11 Mart 2012 Pazar

CENNETİ SATANLARA ALDANANLARA CENNETİN YERİ

CENNET DOLANDIRICILIKLARINDAN CENNETİN YERİNE


Ender de olsa bazı insanlar dini duyguları istismar ederek haksız kazanç yani dolandırıcılık yapmaktan geri durmuyorlar.
İslam dininde cennetten veya cehennemden yer satmak yoktur ve Kur'anda da hadislerde de böyle bir ayet ve hadise ben rastlamadım.
Cennetten yer satmak ve günahları para karşılığı bağışlamak ise İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan Katolik Hristiyanlığın merkezi Vatikan'da bulunan Papa ve yardımcıları olan kardinallerin işidir.
Papalık paraya sıkıştığında veya imanı ve parası kuvvetli Hristiyan devlet ve iş adamlarının yoğun istekleri üzerine zaman zaman Papalık makamı bildiri yayınlayarak yüksek ücretler karşılığında günahları bağışlar ve cennetten de arazi satışları yapar.
Papalık yapar da bizdeki, cenazenin boynuna iyi hal kağıdı (bonservis) yazan, şakirt dedikleri müritlerinin imanlarını para karşılığı onaylatan Ortodoks Hristiyan din adamları kusur kalır mı?
Mutlaka kalmazlar.
Hatta Rönesans çağında yaşayan ünlü Alman aydınlanmacı Martin Luther bile aslında Nasturilik mezhebinin kurucusu Aziz Agustin öğretisine dayalı, namaz kılan Hristiyan bir rahipti. O çağda papalık böyle bir "günah bağışlama fermanı" yayınlayınca adama ters geldi ve çalıştığı kilisenin kapısına 95.sayfalık bir itirazname yazdı, sonucunda afaroz edildi, afaroz geri alındı ve Alman üniversitelerine adına kürsü açıldı ve dinde aydınlatmayı başladı.
Bu aydınlanma hareketi yayılınca, eski hallerini unutan batılılar, dinde kötü ne varsa hep İslam'a yamadılar.
Oysa İslam, "Ehli Kitap" dediği Yahudi ve Hristiyanlar gibi Hicaz Araplarını "okuryazar" ve "ensest üreme" kültüründen koparmayı, zamanın Hrisityanlık dayatmalarını da sona erdirmek amacına uygun geliştirilmiş bir dindi. İçinde ne kadar kusur varsa hepsi Kur'an'ın Yevrat ve İncil'i esas almasından kaynaklanıyordu.
Ama asırlardır oluşturulmuş İslam ve Türk düşmanlığı bizim hakkımızda "akıl ile düşünmelerini" engelliyordu.
Zamanla başımıza Müslüman görünen, devşirme din adamları getirip, dini onlara teslim etmeyi çıkardıkları sayısız tarikatlarla sağlamalarıyla İslam'da her türlü sapıklık ta artmış oldu.
Bir de din dolandırıcılarına ilgi gösteren, devşirme vatandaşlarımız da az değildir. Hatta, neye inandığını bilmeden kendisine Müslüman diyen ama aslında Ortodoks Hristiyan ve Yahudi mezhepleri değerlerine uygun yaşayan insanımız da az değildir.
Bu yüzden televizyonlarda dini sorulara cevap veren hocaları seyretmekten Sünni gerçek Müslümanlara gına geldiyse de, hala sapıklıklarından kurtulamamış dönme ve devşirmeler için bu programlar ilim irfan kaynağı olarak görülmektedir. Zira bu kesimin dini inançlarında "okuryazarlık sadece şıh, pir, şeyh dedikleri ruhbanlara aittir ve halka yasaktır. Sorun buradadır.
Bu özetten sonra biraz da bu sapmaların tarihçesine bakalım.

Dört Halife döneminin ardından darbe ile oğlu I.Yezid’i (646-683) halife (680-683) yapan Ebu Süfyan’ın çocukları Ümeyye/ Emevi ailesinden oldukları için İslam imparatorluğu 740’lara kadar bu ailenin adıyla anıldı. Ardından Ebubekir’in küçük oğlu Abbas’ın soyundan olanlar Emevilerin “Arap ırkçısı”  olan bu ailenin hanedanına son verdiler.
Türklerinde yoğun olarak İslam’a geçtikleri bu dönemdir. Ancak, Abbasi hanedanı bir hata etti ve “Kur’an-ı Kerim’in farklı dillere çevirilmesi, tercüme hataları yüzünden “anlamlarını yitirip, başka anlamlara bürünüyor” eleştirilerine hak vererek Kuran ve Ezan’ın sadece “Arap Dinde” okunmasına karar verdiler.

Öteki Müslüman ülkeler de bunu kabul ettiler. O zaman bu zamandır, Kur’an ayetleri sadece “Arapça” okunur ve söylenir oldu. Bu da İslam’da olmayan “Ruhban kesimi” yarattı. Çünkü herkes Arap dilini bilme ve öğrenme olanağına sahip olamadığından din “gerçeğinden çakmasına” ruhbanların tekeline geçti.
Hatta olayın “ticari ve propaganda önemini” kavrayan ne kadar işsiz güçsüz Arap varsa Türk, İran ve yakın Müslüman coğrafyalarına hücum ettiler.

Çift Güneşli Gezegen Star Wars'tan
Bunların bazıları bilgili insanlardı, hizmetleri oldu ve adları kaldı yadigar. Bazıları da “Müslüman” bile olmadığı halde sadece Arapça bildiğinden ulema oldu ve kendi sapık inançlarını bu insanlara kabul ettirmeyi “İslam- Allah” adları ile başardılar.

Bu din sömürüsü, İslam ile alakası olmayan tarikatların doğmasına yol açtı. İnsanlar dolandırıldılar, aldatıldılar.
Cumhuriyet tarihimiz boyunca gazetelerin arşivlerine bir bakın, her zaman din istismarı ile zengin olan dolandırıcıları göreceksiniz. Bu günkü hükümetimiz bile bunlardan birisidir. Kendilerini Deniz Feneri davasında yargılatmamak için, soruşturma savcılarının tayinlerini çıkartmaktan işten el çektirmeye kadar her türlü tehdidi de çekinmeden uyguluyorlar.

Hükümet böyle olunca vatandaş geri durur mu?

Üçü kadın toplam altı kişi, Hatay, Antalya, Kırıkkale, Çankırı ve Ankara gibi şehirlerimizde “Önceki hayatında Veysel Karani olduğunu ve cennetten geldiğini” söyleyerek saf insanları 600.000.000TL kadar dolandırmışlar. Bu saf insanlar arasında, hâkim, savcı, avukat gibi mesleklerden insanlar varmış.

Eh, hâkimi savcısı, avukatı bu kadar mal olan bir Müslüman ülkenin “sözde Müslüman Hükumetinin” adalet (!) dağıtan görevlileri de onlara yakışan türden olursa şaşırmamak lazım diyorum ve ekliyorum;
“Veysel Karani asla peygamber Muhammed’i görmemiş, inancını duyup Müslüman olmuş Yemenli “ascetic=çileci” bir dağ dervişidir”. Asla mal, mülk düşkünlüğü de yoktur. Bu tür insanlar o zamanlar sokaklarda çıplak gezerlerdi.

Ruhani bir resim
Peygamber Muhammed de onun imanına hayran kalmış ve hırkasını hediye ederek göndermiştir.
İslamiyet’te “reenkarnasyon” yani, öldükten sonra ruhun cennete gidip, dönüp başka doğan bir bedene girmesi olayı yoktur. Bu tür inanışlar Zerdüştlükte, Mitra dininde, Serapis, Hermetizm’de vardır. Hıristiyanlıkta da vardır. Tevrat’ta zaten cennet yoktur.  Yahudilerin cenneti vât edilen topraklardır.
İslam’a göre insan ölür ve ruhu göğe yükselir. Kıyamet sonrası yeniden bütün tabiat Allah tarafından diriltildiğinde, sorgu, hesap, yargı günü başlar. 

Cennet ve cehenneme gidecekler o zaman belirlenirler. Bu gün veya geçmişte ölen hiçbir insan ya da hayvan ne kabirde sorgulanır ne de yargılanır. Sadece “ölürsünüz” ve etiniz, mangala koyduğunuz tavuk, dana etinden farklı değildir. Mangalda, tencerede, fırındaki hayvan etleri maruz kaldıkları bıçak kesmesinden ezmeye, kıyma çektirmekten ocağın verdiği sıcaklığa kadar ne hissediyorsa biz insanların da etleri ölünce onu hissedecektir.

Yani, ölünce hiçbir yere gitmiyorsunuz, şuan ölümünüz halinde kabirde sorgu falan yok.
İster Âdem peygamber ister Muhammed olsun şu an hiç kimse cennet veya cehennemde değildir. Sadece ölmüş, toprak olmuşlardır.
Ölümden sonra dirilmek ise Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri tarafından “Marifetname” adlı kitabında şöyle açıklanmıştır;
Zamanı gelip, günler tükendiğinde, borazancı melek İsrafil “Şura” adlı borazanını üfleyecek, bütün canlılar ölecektir. Hiç kimse hayatta kalmayacaktır. Allah, “üç kez”  şöyle diyecek;

-“Benden ulusu var mı, benden büyüğü var mı?”

Elbette hiç kimse olmadığı için cevap ta olmayacak. Allah’ın takdir ettiği kadar bir süre dünya atmosfersiz, yağmursuz, susuz, kuru bir gezegen olarak kalacaktır. Bu süre bin yıl mı, milyon yıl mı milyar yıl mı ne kadar olacaksa Allah’ın takdir ettiği kadar olacak ve bu günden belli değildir. O süre dolduktan sonra Allah İsrafil’e tekrar “Şura’yı üfle” diyecek ve borazanın sesiyle bütün ölüler yaşama dönecek ve Allah’ın etrafında toplanacaklar.

Herkesin önüne “yaşamında işlediği her günahı filim karesi gibi gösterecek” imkânlar verilecek, hiç kimse günahına itiraz edemeyecek ve günahkârlar cehenneme sokulacaklar, takdir edilen süre kadar cezalarını doldurduktan sonra cennete (göklere) kabul edilecekler. İslam’a göre “cennete giriş” böyle olacaktır. Şu an ölen bir kişiyi bekleyen hiçbir şey yoktur.

Kur’an’da “Bir çığlıkla yok edilecek gene bir çığlıkla yaşama döndürüleceksiniz” ayeti çok yerde geçmektedir. Sümer tanrısı Anu bile yanında “sesle hükmeden” iki melek bulundurur. Kur’an Hicr Suresinde “kayalara ev yapan halklar” gene “sesle” yok edilirler. Bu da “borazan” işini doğruluyor.
Cennet bütün dillerde “Gök- Gökyüzü” demektir. İngilizcesi “Heaven” kelimesidir ve “Gökyüzü” anlamına gelir. Doğrudur da. Peygamber Muhammed Burak adlı atıyla, Cebrail’in eşliğinde Mirac’a çıkmıştır.
Mirâc yani “Göğe” çıkmıştır. Terim olarak ta Mirâc kelimesini “çıkmak” fiili takip etmiştir. Yani Mirâc çıkılan bir yerdir. Bu da oranın “yüksekte” olduğunu anlatıyor. Yani Cennet “çıkılabilen” bir yerdir. Ölen ruhların yükseldiği yani çıktığı yerdir.

Spitzer uydusunun çektiği şu gördüğünüz bulutların her birinde en azından
150.milyar gezegen (dünya)  ve güneş var.
İnanın adam başına birden fazla gezegen düşer. Cennet çoook geniş!
Cennet “Arş-ı alâ’dadır. Arş= Toprak, “Alâ” da Yüksek demektir. Arş-ı Alâ “Yüksekteki toprak” yani tanrının “ilk yarattığı topraktır”, yeryüzüdür. Müslüman din ulemaları her ne kadar “Arş” kelimesini “gökyüzü” olarak çevirseler de bunun böyle olmadığı önceki sinlerde de sabittir. Kur’anda “Yaratılış Ayetleri” yoktur. Çünkü Tevrat’ın “Yaratılış Ayetlerine” Hud Suresi 7. Ayeti ile atıf yapmaktadır. Bakara 106.ve Maide 68.ayetlerinde Kuran’da olmayan ve tanrının değiştirilmemiş emirlerini öğrenmek için Tevrat, İncil okunması gerektiği emredilmektedir. 
Tevrat’tan Sümer’in Enuma Eliş Yaratılış Destanına kadar bütün milletlerin yaratılış ayetlerinde “Önce tatlı-acı sulardan” oluşan bir evren vardır. Tanrı (iyi) ve Şeytan (kötü) karşılığı vardır. Tanrı, şeytana emir verir ve suyun dibinden toprak çıkarttırır, onu çoğaltır ve “ilk Arş’ı” yaratır ve üstüne otururlar. Bazen bu ”Arş” kayadır. Bu olayı aşağıda bazı bilgilerle doğrulayacağız.

Allah daha sonra başka yeryüzleri de yaratır be göklerdeki yıldızlar, güneşler, gezegenler ve öteki gök cisimleri ortaya çıkmıştır.

Kuran Necm (Yıldız) Suresi 49. Ayeti derki;
Sirius- ŞİRA=Süreyya- Çift güneşli ya da "ay-yıldızlı"
takımyıldızlar
-“O, Şira yıldızının rabbidir!”
Yani Allah’ın yeri Şira yıldızıymış. Buna Araplar bizde yaygın olan adıyla “Süreyya” da derler, peygamber Muhammed’in sağlığında; -“Gündüz gözüyle Süreyya’nın yedi yıldızını sayabiliyorum” Dediği hadislerde vardır.
Hani Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitleri” şiirinde yazdığı gibi;
“Yedi kandilli Süreyya’yı diksem de başına,
Gene de bir şey yaptım diyemem hatırana!
İşte "Öküz Başı şekli veren Şiray-ı Yemani
yani
Yedi Kandilli Süreyya (Sirius)
İfadesinde geçen Süreyya yıldızına Araplar “Şiray-ı Yemani” Yani “Güney Şira” derler. Grekler, ise Canis Mayor (Büyük Köpek) derler. On yıldızlık her birisinin bir güneş bir ayı olan bir takımyıldızdır.
Birde bunun “iki” yıldızdan yani “bir güneş bir ay’dan” oluşan ikinci parçası vardır ve ondan birkaç ışık yılı kadar uzaktır. Buradan bakınca yakın görünüyor malum. Ona da “Şiray-ı Gumeyşa” yani “Sulu Gözlü Şira” derler.
İki takımyıldızın toplamı “12” yıldız eder. Bu da bütün dinlerdeki “12” sayısının karşılığıdır. Ab bayrağından 12 Havari, 12 imam say say 12’ler bitmez. Allah ve meleklerinin bir tufan sonrası terk ederek dünyamıza geldikleri göklerdeki bölgedir.
İşte Allah bu iki takımyıldızın rabbidir. Yani, yaratıcısı, yarattıklarının öğretmeni ve sahibidir.
Çinliler bu iki takımyıldızı “Cennetin Kapısı” olarak tanımlarlar.
Bazı Müslüman din ulemaları da sırat köprüsünün işte burada kurulacağını kabul etmişlerdir. Eski bir Kızılderili yaratılış efsanesi olan Uzun Kuşak’ta (Blogumda vardır) insanlar bu bölgede başka kavimlerin saldırılarından kurtulmak için dünyalarını terk ederler ve bizim bulunduğumuz ve “Orta Dünya” dedikleri dünyamıza gelirler. Onları getiren muhtemelen kuyrukluyıldız yörüngesine sahip bir gezegenin komutanı onlara dünyamızın lanetli bir yer olduğunu, gittiklerinde dönemeyeceklerini söyleseler de insancıklar bıkmışlardır ve bu dünyaya göçü isterler. O zaman Uzun Kuşak onlara şöyle der; “Bir zamanlar sizden bir kavim buralara kadar gelecek ancak içeri alınmayacaksınız. Başka hiçbir kavim bu bölgeye yaklaşamayacak!” Der. Yani “Cennet “ olan bu gök bölgesine bizden girebilecek yoktur.
Procyon A-Alfa ve B,Beta
Bunlar da Şiray-ı Gumeyşa 
Bu efsane de bu bölgenin “sırat köprüsü veya cennetin kapısı” olarak yorumlanması ile uyuşmaktadır.
Bu takımyıldızdan sonra birkaç milyon ışık yılı genişliğinde bir “gök okyanusu” vardır. Bu Avustralyalı bir bilim adamınca bundan dört yıl kadar önce tespit edildi. Blogumda da bu haberi “Gök yüzünde su varmı” başlıklı bir yazıyla verdim. Ondan sonra o Kuran’da geçen Ad, İrem cennetleri gibi yedi cennet kabul edilen trilyonlarca güneş, dünya ve sair gökcisimlerinin bulunduğu yere geçilir.
Yani cennet dediğiniz yer “ölünce” değil, ölüp, kıyametten sonra diriltildikten, yargılandıktan, cehennemde cezaları çektikten, hesapları verdikten sonra “DİRİ” iken gidilecek bir yerdir.
Kur’an ayetleri de cennetin kıyamet vaktinde “yaklaştırılacağını” söylüyor;

İşte Kur’anda Cennetin  ve Cehennemin yeri;
CENNETİN YERİ:
TEKVİR SURESİ:
10-Hesap için defter açıldığında ;
11-Gökyüzü yerinden söküldüğünde ;
12-Cehennem alevlendirildiğinde 
13-Cennet yaklaştırıldığında”… 

Yani hesap edin, Ben bunu yıllar önce yazdım. Öyle salak Müslümanlar var ki ne dediler biliyor musunuz?
“Kur’an’da birkaç ayet böyle dedi diye sana mı inanacağız?
Ayet, “Kur’an cümlesine”  denilir ve her ayet her Müslüman için yapılması, inanılması şart olan Allah’ın emridir. Peygamber dâhil hiç kimsenin sözü ALLAH’IN SÖZÜNDEN ÜSTÜN OLAMAZ!
Müslüman isen bu söz seni bağlar. Ama Fethullah Gülen Said-i Kürdi gibi sapıklarınkilerinin bu “ayetler” yanında hiçbir hükmü yoktur.
Resim yazısı ekleİşte temsili Burak'lar. Uçan daireler.
Sen de yap bas git cennete! Oraya ölü almazlar!
Ama insanlarımız, aslında Müslüman olmayan “takiyyeci Müslümanlara” inandıkları için bu adamların sözleri Kur’an ayetlerinden fazla değer görmeye başladı. Arkasından da vatanın bütün kurum ve kurumlarıyla tasfiyelerinden böyle “cennetten arsa satışlarına kadar” her türlü hokkabazlık ta yayılacak ortam buldu.
Ben çocukken teypler yeni çıkmıştı ve herkes evine teyp, radyo alamazdı. Almancıların getirdiği teypler meşhurdu. O zamanlar da Kabir Sorgusu merak edilir tartışılırdı.

Almancı meraklının birisi “kabir sorgusunu” kaydetmek istemiş ve ölen babasının mezarına bir teyp koymuş, ertesi gün gidip mezarı açmış bir de ne görsün? Teyp bantlarını geçin metal aksamlarına kadar erimiş!
Diye anlatılırdı. Ben de o zamanlar yeni yeni okuduğum tasavvuf kitaplarının etkisiyle dinden kıllanmaya başlamış ve her şeyi sorgulamaya başlamıştım. Ufaktan da inancım azalmıştı ve içki de içmeye başlamıştım. Ama ayda haftada bir falan.
Malum 16 yaşlarındayım ve denemek için teybimiz de, ölenimiz de yok. Ne yapalım, kafa dengi arkadaşla karar verdik ölen birisinin mezarına gidip sabaha kadar oturacaktık.
Zaten ilkokul çağlarından beri geceleri mezarlıklarda el feneri yardımıyla sapanla kumru avlardık. Anlayacağınız mezarlıktan, ölüden korkmazdık.
Bize birkaç meraklı daha katıldı gittik o gün gömülen bir meftanın mezarının başına gittik oturduk, sabaha kadar getirdiğimiz içkileri içerek muhabbet ettik. Ne mezardan herhangi bir ses geldi, ne tuhaf bir olay oldu.
Yani bu uydurmalar apartman, şehir çocukları ile saf köylüleri ve “okumuş cahilleri” korkutmaya, aldatmaya ve soymaya yarar.

Allah’tan bu memleketin polisi bütün engellemelere, olanaksızlıklarına rağmen, bu gibi soysuzların haklarını vermeye gayret ediyor.

Siz de açın bir Star Gate=Yıldız Kapısı
Doğru cennete!
Buraya kadar “aklı olanlara” cennetin “diri iken” gidilecek gökler olduğunu anlatmaya gayret ettim. Çok çalışın, her gün namaz, niyaz uğraşacağınıza yapın ışıktan hızlı giden gök araçlarını ya da “Star Gate” filmindeki gibi göklere “Yıldız Kapıları” açın ve cennete gidin!
İşte Cennetin haritası. Bütün Burçlar

Tabii “Hoş geldiniz” diyen olursa. Malum Cin Suresi 58. Ayette cinlerin göklere çıktıkları ve ateşten oklarla dünyaya geri döndürüldükleri işlenir. Yani cennette bizi pek istemiyorlar gibi!

Takdir sizlerin. Ama şunu unutmayın;
“Aydan arsa almak, cennetten arsa almaktan akıllıcadır. Orası da bir gök cismidir, cennettedir, en azından görünür bir yerdedir. Dinlerin bile tarif etmediği bir cennet, son yüz yıldır bu Sabi,Yezid Nurcular tarafından insanlara pompalanmaktadır. İnanmayınız!

Bin bir zahmetle kazandıklarınızı şerefsizlere kaptırmayınız. Dolandırılanları da uyarınız.
İnanırsanız, takdir sizlerindir.

Saygılarımla!
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINDAN BİLE BÖYLE BİR KIYAK GÖRMEDİNİZ!


“Cennet ve Cehennemin Yeri” başlıklı yazım için tıkla;” http://keykubat.blogcu.com/cennet-ve-cehennemin-yeri/3233769
Dolandırıcılar Cennetten Arsa Almış Haberi için tıkla;"http://haber.emlakkulisi.com/dolandiricilar-cennetten-arsa-sattilar/13027"

Hiç yorum yok: