen Ermeni uyarlaması olan Fethullah Gülen’in idaresine verilen Işıkçılık/Işık Evleri oluşumu devlet eliyle desteklendi. Akılcı, bilimsel eğitim tümüyle terk edildi. Özel televizyon şirketlerine izin verildi, bu kanallardan Nurcu ve Gülenci “teslimiyetçi Mason İslamı” halka şırınga edildi. Ordu-siyaset işbirliği ile ordu din düşmanı, teslimiyetçi İslamcılar da kurtarıcı olarak halka gösterildi.

Diğer yandan etkili olamayacağı anlaşılan ASALA Ermeni terör örgütü tasfiye edildi, özünde Ermeni, Süryani, Yezidi Kürtlerinin idaresinde PKK terör örgütü devlet eliyle kuruldu, cezaevlerinde solcu Kürtlere aşırı baskılar yapılarak devlete düşman edilip dağlara çıkmaları için gerekli psikolojik ortam yaratıldı.
Bütün bunlar 1980’lerin sonlarına doğru Yeşil Kuşak hattıyla başlatılan 1992’lerde B.O.P’a dönüşen projenin uygulanması için kültürel, siyasi, coğrafi şartları oluşturdu.

Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den toprak alarak kurulacak kukla bir Kürt devleti bu dört ülkede anarşi çıkartacak, her ülkedeki küçük dini ve ırki azınlıklar tahrik edilecek, desteklenecek, özerk devlet olma savaşına sokulacak, böylece, günümüzün bu dört devleti çok sayıda mikro devletlere bölünecek, orduları, devlet kurumları tasfiye edilerek sadece silahlı polis güçlerinin baskılarıyla yönetilecekti.
Sonunda, dünyanın en gelişmiş teknolojik silahlarıyla donatılmış Amerika ve Avrupa Birliği orduları karşısında halkını toplayıp direnecek bir ordu da kalmamış olacaktı.

Bütün bunlar gerçekleşinceye kadar Türkiye ve seçilmiş diğer eşbaşkan konumundaki devletlerin orduları görev başında kalacak, projenin tamamlanması aşamasında da tasfiye edilecekti.
Nurcu AKP hükumeti ve Gülen cemaatinin ilk işleri de eşbaşkanlığını üstlendikleri bu teslimiyetçi siyasete karşı olan ordu-sivil yapılanmasını Ergenekon operasyonlarıyla tasfiye etmek oldu.

Yargı ve ordunun başına ordu içlerindeki kripto elemanları, siyasi terfi oyunlarıyla getirildiler, bunlar bütün halkın gözü önünde oldu.


Özellikle 2011’de Libya’ya yapılan NATO saldırısında AKP-Gülen cemaati koalisyonunun gerçek yüzü ortaya çıktı. Suriye operasyonunda ise Rusya-Çin-Hint-İran koalisyonu yeni bir blog olarak ortaya çıktı ve Haçlı işgali durduruldu. Top, eşbaşkan ülkelere yani Türkiye, Mısır, S. Arabistan ve Katar’a kaldı.

Takiyeci Müslüman Selefilerden seçilmiş gönüllü-paralı askerlerden oluşan El Kaide, El Nüsra, İşid gibi örgütler Suriye’de kan dökmeye başladılar. Gizli-açık haçlı ülkeleri ve eşbaşkan devletlerin mali, mühimmat, levazım, siyasi destekleriyle Suriye rejimine savaş halen sürdürülmektedir.
Her gün Müslüman kanları dökülmekte, kadın ve genç kızların ırzlarına geçilmektedir. Selefi olmayan Müslümanlar “Kâfir” ilan edilerek sekiz, on yaşlarında çocuklara kafaları balta, saldırma gibi kesici aletlerle kestirilmekte ve İnternet ortamından halklara gösterilip sindirme yapılmaktadır. Saf genç kızlara cennet vaat edilerek bu haçlı askerlerine gönüllü fahişelik ettirilmektedir.
Müslüman ve Türk devletlerini zaten asırlar öncesinden “Dar-ül Harp” yani “Yağmalanacak savaş alanı” ilan etmiş olan bu Selefi ihanet yapılanması olan AKP hükumeti bir yandan da devleti yağmalamaktadır. Bu yağmalamada elde ettiği paraları da artık yasal olarak bankalara bile yatıramayacak kadar çoğaldığından evlerinde saklama yoluna girmişlerdir.

En son olarak 2010 yılında Nurcu Selefi AKP’nin, Gregoryen Ermeni Gülen cemaatini tasfiye etme kararı almasının ardından, karşılıklı eleştirilerle başlayan geçimsizlik, bu günlerde savaşa dönüşünce, Gülen cemaati Selefi Nurcu hükumetinin bakanları ve başbakanının yolsuzluklarını gözler önüne seren Twitter, Youtube gibi sosyal medyada yayınlamaya başlamıştır.

Ardından başbakan ve bakanları hakkında yargı takibi başlayınca, başbakan takibatı başlatan yargı, polis teşkilatını hallaç pamuğu gibi atmış, bütün tahkikatları durdurmuş, “kendisine darbe girişimi olarak değerlendirmiş” bu nedenle aleyhine alınan yargı kararlarını iptal ettirmiştir.

Bu da yetmeyince yolsuzlukların yayınlandığı İntenet sitelerini de emrivaki olarak yasaklamıştır.

Yasağın ilanını takiben başta cumhurbaşkanı ve hükumetin bakanları yasakları delerek bu sitelere girip üyelerine düşüncelerini ileterek, ilan edilen yasağın başta hükumet, devlet tarafından akılcı bulunmadığını göstermişlerdir.
Yasaklanan internet sitelerinin geçmişi zaten iki ile beş yıl arasındadır. Hepsi 12 yıllık AKP hükumeti döneminde kurulmuş bu siteler sadece ülkemizde değil bütün dünyada kullanılmaktadır.
Bir ara da Google arama motorunu yasaklamışlardı. Google da halen hükumet tarafından engellenmektedir ve dünyada en çok kullanılan ve kazanan şirkettir. Bunu kuran 18 yaşında bir gençtir. Twitter, Facebook, Youtube da benzer şekildedir. Bunların hepsinden vergi almayı kafaya koyan hükumet üyeleri evlerinde, cep telefonlarında ve bütün devlet dairelerinde “google arama motoruna” girmeden bilgi taraması yapamamakta, youtube, twitter, facebook kullanmadan üyeleriyle iletişim kuramamaktadırlar.

Yok vergi ödemiyorlarmış, yok ülkemizde büro açmıyorlarmış bunlar bahane, kendilerinin hazırladığı Atatürk’ü aşağılayan videoları bu sitelere yükleyerek, “Atatürk düşmanlığı yapan görüntüler var” gerekçesiyle bütün sosyal paylaşım sitelerine erişimi toptan engelleme kararı aldırtmak şahane.

2008’de Gürcü-Rus savaşı, Osetya krizi yüzünden başladığında, televizyonlara “Kafkasya uzmanı” olarak çıkıp da Osetya’nın yerini bile bilmediğinden yüzü kızaran, ortadan görünüp, sıkışınca hükumet yalakalığı yapan, hükumetin maaşlı sözcüsü çakma prof ve hükumet sözcüsü Van’lı Ermeni Hüseyin Çelik’in, bu profun uydurmalarını esas alarak savunduğu şey, bu sitelerin ülkemizde büro açmamaları, vergi ödemeyi ret etmeleri gibi yersiz, dayanaksız gerekçelerle yasakları savunmaları mantıksızdır, hükümsüzdür.
Vergi alacak devlet adamı, üç ile beş yıldır bu sitelerde hesap açacağına, işine bakar başında gerekli yasal hazırlıkları yapar, vergisini alabiliyorsa alırdı zaten.
Yolsuzluklarınız, hırsızlıklarınız ortaya dökülünce mi vergi, büro konuları aklınıza geldi?
Alooo, artık yalanlarınızı yemiyorlar, haberiniz ola.

İster cemaat-AKP çekişmesi ürünü olsun, ister gerçekten vicdanlı yargıçların verdiği karar olsun başta Anayasa Mahkemesinin ve öteki yerel mahkemelerin “İnternet yasaklarının kaldırılması kararları” doğrudur, adildir, yerindedir.
Bu yargıçları yürekten kutluyorum.
Bütün yasakçı zihniyet, “özgürlük getirme vaadiyle” gelen “dünün mağduru, günümüzün zalimi” AKPKK ihanet koalisyonuysa ona da lanet olsun!


Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

Hiç yorum yok: