14 Aralık 2015 Pazartesi

MUHAMMETİN MİRACI VE MESCİDİ AKSA


Muhtemel Süleyman Tapınağı
Peygamber Muhammet'in, miraca çıkma olayı, Elmalılı Hamdi Yazır'ın anlattığına göre, arkadaşlarıyla otururken bir an konuşurken susmuş ve birden "Bin miraca çıktım, bunları yaşadım" diye anlatmaya başlayınca tüm yanında bulunanlar şok olmuş, kafayı yedi diye o an dinden çıkanların olduğunu yazıyor Elmalılı hoca.
Bilim adamlarının da Aynştayn'ın (Albert Einstein) izafiyet teorisindeki "katlanabilir evren kuramı" ile bu tür olaylara açıklama getirilmeye çalışılmaktadır.
Bu gün de yanınızda oturup duran ve sizinle konuşan birisi, gözünüzün önünde beş on saniye susup böyle bir iddiada bulunsa yapacağınız il iş onu kendi haline bırakmak durum vahimse psikoloğa götürmektir.
Mirac ile ilgili iddialarından birisi de defalarca Allah'ın katına çıkarak namaz vakit sayısını "50"den beşe düşürme çabalarıdır.
Oysa Muhammet zamanında Nasturi olan amca oğlu Nevfel namaz kılan Mekke kilisesinin baş keşişiydi. Peygamberlik alametlerini görüp amca oğlu keşiş Nevfel'e götüren karısı  Hatice'nin de Nasturi rahibesi olduğu iddiaları vardır. Peygamberlik mührünü gören Arabistan kiliselerinden sorumlu Büşra manastırı baş keşişi Bahira ve onun ardından gelen Nastura hep namaz kılan Hristiyanlardı ve bunlar Beş vakit kılarlardı. Süryaniler M.S. 57'lerde Hristiyan olmuş Sabilerdir ve Süryaniler o zaman da bu zaman da günde "7" vakit namaz kılarlar. Hiç bir tarihte günde "50 "vakit namaz hiç bir milletçe kılınmamıştır.
Muhammet zaten okuryazar değildi ve Kudüs'teki Mescid-ül Aksa dediği Süleyman Mabedi kendisinin doğumundan 500 yıl önce M.S. 70'te Romalılarca yıkılmış ve Yahudiler de oradan sürülüp Kuzey Afrika, Anadolu gibi imparatorluk sınırları içinde dağıtılmışlar, tehlikeli görülenler de hafiyelerce takip altında tutuluyorlardı.
Okuryazar bile olmayan Muhammet'in Süleyman Mabedi'nin halinden haberdar olmadığı kesindir. Bunu da yazıdaki tespitlerle göreceğiz.

Kudüs Yahudilerce kutsal bir yer iken Müslümanlar ile bağı ne olabilir?
Bilmeyenler için açıklayalım, Yahudiler de peygamber Muhammet’in kabilesi Kureyş de soylarını Hz. İbrahim’e dayarlar.

Yahudiler, İbrahim’in kız kardeşi olan karısından doğan İshak peygamberin soyundan olduklarını;
Muhammet de İbrahim peygamberin karısı Hacer’den doğan İsmail soyundan olduklarını iddia ederler.
İbrahim peygamber zamanında bu iki milletin de olmadığını böylece anlıyoruz.
Peki İbrahim kime, yani hangi millete peygamber gelmişti?
Harran Sabilerine gelmişti.

İbrahim ve babasının Babil’in Ur şehrinden gçöüp geldiği konusunda Kur’an ve Tevrat uyuşmakta ise de baba adı konusunda ufak bir sorun vardır.
Yahudilere göre baba adı TEHAR, Müslümanlara göre Kur’anda da geçtiği haliyle “AZER’dir. Bu konuda Müslümanların haklı olduğu kanaatindeyim.
Çünkü hala Ur şehrinin bulunduğu bölge “Aşağı Azerbaycan’dır. Bu günkü kuzey Irak- Türkiye sınırına yakın olan Ur şehri putperest Babil kavmi idaresindeydi. Daha sonra kurulacak İran Medya dinine de geçen AZER, Babil ve İranlıların idaresindeki köle kavimlerini tapınmaya zorladıkları, bir kulağını yatak, ötekini yorgan yapıp yatan beş cüce cin/şeytanın adıydı. İbrahim’in babası da put ustası olarak muhtemelen Arami bir köleydi.
Yahudi kaynaklarında adı TERAH ise, o da Filistin bölgesinde tapınılan aynı şekilde bir cüce tanrı şeytanın adıydı. Ve, şeytana tapınan Aramilerden olup Babil’den azad edilmiş, en son Urfa Harran gibi Aramilerin şeytan ibadeti merkezi olan şehirden ayrılıp Levant denilen Filistin bölgesine göçtüğünde de adını TERAH yapmış olabilir.
Çünkü bunlar, köle olduklarından ve şeytana tapındıklarından yalan söyleyerek hayatta kalabiliyorlardı. Nereye giderlerse o dinden görünüp kendilerini gizliyorlardı. Yoksa köleliğe talim etmek zorunda bırakılıyorlardı.
Vaat edilen vatan için 100 yaşında bulduğu 
oğlunu kurban edecek kadar gözü kara İbrahim.
Yahudilerin neden merhametsiz olduğunu 
anlayınız.

O çağlarda şeytana, Ay Tanrısına tapınanların en eskileri Keldaniler, bunu onlardan gören Aramilerdir.
Aramiler ya da onlardan kalan kutsal kitap Cin ze d Rabba (Öğretmen Ze Cin’i) din kitabının dışında yazılan öteki kitaplarını  bu gün Ortodoks Hristiyan İncil’i olarak takdim etmektedirler. Bütün Ortodoks hristiyan mezheplerinin kitaplarının gerçek temeli, hatta Grek İncilinin teslisi dahi bu kitaptan alınmadır. Tevrat’ın da temeli bu kitaptır. Çünkü İbrahim Aramilerin peygamberidir.
Bu gün bu kavmin din kitabından çıkan inanışlara baktığımızda Süryaniler, Nasturileri sayabiliriz.
Aramiler de soylarını Adem’in üçüncü oğlu Şit’e ve ondan gelen Nuh’a dayandırmaktadırlar.
İshak, Yakup, Musa ve ardından gelenleri peygamber saymazlar. Hatta İsa şpeygamberi de şeytan sayarlar. Muhammeti de aynı şekilde şeytan ilan etmişlerdir.
Onlara göre, Nuh’tan sonra İbrahim ve Vaftizci Yahya peygamberdir gerisi şeytana tapınan sapkınlardır.
Aramilere göre Kudüs te kutsaldır ama Süleyman mabedinin onlar için bir kıymeti yoktur. Namaz da hem Hindistan’dan İngiltere’ye kadar coğrafya’da ruhbanlarca kılınan bir ibadettir. Yahudiler ve Hristiyanlar  da kılarlar, Sabiler, Süryaniler yedi ile beş vakit kılarlar. Yani İslam’a ait değildir.
Şimdi,

Muhammet Mescidül Aksada Namaz Kıldı mı?

Kılması için önce mescid olması gerekir.
Önce adı öğrenelim.
Peki Mescid-ül Aksa nedir?
Yahudi sürgünlerindeki göç yönleri
Süleyman peygamberin  Allaha oturması, Musa’dan kalan kutsal emanetlerin korunması ve rahiplerin görevlerini yürütmesi için yaptırdığı meşhur Süleyman Tapınağıdır.
İbranice adı Bet HaMikdaş’tır (Kutsal Ev). Eski Kudüs’te Har HaBayit tepesinde bulunur.

Yahudilerin İbrani dilinde verdikleri mana tanrının zuhur ettiği göründüğü, tecelli ettiği yerdir. Yahudiler Aramice “gökte oturanlar” (Melekler, göksel ilahi varlıklar) anlamına gelen “shechina (Şekina) olarak ifade ederler.

Tevrat peygamberi Yeşeya;
“”Yüce ve görkemli Rabbi gördüm,
“Tahtta oturuyordu, giysisinin etekleri tapınağı dolduruyordu. (İşaya 6:1 Ayet)
Yeremya şöyle yalvarır; “Adın uğruna bizi küçümseme” (Yeremya 17:21 ayet)
Ve;
“Tapınağımızın yeri başlangıçtan yüceltilmiş görkemli bir tahttır” (Yeremye 17:12)
Yeşeya, tapınakta dua etmek kadar kurban kesmenin evrensel bir amacın öneminden bahseder;

“Kutsal dağıma getirip dua evimde sevindireceğim
Yakmalık sunularıyla kurbanları sunağımda kabul edilecek
Çünkü evime ‘Bütün ulusların dua evi’ denecek. (Yeşeya 56:7

İslam’a göre önemi;

Mescid-i Aksa’nın ilk defa inşa edilmesi hakkında sadece peygamber Muhammet’in görüşü vardır. Bu görüşe göre, kendisine “Yeryüzünde inşa edilen ilk yapı hangisidir?” diye soran Ebu Zerr el Gifari’ye;
-“Önce mescidi haram (Kâbe), sonra Mescid-ül Aksa. İkisinin arasında “40” yıl vardır.” Hadisi ile mescidi inşa eden Süleyman’ın bu binayı tekrar inşa ettirmesi ve öteki işleriyle Kur’anda yüceltilmesi, Muhammet’in kendi soyunu İsmail peygamber dolayısı ile soyunu İbrahim’e bağlayarak Yahudilerle kardeş olmaları gereğince yer kutsal kabul edilmiştir.
İlk inşaatını meleklerin, devlerin ve Adem ile çocukları tarafından inşa edildiğine dair çok sayıda rivayet vardır.

Bu mescidin kullanılan adları şöyledir;

Mescid-ül Aksa (Uzak mescid-Kâbe’ye uzaklığından)
Beytül Mukaddes (Kutsal Ev)
Beytül Makdis Mescid ül Aksa tanımlamasından önce kullanılan ad. Anlamı verilmemiştir. Mukaddes’in İbrani veya Arami şivesi olabilir.

Medine’ye hicretinden sonra Muhammet ilk inanan Müslümanları 17 ay kadar buraya döndürerek namaz kıldırmış, daha sonrai Yahudileri recm ile cezalandırması sonucu Muhammet’e kızıp Kureyşlilerle birlik olduklarında Müslümanların itirazları üzerine yön Kâbe’ye çevrilmiştir. Bu olay nedeniyle Müslümanlar Kur’an’da Tevrat ve İncil’in birlikte okunması emrine karşın peygamberin “okumasanız da olur” hadisiyle bu kitapları okumayı terk etmişlerdir.
 
Mecdi-i Aksa (Uzak Mescid Muhyammet'in
ölümünden "4" yıl sonra Ömer tarafından
inşa ettirildi.
Mescidi Aksa- Kudüs Morya tepesinin en yüksek noktasına halife Ömer zamanında M.S.636’da 1000 kişiyi alacak şekilde inşa edilmiştir. Ömer geldiğinde yıkık metruk bir yer olduğu kayıtlıdır.
Ömer, yeri gördüğünde “burası Muhammet’in tarif ettiği yerdir” demiştir.

Kutsallığı peygamber Muhammet’in “ Yolculuk ancak şu üç mescidden birine olur. Benim şu mescidime (Medine Nebevi camii), Mescidi Haram’a (Kâbe) ve Mescidi Aksa’ya

Bu binadan Muhammet İsra ve Mirac olayını anlatırken “Sonra ben ve Cebrail beyt-ül Makdis’e girdik ve her birimiz orada iki rekat namaz kıldık

Peygamber Cebrail ile nasıl bir mescidde namaz kıldı, namaz kılınacak yer miydi? Sorularını anlamak için bu binanın Yahudilerce inşaatlarından ebedi yıkılışına kadar geçen tarihleri inceleyelim.

Süleyman Mabedi inşaatları;

Süleyman M.Ö. 964-967 veya 957 Yahudilerce ilk inşaasıdır.
Kral Yotam M.Ö. 740-736 Tadilat.
Hizkiya ve Yoşiya M.Ö. 638-609 Tadilat
Bahtunnasr/Nebukadnezar M.Ö. 597 Yıkıldı
II.Babil saldırıs-586 tamamen yıktırıldı.

M.Ö.530’lerda İran şahı Büyük Krus, Yahudi eşinin isteğiyle Yahudileri Babil’den kurtardı.
Masraflarını da karşılayarak bağışladığı yırtlarında tapınaklarını yapmalarına izin verdi.

Zerubabel M.Ö.535’te başlanıldı, ara verildi 521-516 inşaat bitirildi, 515’te ibadete açıldı.
Kral Herod  M.Ö. 20-19 ek yapı eklendi, tadilat.
Zealot isyanı M.S.70 Romalı Titus yıktırdı. Yahudi sürgünü.
Simon bar Kohba isyanı M.S 132-135 Tümüyle yıkıldı. Batı-Ağlama duvarı kaldı
Bundan sonra Sinegoglar türedi.
635’te yapılan Mescidi Aksa caminin altında olduğu sanılan tapınak kalıntılarını bulabilmek için uzun yıllar arkeolojik kazılar yapıldı ve hala sürmektedir. 30 Ağustos 2007’de boru hattı döşenmesinde tapınağın kalıntılarına rastlanmıştır. Ekim 2007’de I.tapınağın kalıntılarına ulaşıldığı bildirilmiştir.
Kaynak wikipedya https://tr.wikipedia.org/wiki/Kudüs_Tapınağı

M.S. 570-571’de doğduğu belirtilen Muhammet’in doğumundan tam 500 yıl önce harap olmuş bir binada namaz kılması olanaksızdır. Diğer yandan Müslümanların namaz kılmak için özel bir ibadethaneye gereksinimleri yoktur. Namaz kılınacak yer temizlendikten sonra her yerde kılınabilir. Bu nedenle olsa olsa harabede kılmıştır.
Veya orasının kendisinden 500 yıl önce harap edildiğini bilmediği ve yalan söylediği ortaya çıkmaktadır. Çünkü, kendisinin, mabet harabesi içinde bulundukları yerin etrafını temizleyerek namaz kıldığına dair açıklaması yoktur ve sadece mabette kıldığını anlattığından yalan söylediği düşünülebilir. Çünkü gerçek peygamber olmadığını iddia edenler bunu da öne sürmektedirler.
M.S. 230'LAR HABEŞ (AKSUM) KRALI İNDİBİŞ'İN
BASTIRDIĞI PARA. BURALAR ROMA'DAN ÖNCE
HRİSTİYANDILAR. SEMBOLE İYİ BAKIN.
HİLAL-YILDIZ
MUHAMMET'İN DOĞMASINA 340 VAR.

Bu iş inanç işi olduğundan iş inanana göre değişir.
Diğer açıdan emekli Vatikan kardinali A.Riviera’nın, Roma ve Vatikan’ın İslam’ı Arap Hristiyanlığı olarak finanse ettiği iddiasına, Müslümanların Kudüs’ü işgallerine, eski Kartaca Valisi olan ve Kartaca'da Nasturilik mezhebinin kurucusu olan Aziz Agustin'in de adını almış olan Ermeni kökenli Herakles Agustin’in sessiz kalmasını dikkate aldığımızda, Vatikan’ın M.S.70’te Yahudilerden boşalttığı Kudüs’ü 1300 yıldır bekletmesi de epey kurnazca bir plan olsa gerek.

Buna destek olarak 1948’de kurulan İsrail’in bütün ekonomik siyasi gücüne rağmen 67 yıldır bütün bölge Müslümanlarını sindirdiği halde Mescid-ül Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman mabedini inşa edemediyse iddianın doğruluğunu düşünmekten başka ne yapabiliriz?
İstanbul'un Roma'daki sancağı da sizi
İslam'ın sembol kardeşliği hakkında
düşündürebilir

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

Aramiler ve Sabiler hakkındaki çalışmalarım;Tıkla- http://adilyargicc.blogspot.com.tr/2014/02/aramilerden-haramilere.html
İslam Vatikan Ürünü iddiası yazılarım Tıkla: https://alaeddinyavuz.wordpress.com/2015/12/09/849/

Hiç yorum yok: