27 Şubat 2016 Cumartesi

ENKAZCI EMİNE ERDOĞAN KENDİ KALEMİNDEN

ENKAZ KALDIRAN EMİNERESA KİMDİR?

Kendi kalemlerinden...

1979 yılında dinci-kinci kripto azınlığın, İslam maskesiyle Müslümanlara gibi ibadet eden, adları aynı olan kripto Hristiyan azınlıkların kurduğu, gerici Ensar Vakfı toplantısına katılan cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan hanım konuşma yapmış ve bu konuşmasında sarfettiği “...Artık yeni bir kavşaktayız. Türkiye’nin 90 yıllık enkazını kaldırdık. Nitekim bu gün bu sorunlarla yüzleşiyoruz. Bir ebru gibi iç içe geçmiş bu topraklarda birlikte yaşama arzumuz terörün etkisi altında kalmaktadır....”
şeklinde sözlerini sürdürmüştür.

İlk bakışta, “terör nedeniyle bir türlü huzur bulmayan ülkemizin iç barışını” dile getirmek amacıyla söylenmiş bir söz olarak yorumlanabilir. Aslında bu söz bu amaçla söylenmiştir.

Ama, bu cümledeki enkaz eğer “terör” ise bu terör doksan yıllık değil, 1650’lerden beri vardır. 19. ve 20. yüzyıllarda Ermeni, Süryani isyanlarıyla birleşerek büyütülmüştür. Emine hanımıın memleketi olan Siirt ve komşu illeri Bitlis gibi Yezidi, Süryani, Ermeni bölgelerinde bu terör yüzünden Sultan Abdülaziz (1864) ve sultan II.Abdülhamit (1892) gibi padişahlarca bölgeden Ermeni, Yezidi, Süryani asilerin sürgünleri yapılmıştır. 1919’da Osmanlının teslim olması, Sevr anlaşmasıyla, Bitlis-Siirt ve çevre illerin İngiliz idaresine bırakılmasına kadar çok sevdikleri Osmanlı’ya kurşun sıkmışlardır.

Bu terör yine kurtuluş savaşında İngiliz, Fransız, Amerika’lı işgalcilerin tahrikleriyle canlandırılmış, 1923-1938 arasında geçen “15” yıl boyunca Mustafa Kemal Atatürk devrimlerine karşı “26” Kürt isyanı çıkartmıştır. Kurtuluş savaşında 20.000 asker kaybeden devlet, Kürt isyanlarında 500.000 insan kaybetmiştir.
Bir enkaz varsa o da Emine Erdoğan’ın memleketini de içine alan Yezidi Kürtçülük adı altında yürütülen Ermeni, Süryani, Ortodoks Yahudi kripto yapılanmasıdır.

Bu yapılanma da asla “birlikte yaşama” isteğinde olmamış, “ayrı devlet olma isteğini” hala da sürdürmektedir.
Kısaca Emine hanımın bahsettiği “birlikte yaşama arzusu” olmadığı için de “terörün” etkisi altında kalmasından da bahsedilemez.
Olsa iyi olmaz mı?
Hepimizin dileği budur zaten.
Bunun için de “doksan yıllık enkaz” diyerek kendisini o mevkiye getiren düzeni kuran büyük önde Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti cumhuriyete laf dokundurmanın da gereği yoktur.

Örneğin, “800 yılllık devlet olma istekleri yüzünden Kürtçülerin bölgede akıttığı kanları Kürtçüler durdurmalıdır, asırlardır kendilerine uzatılan her türlü barış elini, yardımı ihanetle, nankörlükle ödemek gibi aşağılık oşmaktan kendilerini kurtarmalıdır.” Da denilebilirdi.

Elbette Süryani Rahibesi gibi giyinen Siirt Süryani’si Emineresa’nın böyle bir bilgiye sahip olması mümkün değildir. Olsa da isyanın köklerinin atalarına bağlanması nedeniyle de zikretmeyeceği ortadadır.

Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde cumhuriyet düşmanı bu hanımın biyografisine bir göz attım ve dikkatimi çeken konuları olduğu gibi kopyaladım.
Şimdi okuyalım;

1-“Emine Erdoğan, Cemal ve Hayriye Gülbaran çiftinin beşinci ve tek kız çocuğu olarak 16 Şubat 1955’te İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Aslen Siirtli olan Emine Erdoğan, İstanbul Mithat Paşa Kız Meslek Enstitüsü’nde okumuş, gençlik yıllarından itibaren aktif biçimde sosyal faaliyetlerin içinde bulunmuştur.”
Rahibe Emineresa hanım, kız meslek lisesi adlı bir okula gitmiştir. Ne zaman başlayıp ne zaman mezun olduğu yazılmadığına göre okulu muhtemelen terk etmiş olmalıdır. Hakkında yazılan bir çok yazıda da zaten Lise değil, Orta okul 2. sınıftan terk olduğu işlenmektedir. Bu da iddiaları doğrulamaktadır. Gülbaran olan soy adının onomastik incelemesini zaten Yalçın Küçük, Soner Yalçın yapmıştı.


2-“Bu süreçte Recep Tayyip Erdoğan ile tanışmış ve 4 Temmuz 1978 tarihinde evlenmiştir. İki kız, iki erkek dört evladı olan Emine Erdoğan, sosyal ve siyasal hayatta daima aktif roller üstlenmiş, Başbakan eşi olduğu yıllarda da faaliyetlerini artırarak sürdürmüştür. Ailesinden aldığı yardımseverlik mirasını hayatının tümüne yansıtarak binlerce insana yardım eli uzatmıştır.”

16 Şubat 1955 doğumlu kova burcundan olan Emine hanım, burcunun “özgürlüğüne düşkün” olma özelliklerinden yani, kovalığı yüzünden olsa gerek ki kapıda fazla kalmış görünmektedir. Ortadan ayrıl, hiç bir eğitime devam etme buna rağmen “23” yaşına kadar koca bekle. O zamanlarda böylelerine “kokmuş turşu” denilirdi. Evlilik ve doğum tarihlerini nete açıkça yazdıklarına göre, hediyelere karşı düşkünlüklerini de sergilemekten çekinmemişlerdir. Aslında yıl yeterlidir.

Muhterem eşleri de Kıbrıs harbi korkusundan 1973’de yazıldıkları, devam mecburiyeti olmayan ve iki yıllık yüksek okul değerinde bile olmayan Beyazıt’taki İktisat fakültesinden 1982’de mezun olmayı başardığına(!) göre eşlerinin eğitimlerini tamamlamasını bekleme gibi sorunları da yoktu. 1982’de aldığı yüksek okul diplomasıyla 1979 yılında “yedek subay” askerlik yapan kocası dünya tarihine geçmiş bir mucizedir.
Muhtemelen böyle birini kaçırmamak için Emineresa Süryani manastırlarından birisinde çilekeş rahibelik ederek eşlerini beklemiş olmalı diyeceğim ama öyle değil diyorlar.

3-“ AK Parti belediyelerinde hâlâ devam eden ‘zengin ve yoksulların buluştuğu iftar sofraları’ girişimini başlatarak farklı kesimler arasında sosyal dayanışma içinde bir yardım koridorunun oluşmasına katkı sağlamıştır.”

Parasını devleti hortumlayan cemaat işadamları ile bu işlere meraklı hayırseverlere ödettikten sonra ramazan sofralarında hak sahibi olduğunu iddia etmek sadece terbiyesizliktir.. Yaptır cebinden görelim.

4-”2005 yılında ‘Toplumsal Gelişim Merkezi’nin (TOGEM) kuruluşuna öncülük etmiş, çocukların ve kadınların eğitimi ile ilgili önemli faaliyetlerin gerçekleştirilmesine destek olmuştur.”

Her ilçede bu sözde meslek kurumları bulunmakla birlikte halkın yoğun ilgisi görülmemektedir ve tamamen tarikat örgütlenmesi esaslı olduklarından sadece  yeni İstanbul’a göçmüş fakir fukaraların iş umuduyla gidip geldikleri, bulamayınca da devam etmediği yerlerdir.

5-”Haydi Kızlar Okula’ kampanyası ile 300 bine yakın kız çocuğunun okuma-yazma öğrenmesine ve okula gitmesine vesile olmuştur.”

Kızlarınız okutmayın!
Diyen cübbeli
Ahmet hoca, hastanede
kadın doktora
muhtaç oldu.
Bu kampanyanın ne demek olduğunu, sarayda ağırlanan Cübbeli Ahmet Hoca’nın verdiği “Okula kızlarınızı göndermeyiniz, tümmden kafirliktir, dinden çıkmadır” bir başka imamın” Yedi yaşında kız okulda öğretmen tarafından eğitilemez, o kadındır” fetvalarına bakılırsa topluma yararı hemen anlaşılacaktır.

6-“Emine Erdoğan ayrıca, önemli sosyal problemlerden birisi olan madde bağımlılığına karşı toplumsal hassasiyetin artırılması ve daha etkin bir mücadele yürütülmesi için uyuşturucuyla mücadele kampanyalarına da destek vermiştir.”

Madde bağımlılığı, 17-25 Aralık 2013 operasyonunda bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun savcılık ve yargı kayıtlarından alarak aylarca TBMM grup toplantılarında ve mecliste yaptığı konuşmalarda 39 kg. eroin ele geçirildiğini ve bunun cumhurbaşkanı olan eşlerine ait olduğu, onun emirleriyle bu suçların örtüldüğü topluma anlatılmıştır. AKP dönemi cumhuriyeti geçelim Osmanlı döneminde dahi yaşanmamış uyuşturucu bağımlılığının ve ticaretinin arttığı dönemdir. Polisliğe İstanbul’da başlayıp bitirmiş, 35 yıldır İstanbuL’da yaşayan birisi olarak bu kadar rahat uyuşturucu satıldığı bir dönem görmedim. Şartlara göre Emineresa hanım, tarikatlarda zikir çekenlerin daha kolay vecde gelmeleri için “madde bağımlılığı ile mücadele” adı altında “madde pazarlama kampanyası” başlatmış görülmektedir. Daha geçen ay, Haberturk kanalında konuşan imamları Cübbeli Ahmet, Fatih Altaylı’ya “ uyuşturucunun zikir esnasında faydasından dem vuracakken” uyanık gazeteci onu susturdu. Anlayınız artık milleti ne ile vecde getirdiklerini ve nasıl da mücadele (!) ettiklerini.

7-“Türkiye’nin 81 ilinden vali eşleri ile birlikte kadın, yaşlı, çocuk, engelli, gazi ve şehit aileleri, yoksullar ve madde bağımlıları gibi grupların yaşam kalitesini yükseltmek üzere bir gönüllülük seferberliğine öncülük yapmıştır.”
Evet, sayelerinde “gazilik ve şehitlik yasaları” kaldırıldı, yerine “görev malullüğü yasası” getirildiğinden, gaziler “340TL maaş dışında protez, ilaç ve tedavi yardımları dahi alamadıklarından yakınmaktadırlar.

8”Kadının iş hayatında daha aktif rol alabilmesi için bölge ülke liderlerinin eşleriyle ‘iş hayatında kadın’ temalı uluslararası konferanslar düzenlenmesine destek vermiştir.”
Bu proje bağlamında olsa gerek Bingöl AKP İl başkanlığından bir kadın alınmış eve oturması için gönderilmiştir. Kadın milletvekilleri eşleri olan cumboş’un “cariyeleri” gibi açıklamalardan öte faaliyetlerine rastlamamaktayız.

9-“Gazze, Myanmar ve Pakistan gibi bölgelerde yaşanan insanlık trajedilerine karşı sessiz kalmayarak uluslararası organizasyonlar düzenlemiştir. 2009 yılında Gazze’ye yönelik saldırılar karşısında Arap dünyası ve Batılı ülke liderlerinin eşlerini bir araya getirmiş ve tüm dünyaya ‘savaşı durdurun’ çağrısında bulunmuştur.
Gazze’yi “gaz yağından dolayı söyleyebilir ama Myanmar’ın ne adını ne de haritada yerini gösteremeyecek bu kadına böyle profiller yazılmasına gerek yoktur. Artık eşini dinleyen kalmadı ki, bu kadının “savaşı durdurun” çağrısına kulak veren olsun. Geziciler bağırsalar bundan daha etkili olurlar.


10-“Emine Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti ‘First Lady’si olarak katıldığı yurt dışı seyahatlerinde farklı ülkelerin First Lady’leri ile çeşitli sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde fikir-alış verişinde bulunmaya devam etmektedir.
Cumhuriyet tarihimizde İngilizce bir sıfat olan “Först leydi (First lady)” sıfatı yoktur. Bir takım batı hayranı zübüğün yakıştırmasından başka şey değildir. Türkçeyi konuşamayan cahillerin cehaletlerini tatmin için böyle terimlere gerek yoktur. Osmanlıda “Valide sultan”, eski Türklerde “Ece” sıfatları vardır. Oda olsun “Hava ana”  ama bu leydi bilmem ne deydi gibi şeyler olmasın. Siz cahilseniz sizi çekmek zorunda değil kimse. Fikir alışverişi konusuna gelince, ana okulundan yeniden eğitime başlatılmadıkça bu kadının bir şey öğrenmesi söz konusu değildir. Fiklri olması için akıl gerekir o da eğitimle kazanılır. Emineresa da o da yok.

11-“Emine Erdoğan, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında aktif sosyal hayatından arta kalan zamanda, kitap okumak ve farklı dünya müzikleri dinlemekten keyif almaktadır.”
Yav aktiflikten gına geldi yani. Her ağzını açısında ilk okul öğrencilerinin bile “aaa ne cahil” dediği bir kadının dinleyeceği müzik eşleri gibi kilise şarkıları olan Arabesk’tir. Sanatçılarını da Orhan ve Ferdi olarak belirteyim.

Bunları “Kuğu Gölü” ne götürmeye kalksan Yıldırım Akbulut’un hanımı gibi mayo aramaya kalkarlar.

Sonuç, Türk ve Müslüman dünyasının üzerinden kaldırılması gereken en büyük, en sorunlu tam 1300 yıllık enkaz sizsiniz. Ya enkaz olmaya devam edersiniz ya da bu topraklarda herkesle birlikte ayrımcılık yapmadan, mevcut makamınızı kullanarak insan gibi kardeşlik bağları oluşturarak devletin birliğini, halkın bütünlüğünü sağlayarak hürmet görme yolunda insani bir adım atarsınız.
Takdir sizindir.

Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc



Emine hanımın biyografilerinin linki; http://www.tccb.gov.tr/emineerdogan/biyografi/